🛑 Abdurrahman Dilipak: “Biri bana bunun bir yapay zekâ ürünü olduğunu söylesin.” pic.twitter.com/47MzXjpSNJ
— Turhan Bozkurt (@TurhanBozkurTV) November 26, 2024
Kız veya oğlan fark etmez, normal akıl sağlığına sahip her insan, dans etmek ister, eğlenmek ister, birkaç saatliğine de olsa dertlerini, tasalarını unutmak ister, 70, 80 yaşına gelince, torunlarına anlatacağı hoş bir eğlence anısı olsun ister.
İnsan 70, 80 yaşında veya kemik dansiyometresinde (taraması) T değeri 3.5'ları göstermişken, doktorların
"Aman sakın düşme, kalçanı kırarsın, yatalak olursun hatta ölürsün"
dediği 60'lı yaşlarda dans edecek, eğlenecek değil ya? Elbette, gençken eğlenecek, gençken dans edecek.
Çok yaygın bir tür akıl hastalığı olan dinler ise, insanların erkek cinsinden olanlarına değil; sadece kadın cinsinden olanlara Tanrı'nın bahşettiği rüzgarda saçlarını savurmayı, dans etmeyi, eğlenmeyi, istediği gibi giyinmeyi yasaklar ama yasaklasalar da, su, akar yolunu bulur.😂 Suyun akışını durduramazsınız.
Zorla bir kıza "Şunu yapma, bunu giyme günah" dersiniz ama o kız, için için özgür ve eşit olmak ister. Rüzgarı saç tellerinin arasında hissetmek ister, dans da etmek ister, müzik dinlemek ister, kurtlarını dökmek de ister.
Mumya gibi ya da bebek kundağı gibi (bebekleri bile artık kundaklamıyorlar) kafasını, boynunu, boğazını sımsıkı sarıp sarsanız da, bu kızların çoğu isteyerek bunu yapmıyor. Yaz sıcağında 40 derecede dolmuşta, otobüste bayıldı bayılacak gibiler. E, herkesin klimalı arabası yok. Bu sefer sorguluyorlar tabii ki,
" Babam, amcam, abim kısa kollu tiril tiril giysilerle, başları açık, boyunları açık dolaşırken aynı sıcaklıkta ben niye bu eziyeti çekiyorum?"
diye. Mantığı çalışıyorsa, zekası 60 değil; 80'lerin üzerindeyse, bir Tanrı'nın kulları arasında böyle haksızlık, ayrımcılık yapmayacağını düşünüyor. Hele hele tıp, psikoloji, psikiyatri eğitimi aldıysa ve staj yaptığı akıl hastanelerinde her gün
" Tanrı ile konuştum, bugün bana şunları, şunları söyledi ama inanmıyorlar, beni buraya attılar"
diyen onlarca "Peygamber" ile konuşunca, dinlerin çok yaygın bir tür akıl hastalığı olduğunu şıp diye anlıyor.
Anlamayanlar, mecburen böyle mumya gibi sarıp sarmalanarak, rüzgarın serilik hissini duymayarak yaşamaya devam ediyorlar ama arada işte böyle seküler hayat tarzının nimetlerinden faydalanmak istiyorlar. İçleri
"Bırakın bizi, salın bizi yaa!"
diyor. Dışlarında cenazeye gelmiş gibi, simsiyah, matem giysileriyle dolaşıyorlar. Ben acıdım bu kızlara.
Bıraksalar, salsalar, bu kızlar da yaşıtları genç kızlar gibi giyinecekler. (1960'larda, 70 hatta 80'lerde her genç kızın giyindiği gibi yani) dans da edecekler, şarkı da söyleyecekler, göbek de atacaklar, müzik de dinleyecekler. Kısaca, yaşlarının gereği mutlu olacakları anlar, günler, hatıralar meydana getirecekler.
Ahı gitmiş, vahı kalmış, ihtiyar, kocakarı olunca mı eğlensinler? Bırakın şu kadınların saçını, başını kapatmayı. Salın artık. Zavallılar, zorla kapatılınca için için bizim gibi açıklara özenmekten kafayı yiyip; mazallah Müge Anlı programlarına düşecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder