" Bütün gün uyumak istiyorum, iş yapmak istemiyorum, hiçbir şeyden, film, kitap vs. zevk almıyorum. Sık sık intihar etmeyi düşünüyorum"
gibi bir cümle yazmıştı. (Yazdığının tamamını hatırlayamadım. ) Onun altına da yorum olarak belki elli kişi aynı durumda olduğunu ve sık sık intiharı düşündüklerini yazmışlardı. Ben de onlardan farksız değilim ama temizlik sevdiğim için ev işlerini yapıyorum; pasaklılığı sevmem depresyona da iyi geliyor hatta. Bir de bütün gün uyumak istemiyorum tersine erken kalkıp; erken yatıyorum. Ha, keşke uyusam da bir daha uyanmasam diyorum tabii.
Bugün o depresyon paylaşımlarını bulup, tek tek kopyalayıp; blog sayfama yapıştırmak istedim ama bulamadım. Onu ararken bambaşka bir paylaşıma rastladım. Sonra bulamam diye resimlerini çektim ve sizlerle paylaşmak istedim.
Kaynak: Twitter (X)
Okuduysanız eminim sizler de üzülmüşsünüzdür iki, üç, yedi, sekiz yaşındaki çocuklara annelerin yaşattığı bu travmalara. Şimdi kimse, kimsenin neler yaşadığını bilmez. Her şey, herkese de anlatılmaz. Belki şaşıracaksınız ama benim rahmetli annem de paranoyak şizofren olduktan sonra hem kendine, hem de bana hayatı zehretmişti. Ölünce unuttum - aslında unutmadım hatırladıkça hâlâ çok üzülürüm - unuttum derken annemi affettim. Sonuçta o da normal bir insan olsaydı, hasta olmasaydı herhalde bana böyle şeyler yapmazdı.
Şimdi her şey bitti, olanla ölene çare yok. Ben annem tarafından psikolojik şiddet görürken daha üniversiteye yeni başlamıştım. On yedi yaş yani. Anne - baba boşanmış. Babam, başka biriyle evlenmiş. Boşanınca kaçınılmaz olarak maddi zorluklar başlamış. Böyle Avustralya'ya filan gidip (daha doğrusu kaçıp) iş bulmayı düşündüğümü hatırlıyorum. 😂😂😂 Güldüm ama o an gülmüyordum. Halim içler acısıydı. Hani dizi olsa herkes
"Ah, vah, vah!"
diyerek izler.
Şimdi 67 olunca her şey ta geçmişte kaldı. Bu arada paranoya konusunda bir psikiyatrist kadar tecrübe sahibiyim. Birebir yaşadım çünkü. Şimdi ülkenin ve ülkedeki vatandaşların haline bakınca, başka bir depresyona girdim.
"Anneler, kafayı yemiş. Evet, herkes ana - baba olmamalı. Çocuklarınıza böyle şeyler söylemeniz, onlara suçluluk duygusu yaşatmanız doğru değil. Silah zoruyla mı çocuk doğurdu bu kadınlar? Evlatlarına pislik gibi davranıyorlar.
- Boşanmaya kalkan kadınlar 40 yerinden bıçaklanıyor veya silahla vuruluyor!
- Ülkenin ormanları cayır cayır yakılıyor! Karacalar, tilkiler, kaplumbağalar, kediler, köpekler, kirpiler diri diri yanıyor.
- Uşak'ta su bitmiş! Evet; koca bir şehrin suyu bitmiş. Musluklar tısss! Su sadece akşamları ve birkaç saat ve verilecekmiş! (Düşünün bu sıcakta!) Meğer yabancı şirketlere maden arayın demişler, onlar da ormanları kesip altın madeni ararken, milyonlarca ton su kullana kullana, ormanlar kesilince yağmur da yağmaya yağmaya ülkenin suyunu bitirmişler! Sıra Manisa'da diye yazmıştı birisi Twitter'a! Burada (Ankara) da sık sık belediye aracı
"Lütfen suyu dikkatli kullanın"
diye anons yapıyor! Yine Twitter'da az önce gördüm: Bursa'nın 35 günlük suyu kalmış. Şehre su veren Nilüfer barajı tamamen kurumuş!
