18 Ağustos 2024 Pazar

DULLAR APARTMANI



Safinaz teyze, evli olduğu yıllarda ameliyat geçirip; doktorunun üç ay iş yapma uyarısını dinlemeyince, hafif kambur kalmış, mavi gözleri yaşlandıkça grileşip, parlaklığını kaybetmiş, hep çiçekli entari ve anne çorabı giyen, ak saçlarını daima topuz yapan bir komşumuzdu. İşte bu tonton Safinaz teyze, Üsküdar’da, musluğunu hurdacıların arakladığı tarihi çeşmeye bakan apartmana “Dullar Apartmanı” ismini taktığını söyleyince, ince belli bardaktaki çayları az kalsın püskürtecektik.


İşte söz konusu o çeşme...bir yaz günü önayak
olmuş ve hortumla şakır şukur yıkamıştık.
fotoğrafı çekenin eline sağlık.


Kendisi,

“E, ben dul, hemşirem dul – Safinaz teyze kız kardeşine hemşire derdi - Sare hanım dul, onun kızı dul; Melahat Hanım dul, annen dul (benim annem oluyor) zaten topu topu on daireyiz. Yarısı dul.”

Diye küçük oturma odasını kahkasıyla çınlattı. Kayserili ve kilolu Sare teyze,

“Ne yapsak apartmanın ismini Dullar Apartmanı olarak değiştirsek mi?”

Deyince, yuvarlak gözlüklerinin içindeki gözlerinin içi gülerek bir “Ha, ha, haay!” daha geldi.

Haftada bir kez, akşamları, ben, kız kardeşim ve annem, 7 numarada oturan Sare teyze ve kızı, 4 numaradaki Safinaz teyzeye oturmaya giderdik. Ben ve kardeşim, annem dahil yaşlıların arasında hepsinin çocuğu gibi kalıyorduk ve böyle misafirliğe gide gele, “zaar”, “dağlara taşlara”, gibi kocakarı jargonuyla konuşmaya alışıyorduk.😁

Safinaz teyzenin kızı evlenmiş arada vapur, tren, dolmuş olan uzak bir semte yerleşmiş, oğlu da yıllar önce ekmeğini kazanmak için ta Almanya’ya gitmişti. Kadıncağız yalnız yaşıyordu ve bu yüzden bu çaylı, kahveli akşam oturmalarını çok seviyordu. Odada sadece bir sedir, çağla yeşili kadife üç Berger koltuk ve tüplü televizyonla, yine yeşil rengi ev telefonunun durduğu bir sehpa ile halı vardı. Bu küçük oda tam çeşmeye ve elektrik direğine bakardı. Ertesi hafta toplanınca elektrik direğinin kaldırılması sebebiyle Safinaz teyzeye gözün aydın da dedik ama direğin nasıl olup da kaldırıldığını bilmiyorduk. Safinaz Hanım olayı aktardı:

“Bizim çatlak Mehtap Hanım, açmış belediyeyi, bu elektrik direği hırsıza yol, tam balkonumun önünde, hırsız girer, iki kadınız, başımızda erkek yok, ne yaparız?”

Diye ağlamış, ağlamış direği kaldırttı.

“Aaa! İnanmıyorum!”

“İnan kızım, inan. Çatlak, matlak işini gördürmüş. İyi oldu. Ben de rahatladım. Hırsıza yoldu gerçekten o elektrik direği.”

Mehtap teyze aslında annemden çatlak değildi; annem tam çatlaktı ama ne yaparsınız? Dünya bu. Kimse mükemmel değil. İşte biraz cins, biraz eksantrik bir kadındı. Bir gün saçını havuç rengine boyamış, ayağına yeşil uzun külotlu çorap giymişti de arkasından gülmüştük. Allah affetsin yani dedikodu yapmak hoş bir şey değil. Sonra bir de “İkinci parlamaya geçmiş olsuna geldik” olayına çok gülerdik. Anlatayım:

Şimdi Haydarpaşa önlerinde Romanya bandıralı, korkunç tanker kazası olmuştu; işte o trajik kazadan günler sonra ikinci bir patlama olup tüm İstanbul gece vakti gündüz gibi aydınlanmış, gökyüzü kırmızı olmuştu. Bu da yine dul komşularımızın buluşması için bahane olmuştu:

“İkinci parlamaya “geçmiş olsun”a geldik.”

Diyerek yine toplaştık ama ben ve kız kardeşimin aklına “İkinci parlamaya geçmiş olsun” gelince kıkır kıkır kıkırdıyorduk.

Gülüyorduk ama çatlak Mehtap teyze de, yaşlı Safinaz teyze ve kızı da genel kültürleriyle, görgüleriyle pek çok komşuyu ceplerinden çıkartırlardı. Niye mi? Söyleyeyim:

Bir gün yine çay içip, tatlı tatlı sohbet ederken, laf dönüp dolaşıp Frank Sinatra'ya geldi. Safinaz teyze

"Sinatra sevilmez mi?" demez mi?

Ve ekledi: "Grace Kelly'e evlenme teklif etmiş ama refuze edilmiş."

Aaah! Allah'ım sana geliyorum. İstanbul'dan sonra taşındığım şehirdeki apartmanlarda Sinatra'nın, Grace Kelly'nin değil aşk hayatlarını, isimlerini bilen komşuya bile rastlamayacaktım. Ayrıca, yıllar sonra bilgisayarım ve internetim olunca, Sinatra'ya ünlü şarkıcının dördüncü eşi hakkında
"Şu kadında ne buluyorsun?" diye soran yakın bir arkadaşına "Ona bakınca Grace Kelly'i görüyorum" dediğini okuyunca, Safinaz teyzenin gayet haklı olduğunu da anlamış oldum. Ayrıca öyle görgülü bir kadındı ki, komşuları hatta postacı, kargocu, kapıcı vs. giderken gümlemesin, çarpmasın diye daire kapısını yarım saatte kapatırdı.

"Kapı güm diye kapatılmaz, gidene büyük hakaret ve ayıptır kızım." derdi. Biz de hep onun gibi yaparız, şu anda oturduğum apartmanda ise kapıyı arkanızdan

"Ay! Defoldu! Gitti!"

der gibi güm! diye çarparak kapatıyorlar! Kapının sesiyle tüm apartman inliyor! Böyle zamanlarda cumhuriyet nesli bir başkaymış gerçekten diyorum.

Bir zaman sonra apartmanımızın yaşlı komşu teyzeleri birer birer göçüp gitmeye başladılar. Sare teyze kalpten gitti. Sonra da Çatlak Mehtap Hanım'ın annesi sizlere ömür oldu. İşte o gün başsağlığına gittiğimizde Mehtap teyzenin

“Kocam öldüüüü! Kocamdı o beniiiim!”

diye ü'leri ve i'leri uzatarak; feryat figanları yüzünden az kalsın cenaze evinde gülme krizi çıkacaktı. Herkesin içinden “Gülmüyorum, gülmeyeceğim” dediğine eminim ama ispatlayamam ve yukarıda Allah var hiçbirimiz bu cümlesinden kötü, yanlış anlam çıkartmadık. Aklımızın ucundan bile geçirmedik. Kadıncağız hiç evlenmediği ve ömür boyu anne-kız birlikte oturdukları, can yoldaşı annesi olduğu için


“Her şeyimdi o benim” anlamında öyle diyordu ne yapsın.😢

Yıllar geçti, bir baktık ki, bizler o komşu teyzelerin yaşlarına gelmişiz, onlarsa tatlı anılarımızda kalmışlar, kimisi Alzheimer; kimisi demans olmuş; Safinaz teyze son zamanlarda gözleri tamamen görmez olmuş ve sizlere ömür olmuş; torunları büyümüş; bizler yaşlanmışız; acı bir haber alma korkusundan o teyzelerin hayatta kalan kızlarına telefon açamamaya başlamış ve yalnızlığın ne demek olduğunu anlamışız.

“Meğer en güzel günlerimiz o günlermiş.”


SON



NOT: İsimlerini değiştirdiğim rahmetli komşularıma ithaf ettiğim bu yazımın her satırı gerçekten yaşanmıştır. Mekânları cennet olsun. Resim ise internetten alınmadır ve onlarla ilgisi yoktur.

15 yorum:

  1. Naif kaleminizle yine ruha dokunan harika bir hikaye yazmışsınız. Kaleminize sağlık... Düşman Aşıklar hikayesini de bir oturuşta okumak için en uygun zamanı bekliyorum, sevgiler 🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim. Çok teşekkür ediyorum.
      Ne zaman isterseniz buyurun. Sevgiler 🌸

      Sil
  2. Merhabalar.
    Rahmetli komşularınıa ithafen kaleme aldığınız gerçek hayatın içerisinde yaşanmış bu güzel diziyi kaleme alarak bizlerle paylaştığınız için teşekkür eder, kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    "Dullar Apartmanı" başlığında da gerçekçi ve insanı okumaya teşvik eden samimi ve çok güzel bir elektrik var. İnşAllah bu güzel dizilerinizden her birini Tv. kanallarının birinde izlemek nasip olur.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Beğendiğiniz için mutlu oldum. Bunu dizi olması amacıyla değil sadece samimi, gerçek ve kısa bir öykü olarak yazmıştım; belki yazdığım dizi hikayelerimin bir yerine eklenebilir de. Neden olmasın? :) Güzel, nazik dileklerinize ve yorumunuza çok teşekkür ediyorum. İnşallah öyle olur.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
    2. Merhabalar.
      Çok dikkatli bir okuyucu olmadığım ve sizin de en çok dizileri kaleme almanız sebebiyle ben bu öyküyü de dizilerinizden biri sanmıştım, ama yanılmışım. Açıklamalarınız için çok teşekkür ederim. Küçük bir hikaye türünden de olsa, sizin kaleminizden çıkan eserleriniz bir başkadır. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Merhaba,
      Olabilir tabii ki, hiç önemli değil. Rica ederim. Kısa hikaye, sevdiğim bir edebiyat türüdür. Sizin de okuyan gözlerinize sağlık; sağlıcakla kalın, selamlar, saygılar.

      Sil
  3. Ooooo tek bölümlük bir hikaye miiii yaniiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bölümsüz deeptonecum:) Bildiğin kısa hikaye, short story:)

      Sil
    2. Gerçi hikaye dedim ama anılarımdan oluşuyor. Eğlencelik ve gerçek hatıralar. Kendi komşularımla gençken yaşadıklarımız :)

      Sil
  4. çok tatl teyzeler ve anılar sahiden de çok komikli :)

    YanıtlaSil
  5. Böyle çatlak teyzelerin gözünü seveyim. Kalmadı artık onlar gibileri. Hepsinin mekanı cennet olsun.
    Yazıyı okuyup bitirdiğimde ben de kendi eski anılarıma dalıp gittim. Gerçekten de en güzel günler, o günlermiş. Eskiden adap varmış, komşuluğun, dostluğun el üstünde tutulduğu zamanlarmış. Şimdilere bakıyorum, komşu komşuyu tanımıyor.
    Kısa ama eskiyi anlatan enfes ötesi bir anı yazısı olmuş. Naçizane fikrim, anılarınızı fırsat buldukça çok beğendiğim kaleminizle yazıya dökerek paylaşmanızdır. Umarım devamı gelir.
    Aklınız, kaleminiz dert görmesin. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalmadı gerçekten de. Aminnnn.
      Valla öyleydi eskiden Nazlıcığım, şu anda nasıl arıyorum o komşularımı, o apartmanı, tam karşısında bakkal Ahmet vardı, sepet sallardık hepimiz....yokuştaydı sokağımız ve çeşme, oradan bakınca deniz gözükürdü. Aşağısı Harem iskelesi...
      Çok güzel bir fikir, ben de isterim, çok teşekkür ediyorum, senin de Nazlıcığım; sevgilerimle ♥

      Sil
  6. İşte geldim 🤗Çok severek okudum,ne güzel anılar, teyzeler gözümde canlandı, mekanları cennet olsun. Romen tanker kazasını basından izlemiştik,kara hançer gibi yıllarca Bogaz'da kalmıştı sanıyorum.Selam ve sevgiler canım kardeşim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin Arzucuğum, beğenmene sevindim, çok teşekkür ediyorum. Aminn, amiin. Evet uzun yıllar kalmıştı enkazı ve kaza sonrası günlerce duman çıkmıştı. Bizim pencerelerden birinin annemin yatak oda penceresi boydan boya çatlamıştı hatta. Pencereden dumanları görürdük epey tüttü sonra azaldı. Enkazı da yıllar sonra götürüldüydü. Selamlar, sevgiler benden de :)

      Sil