Şimdi 70'li yılların başları... gencecik, üniversite öğrencisiyim. Burası okulumuzun terasıydı. Boğaza nazır. Nefis manzaralıydı. Sağda, ayakta duran, beyaz tişörtlü, kahverengi hırkalı olan benim. Ortadaki gözlüklü en sevdiğim arkadaşım Işıl. Maalesef çok genç yaşta ailesiyle bir trafik kazasında kaybettim. Hâlâ çok üzülürüm. Keşke ben ölseydim de o yaşasaydı. Fotoğrafı, çizgili kazaklı olan arkadaşımız, Facebook'ta paylaşmış; ondan kopyaladım. Bende de var albümde ama taratmaya üşendim.
Şimdi, ortanca yeğeni, liseyi bitirmiş. ÖSS'yi kazanmış. Benim okulu ve bölümü istiyormuş. Puanı da yetiyor ama tabii bir de resim sınavına girmek zorunda. Bakırköy'de oturuyorlar ya, oradan bizim okul çok uzak; teyzesinden daha kolay gider sınava diye düşünmüşler. (Bizim okul dediğim o zamanki adıyla DGSA yani Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ydi sonra ismi Mimar Sinan Üniversitesi olarak değiştirildi.) ÖSS puanı yetse de, resim sınavını kazanamayan giremiyordu. Bildiğim kadarıyla hâlâ da ayrıca resim sınavı isteniyor.
Neyse işte, bunu öğrenince, resim sınavında kazanması için resim, çizim gösterdiğimi de hatırlıyorum. O mu teklif etmişti; ben mi " Bak şöyle çiz, böyle çiz" mi demiştim valla o kadarını hatırlamıyorum. Biraz bizim evde resim çalıştırdım. Kendisine söyleyip moralini bozmadım ama yeteneği yoktu.
Derken, sınav günü geldi. Şimdi bu kız benim okulun yolunu bilmez. O zaman cep telefonu filan daha icat edilmemiş, taksiye binse konum, monum navigasyon filan icat edilmemiş. Zorluk olmasın; zaten sıcacık yaz günü...havalar güzel dedim ki,
"Gel beraber gidelim. Ben götüreyim seni bizim okula."
Bu tabii çok sevindi. Sırf onun için erkenden kalktım. Önce dolmuşla Üsküdar. Oradan vapurla Beşiktaş. Okula geldik. Tam sınava girecek;
Şu an hatırlamıyorum kimliğini mi ne unutmuş! Sınav görevlileri
"Siz sınava girin. Arkadaşınız telefon etsin kimliğinizi getirsinler." dediler.
Bu sevindi, annesinin telefonunu bir kağıda yazıp bana verdi. Kendisi de sınava girdi. 70'li yıllar dedim ya cep telefonu yok, okulun hemen karşısındaki kebapçıda böyle jeton yerleştirilen sabit telefonlar olurdu, oradan telefon ettim. Anasına durumu anlattım.
"Ben okulun kapısındayım, üstümde kot pantolon var, uzun, kahverengi saçlıyım vs."
dedim; anneleri doktordu ve hiç görmemiştik. Kapıda bekliyorum. Ta Bakırköy'den Beşiktaş az yol değil. Sonunda baktım koşa koşa alı al, moru mor bir teyze geliyor. Kimliği bana verdi, çok çok teşekkür etti, gitti.
Kaç saat sürdüyse resim sınavı bitti. Birlikte konuşa konuşa, eve döndük.
Bir süre teyzesinde kaldı, arada yine birbirimize gittik, geldik. Karşılıklı çaylar, maylar içiyoruz.
Bir gün, öğleden sonra. Baktım alt katta bu kızcağızın sesi geliyor. Bizim hemen altımızdaki komşunun kızına
"Allahaısmarladık'a geldim, biz gidiyoruz" diyor.
Ha, ha, ha, hi, hi, hi epey konuştular. Hemen alt katımız olduğu için konuşmalar duyuluyor. Ben de, kız kardeşim de birazdan kapıyı çalar, bize de Allahaısmarladık der diye bekliyoruz.
Ne oldu biliyor musunuz?
O bir merdiveni asla çıkmadı, zilimiz çalınmadı. Öylece gitti!
Kız kardeşimle birbirimize baktık. O da çok şaşırdı. Ben kendimi enayi gibi hissettim. Hiç mecburiyetim olmadığı halde ona resim öğrettiğime, hiç mecburiyetim olmadığı halde o gün onun için erkenden kalktığıma, okuluma götürdüğüme, anasına telefon ettiğime, anasının gelmesini ve sınavı bitene kadar kendisini beklediğime bin pişman oldum.
Siz, siz olun kimseye durduk yere iyilik filan yapmayın.
Ne derler, üç kuruşluk insana beş kuruşluk değer verirsen, kalan iki kuruşa seni harcar.
Ben olmasam o gün büyük ihtimalle o sınava giremeyecekti. Neden derseniz, yaz günü, okul bomboş. Bir, iki öğretmen var; sınavda görevli. Bir polis vardı, kapıyı kolluyor. Benden başka tanıdığı yok, cep telefonu desen daha icat edilmemiş. Kim arayacaktı anasını? Öyle şimdiki gibi kapının önü ana, baba günü değildi. Gayet iyi hatırlıyorum. Kimse gelmemişti bile kızı, oğlu için. ÖSS sınavı filan değildi çünkü. Hani öyle olsa tanımadığı birinden rica ederdi, o da insanlık öldü mü der bunun için gider telefon ederdi. O da yoktu. Bomboş okul, bomboş kapının önü. Hatta anası geldiğinde okulun kapısında benden başka bekleyen yoktu. O, telefon edenin ben olduğunu, ben de gelen kadının, kızın annesi olduğunu hemen anlamıştım. Bugün gibi gözümün önünde.
Velhasıl çok nankör tanıdım ama hiçbirinin dört patisi yoktu ve tüylü değildi. Kedilere nankör derler ama değildir.
Ha, sınavı sorarsanız; kazanamadı.
Siz, siz olun kimseye durduk yere iyilik filan yapmayın.
Ne derler, üç kuruşluk insana beş kuruşluk değer verirsen, kalan iki kuruşa seni harcar.
Ben olmasam o gün büyük ihtimalle o sınava giremeyecekti. Neden derseniz, yaz günü, okul bomboş. Bir, iki öğretmen var; sınavda görevli. Bir polis vardı, kapıyı kolluyor. Benden başka tanıdığı yok, cep telefonu desen daha icat edilmemiş. Kim arayacaktı anasını? Öyle şimdiki gibi kapının önü ana, baba günü değildi. Gayet iyi hatırlıyorum. Kimse gelmemişti bile kızı, oğlu için. ÖSS sınavı filan değildi çünkü. Hani öyle olsa tanımadığı birinden rica ederdi, o da insanlık öldü mü der bunun için gider telefon ederdi. O da yoktu. Bomboş okul, bomboş kapının önü. Hatta anası geldiğinde okulun kapısında benden başka bekleyen yoktu. O, telefon edenin ben olduğunu, ben de gelen kadının, kızın annesi olduğunu hemen anlamıştım. Bugün gibi gözümün önünde.
Velhasıl çok nankör tanıdım ama hiçbirinin dört patisi yoktu ve tüylü değildi. Kedilere nankör derler ama değildir.
Ha, sınavı sorarsanız; kazanamadı.
Merhabalar Bücürüklerin Annesi.
YanıtlaSilHikayeyi okudum. Sizin bu yaptıklarınızdan sonra, yazıyı okurken bekliyorum ki birkaç merdiven çıkıp da kapınızın ziline basacak. Evet işte nankörlük diye buna derler, vefasızlık diye buna derler...
Kedileri nankör diye yanlış değerlendiriyorlar. Kedilerin bir iç güdüsü vardır ve her an tetikte olmasını sağlar. Sizin yapacağınız her hareketi temkinli takip eder ve kendini hemen savunmaya çeker ve gardını alarak, pençesini atar ve bir de hırlar. Bu nankörlük değil, iç güdüdür.
Sadakatli bildiğimiz köpekler bile bazen bu nedenle gardını alıp havlar.
Nankör aranacaksa, nankörlükten örnek verilecekse, uzaklarda aramaya gerek yok; bunun için insanı örnek göstermek yeterlidir.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilDeğil mi? Biz de o gün "Şimdi bizim zili çalacak" diye umut etmiştik. Bir hoşça kal demeden gidince gerçekten şoke olduk.
Kaleminize sağlık Recep Abi, kediler asla nankör değildir. Hep itilip kakıldıkları için, "pist!" diye kovuldukları için, taş atıldığı, üzerine su döküldüğü için sürekli kendilerini savunma durumundadırlar. Hele bir yerlerde yavruları varsa ben bile yaklaşmıyorum. "Bu yavruma bir şey mi yapacak?" diye ödleri kopuyor. Bazen de oyun amaçlı tırmık atarlar, pati atarlar. Mesela Bücürük bazen "Gel anne, seni bir tırmalayayım!" yapardı, kafama, saçlarıma saldırırdı. Bu onun oyunuydu. Öyle yaratılmış bir canlı. Çareyi "Tamam, tamam anladım içinde bir kaplan var!" der, çareyi gülerek kaçmakta bulurdum.
Yorumunuza teşekkür ediyorum.
Selamlar, saygılar.
Müjde Hanım...
YanıtlaSilNasıl güzelsiniz! Maşallah size. 🧿🌹
Çok ayıp etmiş bu kişi gerçekten.
Canım Yağmurum,
SilÇok teşekkür ediyorum ama o güzellik, akıp giden yıllara yenik düştü. Artık Maşallah'lık değil vah, vah lık oldum.😂😂Ne yapalım zamanı durdurmak mümkün değil.
Sorma canım ya, kendimi enayi gibi hissettirdi.
Sonradan anaokulu öğretmeni olmuş.
Nazik yorumun için çok teşekkür ediyorum.
Estağfurullah.
SilAşk olsun Müjde Hanım. 🌷
Haksızlık etmeyin kendinize. 🧿
Canımsın ama 67 yaşındayım.
SilO resim çekildiğinde kaç yılıydı bilmiyorum ama 18- 20'li yaşlar...
20 olsa, 47 yıl geçmiş neredeyse yarım asır.
Ben herkese gençliğinizin kıymetini bilin diyorum şimdi. Göz açıp kapayana kadar geçiyor çünkü. İnsan fark etmiyor.
🌸😽
pes vallahi yuh yani ona :)
YanıtlaSilDeğil mi? Çok teşekkür ediyorum canım.
SilTeyzesinde de kabahat var hadi o aklı etmedi büyüğün yol göstermesi lazımdı bence.Onlar onu iyilik diye görmemişlerdir ,sanki mecburmuşsunuz gibi düşündüler herhalde, ayıp etmişler.
YanıtlaSilİnan şu an yorumunu görene kadar aklıma gelmemişti bu ama teyzesi öyle tatlı, öyle nazik biriydi ki, yeğeninin öyle bir şey yapacağı aklına bile gelmemiştir. O anda teyzesi yoktu yanında iyi hatırlıyorum. Olsa, onun da sesini duyardık. Belki yaşlı annesiyle ilgileniyordu arkada yatak odasındaydı. Ya da belki önceden aşağı inmiş ablasını, eniştesini yolcu ediyordu.
SilSorma canım bunlar hayat dersi işte. Zaten o yüzden yazıyorum gençlere ders olsun. Kıymet bilmeyene fazla kıymet vermemek lazım. Bende kabahat şimdi düşünüyorum da....bende kabahat..
Çok teşekkür ediyorum yorumun için.
Valla Müjdeciyim kırk bir kere maşallah sana. 1972-75 yılları arasında biz de İstanbul'daydık. Ben ilk okula gidiyorum. Keşke o yıllarda tanışsaydık. Aman etrafımız vefasız nankör dolu. Ne yapalım herkes kendi karakterini yansıtır. Ne güzel anlatmışsın, o yıllar gözümün önünden geldi geçti. Sevgiler canım.
YanıtlaSilBiz de galiba 72 yılında geldik İstanbul'a. 75'te lise bitti. Ya, keşke aynı mahalle, aynı sokakta otursaydık belki tanışırdık da. Ne güzel olurmuş. Doğru herkes kendi karakterini yansıtır. Kimisi, karşılıksız iyilik yapmayı sever, (zaten karşılık beklersek o iyilik olmaz ama nankörlük de edilirse insan kendisini enayi gibi hissediyor) kimisi de insan kullanmayı sever sonra işi bitince yüzüne bakmaz. Hayat dersi işte....
SilÇok teşekkür ediyorum canım.
Sevgilerimle.
çok tatlısın ❤︎ 70lere hayranım.
YanıtlaSilbu gibi durumlarla çokça karşılaşıyorum. ilkin diyordum ki acaba bi şeye mi bozuldu. yani hala hatayı kendimde arıyordum ama sonraları anladım. herkesi kendimiz gibi görmemeliymişiz. nezaket, saygı, empati çoğu kişide yok. bunları göremedikçe üzülen hep biz oluyoruz. senin gibi kıymetli bir arkadaşı kaybetmiş, yazık.
Sağol canım, 70'li yıllar masal gibi geçti. Tarık Akan, Filiz Akın, Hulusi Kentmen, Münir Özkul'lu o güzel filmler, sevdiğim tüm oyuncular hepsi birer birer gitti...
SilEvet, evet doğru söylüyorsun biz herkesi kendimiz gibi nazik sanıyoruz. Oysa bildiğin kabalar. Nezaket, kadirşinaslık yok.
Çok teşekkür ediyorum Burcum. ♥
Ne yazık ki böyle insanlarla da karşılaşıyoruz hayatta 😕
YanıtlaSilHayat dersi işte. Kimseye durduk yere iyilik yapmamayı öğrendim. Çok teşekkürler yorum için.
SilHeheh senin yazını okumadan hangisi olduğunu buldum. Demek ki değişmemişsin :)
YanıtlaSilAyyyyy♥ Handancığım. Keşke gerçek olsa yaaa:))çok teşekkürler:)
Sil