Kaynak: Beyşehir Su Ürünleri Koop. Bşk. Hasan Kurtu
"Beyşehir Gölü vefat etmiştir. Türkiye'nin başı sağ olsun."
- AKP denen ülkenin başına gelmiş en büyük bela, seçimle kaybettiği belediyelerde kim varsa "Hırsız" diyerek hapse attırarak o belediyeleri geri almaya uğraşıyor. Bazılarını aldı bile. Koltuğundan olmamak için pkaka'nın kucağına oturması yetmedi; CHP'yi kapatmadan rahat etmeyecek galiba. Böylece CHP'nin kazandığı tüm belediyeleri yeniden AKP'ye geçer. Adam öyle uğursuz ki, 23 yılın sonunda göller kurudu, dereler kurudu, koskoca bir şehir susuz kaldı.
- Atatürkçü teğmenler ordudan atılırken; 40 yıllık narko-teröristlerin kucağına oturuluyor! Oturanlar da "Muhalefete oy atarsanız, pkaka'lılar su sayaçlarınızı okumaya gelecek" diyenler!
- Hastalar, hastaneye gitmeye korkuyor, doktoru SAHTE diplomalı, yanlış teşhisler gırla.
- Hastanede pkaka'dan hüküm giymiş Kürt doktor, çete kurup bebekleri öldürüyor!
- Torbacıyı (uyuşturucu satıcısı) narkotik başkomiseri yapmışlar! Şaka değil, film değil. Gerçek!
- Depremde ölenlerin diplomalarını çalmışlar! Sahte diplomalı Mehmet Baykara, sahte inşaat mühendisi diplomasıyla birkaç tane (!) baraj inşaatı yapmış. Haber yalan değil, gerçek. Adamın bu ihalelerden aldığı para 7 sülalesine yeterken, sizler helal kazançlarla ay sonunu nasıl getireceğinizi düşünün. Altta YouTube'da NTV olarak haberin ayrıntılı videosu var. Dileyen tıklayarak, izleyebilir.
- Derece yapanları mülakatta eliyor; çarpım tablosunu bilmeyen ama AKP ve/veya tarikat müridi / yandaşı ahlaksızı, üçkağıtçıyı makam sahibi yapıyorlar! Diğeri de bu haksızlığa dayanamayıp intihar ediyor veya öğretmen olamayıp inşaatta çalışırken düşüp ölüyor! Bunlara sebep de "türbanlı, takkeli dindar (!)AKPliler"
- Sokakta dört kişiden biri sığınmacı, kaçak, mülteci! Bizim apartmanda iki tane vardı. Biri ailece ruh hastasıydı şükür gittiler. Öteki sessizdi o da gitti. İki apartman ötede Iraklı bir kadın var, sürekli çocuklarına bağırıyor. Çığlık çığlığa, sürekli hakaret ediyor. O çocuklar yaşarsa, sağ kalırsa kesin psikopat olacaklar. Ben iki kez polise şikayet ettim; bu çocukları o kadının elinden kurtarın dedim ama bir halta yaramamışlar ki, hâlâ aynı. Yazın camları açık sesini duyuyorum. Kışın pek duyulmuyor.
- Limonun kilosu 157 liraydı. Bir tek karpuz ucuzlamış. Bu da nasıl oluyor anlamıyorum geçen yıl dilimle satılıyordu. İsteyince ucuzlatıp, isteyince pahalandırıyorlar mı? Aklım almıyor. Tarımda bir şeyler dönüyor ama bilemiyorum. Ben çocukken yani eski Türkiye'de hiçbir şey böyle anormal pahalı değildi.
- Adalet diye bir şey kalmamış. Pazarda yürürken tipini kıskandığı çocuğu delik deşip edip öldürenlere sırf "Kürt" diye sahip çıkılıyor! Öldürenler o kadar arsız, hem suçlu, hem güçlü ki, kurbanın ailesinin nasıl buluyorsa telefonunu bulup tehdit ediyorlar, zavallı çocuğun mezarını tahrip ediyorlar! Bunlar insan mı? Daha yeni Keçiören'de yine 10 - 15 böyle Kürt hırto, kızkardeşine laf atılmasına tepki gösteren bir genci öldürdü. Öldürenler, daha önce de birinin kulağını kesip video çekmiş, askere gidecek olan gençlere saldırmış! Bildiğin canilik. Benim artık Kürt deyince tüylerim diken diken oluyor. Kendi öz çocukları Narin'e yaptıklarını da unutmadım. Bunlar normal insan değiller. Kocası ölen kadınları kayınlarıyla evlendirmek gibi sapıkça geleneği olanlara normal insan muamelesi yapamam kimse kusura bakmasın. Irkçılıksa ırkçıyım arkadaş. Ülkemde ne Arap istiyoyrum, ne Afganlı keş, eroinman istiyorum, ne Pakistanlı tecavüzcü istiyorum, ne de cani Kürt hırto istiyorum. İstisna iyileri varsa da "İstisnalar kaideyi bozmaz" derdi üniversitedeki hocamız. "Tam tersine kuvvetlendirir" derdi.
- Güçlü, güçsüzü, haksız, haklıyı ezmeye çalışıyor! Zorbalık yapıyor! Yolda yürürken durduk yere, tanımadığı insana yumruk atan mı ararsın? Tanımadığı kadını bıçakla kesen mi? Anasını, babasını, evladını boğan mı? Herkes cinnet halinde!
- Kiralar pahalı, okumak pahalı, çoğu aile çocuğunu ilkokuldan sonra okutmuyor. Ben birebir tanığım. Alt kattaki komşum, Kürt asıllıdır, AKP seçmenidir. İki oğlunu da okutmadı. En küçüğü ilkokulda eminim o da ilkokuldan sonra bir işe koyacak.
- Pek çok kurum hatta hastanelerin tarikatların kucağında! Sokak aralarında gözümle görüyorum okul yerine "medrese" ler türemiş! Kaç kez yazdım en üst kattaki komşumuz, kızlarını okuldan aldı, 12 yaşındaydı ve kara çarşafa soktular. Bir yıl olacak sanırım. O gün, bu gün, ufacık çocuk kara çarşafla geziyor. Oyun oynamak istese oynayamaz. Bir gün dayanamadı kara çarşafıyla karşı apartman bahçesindeki yaşıtı çocuklarla top oynadı ama bir daha oynamadı. Kızdılar herhalde. Yatılı okula gidiyormuş! Ailenin de tek kızı! Ne cesaretle, niye ufacık kızı yatılı okula verdiler? Orada neler yaşıyor o çocuk? Neler yapıyorlar bilemiyorum.
- Sokakta dört kişiden biri sığınmacı, kaçak, mülteci! Bizim apartmanda iki tane vardı. Biri ailece ruh hastasıydı şükür gittiler. Öteki sessizdi o da gitti. İki apartman ötede Iraklı bir kadın var, sürekli çocuklarına bağırıyor. Çığlık çığlığa, sürekli hakaret ediyor. O çocuklar yaşarsa, sağ kalırsa kesin psikopat olacaklar. Ben iki kez polise şikayet ettim; bu çocukları o kadının elinden kurtarın dedim ama bir halta yaramamışlar ki, hâlâ aynı. Yazın camları açık sesini duyuyorum. Kışın pek duyulmuyor.
- Limonun kilosu 157 liraydı. Bir tek karpuz ucuzlamış. Bu da nasıl oluyor anlamıyorum geçen yıl dilimle satılıyordu. İsteyince ucuzlatıp, isteyince pahalandırıyorlar mı? Aklım almıyor. Tarımda bir şeyler dönüyor ama bilemiyorum. Ben çocukken yani eski Türkiye'de hiçbir şey böyle anormal pahalı değildi.
