Marilyn Kâzım resme bakar bakmaz;
"A! Tanımaz mıyım ayol? Pisliğin tekidir. Trans bi arkadaşımı fena pataklamıştı ayı. Ayol, eğer bulursan bizim için de iyi bir benzet valla."
dedi ve adamı nerede bulacağını söyledi. Sonra birden aklına geldi ve ekledi:
"Sahi ayol az önce bir delikanlı da bunu sordu. Pek polise filan da benzemiyordu."
Adam, piposunu dişlerinin arasından çıkartırken, beyaz dumanlar gözlüğünü, yüzünü kapladı. Tek kaşını kaldırdı
"Hmm. Uzun boylu, kumral, gamzeli, temiz yüzlü bir çocuk mu?"
Marilyn Kâzım, pat diye dedektifin omzuna vurdu. Sonra patavatsızlık ettiğini fark edip, "Pardon ayol! Kusura bakma." dedi ve devam etti:
"Aynen ayol! Ay! Ne yakışıklıydı, ne yakışıklı. Gözlerinin içi gülüyordu. Allah sahibine bağışlasın."
"Acele etmem lâzım Marilyn Kâzım. Yoksa bu çocuğu Allah sahibine bağışlamaz! Sağ ol!"
Marilyn Kâzım "Sen de sağol şekerim." derken Feridun daha yeni iyileşmiş ayağıyla hayatının maratonunu yaparak otoparka geldi. Hemen motoru çalıştırdı. Serdar olmaması, bir başkası olması için dua ediyordu ama sezgisi yine yanılmıyordu. O gün Serdar, Marilyn Kâzım'ı duymuş ve yılan dövmeli adamı ona sormaya karar vermişti. Ancak fotoğraf dedektifin cep telefonunda olduğundan vaz geçmişti. Sonra, ismini soyadını bildiğinden, tarif ederse belki bilir diye yine de şansını denemeye karar verdi. Araya başka işler girince, bugüne bırakmıştı.
Serdar, sora sora metruk mezarlığa bakan, insanların gece geçmeye korkacağı uğursuz görünümlü yere gelmişti. Arabasından indi. Karşıda Nuh Nebi'den kalma gibi tek katlı bir ev vardı, terkedilmiş gibi duruyordu ama kapısında evle tezat, gıcır gıcır bir araba vardı. Ağaçların arkasına gizlenerek ağır ağır eve yaklaştı. Kapıya geldi ve zile bastı ancak zil çalmayınca, pirinç tokmağı denedi. Az sonra kapı yavaşça açıldı. Üzerinde atlet, ayağında lacivert eşofman, tipsiz bir genç adam karşısında duruyordu. Kısık gözlüydü ve kolunun üzerindeki yeşil engerek dövmesi çocuğu ürpertti.
"Evet?"
"Şey, Ahmet Çakıl siz misiniz?"
"Kim soruyor?"
Adamın gençten korkmadığı belliydi.
"Ben eee....ben gazeteciyim."
"Gazeteci mi? Röportaja mı geldin? Hadise' ye benzeyen halim yok herhalde. Hıhıhıhıhı."
" Bakın içeri girersem anlatacağım. Çok önemli."
"Geç bakalım."
diyen adam kapıyı kapatmadan önce başka kimse var mı diye sağına, soluna iyice baktı. Serdar, içeride başka kimsenin olmadığını görünce rahatladı. Onunla başa çıkabileceğini düşünüyordu ama önce iyilikle deneyecekti.
"Bakın Yeşim isimli madenci genç kızın kaçı......"
derken Ahmet, Serdar'a ani bir sol kroşe savurdu. Delikanlı o kadar boks çalışmasına rağmen boş bulundu ve çenesindeki darbeyle bir an sersemledi. Sonra kendini toparladı, o da hücuma geçti. Okulda yaptıkları gibi sol eliyle yüzünü koruyup, sağ eliyle adama yumruk atmaya başladı, bir onun, bir ötekinin kaşları açılıp, gözleri morarırken, Serdar adamın karnına çalıştı ve Ahmet yere yığılırken, ani bir hareketle masanın üstünde duran 45'lik silahı aldı. Silahsız gamzeli genç, kurbanlık koyun gibi karşısında duruyordu.
Tam tetiğe basacaktı ki, silah sesiyle, omzundaki engereğin gözünde bir delik açıldı. Silahı elinden düşürdü. Serdar arkasına döndü, dedektif, piposunu ağzından çıkarttı.
"Evlat! Sana o gün dedektifcilik oynama diye tembih etmedim mi ben? Niye büyük sözü dinlemiyorsun?"
Sonra yerde kıvranan adama döndü:
"Ben bu genç kadar merhametli değilim. Öteki omzunda veya diz kapağında da bir delik açmamı istemiyorsan öt. Kim emir verdi sana Yeşim'i kaçırman için?"
Adam susuyordu.
"Üçe kadar sayacağım. Şansını zorlama. İnan kimse otopsi bile yapmaz sana. Su testisi su yolunda kırılmış derler."
"Üç, iki...."
"Tamam! Tamam! Tamam! Zerrin! Zerrin Haznedaroğlu tuttu beni. O kızı yolumdan çekin, ölsün, gebersin dedi. Miras filan işiymiş galiba."
Ahmet, patronunun Zerrin'den çok daha tehlikeli olduğunu biliyordu. Onu satmaktansa, Aslan'ın tembih ettiği gibi Zerrin'i satmıştı. Yoksa hapiste şişleneceğini biliyordu. Serdar ağzı açık kalakaldı. Şoke oldu çocukcağız. Yılların polisi Feridun ise hiç şaşırmadı. Gayet sakindi. Ta en başında bu işin içinde mirasını korumak isteyen evlatlar olabileceğini düşünmüştü.
30. Bölümün sonu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder