"Mantolama yapalım!"
diye.
Apartman toplantısı oldu. Dedim ki
1- Bakın mantolama yapılsa da siz katiyen ısınamazsınız, altınızda daire yok.
2- Kullandıkları malzeme yanıcıymış, kanserojenmiş, Almanya'da bu köpük türü malzemeler yasaklanmış, bambaşka doğal malzemelerle mantolama yapıyorlarmış.
3- Çok iyi firmaya yaptırmanız lâzım ki çok büyük para isterler.
4- İskele kurulunca hırsızlar evlere giriyormuş. Polise yansımış bir dolu vaka okudum. Siz hepiniz kalabalık ailelersiniz, oğullar, damatlar, babalar. Ben, hem yaşlıyım, hem tek başımayım. O iskele kalkana kadar gözümü kırpamam, uyuyamam.
5- Her şeyi bıraktım millet zeytin, peynir alamıyor. Şu pahalılıkta ne mantolaması? Benim durumum müsait değil. Borç ödüyorum. Kendi kedimin maması, bahçedeki kedilerin maması hep masraf. Bunlar ithal. Dolar arttıkça mamalar pahalanıyor. Zor yetişiyorum.
Benim yukarıdaki itirazlarım umurlarında olmadı. Bir komşum hariç, hepsi bu adama uydular. Biz, iki hanım komşu azınlıkta kaldık! Hiçbiri ikimizi takmadı. Çok affedersiniz ama "Sen bir yerini yırtsan da mantolama yaptıracağız" demedikleri kaldı. Vaktiyle çok samimi olduğum komşum bile, benden değil; o adamdan yana tavır aldı (ki, ara katta oturuyor ısınma sorunu olmaz; kapısına gitmiştim mantolama yapılmasın diye rica etmeye)
Araştırdım. Allah! Allah! Kime yaptıracaklar acaba diye? Bir telefon numarası ve bir isim var. Telefonu çaldırıyorum açan yok. Firma ismini açtım. Muhteşem! Gayet güzel diksiyonlu bir sekreter hanım açtı.
"Bizim apartmanın mantolamasını siz yapıyormuşsunuz..."
derken,
"Hanımefendi bir yanlışlık olacak. Biz konutları yapmıyoruz!
demez mi? Web sitesinde muhteşem siteler, oteller, kamu binaları filan var. Meğer bu dükkanı bile olmayan adam, onların ismini kullanmış! Bildiğiniz suç! Şu anda hâlâ o isimle mi milleti kandırıyor bilmiyorum. Adamın bir dükkanı yok ya! Dükkanı yok! Web sitesi yok. Adresi filan hepsi yalan!Bildiğiniz merdiven altı firma. Lütfen kimse alınmasın eğitimi yok; mimar değil, mühendis değil, neci bilmem, meğer bizim karşımızdaki köhne apartmanda oturan biriymiş! Sığınmacı sanmıştım değillermiş, üç çocuğu var sonradan bizim apartmana taşındı. 12 yaşındaki kızını çarşafa sokan aile! Adamın dükkanı bile olmadığı için mantolama malzemelerini oraya buraya koyuyor hatta o yüzden bir ara polis otosu geldi, meğer malzemelerinin bir kısmını çalmışlar. Bahçeye mi ne koymuş. Bir ara bizim apartmanın bodrumuna koydu. Malzemelerin üstünde "Dikkat yanıcıdır" yazıyordu.
"Abla hemen bize gelin. Bir dakka bile durmayın."
deyince, alelacele Bücürüğümü alıp otobüse bindik. Ankara - İstanbul az yol değil.
Giderken de ama özellikle mantolama bitip iskele sökülünce, eve dönerken otobüste resmen travma yaşadı Bücürüğüm. Zavallı çocuğumun gözleri hani depremde, enkazdan kurtulan kediler gibi yuvalarından fırlıyor, ağlıyor, bağırıyor, kutusunun kilidini kopartmak istiyor, o ağlıyor, ben ağlıyorum, o ağlıyor, ben ağlıyorum. Pamukkale Turizm otobüsünün kamerası aldıysa, o gün benim nasıl ağladığımı da çekmişlerdir. Bir yandan da yavrumdan özür diliyordum.