- Adalet diye bir şey kalmamış. Pazarda yürürken tipini kıskandığı çocuğu delik deşip edip öldürenlere sırf "Kürt" diye sahip çıkılıyor! Öldürenler o kadar arsız, hem suçlu, hem güçlü ki, kurbanın ailesinin nasıl buluyorsa telefonunu bulup tehdit ediyorlar, zavallı çocuğun mezarını tahrip ediyorlar! Bunlar insan mı? Daha yeni Keçiören'de yine 10 - 15 böyle Kürt hırto, kızkardeşine laf atılmasına tepki gösteren bir genci öldürdü. Öldürenler, daha önce de birinin kulağını kesip video çekmiş, askere gidecek olan gençlere saldırmış! Bildiğin canilik. Benim artık Kürt deyince tüylerim diken diken oluyor. Kendi öz çocukları Narin'e yaptıklarını da unutmadım. Bunlar normal insan değiller. Kocası ölen kadınları kayınlarıyla evlendirmek gibi sapıkça geleneği olanlara normal insan muamelesi yapamam kimse kusura bakmasın. Irkçılıksa ırkçıyım arkadaş. Ülkemde ne Arap istiyoyrum, ne Afganlı keş, eroinman istiyorum, ne Pakistanlı tecavüzcü istiyorum, ne de cani Kürt hırto istiyorum. İstisna iyileri varsa da "İstisnalar kaideyi bozmaz" derdi üniversitedeki hocamız. "Tam tersine kuvvetlendirir" derdi.
- Güçlü, güçsüzü, haksız, haklıyı ezmeye çalışıyor! Zorbalık yapıyor! Yolda yürürken durduk yere, tanımadığı insana yumruk atan mı ararsın? Tanımadığı kadını bıçakla kesen mi? Anasını, babasını, evladını boğan mı? Herkes cinnet halinde!
- Kiralar pahalı, okumak pahalı, çoğu aile çocuğunu ilkokuldan sonra okutmuyor. Ben birebir tanığım. Alt kattaki komşum, Kürt asıllıdır, AKP seçmenidir. İki oğlunu da okutmadı. En küçüğü ilkokulda eminim o da ilkokuldan sonra bir işe koyacak.
- Pek çok kurum hatta hastanelerin tarikatların kucağında! Sokak aralarında gözümle görüyorum okul yerine "medrese" ler türemiş! Kaç kez yazdım en üst kattaki komşumuz, kızlarını okuldan aldı, 12 yaşındaydı ve kara çarşafa soktular. Bir yıl olacak sanırım. O gün, bu gün, ufacık çocuk kara çarşafla geziyor. Oyun oynamak istese oynayamaz. Bir gün dayanamadı kara çarşafıyla karşı apartman bahçesindeki yaşıtı çocuklarla top oynadı ama bir daha oynamadı. Kızdılar herhalde. Yatılı okula gidiyormuş! Ailenin de tek kızı! Ne cesaretle, niye ufacık kızı yatılı okula verdiler? Orada neler yaşıyor o çocuk? Neler yapıyorlar bilemiyorum.
- 23 yıl boyunca yapılan yolsuzluklar / hırsızlıklar / örtülü ödeneği talan etmeler onlara hiç değinmiyorum bile. Bir ara kayıp 128 Milyar Dolar nerede? diye soruyordu CHP, sonuç sıfır! Kızılay'ın 43 Milyon TL si kayıptı unutuldu, MAN Adası vardı, en son şu linke bakın yasalara aykırı olarak Irak'tan petrol taşımışlar, 2 Milyar 320 Dolar taşıma ücreti almışlar, para nerede? Jersey Ada' sında buharlaşmış! (Adada AKP'ye ait bir şirket var)
- Ülkede "Şu iyi" diyebileceğim tek bir şey yok. Kediyi, köpeği, atı, eşeği işkenceyle öldürenlere hiçbir şey yapılmıyor. Sonra başka kedilere işkence yapsın diye herhalde! Beğenmediğim ABD'de barınakta kedileri öldüren adama 42 yıl hapis vermişler. (Gerçek haber yalan değil araştırdım. İsterseniz link atarım)
Ben, öğleden sonraları çirkinken güzel olan, Kezban vs. gibi eski Yeşilçam komedilerini izleyerek kaçış yaşıyorum. Bu dünyadan, bu ülkeden, bu yukarıda saydığım durumları iki saatliğine de olsa kaçıyorum. Biri bitiyor ötekini açıyorum. Bayağı bayağı kör olan kocasının evine "dadı" olarak giren, iftira kurbanı Hülya Koçyiğit'e, fakirken zengin şarkıcı olan Filiz Akın'a filan bakıyorum.
Kısacası ülkenin hali berbat.
Bu durumda hâlâ depresyonda olmayan varsa elini kaldırsın.
Ben, öğleden sonraları çirkinken güzel olan, Kezban vs. gibi eski Yeşilçam komedilerini izleyerek kaçış yaşıyorum. Bu dünyadan, bu ülkeden, bu yukarıda saydığım durumları iki saatliğine de olsa kaçıyorum. Biri bitiyor ötekini açıyorum. Bayağı bayağı kör olan kocasının evine "dadı" olarak giren, iftira kurbanı Hülya Koçyiğit'e, fakirken zengin şarkıcı olan Filiz Akın'a filan bakıyorum.
Kısacası ülkenin hali berbat.
Bu durumda hâlâ depresyonda olmayan varsa elini kaldırsın.
Bir kezban filmi de yetmeyecek bana :(
YanıtlaSilBana da yetmiyor. Kezban Paris'te, Kezban Roma'da ya da bakıyorum. O arada akşam oluyor. Yetmezse Hulusi Kentmen'li, Filiz Akın'lı, Ediz Hun'lu başka bir film açıyorum.
SilMerhaba Müjde kardeşim..
YanıtlaSilÖncelikle annein hastalığına ve senin o dönemdeki stresine, ana ve babanın boşanmasına çok ama çok üzüldüm.
Yazdıklarının okuyucu tarafından ibretle okunması ve ü,zerinde düşünülmesi gerekir.
Herkes her şeyi biliyor.
Üzücü durumlar maalesef psikolojimizi bozuyor.
Bu bağlamda ben fazlaca haberlere ve sosyal medyaya bakmıyorum.
Tavsiyem seninde aynı şeyi yapman.
Yazılarına yoğunlaş.
Selam ve saygılar değerli kardeşim.
Merhaba Hüseyin Hocam,
SilÇok teşekkür ediyorum, maalesef kimsenin hayatı toz pembe değil. Dün akşam bloğumda paylaştığım annelerin yaptıklarını anlatan yorumları okuyunca, benden daha beterleri de varmış dedim. Haklısınız haberlere bakmayı bıraktım zaten. Blog daha iyi.
Selamlar, saygılar.
Valla yoktur bunalımda olmayan. Yani Aklar hariç onlara hayat güzel. Bazen eşime Ahaber dinleyelim diyorum ya da TRT.Oralar güzel.
YanıtlaSilCahillik, fakirlik insanların sinirini bozdu. Gülmek, neşelenmek için etrafımızda hiç bir faaliyet yok. Biz görmeyiz de umarım çocuklarımız bu durumu düzeltecek kişilerin yönettiği bir ülke görürler.
Aynen katılıyorum. Aklar bunalmak yerine zil takıp oynuyorlar. E, nasıl oynamasınlar? Adam sahte inşaat mühendisi diplomasıyla (birazdan bulabilirsem fotosunu ekleyeceğim yazıma) dört tane baraj ihalesinden servet sahibi olmuştur. Ben, söylemesi ayıp iki sahte olmayan diplomamla her yere otobüs, dolmuşlarda maske takıp sürünürken, altında 10 milyonluk arabayla geziyordur. (Zehir, zıkkım olsun hepsine)
SilDileğine deist - deist kocaman bir Aminnnnnnnn dedim.
evet psikologlar diyor ülkece bunalımdayız.
YanıtlaSilHaklılar.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilDepresyonla ilgili hazırladığınız yazınızı okudum. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Depresyonsuz günler dilerim. Ama ne yazık ki söz konusu depresyondan kurtulma ihtimalimiz kalmadı. Artık bu depresyon denilen sinsi hastalık bir veba gibi herkese bulaştı. Sorunuza hemen cevap vereyim. Ben elini kaldıranlardan değilim. Herkeste olduğu gibi bu depresyon, beni de yiyip bitiryor.
Küresel kraliyetçiler takımı, eninde sonunda emellerine kavuştular ve tüm dünyayı hasta etmeyi başardılar. En mutlu insanlar ülkesi olan Finlandiya bile Amerika'nın oyununun kurbanı oldu.
Artık bu konuda ne diyeceğimi bilemiyorum. Çaresizlik içindeyim. Ne yapsam bu hastalıktan kurtulamıyorum. Benim artık ümidim kalmadı. Bu hastalık tüm dünyayı kasıp kavuracak. Zaten hiçbir şey yolunda gitmiyor ki tabi afetler, susuzluk, orman yangınları, saldırgan insanlar vs.
Selam ve saygılarımla birlikte sağlıcakla ve esen kalın.
Merhaba Recep Abi,
SilSizin de aynı durumda olmanıza üzüldüm ama şaşırmadım da; neden derseniz, ülkenin bu durumunda olmasına üzülmeyenler sadece paraya tapan malum partililer, sahte diplomayla 4 baraj yapıp 7 sülalesini haramla zengin edenler, alın teriyle geçinenler, haram yemeyenler, ülkesini sevenlerin hepsi depresyonda.
Ben de size depresyondan kurtulacağınız günler diliyorum ve güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum.
Bil mukabele; selamlar, saygılar.
Sözün, eylemin kâr etmediği, umutların tükendiği, çaresizlik hali bizleri depresyona sokan sebep. Hepimiz tepkiliyiz, ancak tek başına tepki vermek bir sonuca ulaştırmıyor. Elimiz kolumuz bağlı düşüncesi tetikliyor. Müjdeciğim eskiden beri yazardık bloglarımızda, uyanalım, hesap soralım, sorgulayalım, karşı çıkalım... bunlar yazıda kaldı. Eyleme dönüşmedi. Her şey öyle ani gelişti ki... Bindik bir alamate gidiyoruz kıyamete... Ben çocuklarımızı gelecek kuşakları düşünüyorum... Sevgiler canım.
YanıtlaSilÜnlü yazar Amin Maaoluf, Ortadoğulu toplumların sadece şikayet ettiklerini, hep şikayet ettiklerini ama eyleme geçmediklerini yazmış. Tembellik mi, korkaklık mı bilemiyorum. Fransız halkı 1789'da ihtilal yaptı, Rus halkı 1917'de devrim yaptı ama biz Atatürk'ten sonra tembelleştik galiba. Başımıza ne gelirse korkuyor ve sineye çekiyoruz. Ecevit zamanında bir esnaf yazar kasa fırlatmıştı, şimdi limonun kilosu 200 liraya dayanmış kimsenin gıkı çıkmıyor. Sadece şikayet ediyor. Yani çok haklısın.
SilSevgilerimle Hanifeciğim.
Merhabalar.
YanıtlaSilRahmetli annenizin paranoyak şizofren olduktan sonra hem kendine, hem de size hayatı zehrettiğinden bahsetmişsiniz. Anneiz ölünce tüm bunları unuttuğunuzu, aslında unutmadığınızı ve hatırladıkça hâlâ çok üzüldüğünüzden bahsetmişsiniz. Üzülmekte haklısınız. Ancak aradan geçen bunca zaman sizin üzüntünüz, artık sizi etkilemeyecek ve sadece kötü bir anınız olarak birazcık rahatsız edecek derecede olması gerekir. Elbette bu büyük bir talihsizlik. Sizin de anneniz sağlıklı biri olmuş olsaydı, size kol kanat germiş olsaydı, daha farklı bir durumda olurdunuz. Yaşadığınız o travmadan tamamen kurtulmanız elbette mümkün değil, ancak artık eskisi gibi sizi rahatsız edemeyeceğini düşünüyorum.
Siz bu durumdan bahsedince ben de çok üzüldüm. Keşke böyle bir süreç yaşamamış olsaydınız. Bu durumdan İlk defa bu yazınızda paylaştınız galiba.
Selam ve saygılarımla birlikte sağlıcakla ve esen kalın.
Merhaba Recep Abi,
SilEksik olmayın, bu da benim yaramdır maalesef ki, yaşadım. Ölüm her şeyi affettiriyor hele ölen annenizse, keşke yaşanmasaydı ama işte herkesin hayatı roman; benim payıma da böyle bir anne düştü. Aslında çok iyi biriydi; kedileri severdi, merhametliydi, kötü bir insan hiç değildi, Atatürkçüydü, yobaz değildi, çocukken hatırlıyorum fazla sevecen değildi biraz soğuk, mesafeli bir anneydi, Üsküdar'da otururduk o yıllar, tam tepemizden her sonbahar leylekler göçerdi, onlara el sallar güle güle gidin, yine gelin derdi, ne olduysa 50'li yaşlara gelirken oldu, belki babamın boşanıp, başkasıyla evlenmesini hazmedemedi o da tetikledi, hastalığı bir ara çok şiddetlenmişti sonra duruldu, yaşlılığında alzheimer'a dönüştü.....işin kötüsü toplumda böyle çok hasta varmış...hasta olduklarını kabul etmedikleri için kimse doktora da götüremiyormuş...aşırı ve her şeyden, herkesten şüphe etmekle başlıyor...anormal şüpheler....insan şoke oluyor...kötü bir hastalık çok kötü evlerden uzak olsun diyeyim.
Üzüntümü paylaştığınız için sağ olun çok teşekkür ederim. Hatırlamıyorum şu anda, paylaşıp paylaşamadığımı ....
Ben de güzel, huzurlu ve en önemlisi sağlıklı günler diliyorum.
Selamlar, saygılar.
ne yöne baksam başka mutsuzluk... sen nasılsın müjde abla, umarım her şey yolundadır.
YanıtlaSilIrak, Suriye vs. ye dönüşmek üzere bir ülke olduk o yüzden normal insanlar mutsuz. Şu halde mutlu olan insan ya malum partilidir ya kafadan sakattır diyorum.
SilTeşekkür ederim; sen nasılsın Burcum?
Ben, Bücürük'ten sonra kendime gelemedim, bir daha kedi de almadım cesaret edemedim, zaten apt. bahçesindekilere kuru mama ve su koyuyorum her gün....
Yaşarken gülemiyor insan sizi çok iyi anlıyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum Deryacığım.
SilÇok içten bir yazı olmuş, elinize sağlık 🙏 Depresyon gerçekten zor bir süreç, insanı hem ruhen hem bedenen tüketiyor. Sizin gibi erken kalkıp düzen kurabilmek ve temizlik gibi şeylere tutunabilmek büyük bir güç aslında. Çoğu kişi yatağa bile kalkamıyor… Bu paylaşımlar insanın yalnız olmadığını hissettirmesi açısından da değerli. Yazınızı okurken ben de kendimi buldum, iyi ki paylaşmışsınız.
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum. Daha dün Twitter'da bir puan farkla atanamadığı için intihar eden kızcağızın haberi vardı. Millet patır patır intihar atıyor. Otobüslerde yüzü gülen insan yok. Ben biraz da aniden kalpten filan gidersem, arkamda yani mutfakta bulaşık, kirli sepetinde kirli, evin içini toz götürüyor olmasın istiyorum :)))))biraz da temizlik takıntım var yoksa ben de çok mutsuzum, ben de depresyondayım hele ki, 1 yıl 4 ay oldu Bücürüğüm de gittikten sonra....hayatın bir anlamı kalmadı ama işte yine de yaşıyorum...
SilYorumunuz için teşekkür ediyorum.