Televizyondaki röportajdan sonraki gün Yeşim, bir anda Soma'da ünlü oldu. Yolda görenler birlikte selfi çektiriyor, komşular "Maşallah" çekiyordu. Ertesi gün sınıfa girdiğinde herkes alkışlamış,
"Türkiye seninle gurur duyuyor!"
diye tezahürat yapmış, hatta kızlar kucaklayıp, havaya bile kaldırmıştı. Öğretmenleri de çok güzel şeyler söylemişlerdi. Aniden böyle ilgi odağı olmak yeşil gözlü genç kızı hem mahcup etmiş; hem de mutlu olmuştu. Annesi de kızıyla gurur duyuyordu ve en güzeli de pek çok firmadan Yeşim'e telefona bakma, sekreterlik, markette kasiyerlik gibi iş teklifleri geliyordu. Fatma, en çok buna sevindi. Anne, kız gelen tekliflerin hangisi kabul edeceklerini düşünmeye başladılar. Kızın, daha fazla madende çalışmasına gerek kalmamıştı. Kadıncağız rahat bir nefes aldı.
Perşembe günü Fatma, bulgur pilavı ve kendi mayaladığı yoğurttan ayran ve yoğurt tatlısı yapmıştı. Kızı gelene kadar, kanaviçeli yastığa sırtını dayadı, sedirde kocası ve oğlu için Yasin okumaya başlamıştı ki, kapı çaldı. Kızının dershaneden gelmesine az zaman kalmıştı. Yeşim sanarak kapıyı açtı. Siyah bir jip toprak yolda park etmişti. Kapıda ise gözünde siyah gözlükler, beyazlaşmış ve tepesi dökülmüş saçlarıyla, kalantor bir adam duruyordu.
Fatma, şaşırarak sordu:
"Buyrun? "
Adam siyah gözlüklerini çıkarttı.
" Merhaba Fatma, beni tanımadın mı?..."
"Buyrun? "
Adam siyah gözlüklerini çıkarttı.
" Merhaba Fatma, beni tanımadın mı?..."
Fatma, dünyanın en güzel kalpli eşine sahip olunca unutmuştu Metin'i ama yine de yıllar önceki gözleri tanıdı.
"SEN!"
"Evet, Fatma, sana 20 yıllık bir özür borçluyum. Gerçi korkaklığımın özrü olmaz biliyorum."
"Ne yüzle çıktın karşıma bunca seneden sonra? Git Allah aşkına! Kızım gelir birazdan. Seni görmesin!"
Fatma, kapıyı kapatacaktı ki, Metin, yalvardı.
"Fatma! N'olur kovma beni! Hakettim ama kovma. Dur bi dinle! Televizyonda her şeyi gördüm. Sana ve kızıma yardım etmek istiyorum. Bak, İstanbul'da şahane bir daire hazırladım ikinize, uzak bir akraba dersin benim için...yardımsever biri dersin...babası olduğumu söylemek zorunda değilsin. Televizyonda röportajı görmüş, çok etkilenmiş, hayırsever biriymiş dersin. Ben, rahat bir hayat sürerken, kızımın maden ocağında çalışmasına dayanamam. Sen de hem eşini, hem oğlunu kaybetmişsin. Bırak yardım edeyim sana da, kızıma da....N'olur..."
İkisi de Yeşim'in geldiğini fark etmedi. Kız, her zaman önce arka bahçeye gidip kedilere bakar, onları sever, mıncıklar sonra kapıyı çalardı. Cipi ve tartışma seslerini duyunca, gizlenmiş ve annesi ile biyolojik babasının konuşmalarına şahit olmuştu. Duyduklarıyla donup kalmıştı. Demek bilmediği bir babası vardı! Ama onun tek bir babası vardı. Üvey de olsa hiçbir zaman üvey baba olduğunu hissettirmeyen bir babası! Açık kapıdan içeri daldı. Fatma, afallayıp, irkildi. Kız, çantasını yere fırlattı. Küçük büfenin üstünde, tüplü televizyonun yanındaki çerçeveyi hışımla alıp Metin'e gösterdi. Çerçevede Hüseyin'in bir fotoğrafı vardı.
"Fatma! N'olur kovma beni! Hakettim ama kovma. Dur bi dinle! Televizyonda her şeyi gördüm. Sana ve kızıma yardım etmek istiyorum. Bak, İstanbul'da şahane bir daire hazırladım ikinize, uzak bir akraba dersin benim için...yardımsever biri dersin...babası olduğumu söylemek zorunda değilsin. Televizyonda röportajı görmüş, çok etkilenmiş, hayırsever biriymiş dersin. Ben, rahat bir hayat sürerken, kızımın maden ocağında çalışmasına dayanamam. Sen de hem eşini, hem oğlunu kaybetmişsin. Bırak yardım edeyim sana da, kızıma da....N'olur..."
