Emin ailesinin evi, fırından yeni çıkmış kekten etrafa yayılan pişmiş elma ve tarçın kokuyordu. Aydan, Fatma ve Yeşim oturma odasında sohbet ediyor; bir yandan da ince belli bardaklarda sıcacık çay içip, Yeşim'in eliyle yaptığı elmalı keki yiyorlardı.
Kız, annesine ve kendisine evlerini açan, çok sıcak davranan bu aile için bir şeyler yapmak istemişti. Bir gün önce de Aydan Hanım'ın
"Yorulmayın; ne gerek var? Aşçı yapar." demesine rağmen, ana-kız kendi elleriyle incecik, kalem gibi yaprak sarma sarmıştı.
Aydan tam
"Oğlum diye demiyorum Fatmacığım, Serdar hiç öyle başka gençler gibi kavga, döğüş bilmez. Bazen acaba bu çocuğu çok mu böyle hani ne derler cam fanus içinde yetiştirdik diye üzüldüğümüz olur babasıyla..."
Tam bu lafın üzerine, Serdar az önceki kavgada oluşan mor göz, patlak kaşla içeri girmesin mi!
"Hiii! Oğlum? Bu ne hal? Ne oldu gözüne? Mosmor!"
"Şeyy, bir şey yok ya, biraz kavgaya...."
"Ne? Aaa! Ayol tam oğlum başka gençler gibi kavga, döğüş bilmez derken!"
Yeşim, kendini tutamayıp kikirdeyince, Serdar yalancıktan kızdı:
"İyi valla, ben senin için dayak yiyeyim sen gül Yeşim Hanım!"
Kızın kocaman yeşil gözleri açıldı
"Ne? Benim için mi?"
Yeşim, bu sefer mahcup olmuştu. Serdar
"Üzülme üzülme...ben kaşındım. Dedektif Feridun amca beni uyarmıştı ama dinlemedim."
diyerek olanları anlattı. Bu sefer şaşırma sırası Aydan. Fatma ve Yeşim'deydi.
"ZERRİN mi? AAAAA!"
diyerek üçü de elleriyle ağızlarını kapattılar. Serdar olanları anlatırken, dedektif, Zerrin'in babasıyla görüşmeye gitmişti. Polis, Zerrin için yakalama kararı aldırtırken, bilmedikleri bir şey vardı. Ağaçların arkasından Çetin'in bir adamı, olanları görmüş ve telefonuyla anında adamı uyarmıştı. Çetin, pılısını pırtısını toplayıp, Türkiye ile arasında "suçluların iadesi anlaşması" olmayan bir ülkeye uçmadan önce, Zerrin'e son bir iyilik yaptı. Ne de olsa kıza zaafı vardı.
"Kaç çabuk! Polis peşinde!"
diye tek kullanımlık bir cep telefonundan mesaj attı.
Zerrin, o panikle, koşarak babasının çalışma odasına gitti. Annesi, sosyetik arkadaşlarıyla briç günündeydi. Kasanın şifresini biliyordu. Hemen açtı. Kendisine uzun süre yetecek kadar döviz, altın, pırlanta aldı. Kardeşi Aslan da korkmuştu. Sonuçta suç ortağı sayılırdı. O da ablasıyla gelmeye karar verdi. Birlikte polislerden kaçma fikri, adrenalinlerini arttırıp, kendilerini kahraman gibi görmelerini sağlıyordu. Bir yerlerde saklanıp sonra sahte pasaportla yurt dışına tüymeye karar verdiler. Arabaya binip son hızla yola çıktıklarında, ekip otosu da hızla eve doğru geliyordu.
Dedektif Feridun Tunaoğlu ise Metin Haznedaroğlu'nun holdingdeki odasındaydı. Adam, duyduklarından sonra sanki on yıl almış gibi çöktü.
"Nasıl olur? Kızımın Yeşim'den haberi yoktu ki.....bir yanlışlık olmasın? İftira olmasın?"
"Metin Bey, tecrübeme dayanarak şunu söyleyebilirim; evlerimizde tedbirli olmayız çünkü evimiz en güvende hissettiğimiz yerimiz, kalemizdir. Siz, avukatınızla Yeşim'le ilgili telefonda konuşurken kızınız istemeden kulak misafiri olmuş olabilir."
" Haklısınız. Kesin duydu. Ben çalışma odamın kapısını kapatmam. Madencilik günlerimden kalma "kapalı kapı fobim" var. Allah'ım! Öz kızım! Az kalsın kardeş katili olacakmış! Ben nerede hata yaptım? En iyi okullarda okuttuk, ne isterse yaptık, piyano istedi aldık, midilli istedi aldık, araba istedi aldık....."
"Maalesef sadece bunlar yetmiyor. Mesleğim gereği çok zengin ailelerle çalıştım. Naçizane gözlemlediğim bir şey var. Bol paralar veriyorlar çocuklarına, çocuğuna tekne, uçak alan var! İyilik yaptıklarını sanıyorlar ama değil."
"Anlıyorum...haklısınız ne diyeyim? Hata bende ve annesinde. Başıboş bıraktık."
" Şey. Yardımcı olmamı istediğiniz başka bir konu yoksa, ben müsaadenizi isteyeyim Metin Bey. Artık iş emniyette. Bağlantılarını da bulmaları an meselesi. Olay benden çıktı."
" Çok sağolun Feridun Bey. İyi ki, sizi tanımışım. Birazdan ücretinizin kalan kısmını da hesabınıza EFT yaparım. İki kez hayatınızı tehlikeye attınız. Hakkınızı helal edin."
Feridun'un görevi burada bitmişti. Arabasına bindiğinde, hesabına ücretin yattığının mesajı geldi. Piposunu yaktı. Üfledi. Zerrin'in babası resmen yıkılmıştı. Her üstlendiği olayda benzer aile dramlarına tanık oluyordu. Bu da işinin tatsız bir parçasıydı. Ama bilmediği bir şey vardı. Zerrin daha başına çok dertler açacaktı ve Feridun tekrar işe koyulacaktı.
Ekip arabası flaşörleri yakıp, Haznedaroğlu malikânesine geldiklerinde Zerrin ve kardeşi Aslan, çoktan son sürat kaçıyordu. Virajlarla dolu, tehlikeli Boğaz yolundaydılar. Hava iyice kararmıştı.
"Daha hızlı sür abla! Daha hızlı sür!"
"Ablacığım bu yol virajlı! Daha ne kadar hızlı süreyim?"
"Korkma, baksana yol bomboş!"
"Bas gaza abla!"
Zerrin gaza bastı. Tam o sırada karşıdan kocaman bir kamyon çıkageldi. Kız, paniğe kapıldı. Ehliyetini alalı çok olmamıştı. Direksiyon hakimiyetini kaybetti. Araç, yalpalayarak, sular sıçratarak denize düşerken ters döndü.
Kamyon şoförü dikiz aynasından olanı gördü.
"Oha! Böyle hızlı gidilir mi lan bu yolda!"
dedi. Sonra da kamyonu kenara çekip, hemen polisi aradı. Olay yerine ambulans, ekipler ve vinç geldi. Araba üzerinden sular aka aka denizden çıkartıldı.
Aslan, içindeydi ve çoktan hayatını kaybetmişti. Şoför koltuğu ise boştu. Balık adamlar karanlık sulara dalış yaptılar ama kimseyi bulamadılar. Zerrin'in ne ölüsü, ne dirisi vardı. Annesi ve babası kenarda birbirlerine sarılmış ağlaşıyordu. Aslan'ı siyah bir ceset torbasıyla ambulansa koydular. Annesi, Metin'e döndü.
"Allah kahretsin! Hep senin yüzünden! Hep senin yüzünden! Keşke, vaktiyle o köylü kızla evlenseydin! Bunlar olmayacaktı! Senin yüzünden! Senin yüzünden! Oğlummm! Oğlumm! Oğlummm!"
diye bağırıyordu.
Ertesi gün ve takip eden günlerde de Zerrin'in cesedi bulunamayınca, aramaya son verildi.
31. Bölümün Sonu
Yazan: Müjde Dural
Not: Bu romandaki isimlerin ve olayların gerçek kişilerle alakası yoktur. Kurgudur.
Merhabalar.
YanıtlaSilYaptıkları ortaya çıkınca; Zerrin, kardeşi Aslan ve Çetin ülkeyi terk etmek üzere harekete geçtiler. Ancak, Zerrin'in kardeşi Aslan ile birlikte bindikleri otomobille bulundukları yerden kaçmak için aşırı hızdan dolayı direksiyon hakimiyetini kaybeden Zerrin'in arabası denize uçtu. Kardeşi Aslan öldü. Ama Zerrin'in cesedine ulaşamadılar.
Zerrin'in bu kazadan sağ olarak kurtulacak olması romanın biraz daha uzayacağı anlamına geliyor. Nitekim Zerrin bu kazadan sağ olarak da kurtulacak.
Zerrin'in babasının Zerrin'i en iyi okullarda okutması ve ne istediyse hepsini karşılamış olmasının iyi bir şey olduğunu sanıyor. Ama maalesef durum hiç de öyle değil. Hele onun bir kardeş katili olabileceğini hiç beklemiyordu.
Roman artık belli bir yere geldi. Bakalım bundan sonra neler olacak?
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilEvet sonunda ortaya çıktı ve tahmin ettiğiniz üzere roman biraz daha uzarken; heyecan, gerilim artacak.
Yorumunuz için teşekkür ediyorum Recep Abi,
Güzel yeni bir hafta, sağlık, huzur dilerim.
Selamlar, saygılar.
Merhabalar.
YanıtlaSilOtomobil kazasının yapıldığı yere baba Metin ve anne de geliyorlar ve oğulları Aslan'ın suda boğulmuş cesedinin çıkarıldığına tanık oluyorlar, tabi kızları Zerrin'in cesedine ulaşılamadığını da biliyorlar. Anne Metin'e dönerek "keşke o köylü kızla evlenseydin" demek de ne demek oluyor? Buradaki "anne" ve Metin" Zerrin'in annesi ve babası değiller mi? Eğer öyleyse, anne ne demiye eşi Metin'e bağırıyor, keşke o köylü kızla evlenseydin diye. Metin o köylü kızla evlenmiş olsaydı, bu sefer de Zerrin'in annesiyle evlenemeyecekti. Ha, şimdi anladım. Metin daha önce o köylü kızla ilişkiye giriyor kadın hamile kalıyor. Metin eğer o köylü kızla evlenseydi. Şimdiki anne ile ne tanışırlardı, ne de evlenmiş olurlardı ve bu olaylar da yaşanmamış olurdu. Doğru değil mi? Ayrıntılar akılda kalmayınca, olayı muhakeme edemiyorsun.
Selam ve saygılar.
Merhaba Recep Abi,
SilEvet doğru söylediniz.
Dilerseniz minik bir özetle hatırlatayım hem size, hem diğer takip edenlere.
Şimdi ilk bölümlerde yıllar, yıllar önce Metin, Yeşim'in annesi Fatma'nın yeşil gözlerine, makyajsız, masum güzelliğine aşık olmuştu. Tabii yoksul, köylü kızını ailelerine layık görmeyen annesi ve babası oğullarını apar topar yurt dışına göndermişti. Metin çok genç olduğu için hamile olduğunu bildiği köylü kızı Fatma'ya sahip çıkamadı. Çok daha sonra da sevmediği bir evlilik yaptı ve bu evlilikten Zerrin ile Aslan dünyaya geldiler. İki şımarık, zengin çocuk. Anneleri, tüm bu yıllar içinde Metin'in ilk aşkı köylü kızını unutamadığını bildiği için öyle dedi. Çünkü Fatma'dan olan ve tıpkı annesi gibi yeşil gözleri olan kızı (gayrimeşru kızı) Yeşim, madende çalışıp haberlere çıkınca, kızına yıllar sonra da olsa sahip çıkmaya, mirasına ortak etmeye, güzel bir evde oturtmaya vs. karar vermişti. Zerrin de bunu duyunca, Yeşim'i öldürtmesi için Mafia sevgilisi Çetin'den yardım istemişti. Dolayısıyla bu olaylar yaşanmamış olurdu.
Hikaye uzun haliyle ayrıntılar akılda kalmayabiliyor. Siz sorun ben anlatırım seve seve.
Çok teşekkür ediyorum.
Selamlar, saygılar.
oyyyy zerrin kurtulmuş olabilir hımmmm :) bu öyküde en akılda kalan elmalı kek tarçın kokusuuu :)
YanıtlaSilMaalesef kurtuldu zaten çünkü madalyalı bir yüzücü olduğu ileriki bölümde öğreneceğiz.. Yaaa:)))tarçınlı elmalı kek kokusu güzeldir:)) Çok teşekkürler yorum için. :)
SilZerrin şımarık zengin kızı ve Yeşim aslında üvey kardeşi olduğu halde onu istemiyordu diye hatırlıyorum. Şimdi de ölmedi sanırım ve kötülük yapmaya devam edecek...Ama bu kötüler olmadan da hikaye ilerlemiyor o yüzden biraz daha yaşayacak galiba değil mi :) kalemine sağlık Ablacım, Sevgiler:)
YanıtlaSilDoğru hatırlıyorsun Sevilciğim ve evet kötüler olmazsa, çatışma olmuyor ve hikaye ilerlemiyor. Haklısın. Heyecan, sürükleyicilik, gerilim için kötüler şart 😂Çok teşekkür ediyorum güzel yorumuna canım. Sevgilerimle 😊
SilKaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
YanıtlaSilSelam ve saygılarımla.
Çok teşekkür ediyorum.
SilSelamlar, saygılar.