Korku ve panikle, Zerrin hemen Çetin'in tavsiye ettiği adamlarla irtibata geçmeye karar verdi. Anne, babasının kasasından çaldığı mücevher ve dövizlerin büyük kısmını çetenin meymenetsiz heriflerine kaptıracaktı ama başka seçeneği yoktu. Hapse giremezdi. Yüzme havuzlu villada, uşaklarla, aşçılarla dolu yaşamaya alışkındı. Sadece filmlerde gördüğü o ranzalı, bitli, pis kokulu yataklarda bir gün bile yatamaz, herkesin kullandığı tuvaletlere adımını atamazdı. Elinde göstermelik ders kitaplarıyla, Çetin'in sayesinde kaldığı evin yolunu tuttu. Komşular okuldan döndüğünü sanacaklardı. Şimdilik iyi gidiyordu kimse şüphelenmemişti. Hatta kapı komşusu yaşlı Seher teyze, kendisini üniversite için kiralık ev tutmuş, hali vakti iyi bir öğrenci kız sanıyordu. Bir de keşke ikide bir "Annenler nerede oturuyor?" , " Hangi bölümü okuyorsun?" , "Başka kardeşin var mı?" gibi ahiretlik sorular sormasa iyiydi diye düşünüyordu. Kapıda karşılaşınca,
"Allah zihin açıklığı versin kızım."
diyor o da
"Sağ olun teyzeciğim."
diyerek asansöre biniyordu.
***
Babası tanınmış bir iş adamı olduğundan Aslan'ın cenazesi bayağı kalabalıktı ve avluda çelenk koyacak yer kalmamıştı. Güvenlik, kameraman ve fotoğrafçıları engelliyordu. Uzaktan birkaç kare resim çekebildiler. Annesi ayakta zor duruyordu. Serdar'ın annesi ve babası da dostlarını bu kara gününde yalnız bırakmadılar; hatta madenin ilk sahibi yaşlı Sadullah Bey de elinde bastonuyla mezarlığa gelmişti. Dedektif Feridun, uzak ve kalın gövdeli bir ağacın arkasına gizlenmişti. Herkes gittikten sonra da uzun süre orada kaldı. Zerrin, gizlice gelmiş olabilir mi diye etrafı kolaçan etti. Şimdi faresi Zerrin Haznedaroğlu'ydu ve sıçanı saklandığı delikten çıkartmaya uğraşacaktı. Ağaç arkasına saklı olarak kız gelir mi diye epey bekledi ama Zerrin korkusundan mezarlığa gelmedi.
Feridun, davayı yeniden alınca, adli tıpta en çok güvendiği dostu olan Zeki Karataş'ı aradı. Adam, ismi gibi çok zeki, gözünden bir şey kaçmayan biriydi. İntihar, kaza ya da doğal ölüm denilen pek çok vakanın aslında cinayet olduğunu ortaya çıkartmıştı. Bunda Rusya'da okuduğu tıp tahsilinin de katkısı vardı. Moskova'da üniversite okurken tanıştığı sarışın, mavi gözlü Svetlana ile de okul bitince evlenmiş ve Türkiye'ye yerleşmişlerdi. Eşi ve 3 yaşındaki kızlarıyla Üsküdar'da oturuyorlardı ve dedektifin iyi dostuydular; hatta zaman zaman Feridun ile birlikte Boğaz'da rakı-balık keyfi yaparlardı.
Zeki, olayı alınca hiç vakit kaybetmedi. Üzerinde beyaz önlük, başında mavi bone, elinde eldivenler, gözünde özel gözlüklerle laboratuvara girdi.
HPLC...jelfiltreleme...hipoglisemi....histopatoloji....toksiloji testleri derken, kararını vermişti: CİNAYET.