İkisi de Yeşim'in geldiğini fark etmedi. Kız, her zaman önce arka bahçeye gidip kedilere bakar, onları sever, mıncıklar sonra kapıyı çalardı. Cipi ve tartışma seslerini duyunca, gizlenmiş ve annesi ile biyolojik babasının konuşmalarına şahit olmuştu. Duyduklarıyla donup kalmıştı. Demek bilmediği bir babası vardı! Ama onun tek bir babası vardı. Üvey de olsa hiçbir zaman üvey baba olduğunu hissettirmeyen bir babası! Açık kapıdan içeri daldı. Fatma, afallayıp, irkildi. Kız, çantasını yere fırlattı. Küçük büfenin üstünde, tüplü televizyonun yanındaki çerçeveyi hışımla alıp Metin'e gösterdi. Çerçevede Hüseyin'in bir fotoğrafı vardı.
"Benim babam var! Bak! İşte burada! Sen kimsin bilmiyorum ama benim bir tane babam var! Başka babam yok! Şimdi git evimizden! Git!"
Fatma, yıllardır sakladığı sırrın açığa çıkmış olmasının yarattığı üzüntüyle haykırdı:
"Kızım!"
Metin de,
"Lütfen kızım, ne olur dinle beni. Sana ve annene yardım etmeme izin ver. N'olur. Bak yalvarıyorum." dedi.
"Kızım deyip durma! Ben senin kızın değilim! Giiiiit! Git buradan! Senin yardımını istemiyorum."
"Açıklamama izin ver..."
Yeşim, iki eliyle kulaklarını sımsıkı kapattı.
"Hayırrr! Duymak istemiyorum! Giiit! Giiiiiit! Sen benim babam filan değilsin! Benim babam var!"
Metin, başını önüne eğdi, kapıya yöneldi. Tekrar Fatma'ya döndü.
"Tamam, gidiyorum ama bana bir şey olursa, yani ölürsem avukatım sizi arayacak, vasiyetimi değiştirdim. Benim olan her şey kızıma ve sana da kalacak."
Annesi
"Senin mirasını, neyim istemiyoruz."
dedi. Yeşim, kapıyı güm diye kapattı, kolundaki tüyler diken diken olmuştu. Fatma, kızına sarıldı. Böyle olsun istemezdi ama olan olmuştu. Artık kızına Göl Büyücüsü ile deli oğlanın hikayesini anlatmanın zamanı gelmişti. Ana, kız sedire oturdular ve annesi, ta başından tüm her şeyi anlattı. Yeşim de film öyküsü dinler gibi dinledi.
"İşte böyle güzel kızım. Şimdi tüm hikayeyi biliyorsun. Bana kızmadın ya?"
Yeşim, annesine sarıldı.
"Kızmadım anne. Babamın iyi biri olduğunu biliyordum ama bu kadar mükemmel biri olduğunu bilmiyordum. Öğrenmem iyi oldu. "
"Öyleydi kızım, yattığı yer nur olsun. Dünyanın en iyi insanıydı baban. Kendi çocuğuna herkes babalık yapar ama başkasının çocuğunu, öz evladı gibi sevebilmek kocaman bir yürek gerektirir. O yürek babanda vardı."
Yeşim'in göz pınarlarında yaşlar vardı. Yine de gülümsedi:
"Göl büyücüsü bir annem var demek."
Fatma da güldü.
"Göl büyücüsü bir annem var demek."
Fatma da güldü.
"Baban bana öyle der; kızdırırdı."
Kadıncağız, çiçekli yazmasının kenarıyla önce kendisinin sonra kızının gözündeki yaşları sildi.
Ana, kız, başları birbirlerinin omuzlarında sarılıp kaldılar. Sarman da "mrrrrr" diyerek tam ikisinin ortasına zıpladı, az önceki gerilimi hissetmiş, onları teselli etmek istemişti sanki. Biri patili, üç yürek, birbirlerinden güç alıyorlardı. Başka kimseleri yoktu koca dünyada.
Ana, kız, başları birbirlerinin omuzlarında sarılıp kaldılar. Sarman da "mrrrrr" diyerek tam ikisinin ortasına zıpladı, az önceki gerilimi hissetmiş, onları teselli etmek istemişti sanki. Biri patili, üç yürek, birbirlerinden güç alıyorlardı. Başka kimseleri yoktu koca dünyada.
Onlar birbirlerine sarılmışken, siyah cip tekrar İstanbul'a doğru yola çıktı. Metin, kararlıydı ne olursa olsun Fatma ile Yeşim'e yardım edecekti. Zerrin ise yanağında bıçak yarası olan Çetin'e sürpriz bir ziyaret yapmak üzere arabasına atladı. Bu ziyaretten sonra Fatma ve Yeşim'in hayatı kâbusa dönecekti.
Yazan: Müjde Dural
Not: Bu hikayedeki isimlerin, kişilerin, kurumların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. İsim benzerliğidir. Kurgudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder