AY! YALANINI SEVMESİNLER
Rizeli! Nerede olsa tanırım bu şiveyi ve bu kendinden emin cehaleti. Biz de baba tarafım yani, nüfus yerim olarak Karadenizliyiz ama böyle salak değiliz. Başımıza ne geliyorsa cehaletten, yalancılardan, böyle yaşlı teyzelerden, bunak amcalardan geliyor. Teyze, kusura bakma da kayınbaban yalancının tekiymiş. 94 yaşındaki babasının gençliğinde Kılıçdaroğlu varmış! Hesaplayalım: 94 yaşındaki birisi 1931 yılında doğmuş olur. Gençlik yılları 20'li yaşlar desek, 1950'ler olur. Kılıçdaroğlu'nun doğum tarihi: 1948 ! Bu durumda, babası, gençlik yıllarındayken, Kılıçdaroğlu daha dünyaya gelmemiş! Cahil insanları da yalanla kandırmak çok kolay oluyor. Eminim babası camiden de çıkmıyordur. Ya, gerçekten yukarılarda bir yerlerde bir Allah varsa böylelerinin ömründen alsın, şu alttaki videodaki kedilere versin. 😂🙏
ay kedi yaa kim yakalamışsa bunu iyi yapmış yemek taşıyo :)
YanıtlaSilÇok tatlı :)
SilYorum için teşekkür ederim.
Merhabalar.
YanıtlaSilVideoda yer alan beyan sahibi, söylemek istediği şeyi yanlış söylüyor. Kılıçdaroğlu değil de Kılıçdaroğlu'nun partisi dese neyse.
Olayı inceledim: Cumhuriyetinin kurulduğu (1923) yıldan 1950 yılına kadar (27 yıl) tek parti olan CHP iktidardadır.
1839 Sayılı Hayvanlar Vergisi Kanunu 6.7.1931 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürülüğe girmiş. Kanuna göre ahırda bulunan küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar yaşlarına göre vergiye tabi. Vergiye tabi hayvanlar için, küçükbaşların bir yaşını ikmal etmesi, büyükbaşların da iki yaşını ikmal etmesi gerekiyormuş.
Yine kanuna göre vatandaşın sahip olduğu hayvanları ile ilgili beyanı alınıyor ve bu beyana göre vergi tahakkuk ediyor. 1931 yılından itibaren koyun:60 kuruş, sığır:100 kuruş vergiye tabi.
Yoklama memurları köylünün ahırına gelerek sahip olduğunu beyan ettiği hayvan sayısı ile ahırda olan hayvan sayısını karşılaştırır ve durumu rapor edip mal dairesine verir. Bu rapora göre de köylüye sahip olduğu hayvanlar üzerinden vergi çıkar.
Şimdi kadının söylediği gibi ahırda hayvan bağlanan boş kazıklara vergi çıkarılması olayı yanlış. Şöyle ki: Köylü tarafından beyan edilen hayvan sayısı ile ahırdaki hayvan sayısı eşitse sorun yok. Mahallinde yapılan yoklamada, beyan edilen hayvan sayısından fazla hayvan tespit edilirse, işte o zaman sorun çıkıyor ve fazla olan hayvanlar vergiden kaçırılmış oluyor.Yoklama memuru bu durumu rapor ederek mal dairesine veriyor ve fazla tespit edilen hayvanlara da vergi çıkıyor.
Vatandaş da bu durumu kullanıyor ve hayvan bağlamak için ahırda çakılı bulunan boş kazıklara da vergi çıkarılıyor diyor. Hayvan vergisi, köylünün beyanına ve yoklama memurunun raporuna göre tahakkuk ettiriliyor, kadının söylediği gibi hayvan bağlamak üzere ahırda çakılı bulunan hayvan kazıklarına göre değil.
Kadının söylediğine göre: Dünyayı da götüren götürene... Elinde fırsat ve imkanı olanlar götürüyor. Aç gözlüler, götüre götüre bitiremediler...
Anne kediye gelince. Her ne kadar anne kedi, fıtratı gereği içgüdüsel annelik görevini yerine getiriyor olsa da takdir etmek lazım. Layıkıyla yaşamayı hak etmeyen zalimlerin ömrünü, Allah kedilere versin. Amin.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilAnlatılan olayı araştırıp, incelemişsiniz. Böylece şu an bana ve belki diğer blog okurlarına da anlamsız, acayip gelen bir vakayı aydınlatıp, katkıda bulunmuşsunuz.
Köylünün hayvanından vergi alınması illa ki, köylünün hoşuna gitmemiştir. Gitmez de tabii ki. Sanırım o yıllarda bir yandan Osmanlı'dan kalan Düyun-u Umumiye borçlarını ödüyoruz, elde yok, avuçta yok bebek bir cumhuriyet, Rusya'dan filan borç para almışız, 1929'da dünyada büyük bir ekonomik kriz yaşanmış. Sanırım bu yüzden böyle vergiler koymuşlar. O dönemde yaşamadığım için bilemiyorum sadece tahmin ettim.
Duanıza ben de Aminnnn diyorum.
Çok teşekkür ediyorum Recep Abi, hem yorumunuza, hem de değerli araştırmanıza.
Selamlar, saygılar.
Merhabalar.
SilGenç Türkiye'nın kurtuluş savaşı esnasında hiçbir şeyi yok;silah,mühimmat, ulaşım araçları, keşif uçakları, eratın donanımı, iaşesi vs. Tüm bunlar nasıl tedarik edildi? İşte o yılların sıkıntılarını anlatan bir sürü belgeler, kitaplar var. Bazı ülkelere de borçlanılmış. Ekonomik krizler de vuku bulunca, iktidar, değirmeni taşıma suyuyla dönderemeyeceğine göre, vatandaşına değişik vergiler uygulamış. Ben konu ile alakalı olmadığı için diğer vergilere girmedim. 1 Eylül 1939 tarihinde patlak veren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle tedbirli olmamız gerekiyordu. İnsanlar işte böyle ezbere konuşuyor. CHP'nin tek partili iktidar döneminde yapılan her şeyi, CHP'yi yıpratmak için propoganda malzemesi yapıp kullanıyorlar. Rahmetli İnönü çabalarıyla ülkeyi savaşa sokmadı. Eğer biz de bu savaşın içine girseydik, savaşa giren ülkeler, ülkemizi çok kötü oyunların içine sokarlardı. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde biz de ülke olarak Almanya'ya savaş ilan etmiştik.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilDeğil mi ya? Rahmetli annem 1930, babam 1921 doğumlu olarak 2. Dünya Savaşı'nı gören nesillerdendi. O yıllarda Ankara'daymış annemler. O yüzden de
"Ah! Çocuklar, siz bilmiyorsunuz, her gün Almanya bize de saldıracak diye geceleyin karartma yapılırdı, pencerelere kara kara kumaşlardan perde dikildi. Gece Alman uçakları aniden saldırırsa, başkenti göremesinler, evlerin ışığı sızmasın diye, olur da bir evden azıcık ışık sızarsa bekçi düüüt diye düdük öttürürdü. (o yıllarda bekçilik varmış)"
diye anlatırdı. Hiç unutmadım bunu. Bir de Yahudi komşuları varmış, küçük bir dükkanda işte tuhafiye, çorap vs. satarmış, Almanlar gelirse Yahudilere ne yapacakları malum, korkudan İsrail'e kaçmış, dükkandaki çorapları da çocuklara, annem de içlerindeymiş, bedava dağıtmış. Yani dediğiniz gibi çok zor bir dönemmiş. Şeker, ekmek karneye bağlanmış olur da savaşa girersek askere lazım olacak diye. Neyse ki, girmemişiz yoksa Piyanist filmindeki gibi olurduk.
Dediğiniz gibi bunları bilmiyorlar, CHP'yi böyle vurmaya çalışıyorlar. Bu gerçeklere değindiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Selamlar, saygılar.
Yalanın zır cahillikten söylenmiş olanından daha kötü olanı, münafıklıktan dolayı söylenmiş olanıdır.İlginç değil mi?
YanıtlaSilBir köpeğe kamyon dolusu kemikler, makamlar versen insan olmuyor ama bir insana üç beş kuruş menfaat, avanta veya uyduruktan bir makam verirsen acayip şekilde köpekleşen çok oluyor.
Kendi fıtratında yaratılmış köpek, köpeklik yaptığı için suçlanamaz ama insan fıtratında bir yaratılmışın köpeklik yapması rezalettir ve tiksinti vericidir.
Köpeklerin en büyük korkusu ise sahibi olmazsa aç kalacağıdır.saygılar
Her şekilde yalan çok kötü bir şey. Maalesef nasıl bir menfaatleri var ki, malum kişi giderse, aç kalacaklarını sanıyorlar. Valla anlamıyorum bu nasıl bir yalakalık?
SilÇok teşekkürler yorumunuz için. Saygılar.