İş raporu yazmaya kaldı. Tam Feridun'u arayıp
"Sezgilerin yine haklı çıktı abi, bahçıvana insülin verilmiş yani cinayet."
diyecekti ki, "Ding!" cep telefonuna eşinden görüntülü konuşma isteği geldi. Kabul edince, gözlerine inanamadı. Ekranda sevgili karısı Svetlana ve kucağında minik kızı Zeynep oturuyordu. Karısının kafasına silah dayalıydı. Hem eşinin, hem de küçük kızının korkusu gözlerinden okunuyordu. Kar maskeli bir adam kameraya bakarak konuştu:
" Kısa keseceğim Zeki. Biz cani değiliz, karın ve küçücük çocuğunla işimiz yok ama yaşasınlar istiyorsan, bahçıvanın raporu doğal ölüm diye çıkacak. Raporu yazıp gerekli yere verdikten sonra onların kılına biline dokunmadan hemen gideceğiz. Sözümüz söz. Ancak sen de sözünü tutmalısın."
dedi ve cevabı bekledi:
Zeki'nin alnında boncuk boncuk terler vardı. Otopsiye tek başına girmişti. Tanığı yoktu. Raporu nasıl yazarsa yazsın kimse itiraz edemezdi. Üstelik kurumun en güvenilir adli tıp uzmanı oydu.
" Tamam, tamam! Tamam! N'olur onlara bir zarar vermeyin. Dediğinizi yapacağım. Söz." dedi.
Kar maskeli adam tabancayı Svetlana'nın şakağından uzaklaştırdı.
"Aferin. Doğru karar." dedi ve konuşmayı sonlandırdı.
Zeki, "Allah'ım sen affet" diyerek bilgisayarının başına geçti. Eli, ayağına dolaşarak raporu doğal ölüm olarak yazdı. Meslek hayatında ilk kez sahtecilik yapıyor ve kendini çok kötü hissediyordu. Ancak gerçek raporun bir kopyasını saklamayı ihmal etmedi. Bugünün yarını vardı. Gün gelir devran dönerse belki yaptığı hatayı düzeltecek bir şeyler olabilirdi. Kim bilebilirdi ki yarının neler getireceğini?
Raporu yazıp, bir koşu gerekli yere vermek üzere ayağa kalkmıştı ki, kapısı çaldı. Hiç beklemediği birisi içeri girdi: Özel Dedektif Feridun!
İş raporu yazmaya kaldı. Tam Feridun'u arayıp
"Sezgilerin yine haklı çıktı abi, bahçıvana insülin verilmiş yani cinayet."
diyecekti ki, "Ding!" cep telefonuna eşinden görüntülü konuşma isteği geldi. Kabul edince, gözlerine inanamadı. Ekranda sevgili karısı Svetlana ve kucağında minik kızı Zeynep oturuyordu. Karısının kafasına silah dayalıydı. Hem eşinin, hem de küçük kızının korkusu gözlerinden okunuyordu. Kar maskeli bir adam kameraya bakarak konuştu:
" Kısa keseceğim Zeki. Biz cani değiliz, karın ve küçücük çocuğunla işimiz yok ama yaşasınlar istiyorsan, bahçıvanın raporu doğal ölüm diye çıkacak. Raporu yazıp gerekli yere verdikten sonra onların kılına biline dokunmadan hemen gideceğiz. Sözümüz söz. Ancak sen de sözünü tutmalısın."
dedi ve cevabı bekledi:
Zeki'nin alnında boncuk boncuk terler vardı. Otopsiye tek başına girmişti. Tanığı yoktu. Raporu nasıl yazarsa yazsın kimse itiraz edemezdi. Üstelik kurumun en güvenilir adli tıp uzmanı oydu.
" Tamam, tamam! Tamam! N'olur onlara bir zarar vermeyin. Dediğinizi yapacağım. Söz." dedi.
Kar maskeli adam tabancayı Svetlana'nın şakağından uzaklaştırdı.
"Aferin. Doğru karar." dedi ve konuşmayı sonlandırdı.
Zeki, "Allah'ım sen affet" diyerek bilgisayarının başına geçti. Eli, ayağına dolaşarak raporu doğal ölüm olarak yazdı. Meslek hayatında ilk kez sahtecilik yapıyor ve kendini çok kötü hissediyordu. Ancak gerçek raporun bir kopyasını saklamayı ihmal etmedi. Bugünün yarını vardı. Gün gelir devran dönerse belki yaptığı hatayı düzeltecek bir şeyler olabilirdi. Kim bilebilirdi ki yarının neler getireceğini?
Raporu yazıp, bir koşu gerekli yere vermek üzere ayağa kalkmıştı ki, kapısı çaldı. Hiç beklemediği birisi içeri girdi: Özel Dedektif Feridun!
34. Bölümün Sonu
Yazan: Müjde Dural
Bu hikayedeki kişiler ve olaylar hayal ürünüdür. Çizimler de naçizane bana aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder