Iran in 1979, just before the Islamic regime took over. pic.twitter.com/0HfTS73GUv
— Dr. Maalouf (@realMaalouf) November 17, 2024
1979' dan önce, ben gencecik bir öğrenciydim. (75'te lise bitti, üniversiteye başladım) Okulumuzda ismi Azer Ansarı (veya Ensari) olan İranlı bir kız öğrenci vardı. Evliydi. Hatta ders çalışmak için bir kez bana gelmişti; bir kez de ben ona gitmiştim. Çok sempatik, siyah, düz, kısa saçlı, kahverengi gözlü, buğday tenli, tatlı bir kızdı. Hafif şivesi vardı ama Türkçe'yi çok güzel konuşuyordu. Hiç unutmuyorum bir gün sınıfın kapısında dedi ki:
"Şah gidecek, demokrasi gelecek! Yaşasın Humeyni!"
Dün gibi hatırlıyorum. Çok sevinçli, çok ümitliydi. Azer, başı açık bir kızdı. Tırnaklarını uzatır, oje sürür, makyaj yapardı. O zaman tüm İran (çoğunluk) öyleydi. Bizim 60, 70, 80 hatta 90'lı yıllarımız gibiydi. Başını örtenler ihtiyar teyzelerdi sadece.
Şu anda Azerciğim nasıl? Hayatta mı? Bilmiyorum. Okuldan sonra bir daha hiç karşılaşmadık. İran'a inşallah dönmemiştir. Keşke bulsak birbirimizi bir şekilde. Ben Azer Ensari diye Facebook'ta aradım vaktiyle ama bulamadım.
Hani başı kapalı kızlar laik kesimdekileri, 28 Şubat'ı anlamıyorlar ve çok öfkelenip kızıyorlar ya, işte onların endişesi İran gibi olma endişesiydi. Belki bunları okuyunca anlarlar diye paylaştım. Laiklik önemlidir. Elden giderse, kapalılar sadece kendileri kapanmakla kalmaz; açık olanları da kapanmaya zorlarlar. Olmaz demeyin. İran'da oldu. Afganistan'da oldu. Suriye'deki kadınlar Esad gitti diye sevinmesin; onları bekleyen gelecek de bu. 1960'lı ve 70, 80, 90'lardaki öğretmenlerimiz bu yukarıdaki resimdeki gibiydiler. Yaşım müsait olduğu için gayet iyi hatırlıyorum. Hepsi böyle başı açıktı. Şimdi okulların kapısından geçiyorum veliler başı kapalı, yerlere kadar etekli, öğretmenlerin bazısı öyle, 10 yaşında çocukların başları örtülü, yerlere kadar etekli. Irak, Suriye, İran, Afganistan'a dönmüşüz. Çok yazık.
Bu alttaki resmi de bu sabah Twitter (yeni adıyla X) de gördüm.
Sorusuna ben şöyle cevap verdim:
"Vatandaşı dinle kandırmaya tenezzül etmediği için yoktur. " 😂😂😂
Merhabalar.
YanıtlaSilLaiklik, dinin siyaset ve devlet işlerine karıştırılmamasını ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanmasını gerektirir. Laiklik ne dinsizlik ne de din düşmanlığıdır. Bilimsel anlamıyla sadece teokratik devlet ve toplum düzenini reddetmektir.
Laikliği bu çerçevede kabul edip, din ve devlet işlerini ayıran Batılı ülkelerin her alandaki gelişmişlik durumları, bugün o ülkelere sığınmacı olarak gitmek için canını hiçe sayan Müslüman ülkelerin vatandaşları ile dolu. İşte bu tablo bize, laikliğin ne kadar önemli bir ilke olduğunu göstermektedir.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilKesinlikle öyle. Laiklik dinsizlik değildir. (Dinsizlik, deizmdir. Hatta deist olmak Allah'a inanmaya engel değildir. Laik, başını asla örtmeyen komşum var mesela, her yıl 30 gün oruç tutar, her gün 5 vakit namazını kılar. Atatürkçü biri, laik...)
Yani bunları şunun için anlattım, laiklik olunca, huzur oluyor. Dedikleriniz çok doğru. Katkınız için çok teşekkür ediyorum.
Selamlar, saygılar.
bizim ülke yüzyıllar önce fransada başlayan şu aydınlanmayı ne zaman yapar ki acaba :) orda kardinal filan vardı ya :)
YanıtlaSilO dediğin aydınlanmayı Atatürk, başlattı. Zaten Jean Jacques Roussaue gibi filozofları okumuş aydın insandı. O gidince, akp'ye kadar iyi, kötü devam ettirdik ama sonra çuvalladık.
SilOnlar kardinaller dahil dincileri ülke yönetimine sokmamayı kesinlikle başardılar ve huzura kavuştular. Dini, kiliseye hapsettiler. Çok teşekkürler yorumun için.
Ne zarif giysiler vardı gerçekten de ☺️
YanıtlaSilYaa....Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınlar çok şıkmış.
SilÇok teşekkürler yorumun için.