İngilizler, kendi sarışın, mavi gözlü, pembe yanaklı safkan İngilizleri şehit olup da, İngiliz halkı öfkelenmesin; Londra'da kabine (hükümet) düşmesin diye ta Yeni Zelanda'dan Anzak denilen askerleri de getirmişti Çanakkale'ye. İngilizler hep "maşa" kullanırlar. Kendi ellerini kirletmek istemezler. Kore'de de öyle yaptılar hatta Kıbrıs'ta olaylar olduğunda bile BM Barış Gücü'ne "Gurka" ları göndermişlerdi. Hani bazı dinciler (dindarlar değil) ve Atatürk düşmanları
"İngilizler İstanbul'u niye tek kurşun atmadan terk ettiler?"
diye sorarlar ya, işte sebeplerden biri Çanakkale'dir. Argo tabiriyle Çanakkale'de onları madara etmemizdir. Türklerin nasıl savaştığını, ölmeden teslim olmayacaklarını, son Türk kalana kadar savaşıp, düşmana da bolca kayıp verdireceklerini Çanakkale'de öğrenmişlerdi. İstanbul'da maşa olarak Yunan ordusunu kullandılar. Baktılar ki, Mustafa Kemal Paşa ve ona inanan Türk ordusu, Yunanlıları denize döktü, bizim gibi balık hafızalı olmadıklarından Çanakkale'yi de hatırladılar ve "Eyvah! Bunlar Yunanlıları döktü. Çanakkale'de de canımıza okumuşlardı. Sıra bize gelmeden Londra'ya dönelim" dediler. Diğer sebepleri de bloğumda "İngilizler İstanbul'u niye tek kurşun atmadan terk ettiler?" isimli başlıkta yazdım ve yazmaya devam ediyorum.
Başta Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm Çanakkale şehitlerini saygıyla anıyorum. Vatan onlara minnettardır.
Bu konuda yaşanmış hatıralarla dolu muhteşem bir yazı buldum internette. Osman Aydoğan beyefendinin eline sağlık. Sosyal medyada (internette) doğru bildiğimiz bazı yanlışlara da değinmiş. Okumak isterseniz tıklayın:
Bir de hep aklıma gelir, AKP, Fetö ve Amerika (CIA) ile bir olup, kendi ordusuna Balyoz kumpası kurduğunda, bir avuç tutuklu yakını ile bir avuç vatandaş onlara destek olmak için Ankara'da Yargıtay'da toplaşmıştık. Güzel bir yaz günüydü. Ben de asker çocuğu olarak gitmiştim. Tesadüfen orada Çanakkale Savaşları araştırmacısı, emekli deniz subayı Şahin Aldoğan bey, bana alttaki Allahaısmarladık isimli kitabı imzalayıp hediye etmişti. Kendisi umarım hayatta ve sağlığı iyidir. Bir daha görüşmek kısmet olmadı.
Kitabın hikayesi çok ilginç. Günlüğü bulan hanımefendi, günlüğün bir akrabalarına ait olduğunu anlıyor. Çanakkale Savaşı Harp Malzemeleri ve Belgeleri Kolleksiyoncusu Seyit Ahmet Sılay beyefendiye e-posta atıyor. Tercüme ettirememiş henüz. İlgisini çeker diye yolluyor. Seyit Bey, çok heyecanlanıyor. Çanakkale Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Lokman Erdemir ile birlikte hanımefendiyle buluşuyorlar. Konuşuyorlar. Lokman Bey, günlüğü tercüme ediyor. (yazılar tabii ki, Arap alfabesiyle)
Şehidin isminin İbrahim Naci olduğunu öğreniyorlar. (O tarihlerde soyadı kanunu yok) Sonra Çanakkale Savaşları Araştırmacısı Şahin Aldoğan da ekibe katılıyor ve İbrahim Naci'nin adıyla günlük Orman Bakanlığı desteğiyle kitaplaştırılıyor. Seyit Bey, kitabın ismi ne olsun diye düşünürken, günlüğe yazılan son sözcük olan "Allahaısmarladık" ı seçiyor.
Şehit, İbrahim Naci, defterinin ilk sayfasına adresini yazarak,
"Bu defter kimin eline geçerse, bir şehit hürmetine adrese göndersin" diye rica etmiş.
"Saat 07,00 Geceden beri düşman taarruz ediyor. Şimdi gidiyorum. Allah hayreylesin. Saat 11.00 Muharebeye girdik. Milyonlarla top ve tüfek patlıyor...Şimdi birinci onbaşım yaralandı. Allah'a ısmarladık. Saat 11.15 Naci.."
Yukarıda tırnak içindeki cümle, günlükteki son cümle. Bundan sonra günlükte yazı yok. 😢
Allahaısmarladık isimli kitabın internette satışı var mı bilemiyorum; çünkü sınırlı sayıda basılmış. Bu değerli kitap için Şahin Aldoğan beye, yazan Seyit Bey'e, tercüme eden Lokman beye teşekkürü borç bilirim.
Kitaptan fotoğraflar çektim sizin için:
Bu vesileyle şunu da söyleyeyim ki, ben deistim Allah'ın dünyayla, insanlarla yani kullarıyla ilgilendiğini düşünmüyorum ama gerçekten ilgileniyorsa, Çanakkale'de işgalcileri yenen; Anadolu'nun işgaline direnip; Kurtuluş Savaşı'mızı yapan, tek adam rejimini kaldıran, cumhuriyeti kuran, laikliği getiren Atatürk'ü sevmeyen, Atatürk'e saygı duymayan, nefret eden, iftiralar atan herkese ceza verecek. Nasıl bir nankörlüktür bu? Benim kedilerim nankör değil yaa. İnsanlar niye böyle nankör oluyor?
bu kitabın basılması hayatın mucizelerinden biri gibi olmuş vallahi :)
YanıtlaSilGerçekten öyle. Umarım bir yerlerden görmüştür. Mutlu olmuştur. :) Yorumun için teşekkür ediyorum. :)
SilMerhabalar.
YanıtlaSilBir yanlış tıklamayla özene bezene hazırladığım yorum uçtu gitti. Aynı şeyleri tekrardan yazmam zaman alacak. Şimdilik bu kadarıyla yetineceğim, uygun bir zamanda aynı yorumu tekrar bir araya getirebilirsem, gelip buradan yapıştır yapıp yayınla komutuna basacağım.
Evet bugün, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilÇok üzüldüm ama üzülmeyin. Siz bilirsiniz tabii ama tekrar yorulmayın; yazmak da yoruyor. Benim de çok başıma gelmişti. Oluyor. Sağlık olsun.
Çok teşekkür ediyorum yorumunuz için.
Selamlar, saygılar.
Mustafa Kemal Atatürk ve Çanakkalede amansız mücadele eden askerlerimizi saygı ve minnetle anıyorum...
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum Hüseyin hocam.
Sil