"Oğlum onların yüzünden oldu, ne olur yapma! Az kaldı geliyoruz evimize! Matkap sesi yüzünden götürdüm teyzene, ne olur ağlama kuzum! Ben sana bu acıyı çektirmezdim. Affet çocuğum, affet oğlum, affet bebeğim ne olur ağlama. Az kaldı, geliyoruz evimize. Az kaldı..."
Ama çocuk anlamıyor tabii. Çılgın gibi sürekli, kesintisiz ağlıyor, taşıma sepeti içinde kıvranıyor, su içirmeye çalıştık, türbanlı bir hanım yolcu vardı, su vermeye çalıştı, yok! Hiçbir şey fayda etmiyor! Mazallah bir an boşluğuma gelse kaçardı! Asla da bulamazdım. Bir ara sepetin plastik kilidi çıktı neyse ki, tekrar taktım. Böyle Ankara'ya iki saat kala ağlaya ağlaya geldik. Otobüsün motoru durunca ağlaması dindi.
Mantolama yüzünden beş kuruşsuz kalmışım. Kız kardeşime söylemedim. O da emekli öğretmen iki çocuğu var. Kendi kedileri var. Benden çok masrafı oluyor.
Sonunda eve geldik ama bir, iki aya kalmadı Bücürüğüm hastalandı.
"Maalesef Bücürük'ün karnında kitleler var!"
Şimdiye kadar yoktu! Çocuğum gayet sağlıklıydı. Doktor kendisi bile
"Yaşına göre kan değerleri çok iyi." demişti. Ne olduysa o mantolamadan sonra otobüste yaşadığı stres, travma sırasında oldu!
Sonra da biliyorsunuz, bebekken alıp, biberonlarla beslediğim, 16 yıllık yavrumu kaybettim.
Şimdi mantolama işi başının altından çıkan Ahmet isimli adam, her gün diyalize gidiyor. Kapıya diyaliz yazan araba geliyor ona biniyor oradan biliyorum. Yoksa ne bileceğim.
Demek ki neymiş? Bu dünyada gerçekten insanlar yaşattıklarını yaşıyorlarmış.
Ha, yaşattığını yaşadığı için zil takıp oynuyor muyum? Elbette hayır ama keşke böyle yapmasalardı. Benim kedim zaten 16 yaşındaydı. Çok iyi baktığım için belki Prenses gibi 18; belki 20 yaşını görürdü. Daha fazla yaşayamıyor kediler. 21 olan çok nadir. Yani topu topu iki veya dört yıl bekleselerdi zaten yavrum kendiliğinden; yaşlılıktan giderdi ve ben, rahat rahat İstanbul'a giderdim. Onlar da rahat rahat mantolama yapardı. Ne Bücürük'ümü aniden kaybederdim, ne parasız kalırdım, (tamamen sıfırı tükettim o ay! İstanbul'da bankama gittim müşteri temsilcisine zor durumda kaldığımı anlattım da kadın nakit avans filan bir yollar gösterdi, sağ olsun kız kardeşim sayesinde o ay aç kalmadım, Ankara'ya döndüğümde Bücürük hastalanınca, vet. kliniğimiz çok uzakta olduğundan taksi paramı yeğenim yolladı; vet. de beni yıllardır tanıdığı için maaş günüme kadar hiç para almadı Allah razı olsun: bilirdi maaşımı alınca kuruşu kuruşuna tüm borcumu ödeyeceğimi ve öyle yaptım tabii ki....yani bunlar anlatılmaz ama beni ne zor duruma soktular anlayın diye anlattım.)
"Ben vaz geçtim, kesmeyin, kıyamadım" demiştim
ama onlar acımadan kestirdiler. İki kumru vardı hep ağacın dalına konan, dört - beş gün çırpınıp çırpınıp çam ağacını aradılar. Bir, iki kez benim pencereme çarptılar. Şoke olmuşlardı zavallılar. Bazen de erkek kedilerin şerrinden kaçan kız kediler çama tırmanırdı, benim Bücürüğüm de şaşırırdı. Bir bakardık tam pencere önünde bir kedi. Çam ağacında oturuyor. İçeri bakıyor. 😍 Çok hoştu. Birkaç kez böyle kediler tırmanmış hatta ağaçtan biraz zor inmişlerdi. (İnemeseler itfaiye çağıracaktım. )O kumrular da, o dört güzelim çam ağacı da, benim bebeğim Bücürüğüm de mantolamaya kurban gitti. Ben de kalp hastası oldum. Her gün depresyondayım.