11 Haziran 2025 Çarşamba

YEŞİM (ROMAN) 17. Bölüm


"Yeşim mi?"

Delikanlı, aradan yıllar geçmiş olsa da, ilkokuldayken kendisini buz gibi göle atan kocaman yeşil gözlü ve yaramaz kızı unutmamıştı.

Serdar, Luke'u da aldı. Vakit kaybetmeden sorup soruşturup Fatma'nın evine gitti. İçeride komşular, akrabalar vardı. Kendini kısaca tanıttı ve babasıyla konuşması için telefonunu Fatma'ya verdi. Kerem Bey, bypass ameliyatı geçirdiği için maden kazasını ona duyurmadıklarını ve başlarına gelenleri daha yeni öğrendiğini söyleyip özür ve başsağlığı diledi, daha önceden haber alsaydı Yeşim'in madende filan çalışmasına asla müsaade etmeyeceğini de ekledi. Elinden ne gelirse yapacaklarını, yalnız olmadığını, ailesiyle birlikte arkasında olduğunu belirtti. O kadar içten konuşuyordu ki, kadıncağız çok duygulandı ve

" Allah razı olsun Kerem Bey. Rahmetli eşim sizi de, babanızı da çok severdi hep ' başka patronlara hiç benzemez, işçilere babalık yapar, hak yemez derdi. "

diye yanıtladı. Daha sonra Kerem, telefonu eşine verdi. Aydan'la da epey konuştular. Sonra Fatma çok teşekkür ederek telefonu tekrar Serdar'a verdi. Serdar, kadıncağızın telefonunu kaydetti ve jipinin penceresinde uslu uslu bekleyen köpeğini göstererek

" Şey, bu benim köpeğim Luke, bir K9 değil ama çok iyi koku alır; eğer kızınızın bir giysisini koklatırsak bulabilir. Ben de arama çalışmalarına katılacağım."

deyince, kadın hemen içeri girip Yeşim'in bir kazağını getirdi. Serdar, ayağa kalktı.

"Tamam ben vakit kaybetmeden aramaya katılayım. İnşallah iyi haberlerle döneriz. Lütfen umudunuzu kaybetmeyin. Telefonunuzu kaydettim. Babamlara da numaranızı ilettim. dedi. 

"Sağol evladım, Allah razı olsun. " 

diyen Fatma da delikanlı arabasına binip gidince kapıyı kapatıp içeri girdi.

Az sonra delikanlı, çiftlik evini arayıp, Nuriye hanıma olanları anlattı ve gecikirse merak etmemesini, Luke ile Yeşim'i arama çalışmalarına katılacağını söyledi. Kadıncağız, ev işlerinden televizyona bakamadığından olanları duymamıştı. Yeşim'in çocukluğunu hatırlıyordu. O da üzüldü.

"Hayırlı haberlerle dön inşallah evladım, inşallah bulunur. Kendine dikkat et. Ben de kızcağız bulunsun diye iki rekat namaz kılıp, dua edeyim." dedi.

Serdar, Luke' a kazağı koklatıp, arama kurtarma ekibine katıldı, jandarma, komşular, dershaneden bir, iki arkadaşı, akrabalar, yerel tv ekibi, rahmetli babasının maden işçisi arkadaşları. Hepsi, dağ, tepe kızı arıyorlar ve arada 

"YEŞİMMMMM!....."

"YEŞİİMMMMM!..."

"YEŞİİMMMMM!..." diye bağırıyorlardı.

Yeşim ise baretinin ışığı ve el yordamıyla ufacık bir oyuk bulmuştu; önce elindeki kazmayı , sonra ayaklarını, sonra vücudunu soktu. Düştüğü yerden daha büyük bir galeriye gelmişti. İçeride çok eskiden ve define arayıcılarından kalan kürek, tahtalar ve bir el feneri vardı. Birisi unutmuş ya da aniden göçük filan olunca orada kalmıştı. Kız, 

"Umarım grizu tehlikesi yoktur" diye düşündü. Yoksa fenerin ışığıyla havaya uçardı. Ama gittikçe buranın bir kömür madeni değil, define arayıcılarının kazıp bıraktığı bir yer olduğuna emin oluyordu. Çünkü o tanıdık kömür kokusu yoktu, eski maden olsa raylar filan olurdu, el feneriyle de kimse girmezdi. Düğmesine bastı, şansına hâlâ çalışıyordu.

"Acaba buradan da başka yerlere çıkabilir miyim?"

diye düşündü. Pes etmeyecekti, vaz geçmeyecekti.

Metin Haznedaroğlu da haberi duymuştu. Hemen birkaç arkadaşını aradı ve onlardan

 "Paranın satın alabileceği en iyi özel dedektif

konusunda yardım istedi. Hepsi tek bir isimde birleştiler: Feridun Tunaoğlu. Mesleğinde bir numara, sicili tertemiz, eski bir polisti. Tam bir yaşlı kurttu. Ama asıl ilginç olan az sonra Kerem'in de aynı konu için dostunu ve eski ortağını araması oldu. Ortaklıktan ayrılmış olsalar da hep iyi dost olarak kalmışlardı. İkisinin arasında şöyle bir konuşma geçti:

" Ne? Zaten özel dedektif tuttun mu? "

"Evet, hem de bu işlerde en iyi olanı sorup soruşturdum."

diyen Metin, yıllar önce olan olayı ve Yeşim'in öz babası olduğunu ailesinden başkasına söylememesi şartıyla Kerem' e anlattı. Ondan sır çıkmayacağını biliyordu. Hele kızının hayatı tehlikedeyken kesseler kimseye söylemezdi.

"O yüzden için rahat etsin Keremciğim, senin de ayrıca dedektif tutmana gerek yok, kızım için elimden geleni yapıyorum. Bu arada Serdar'a çok teşekkür ettiğimi ilet lütfen. "

"Ne demek? Umudunu kaybetme. Senin kızın, bizim de kızımız sayılır. Bulunacak inşallah. İyi düşünelim, iyi olsun."

dedi. Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatan Kerem, hem şaşırdı, hem de sevindi. İçinden

"İşe bak sen! Allah! Allah! Yıllar önce meğer neler neler olmuş!"

diyordu. 

O sırada Zerrin ile kardeşi Aslan ise Yeşim'in kaybolduğu haberini duyunca, çak yaptılar.

"Vay canına abla! Senin Mafia Çetin, sözünü tuttu."

"Ne sandın ya? Şşşt! Yavaş konuş. Aman ha! Yerin kulağı vardır!"

Aslan, ağzına fermuar çeker gibi yaptı.

"Hah! Şöyle...."

Kardeşi dayanamadı, fısıldayarak da olsa konuşmaya başladı:

"Abla ya....ya polis bu işi Çetin'in yaptığını öğrenir, o da senin adını verirse?"

"Çetin beni satmaz. Merak etme."

yi de ne sebep bulacak? Kızı öldürmesi için bir nedeni yok ki?

"Ne bileyim ablacığım? Uydurur bir şey! O, çok akıllıdır. Olmadı kaçar, izini kaybettirir ya da bir başka adamını harcatır. "

"Off! İnşallah dediğin gibi olur abla."

"Merak etme sen ablasının kuzusu. Hiçbir şey olmayacak. Bak ötekini de ben hakladım. Bir şey oldu mu? Kendimi super kahraman gibi hissediyorum."

"Senden korkulur valla süper kahraman ablam! Sana bir de isim vermeli. Ama aklıma gelmiyor...ııııımmmm....şöyle fiyakalı bir isim olmalı! Bir süper kahramana yakışır isim."

"Ölümcül olmalı..."

"Kesinlikle..."

"Siyah Mamba nasıl?"

"Ama o Kill Bill'de vardı abla. Başka bir şey bulalım sana...."

"Tarantula Zerrin!"

"Hihihihi. Ama o da çok klişe yaa..."

Ve abla - kardeş korkutucu, ölümcül bir isim üzerinde düşünmeye başladılar. İçleri rahatlamıştı. Artık ayaklarına dolanacak ve tüm servetlerine ortak olacak bir üvey kardeş yoktu. 
Yeşim de kim oluyordu yahu? Alt tarafı babalarının çok gençken yaptığı hatasının, bir gecelik ilişkisinin yüzünden dünyaya gelmiş biriydi. Yok öyle, yıllar sonra ortaya çıkıp; pat diye servetlerine ortak olmak! 

diyorlardı.


Yazan: Müjde Dural
Not: Bu hikayedeki kişi, isim, kurumlar hayalidir. Gerçek kişilerle ilgisi yoktur. İsim benzerliğidir.


10 yorum:

  1. Kalemin daim olsun müjde kardeşim. Selamlar saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ediyorum Hüseyin Hocam. Sizin de.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  2. Merhabalar.
    Yeşim'in 17. bölümünü buradan okudum. Servetimize ortak olmasın diye bir cana kıymak kadar kötü bir şey düşünemiyorum. Ama yok mu? Var!..
    Arama sonucunu merakla bekliyor olacağız. Çünkü elini oğuşturanların sevinçlerinin kursaklarında kalmasını istiyorum.
    Kaleminize ve emeğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Abi,
      Gazetelerde de sık sık servet için hatta 2 metre arazi için amcasının oğullarını, yok öz abisini öldürenleri üzülerek ve hayretle okuyorum.
      Teşekkür ediyorum. Bil mukabele.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  3. Emeğinize , kaleminize sağlık Sonsuz teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. sona doğru yaklaşıyor gibiyiz :) hen heyecanlı hem de eğlenceli ne güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yavaş, yavaş :) çok teşekkür ediyorum. :)

      Sil
  5. Kaleminize sağlık. Sevgiler 🥰🥰😘

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum. Sevgiler. 😘🥰🥰

      Sil