14 Ocak 2025 Salı

YEŞİM 6 (ROMAN)

Fatma, oyuncak bebeği yine dolaba koydu; Yeşim, dershaneden dönmeden yemek yapmak için önce Perşembe pazarına gidip fasulye ve meyve alacaktı. Bir de makarna yaparım diyordu. Yanına da cacık. Adamcağız her gün kömür tozu soluyordu. O yüzden evlerinde yoğurt eksik olmazdı ki, yoğurdu da kendi elleriyle yapıyordu. Tekerlekli pazar çantasını, cüzdanını alıp dışarı çıktı. Yeşim'in en sevdiği kedisi olan daha üç aylık Sarman da her zamanki gibi kadına eşlik etti. Kâh kadının solundan, kâh sağından pıtı pıtı yürümeye bayılıyordu. Bayağı takip ediyordu. Kadıncağız 

"Sarman! Mübarek! İlla gelecen yine he?"

derken, halılarını yıkayan komşularına rastladı ve ayaküstü sohbet başladı:

"Kolay gelsin kızlar."

"Kolaysa başına gelsin! Pazara mı?"

Komşuları, ayaklar çıplak, kollar dirseklere kadar sıyrılmış, köpüklerden desenleri gözükmeyen bir halıyı fırçayla, bezle yıkıyordu. Üçü de kan, ter içinde kalmışlardı.

" He, sen gitmiyon mu?"

" Halılar bitsin de öyle. Seninki yine takılmış peşine. Ay! Tövbe tövbe, kedi değil insan ayol! "

"Öyledir Sarman oğlum. Benimle gelir teyzesi, benimle gider."

"Aha, ha, ha valla öyle, tövbe tövbe, hiç böyle kedi görmedim."

"Valla biz de bir tek bunda gördük, hadi kolay gelsin tekrar."

"Sağ ol, güle güle."

Fatma, kapısının önünde her daim kırmızı, mavi topların asılı olduğu bakkal Ahmet'in oraya gelince, Sarman orada durdu. Kadın gelene kadar orada bekleyecekti. Bu, sadık kedinin ritüeliydi. Bir saat sonra Fatma tıkır tıkır pazar çantasıyla bakkalın oraya gelince, Sarman da sevinerek yine onu karşıladı ve birlikte eve girdiler. Yeşim dershaneden, Burakcan da oyundan geldiğinde, ev taze fasulye kokuyordu ve birlikte öğle yemeği yediler. Yemekten sonra Fatma, bulaşıkları yıkamaya başlarken, Yeşim odasına, Burakcan ise okullar tatil olduğundan yine sokağa arkadaşlarının yanına gitti. 

***

Yeşil gözlerine herkesin hayran olduğu kız, odasını pırıl pırıl bulunca, annesine teşekkür etmek yerine,

"Anneee! Kitaplarımın, defterlerimin yerlerini değiştirmişsin, hiçbir şeyi yerinde bulamıyorum!"

deyince, Fatma,

"Aferin kızım! Aferin! Bir saat odanı temizliyeyim, eline sağlık anne diyeceğine bir de azarla!"  diye kızdı. Genç kız

"Ya anne! Ben öyle mi diyorum?" diye sorsa da, Fatma'dan bir ses gelmedi.

"Anne?"

Annesi yine cevap vermedi.

"Anne?"

Ses yine yoktu.

Yeşim, kadını gücendirdiğini anlayıp mutfağa gitti. Annesine, sarılıp, yanaklarına öpücükler kondurdu.

"Kız! Dur! Ellerim köpük köpük! Ah! Ah!"

"Ya anne yaa! Kızmadım de...seni çok seviyorum."

"Kızmadım, kızmadım kız sana kızar mıyım ben eşek sıpası? Hadi git bulaşık suyu sıçrayacak üstüne. "

Saatler çabucak geçti. Akşam, babaları kapkara yüzle gelip banyo yaptıktan sonra hep birlikte sofraya oturdular. En sevdiği şey babasından heyecanlı olayları dinlemek olan Burakcan, atıldı:

"Baba, hadi Kerem
 amcayı nasıl kurtardığını anlat."

"Yine mi? Oğlum, 1200 kere anlattım."

deyince hepsi gülüştüler.

"Ya, yine anlat baba, çok heyecanlı. Hem çok güzel anlatıyosun."

Oğlanın pes etmeyeceğini bilen Hüseyin, bol naneli cacıktan bir kaşık aldıktan sonra

"Tamam peki..." deyince, çocuğun gözleri ışıldadı. Onları mutlu görmek Hüseyin'i de mutlu ediyordu, 3000 kere de anlatsa anlatırdı.


"Şimdi her zamanki gibi yerin 600 metre altında çalışıyoruz, patronumuz ve madenin sahibinin oğlu Kerem Bey de gelmişti, çok iyi insandı, bir ihtiyacımız var mı, bir derdimiz var mı hep sorardı, baba adamdır, o arkadaşlarla konuşurken ben kendi çalıştığım galeriye gittim, hem kazma sallıyor hem beyaz giyme toz olur diye türkü söylüyordum ki, hafiften bir sarsıntı hissettik, ne oluyor demeye kalmadan daha büyük bir sarsıntıyla tavan çökünce, tünel kapandı, arkadaşlar bağırıyor, çağırıyor, taşlar, topraklar düşüyor, kafamızda baret var ama yine de korkuyoruz, sakin olmaya çalıştım, toz bulutu azalınca önümü görmeye başladım, arkadaşlar bu taraf kapanmamış koşun deyince o tarafa yöneldim, herkes can havliyle o yana kaçıyordu bir baktım Kerem Bey yerde toprak altında yüzü koyun yatıyor sırtında kalaslar, bir bacağı sıkışmış ama yaşıyordu çok şükür. Kerem Bey! Kerem Bey! diye başladım toprakları, kaya parçalarını, kalası atmaya.

"Bırak beni kurtar kendini!"

demez mi? Bırakır mıyım hiç? Ben uğraşıyorum o "Bırak beni! Koş! Kurtar kendini!  Hadi kaç!" deyip, duruyor ama dinlemedim, sonunda adamcağızı çıkarttım, bacağı kırılmıştı, sırtladığım gibi oradan  çıktık, arkamdan bir gümbürtü bizim olduğumuz yerde göçtü. Yani Allah korudu."

"Aslan babam!"

"İnsanlık öldü mü oğlum. Tabii ki, yapacağız diğer arkadaşlar başka tarafta kalmıştı karanlıkta, toz, duman onu görmediler yoksa onlar da yapardı aynısını."

"Baba ben de madenci olmak istiyorum."

"Kaç kez konuştuk oğlum. Sen, okuyacaksın, üniversiteye gideceksin; maden mühendisi olacaksın."

"O zaman da madene inecek miyim peki?"

"Tabii. Maden mühendisleri de madende kazma sallamasa da ocağa inerler."

"Yaşasın!"

Burakcan, küçük ellerini yumruk yapıp, şampiyon gibi havaya kaldırıp salladı. Ağzı kulaklarındaydı. Hüseyin, cacığını bitirmişti. Ağzını peçeteyle silip

"Eline sağlık." dedi. Eşi,

"Afiyet olsun babası." diye cevapladı ve herkes sofradan kalktı. Fatma,  masayı toplamaya koyuldu. Yeşim de annesine yardım ederken, Hüseyin, her zamanki koltuğuna oturup; kumandayı alıp televizyonda kanallara bakmaya başladı. Burakcan da televizyon karşısına geçecekti ki, 

Fatma, kızdı:

"Burakcan, Yeşim, hadi siz derslerinize. Çalışmadan ne resim bölümü kazanılır, ne maden mühendisi olunur. Bak, ablanın bilgisayarında oyun neyim oynamak yok ha! Öğretmenin yaz tatili için bir ton ödev verdiğini biliyorum. Bütün gün top oynadı bu babası! Varsa yoksa top!" 

Hüseyin de kaşlarını çatıp; işaret parmağını sallayarak annesine destek olduğunu belirtince, çocuklar  "Tamam yaa!" deyip odalarına gittiler.  Yeşim, annesi aniden odaya girip suçüstü yakalamadan önce internette magazin haberlerine bakmak istedi. Her genç kız gibi artistlerin, dizi oyuncularının pırıltılı yaşamları ilgisini çekiyordu ki, okuduğu bir haberle yıllar önce buz gibi göle attığı Serdar'a rastlamaz mı? Fotoğrafta Serdar ve yanında röfleli sarışın bir genç kız vardı.

Haber şöyleydi:

"Eski maden işleri sendikası başkanı Kerem Emin'in oğlu Serdar Emin, bu akşam sosyetenin tanınmış simalarından Sinem Korukçu ile evleniyor. Genç çiftin düğünü, Kerem beyin babası Sadullah Emin Bey'in malikânesinin bahçesinde yapılacak."

Yeşim, ilkokuldan sonra Serdar'ı ilk kez görüyordu. İçinden,

"Ne kadar değişmiş, çok yakışıklı olmuş, bal rengi gözleri ise aynı." dedi. Çocuğun,

"Anneeeee! Yeşim beni suya attı!" diye bağırışı gözünün önüne geldi. Gülmeye başladı.

"Demek sosyetik biriyle evleniyor. E, herhalde öyle olacak. Amaan! Bana ne! Allah mutlu etsin."

diyerek bilgisayarı kapattı. Yine de gözlerinden bir hüzün bulutu gelip geçti. Yeşim, "Allah mutlu etsin" demişti ama Manisa'dan yüzlerce kilometre uzakta, İstanbul'daki malikânenin güzelce ışıklandırılmış, süslenmiş bahçesindeki düğünde kimsenin beklemediği bir skandal patlamak üzereydi ve Serdar, en mutlu gününün kâbusa dönüşeceğini bilmiyordu.

Devam edecek...

Yazan: Müjde Dural
NOT: Romandaki isimlerin, kişilerin gerçek kişilerle ilgisi yoktur, isim benzerliği ve kurgudur.

