24 Kasım 2025 Pazartesi

YEŞİM (ROMAN) 33. Bölüm


Yeşim, röportajlarla halkın sevgilisi olmuş;  annesi temizlikçilik yapmasın diye, kız başına madende çalışacak kadar cesur ve masum birini öldürmeye kalktığı için sosyetik, şımarık ve psikopat Zerrin, bir anda herkesin nefretini kazanmıştı. Sosyal medyada herkes kızı linç ediyordu. Akraba ve tanıdıklar da şoke olmuştu. Serdar'la nikahın eşiğinden dönen Binnur da çok şaşkındı. Zerrin'in böyle şeyler yapmış olmasını aklı almıyordu ki, birden kızın hastanede bir hemşireyle gizli saklı bir ilacı çantasına attığı günü hatırladı. Acaba bu bir ipucu olabilir mi diyerek Serdar, telefonunu engellediği için delikanlının annesine mesaj yolladı. Düğün günü olanlardan sonra çocuğu aramaya yüzü yoktu. Aydan Hanım, "Allah! Allah! Binnur ne yüzle bana mesaj atmış? Oğluma yaşattıklarından sonra?" diye söylenerek mesajı okur okumaz, hemen Serdar'a söyledi. Dedektif Feridun'un artık işi bıraktığını sanan çocuk da doğruca polis merkezine gitti. Sonuç, bahçıvana yeniden otopsi yapılmasına kadar varacaktı.

Zerrin ise, o akşam denize düşen arabadan çıkmayı başarmış, kardeşinin öldüğünü görünce, para ve mücevher dolu çantayla karanlıktan faydalanarak yüzerek kıyıya çıkmış sonra da bir taksiye binerek kaçmıştı.

Zerrin, ıslak saçlarını kapüşonla kapatmış, sırılsıklam giysilerle tir tir titreyerek taksiden indiğinde, milyonlar değerindeki çantasını iki eliyle sımsıkı tutuyordu. 

Kardeşi Aslan'ın su dolu arabanın içindeki hali gözlerinin önünden gitmiyordu. Ömür boyu da gitmeyecekti. Çocuk, konuşmuyor, kıpırdamıyor, boş gözlerle sabit bakıyordu. Buna rağmen belki ölmemiştir diyerek şişman çocuğu sudan çıkartmaya çalışmış; nefessiz kalmış; üç, dört kez suya dalmış ama kardeşini sıkıştığı yerden çıkartmaya gücü yetmemişti. Sonunda kardeşinin ölmüş olduğunu kabullendi. Fazla kalırsa polise yakalanabilirdi. Yüzerek kaza mahallinden uzaklaşmaya başladı. Pişmanlık için çok geçti.

Çetin, yurt dışına kaçmadan önce kıza bir daire anahtarı vermişti. Gerekince kaçıp saklanmak için kullanıyordu. Polisin bilmediği bir yerdi. Çok katlı bir binaydı. Kimsenin kimseyi tanıdığı yoktu.

"Komşuları şüphelendirecek bir şey yapmazsan orada istediğin kadar kalabilirsin. Merak etme polis bilmiyor. Eminim."

demişti. Eve girip kapıyı kapatınca derin bir "Oh!" çekti. Sonra banyoya girdi, tir tir titriyordu, ıslak giysilerini çıkarttı, dolabı açtı. Daha önce bir kadın da kalmış olmalıydı ki, elbiseler, kazaklar filan vardı, kuru bir şeyler giydi. Saç kurutma makinesi aradı. Saçını kuruturken bir yandan da ağlıyordu.

"Affet beni ablacığım, senin de başını yaktım. Affet ablacığım. Affettttt......Affeeeetttt.....keşke gelme deseydim sana... Affettt....afeeetttt .....benim küçük kardeşimmmm.....Aslaaaannnnn ablacımmmmm....."

Ertesi gün ilk iş banyoya gidip uzun, sarı saçlarını kısacık kesmek oldu. Tüm gece ağlamaktan gözleri sızım sızım sızlıyordu ve kıpkırmızı olmuş burnu sümkürmekten pul pul soyulmuştu, dokununca yüzü, gözü ağrıyor, üşüttüğü için ikide bir aksırıyordu. Karanlık olunca markete gidip yiyecek bir şeyler, siyah saç boyası alıp, saçlarını kapkaraya boyadı ve kâkül bıraktı. Numarasız bir de gözlük aldı. Annesi görse tanımazdı. 


Evi dolaştı, mutfakta kettle, tost makinası, salonda küçük bir televizyon vardı. Takip edilmemek için yanına telefon almamıştı. Kredi kartı kullanamazdı. Sonraki gün apartman komşularının şüphelenmemeleri için bol bol ders kitabı filan aldı. Kendine bir isim seçti: BÜŞRA ÖZKAN. Soranlara anlatacağı masalı hazırladı: Ailesi Konya'daydı. Üniversiteyi kazanmış buraya yerleşmişti.

Üçüncü gün dayanamadı ve evinden çok uzak bir yerdeki ankesörlü telefondan annesini aramaya karar verdi. Polis telefonunu dinlemeye almış olabilirdi. İki çalıştan sonra annesi tanımadığı numara olduğu için biraz şüphe ve tereddütle de olsa telefonu açtı:

"Alo?"

Zerrin, dudaklarını kanatacak kadar sıkıyor, gözlerinden yaşlar akıyordu.

"Alo?"

Annelik iç güdüsüyle kadın

"Zerrin? Kızım sen misin? Kızım?" diye sordu.

Zerrin ses çıkartamadı. Annesi hıçkırarak konuşmaya devam etti.

"Bebeğim, yavrum, evladım sensen ne olur gel, teslim ol kızım. Bak, kimseyi öldürmedin, o Yeşim denen kız hayatta. Avukata sordum, sabıkası yok, çok yatmaz dedi. Ne olur teslim ol kızım. Ezanlara kadar ağlamaktan uyuyamıyorum ben....baban da perişan...bak yarın kardeşini toprağa vereceğiz. "

Tam o sırada babasının annesine seslendiğini duydu.

"Bizim rahmetli bahçıvana yeniden otopsi yapacaklarmış, kiminle konuşuyorsun?"

Zerrin bunu duyunca telefonu elinden bıraktı. Ahize, boşlukta sallanırken, uzaktan annesinin "Alo? Kızım? Alo? Alo?" dediğini duydu. Koşarak kaçtı. Panikten çığlık atmamak için iki elini ağzına bastırmıştı. İçinden:

"Bahçıvana otopsi mi? Bahçıvana otopsi mi? Allah'ım cinayet olduğu meydana çıkacak! Allah benim belamı verdi! Allah kahretsin! Ne yapacağım? Çetin! Çetin'i aramalıyım!"

33. Bölümün Sonu

Yazan ve çizen: Müjde Dural
Bu romandaki kişiler ve olaylar kurgudur. Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur. İsim benzerliğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder