15 Şubat 2025 Cumartesi

SEVGİLİLER GÜNÜ YAZISI

14 Şubat malum Sevgililer günüydü.❤️ Sevgilisi olanların, aşık olanların ve evli olan tüm blog arkadaşlarımın günü kutlu olsun. Benim gibi kedilere aşık olanların, çiçeklerine aşık olanların, kuşlarına aşık olanların da. 😂😂😂 E, "kedi aşkı" diye bir aşk da yok değil. Şunlara nasıl aşık olunmaz?


Birazdan konuyu sevgiden, sevgisizlere getireceğim. Sevgisizler, bu fotoğrafa yakından bakınca "Ay! Yastığı tırmalaya tırmalaya haşat etmiş. Asla evime kedi almam. Gebersin sokakta" der; çünkü onlar için yastık yani parayla alınan şeyler bir canlı varlıktan daha kıymetlidir. (Evet bizim ev, bu da Ekim ayında on gün bende kaldıktan sonra yuvalandırdığım kedicik. Yaşım genç olsa, bir 16 yıl, bir 18 yıl ona da bakmak isterdim. Ağlaya ağlaya verdim; valla...on günde bağlanmışım....bir saat ağladım. Maşallah benden çok daha iyi maddi olanaklara sahip, kalabalık, bahçeli evi olan bir ailede, misler gibi bakılıyor. Videolar attılar, fotolar attılar. İçimi rahatlattılar. Onlar da çok mutlu olsun. Üstelik iki kedi ablası var)



Şimdi, sevgililer günü münasebetiyle tam tersi sevgisiz insanlarla ilgili bir şeyler paylaşacağım sizlerle.

En tehlikeli vatandaş tipini paylaşacağım.

Kime göre en tehlikeli diye sorarsanız; bana göre en tehlikeli insan tipi bu.

Yıl 2009...ilk kedim Prenses kızım tam 18 yaşında ve son günlerini yaşıyordu. Bu da resmi. Öteki dünya gerçekten varsa, umarım bir başka boyutta beni bekliyordur güzel kızım.



Çocuğum dedim ya, çok hastaydı. Su bile içemiyordu. Serum alıyordu ve taksi pahalı diye otobüsle eve dönüyoruz...

Yanıma Keçiören'in nefret ettiğim - valla nefret ediyorum kimse kusura bakmasın - kocakarılarından biri oturdu. İlla ki, Prenses'i gördü. Aramızda geçen konuşmayı hiç unutmadığım için yazıyorum:

- Kedi hasta mı?

- Evet. Doktordan geliyoruz.

- Ne kadar para ödedin? ( Lan, bir geçmiş olsun de!)

Yok, hemen aklına para geldi! Ne cevap verdim şu an aklımda değil. Büyük ihtimalle kıskanacağını hissettiğimden ne ödediğimi söylememiş geçiştirmişimdir)

- E, madem hasta bunu bırak, yenisini al!

- Nereye ? (O anda dumura uğradım!)

- Bırak, birisine ver.

- Siz, çocuğunuz hastalanınca atıp; yenisini mi alıyorsunuz? (e, kendi kaşındı)

Valla ne cevap verdi, bir cevap verebildi mi? Şu an hatırlamıyorum tam 16 yıl oldu. Hatta olayı o zamanki bloğumda paylaşmıştım. Sevgili Arzu hatırlar çünkü bu olay onu da çok rahatsız etmiş ve unutmamıştı.

İşte arkadaşlar, ben en tehlikeli insan tipi olarak bu sevgisiz ve hayatının odak noktası, hayatının en önemli şeyi para olan insanları görüyorum. Katılırsınız; katılmazsınız o sizin bileceğiniz iş.

Böyle bir kocakarı da oturduğum apartmanda vardı. Bir ara, yoldan gelen geçen çolukçocuğa seslenip; kedilerin suyunu, mamasını attırıyordu. Yaz günü, altına minder koymuş, oturuyor. Ben de elimde elektrik veya su faturasıyla geldim. Gördü. Hemen sordu:

- Ne kadar fatura geldi?

- Niye teyze? Sen mi ödeyeceksin?

Kedilere kuru mama koyuyorum? Hemen sorar:

- Kaç lira veriyon bu mamalara?

Elimde, 5 litrelik su ile görür. Hemen sorar:

- Kedilere içme suyu mu veriyorsun? (Yok daha neler!)

- Yok teyze, para mı dayanır? Musluk suyu koyuyorum.

(Çünkü aklı parada. Bu ağzı var dili yok hayvanlar karda, kışta ne yer, ne içer düşünemez. Komşusu bunlara mama alıyor ne iyi yapıyor demez. Diyemez! İlla parasını soracak ve eğer söylersem beni "Zengin" (!) sanacak bu sefer de haset edecek! (Ben o paraya kaç tane ekmek alırım, peynir alırım, zeytin alırım bu kız, parayı kedilere veriyor!" diyecek! (Bu arada hepsi benden zengin, arabam yok, bulaşık makinem yok, pahalı telefonum yok, öyle iphone filan meraklısı olmadım benim neyime işte en ucuzundan bir telefon aldım; bozulana kadar kullanırım. Bozulunca yine en ucuzundan başkası...) Ama sırf kedilere kuru mama, su koyuyorum diye beni zengin sanıp; haset ediyor! Eve girince ya tabak kıracağım, ya ayağım kayacak düşeceğim! Valla yemin ederim bir şeyler oluyor. Dinlere inanmasam da, gözlerden çıkan negatif enerjiye inanıyorum çünkü. Halbuki kaç kez felçli kedi tedavisi, hasta kedi tedavisi için parasız kalıp yazıcımı, bilgisayarımı, hediye televizyonumu sattım. Komşularım şahit. Gördüler çünkü

Neyse, çok yeni başıma gelen olay:

Çarşamba günü (12 Şubat günü) otobüsteyim. Yanıma yine Keçiörenli kocakarılardan biri oturdu. (Kocakarı diyorum ben 18 yaşında çıtırım ya 😂😂😂 Tabii ben de kocakarıyım bakmayın) Neyse, evli miyim, çocuğum var mı, bu soğukta niye dışarı çıktım? Meraklı Melahat!

Te Alla'm!

Mecbur oldum "Kursum var, kurstan dönüyorum" dedim.

- Ne kursu?

- Piyano (gülmeyin ne olur, hep içimde kalmıştı; ayrıca Bücürük'ün kaybının verdiği keder, boşluk hissi, 9 aydır geçmedi, geçmiyor.....terapi niyetine gidiyorum, hem de bunamamak, alzheimer vs. olmamak için....)

- Kaç para veriyon kursa?

- Yine para! Alla'm tüm bu para- para- para diyen kocakarıları vur öldür ! Cinayetten hapislerde çürü. Hayır; ismi T ile başlayan birini öldüreyim de değsin yattığıma. Ülkeye bir iyilikte bulunayım😂😂😂😂

(La, tamam insan merak edebilir de,  kolay mı? Zor mu?Bu yaşta zor olmuyor mu? Onları merak edebilir. Kolay değil tabii ki benim yaşımda....Evde piyano var mı, yok mu merak edebilir; yok bu arada evde piyano. Oyuncaktan hallice bir orgum var. Piyano kadar tuşu yok ama yetiyor, ömrüm olursa ucuzundan, dijital olanından, taksitle alırım bir gün belki....gerçek piyano zaten almam, hem maddi gücüm yetmez; hem de gerek yok. Gülsin Onay mıyım gerçek piyano alayım?😂😂😂neme gerek?)

Neyse, beni bıraktı karşında oturan yaşlı kadın dişlerini yaptırmış, geçmiş olsun demek filan hak getire hemen ona da sordu:

- Kaça yaptırdın?

Ben artık dayanamadım. Patladım!

"Neden sürekli her şeyin fiyatını soruyorsunuz?  Dişlerini kaça yaptırdın? Niye bir "Geçmiş olsun" demiyorsunuz? Sizin için dünyadaki en önemli şey para mı? Fiyat bilgisi mi? "

- Tabii önemli. Sorarız.. demezler mi! Ay! Ölür müsün? Öldürür müsün?😡😡😡

Bir komşumuz amca vardı. Emekliydi. Eniştesi bunu ne zaman görse

"Maaşın ne kadar oldu?"

diye sorarmış. Çünkü kıskanacak! Haset edecek! Bunun başka açıklaması yok. Mutlaka insanlara maaşını, emekli aylığını sorarlar. Ben, insanlara maaş sormam. En yakın aile üyelerime, kız kardeşime, canım yeğenlerime asla maaşlarını sormadım. Sormam. Ayıptır. Güle güle harcasınlar. Onlar da bana sormazlar. (Size maaşınızı, emekli aylığınızı soran oluyorsa, kıskanacağı için sorar sakın unutmayın ve asla söylemeyin.)

Sonra geçenlerde bir yazıma yazdığım şeyler aklıma geldi. Düğün oluyor, kız liste yapıyor:

Bir metre zincir,

Beş bilezik,

Altın kemer!

Kendisine ayrı, anasına ayrı, halasına ayrı şeyler istiyor! La, Sabancı'ların torunuyla mı evleniyorsun?

Yeminle erkek olsam listeyi caaaart diye yırtar,

"Evlenmiyorum lan! Git, bu listeyi alacak başka bi enayi bul onunla evlen!"

der, çeker giderim.

Yetmiyor, hadi evlendi. Gelini almaya gelecekler.

- Kapı açılmıyor! (para istiyor!)

- Duvağım açılmıyor! (para istiyor!)

- Gelin arabası geliyor, çoluk çocuk arabanın önüne atlıyor. (Para istiyor!)

Hangi ülkede iki insan evlenirken bu kadar para dönüyor?

Adamın teki, televizyona çıkmış. Cennet nasıl bir yer tarif ediyor:

"Yakuttan ağaçlar var, 500 katlı AVM var, ye, ye bitmez sofralar, yiyecekler var! "

La, öteki dünyada yakutu ne yapacağım? AVM niye olsun? Ayakkabı, çanta mı alacağız? Olsa olsa etten, kemikten değil; bir tür zihinsel - bilinçsel enerji/ ruh olarak bambaşka ve maddi olmayan bir boyutta olacağız yiyeceği, içeceği ne yapacağız? Ne AVM'si? Yok, döner - ayran? Valla bunlar insanı delirtirler kendilerine bir şeycik olmaz.

Sonuç olarak, dünyanın en paragöz insanlarıyız. ( Rızkını paylaşmayı sevenler, gözü malda, mülkte, bilezikte, altın varaklı rüküş koltuklarda, pahalı telefonlarda, lüks arabalarda olmayan istisnalar haricinde)

Halbuki bu dünyada en önemli şey para değil; huzur ve mutluluktur. O da alttaki gibi bir şeydir.

Mutluluğun resmi Abidin.


Ruh sağlığınız ve fiziksel sağlığınız yerindeyse, sevgi dolu bir aileniz, eşiniz, komşunuz, sizi koşulsuz seven kediniz, kuşunuz, köpişiniz varsa, mutlusunuz. Huzurluysanız, sizden zengini yok. Ha, diyeceksiniz ki, parasız olmaz. Tabii olmaz. Dedim ya kaç kez eşyalarımı sattım. Kaç kez çorba ekmekle karnımı doyurdum. Kaç kez ekmek parası var mı diye gardıroptaki giysilerimin ceplerimi kontrol ettim ama yine de anlattığım kocakarılar gibi parayı, hayatımın merkezine koymadım.

Ayrıca, parasız kalsanız da kedilerin duası yeter. Yine böyle yıllar önce, ekmek alacak param yok, yemeğim yok, azıcık peynir, zeytin var dolapta - kim bilir yine hangi kediyi klinikte tedavi ettiriyorum - kışlık mantoların ceplerini karıştırıyordum ki, bir çantanın içinden 50 lira çıkmaz mı? E, işte kedilerin duası dedim. Ben, "Bir ekmek parası çıksa yeter, çayım var, peynir filan var" derken, (o zaman ekmek 1 lira filandı), 50 ekmek parası çıkmıştı.


kaynak:Erzincan, Doğu Gazetesi

Ben, parasızlığı bilirim ama hayatımın odağı para değildir. Asla paragöz olmadım. Paragöz insanlardan da nefret ettim. Ne olur siz de paragöz olmayın. Bir, iki gün önce Erzincan'da birisi, kedisini taşıma sepetine koymuş, kapısını kapatmış, yanına da kuru mamasını, mama kabını koymuş ve sokağa, otobüs durağına bırakmış. Erzincan'da hava durumu diye tıkladım gece - 8. Sabah adamın biri bakmış ki, taşıma çantasının içinde soğuktan donarak ölmüş kocaman bir kedi! Hangi şımarık çocuğuna karne hediyesi için alındı? Ya da çocuklar istedi aldılar ama baktılar ki, koltukları tırmalıyor, yok kanepeyi tırmalıyor, (koltuk, kanepeye ucuzundan bir örtü serse sorun kalmayacak) yok yerler kum oluyor, yok masraflı geliyor diye başlarından attılar; çünkü otobüsteki iki kocakarının dediği gibi hayatlarının en önemli şeyi para. O kedinin - 8 derecede donması önemli değil. Haberin ayrıntıları fotoğrafın altındaki Doğu Gazetesi linkinde.

Çok yazdım, başınızı ağrıttım, kusura bakmayın. Buraya kadar okuyanlara çok teşekkür ederim.


20 yorum:

  1. Müjde ablacığım kediyi, köpeği, kuşu seven insanı da sevendir. Değer verendir. Biz insanlar bu dünyanın tek sahibi, hükmedeni gibi davranıyoruz. Diğer canlılarla birlikte ortak bir yaşam alanını paylaşmakta olduğumuzu unutuyoruz, üstelik bu canlılar doğaya ekolojik dengeye, insan ruhuna, bedenine sayısız hizmetler, katkılar sunuyor, bazen bazı insanlardan daha fazla. Maddi manevi tüm çabalarını yürekten kutluyorum. Bir tebrik de piyano kursu için gelsin.🧿🧿🧿

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum. Kediyi, köpeği, kuşu seven insanı da sever, insana da değer verir ama bunların değer verdiği tek şey para. Dediğin gibi 34 yıl boyunca önce Prenses, sonra Bücürük hayatıma kattıklarını unutamam. Onlar insanı koşulsuz seviyorlar. Paran, pulun için sevmiyorlar şuradan biliyorum o anlattığım kocakarılardan biri (su faturasını soran) köyde köpeğimiz var demişti. Bir ekmeğin üstüne toz şeker serpip verirmiş. Dumura uğramıştım. Zavallı o halde bile ne kaçmış, ne bunu terk etmiş, bir dilim ekmek- toz şeker (ki, şeker kediyi, köpeği kör eder çok zararlıdır onu da bilmiyor tabii) sonunda ölmüş gitmiş. Anlatırken de "geberdi" demişti.

      Ben, Bücürük için "öldü" diyemiyorum. Yutkunuyorum, melek oldu diyorum, gitti beni bıraktı diyorum, kaybettim diyorum. Geberdi ne yaa? Yıllarca bir dilim ekmekle bakmış güya....

      Çok teşekkür ediyorum.
      Sevgiler😽😽😽

      Sil
  2. Merhabalar.
    Ben de uzun yıllar Keçiören'de ikamet etmiştim. Bu nedenle Keçiören'i iyi tanırım. 2021 yılından beri, Keçiören'den sadece yollarının genişliği, yeşil alan ve site şeklinde yapılarının çokluğu ile farklı olan Sincan'da ikamet ediyorum. Burada yaşayan insanların ilişkileri, paylaştıkları değerleri ve davranışlarının Keçiören halkından kalır bir yanı yoktur.

    Üzerinde yaşadığımız coğrafyada sevgi kavramını yeterince tanımış, sevmeyi ve sevilmeyi bilen insan sayısı, sevgiden bihaber olan insan sayısından çok az. Dolayısıyla, kucağınızda taşıdığınız bir hayvanı gören insanın size yönelttiği soruların sonu paraya bağlanıyor. Sizin de dediğiniz gibi, hayvanın ismi, rahatsızlığı, yaramazlığı, nereden aldığınız vs. sorularla karşılaşmanız gerekirken, muayene için ne kadar ödediğiniz sorusuyla muhatap oluyorsunuz. İşte bizim insanlarımızın sevgi anlayışı ve ölçüsü PARA. Bu durumun en büyük sorumlusu da maalesef yıllardır başımızdaki iktidardır. 24 yıldır bu iktidar topluma ne verdi, ne kazandırdı? Sevgisizlik, saygısızlık...
    Birbirlerini severek evlenen karı kocaların bile aralarındaki sevgi, saygı ve muhabbeti bitirdiler. Aile mahkemelerine intikal eden dava dosyaları ve sokak ortasında katledilen kadınların öldürülme sebeplerini neye bağlayacağız?
    Dua etmekten yorulduk, üzülmekten yorulduk, kısacası yaşamaktan yorulduk!..
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Abi,
      Keçiören 2024'e kadar AKP'nin kalesiydi. Buradan bile nasıl bir yer olduğu anlaşılıyor. Maalesef sizin Sincan, Çubuk, Kazan...Ankara'nın çevre illeri sevgisiz insanlarla dolu. Benim alt katımdaki komşum Yozgatlı. Kendi ağzıyla
      "Bizim köyde kediler yavrulayınca, bir çuvala koyup, uzaklara atarlar" demişti.

      Ya, atmasalar o anne kedi onları 3 ay kendi sütüyle besler sonra da fareydi, kuştu rızkını bir şekilde bulur ama çuvalda boğularak öldürmek nasıl bir canilik? Ben afallamıştım. Bir de "Anadolu irfanı" filan derler. Külliyen yalan.

      Kesinlikle katılıyorum size. Bu iktidar 24 yıldır bu topluma sevgisizlik, saygısızlık verdi. Sığınmacıları da getirdikçe iyice bozuldu toplum. Daha birkaç gün önce yine Keçiören'de bir kadın üç çocuğundan ikisini öldürdü, öteki ağır yaralıydı ne oldu bilmiyorum.
      Yorulduk valla.
      Çok teşekkür ediyorum.
      Selamlar, saygılar.



      Sil
  3. Merhabalar.
    Piyano kursuna gitmenizin bir esprisi var mı? Yorumda değinmeyi unutmuşum. Yazınıza tekrar göz attığım da aklıma geldi.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir esprisi yok Recep abi. Sadece Bücürük'ümün acısını bir saatliğine kafamdan atmak, yaşım 67... demans, Alzheimer olmamak, hem de içimde kaldığı için gidiyorum.
      Benden de selamlar, saygılar.

      Sil
    2. Merhabalar.
      Piyano icra etmenin, Demans ve Alzheimer'e faydası mı oluyor?
      Bücürüğün yokluğunun sizde bıraktığı acının, nasıl bir acı ve ona duyduğunuz özlemin ne olduğunu anlayabiliyorum. Bir defalık kısa bir dönem kedimiz oldu, baktım bu iş çok zor olacak, fazla birbirimize alışmadan eşimin köydeki kız kardeşine bıraktığımız halde zor gelmişti.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Merhaba Recep Abi,
      Valla öyle okumuştum, inşallah doğrudur. Beyni çalıştıran her şey yeni bir dil öğrenmek, bulmaca çözmek gibiymiş bu da. Müziği severim psikolojimi düzeltmeye faydası olur dedim.
      En azından kediciği terk etmemişsiniz; kız kardeşiniz eminim güzel güzel bakıyordur. Siz de kardeşinize gittiğinizde yine buluşursunuz kedicikle.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  4. Dün gece bu güzel-detaylı- eğitici yazıyı hiç sıkılmadan, yorumlarıyla birlikte sonuna kadar okudum. Yorum yazmak için vakit çok geçti.
    Bugün bir kez daha okudum, çok şey düşündüm. Canlılar konusunda Yıldız arkadaşımızın "ortak yaşamı paylaşmak" fikrini destekliyorum. Kişilere göre yükselen-alçalan maddi değerleri örneklerle öyle güzel anlatmışsın ki, keşke okuyanlar yanlışların farkına varsalar. Önce kendimizi sorgulamak ne kadar önemli.
    Bir konuda farklı düşünüyorum. Her yerin iyisi de kötüsü de var. Yaşadıkları coğrafyadan veya çeşitli nedenlerden ötürü huzursuz olan insanlar -çocuk ve gençler için keşke iyi örnekler sergilense, rol-modeller çoğalsa "değişim" olur muydu acaba ?
    Müzik yeteneğinle ilgili güzel bir arayışa girmen harika. Kutluyorum. Emeğine- yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormayın Makbule Hanım, insanların en büyük değeri para olmuş. Haklısınız yaşadığımız yerlerde iyisi de var, kötüsü de var. Mesela ben de bu yerde oturuyorum ama 30 yıl küsur Üsküdar Çiçekçi'deki apartmandaki komşularım, çocukluğumda Ankara Aşağı Ayrancı'daki komşularım böyle değillerdi. Kimse kimsenin ne faturasının kaç lira geldiğini merak ederdi, ne maaşını sorardı, ne kediye aldığım mamaya kaç para verdiğimi, ne kedim hastalandı diye veterinere kaç para ödediğimi, geçmiş olsun derlerdi, iyileşir inşallah derlerdi. Keçiören başka bir dünya sanki! Bir gün dolmuşta iki adam birbiriyle konuşurken istemeden kulak misafiri olmuştum (herkes duyuyordu sadece ben değil) "Bu semt eskiden iyiydi ne zaman Çinçin'deki ahaliy buraya geldi battı" dedi. Çinçin de Mazallah EKşi Sözlük'te baktım Ankara'nın en belalı semtiymiş, uyuşturucu, fuhuş, bıçaklama, çeteler, çingeneler....ne yapalım zengin değilim ki, daha eli yüzü, ahalisi düzgün semtlerde oturayım.....
      Yeteneğim var mı bilmiyorum ama seviyorum. :)
      Çok teşekkür ediyorum. Siz de sağ olun.

      Sil
  5. doğru yaaa. maaş da sorulur hep. işin ne, doktor, nerden baksan 100 bin maaş derler hemen, hemen para miktarı yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi? Ne kadar ayıp maaş sormak. Akılları hep parada, pulda, hep maddiyatta. Bana biri "Dişlerimi yaptırdım" dese asla, asla, asla kaça diye sormam, geçmiş olsun derim, şimdi nasıl iyi mi memnun musun derim.
      Çok teşekkür ediyorum yorum için.

      Sil
  6. Yok, inanın başım ağrımadı. Bilakis sular seller gibi akıp gitti yazı. Kâh hüzünlendim, kâh gülümsedim okurken.
    İnsan gönlü sevgiyi barındırmazsa, onun yerine hoşgörüsüzlüğü, sevgisizliği, maddiyatı göğüsler. Sevgiden yoksun bireyler ya aile ve çevresinden görüntüleyerek ya da karakter etkileşimden kaynaklı oluşumla yetişir. Ne doğayı sever, ne de insani duygulara saygı duyar.
    Kimseyi, kim ne harcama yapmış, ne kadar maaş almış, ilgilendirmez. Nedir bu merak, ben de anlamış değilim.
    Her sözünüze katılmamla birlikte, bir cümleniz var ki, çok değerli bana göre. Evet; bu dünyada huzur ve mutluluk daha önemlidir. Zaten bunlar yoksa ne önemi var paranın, pulun.
    Yalnız cennetin nasıl bir yer olduğuyla ilgili tarife az gülmedim. Yok, döner - ayran? :)) Cennete gidip görmüş mü diye sorasım var. :)
    Umarım, gönlü sevgiyle dolmuş insanlar çıkar karşınıza. Gerisi bizlerden uzak olsun. :)
    Samimi paylaşımınıza çok teşekkür ediyorum. Mutlulukla kalın. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Nazlıcığım, öncelikle kusura bakma çooook geç cevap yazabildim. Şu an saat tam 18.02. Ancak, oturabildim bilgisayarımın başına.

      Neden dersen, bu öğlen Etlik Şehir Hastanesi'nde eko çekilecekti, randevum vardı ama ben epey erken gittim. Sonuç göstermek için çooook bekledim, yağmur yağıyor şemsiyesizim( Halbuki alacaktım son anda unuttum), bilmediğim yer, arabam yok, zar zor eve gel, banyoydu, çay iç vs. saat altı olmuş. Nasıl yoruldum, nasıl yoruldum anlatamam. Bu hastane hikayesini de komedi olsun diye ayrıca yazarım. :))

      Yazımı beğenmene, başını da ağrıtmadığıma çok sevindim. :) bayağı uzun olduydu çünkü. Evet yaa...hep para, hep ne harcamış? Neye para vermiş? Ay! Meraklı Melahat hepsi! (Benim gençliğimde öyle bir dizi karakteri vardı. Pencerede durur, gelen geçen, kim ne yapıyor? Kim nereye gidiyor? Sorardı:)))

      Bu cennet tasviri yüzünden yıllar yıllar önce bir blogcu beni arkadaşlıktan silmişti:)))))ay valla ismini hatırlamıyorum ama bir erkek blogcuydu. :))))O zaman galiba blogcu.com idi. Az dalaşmadım dincilerle ve ampulgillerle. Orası buradan farklıydı çünkü. Twitter'a benziyordu. Yorumlarda birbirimize giriyorduk.:)))

      Senin de öyle sevgi dolu, gönlü zengin insanlar hep karşına çıksın. Evet, gerisi bizlerden uzak olsun. Amin:)
      Güzel yorumuna çok teşekkür ediyorum. Mutluluklar❤️

      Sil
    2. Yok, yok, siz iyi olun, gerisi hiç önemli değil...O yorgunluğu bilirim. :)
      Meraklı Melahat, Perihan Abla dizisinde vardı yanlış hatırlamıyorsam. Çok şahane bir diziydi. Sonra bu ismi meraklı olanlara etiket gibi yapıştıranlar oldu. Aman Meraklı Melahat oldun, başımıza kaldın, gibi. :)
      Çok geçmiş olsun. Umarım sonuçlar harika olur.
      Güzel, komedi dolu paylaşımlara...:)

      Sil
    3. Evet, Perihan Abla dizisinde vardı. :)))Çok severdim ben de. Ya sorma ne olduğumu anlamadım. Bir test daha istediler. O da damardan radyasyon vermeli bir şeymiş. Ben yaptırmam onu. Kan verdim, EKG, EKO çektirdim, neyim var bilmiyorum şu an. Türbanlı gencecik bir kız vardı bugün. Suratıma bakmadı, gözünü ekrandan ayırmadı (oyun mu oynuyordu bilmiyorum artık), merhaba dedim, ses yok! Bir daha dedim duymamıştır diye ses yok! Herhalde başım türbanlı değil diye gıcığına yaptı. E, doktor olmuş ya! Küçük dağları o yaratmış! Çok da bekletti halbuki 65 yaş üstünün önceliği var diye biliyordum ki, sadece sonuçları göstermek için saatlerce bekledim. Öyle ki, sonuç gösteremeden gidecek diye korktum.

      Çok teşekkür ediyorum.
      Aminnn:))))))

      Sil
  7. Ahh piyano kursunu yazacaktım yoruma, bir an aklımdan uçmuş gitmiş. Şimdi hatırladım yazmadığımı. :)
    Çok iyi etmişsiniz kursa gitmekle. Boşuna dememişler, müzik ruhun gıdasıdır diye. Keza akıl sağlığına da olumlu etkisi büyüktür. İlk kez öğreniyorsanız piyano yerine orgla başlamanız yerinde olmuş. Bildiğim kadarıyla ögretmenler, alıştırma için kursiyerin orgu tercih etmelerini tavsiye ediyor. Piyano hemen alınmaz sanıyorum. Ancak büyük gelişme gösterildiğinde isteğe bağlı alınabilir.
    Size kolaylık ve başarılar diliyorum. Ayrıca çok takdir ettim. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya, sorma. Aslında pandemi döneminde yazılmıştım ama çok uzak bir yerdi. İki vasıtayla gidiliyordu. Bıraktım. Ara verdim.

      90'lı yıllardan beri oyuncaktan hallice, küçük bir org vardı evde, kendi kendime çaldım yıllarca ama öğretmensiz olmuyor. Hani senin dediğin gibi bir gelişme gösteremiyor insan. Piyanom yok şimdilik ama zaten gerçek piyanoya gerek yok. Hem çok pahalı, hem de o profesyoneller için. Yani benim için lüks olur. Yine bu orgumun daha fazla tuşlusunu, dijital bir şeyi belki alırım. O da dediğin gibi gelişme gösterirsem. Yoksa bu bana yetiyor. :)

      Çok teşekkür ediyorum canım. Sağ ol ❤️😽

      Sil
  8. Hiç sevmem öyle para soran insanları, zaten genelde çok soru sorulmasını sevmem. Neyse ki Avusturya'da pek meraklı insan yok sormazlar hiç 🤣

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Medeni ülke işte. Ah! Ne güzel. Deryacığım valla tası tarağı toplayıp Avusturya'ya gelesim var ama yabancı dilim İngilizce:)zaten artık Türk vatandaşlarına vize de vermiyorlar iyi de yapıyorlar:))T.C pasaportuyla Afganlı keşler, Suriyeli tacizciler geliyor....
      Yorum için çok teşekkür ediyorum.

      Sil