13 yorum:

  1. Merhabalar Bücürükveben.
    Yıllar önce meydana gelen bir maden kazası da sizin hikayenizde yerini almış. Bereket bu kazada can kaybı yok, sadece yaralanma vardı. Yaralanan da maden ocağının sahibi Emin bey ve onu kurtaran da baba Hüseyin.
    Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Abi,
      Tamamen hayal ettim kazayı ama gerçekten de bu tür kazalar sık sık (maalesef) oluyor.
      Çok teşekkür ediyorum, bil mukabele.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  2. Merhaba Müjde kardeşim.
    Emek verip yazdığın bu çalışmanın bir gün toplum katında aranır olacağına eminim. Kalemin daim olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hüseyin Hocam,
      Yok, yok, benim hikayeler bloglarda kalacak, benim umudum kalmadı bu konuda ama olsun; hepsi birbirinden değerli blog arkadaşlarım okuyorlar, güzel yorumlar yapıyorlar ya, o da yeter bana. Çok teşekkür ediyorum. Bil mukabele.

      Sil
  3. Yeşim'in odasını toplayan Fatma'nın, serzenişte bulunan kızı ile konuşması, sanıyorum hemen hemen her evde oluyordur. :)
    Günlük rutin olayların ilerleyişi ve anlatım müthiş şahane gidiyor. Bir an taze fasulye olsa da yesek diye aklımdan bile geçti hani. :)
    Hikayeyi büyük keyifle okumaya devam edeceğim.
    Emeğinize sağlık olsun. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle oluyor :)
      Ay! Ben de çok severim, daima zeytinyağlı yaparım. (etsiz) Komşum da tersine hiç sevmiyor. Ben şaşıyoyrum taze fasulye nasıl sevilmez?:)

      Çok mutlu oluyorum güzel yorumlarınla.
      Çok teşekkür ediyorum. Sen de sağol. ❤️

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Kelimeye az gülmedim. :)) İnanın çok sevdim şaşıyoyrumu. :)
      Ahh ne diyecektim, taze fasulye sevilmez mi...Demek varmış sevmeyen. Biz İzmirliler mevsiminde taze fasulyesiz haftayı geçirmeyiz. Her hafta mutlaka pişer. Etsiz, etli farketmez. :)
      Rica ederim, ne demek...Asıl ben teşekkür ediyorum çok kıymetli paylaşımınıza. :)

      Sil
    2. :)))) hikayeyi kontrol etmeden şöyle pat diye yayınlasam var ya, neler yapıyorum:)))) Ah! İzmir ♥ sizin oraların mutfağına bayılıyorum. Herkes çok övüyor.
      Sağ ol Nazlıcığım. )

      Sil
  5. Yazdıkların o kadar hayatın içinden ki okurken büyük zevk aldım. Sarman, bana geçen yıl ölen kuşumu hatırlattı. Kafesi ben evde olduğum sürece hep açık dururdu, keyfince girer çıkardı. Canı sıkılınca yatağımın başucuna konardı, evdekilerden kaçar omzuma gelirdi. Birlikte şarkı dinlerdik. Saklambaç bile oynamıştık. Ah! Çok özledim onu. 🥲
    Annelerin odayı toplarken bütün düzeni değiştirmesi, o eşyaları koyduğumuz yerde bulamamak evrensel bir şey galiba. Neyseki annem benim odamı nadiren temizliyor da az tartışıyoruz. 😂
    Ve maden işçileri... Ne kadar zor bir meslek. Yerin altında saatlerce, günlerce çalışıyorlar. Allah hepsine kolaylıklar versin, onları kazalardan belalardan korusun inşallah.
    Devamını çok büyük merakla bekliyorum canım. Kalemine sağlık. 💛

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eşfacığım, güzel yorumunla mutlu oldum. Okuduğunu bilmiyordum buna da çok sevindim.
      😊
      Ah! O muhabbet kuşları çok tatlış oluyorlar. Benim kuşum olmadı ama komşumdan biliyorum. Konuşuyorlar bir de:) Yaaa....😢başın sağolsun. Üzüldüm. Bir tane daha almaz mısın?

      Evet çok zor bir meslek, ben Wattpad'da yazmıştım bunu (şu anda maalesef site yasaklı Türkiye'de) o zaman başına maden işçilerine ithaf edilmiştir diye not düşmüştüm. Burada unutmuştum sen hatırlattın bak şimdi 1. Bölümün başına yine yazayım.
      Çok teşekkür ediyorum. Sen de sağol. 💛

      Sil
  6. hımm nolcak acaba düğünde :) taze fasulye neyim en çok kaldı aklımda :) en güzel yaz yemeğisi :) madenci dramları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakalım :)) Yaaa:) ben de çok severim, zeytinyağlı, bir yemek kaşığı toz şeker mutlaka olacak, çok az pul biber de koyuyorum valla mevsimi de geçti artık gelecek yaza:)
      Çok teşekkür ediyorum yorumuna. :)

      Sil