"Allah razı olsun Keremciğim, sana anlattığım üzere kızım da, annesi de haklı olarak yardımımı kabul etmezler. Yüzümü bile görmek istemiyorlar ki, haklılar. Sizin yanınızda güvende olur. Benim de içim rahat olur. Yalnız kimse duymasın, televizyoncular, basın filan duymasın, hizmetlilere filan tembihleyin. Yerini kimse bilmesin kızımın. Ben, evdekilere bile söylemeyeceğim zaten karım kıyameti koparır. Çocukları da aleyhime doldurdu yıllardır. "
"Tabii ki...tabii ki....sen merak etme kardeşim, şimdiden tüm çalışanları tembihleyeceğim Bizim evin akıllı güvenlik sistemi var, her yer kameralı, alarm var, kapıda silahlı güvenlik var, ben varım, Serdar var, hatta babam bile 70'inde ama attığını vurur. Biliyorsun Kore gazisidir. Gözün arkada kalmasın. Sahi senin dedektif - ismini söylemiştin unuttum - bir şey buldu mu? Hmmm?.....anladım. Tamam kardeşim telefonlaşırız yine...hoşça kal. Sen de sağol. "
Dedektif Feridun, harıl harıl dövmecileri dolaşıyor, bir ipucu yakalamaya çalışıyordu. Beyaz araç da bulunmuş ama çalıntı çıkmıştı. Serdar'ın babası ve annesi ise Fatma'yı onlarda kalmayı kabul etmesi için ikna etmeye uğraştılar. Ana, kız bu planı duyunca başta haliyle biraz tedirgin oldular. Hiç tanımadıkları, zengin bir ailenin yanında kalmak fikrine alışmaları kolay değildi. Ama Serdar'ın annesi Aydan, telefonda bile o kadar samimi, sıcacık konuşup, öyle içten davet etti ki, sonunda biraz sıkılarak da olsa teklifi kabul ettiler. Röntgenler, MR'lar, test sonuçları da iyi çıkınca, doktorlar kızı taburcu etti. Kapıda bekleşen televizyoncuları atlatmak için gizlice arka kapıdan Serdar'ın siyah jipine binip gittiler.
Önce evlerine uğradılar ve birkaç parça giysiyle iki küçük valiz yaptılar. Sarman, Yeşim'in ayaklarına dolanıyordu. Kız, çekinerek Serdar'a
"Şey, yalnız bizim kedimiz var, Sarman. O ne olacak? Annenler istemez değil mi?"
diye sorunca Serdar gülümsedi ve yanağındaki gamzeleri ortaya çıktı.
deyince, kız çok rahatladı. Sarman'ı kedi sepetine koydular ve önce çiftliğe uğradılar. Serdar, gitarını, laptopunu, Luke'u ve valizini aldı. Gitarı ve Luke'u görünce, Yeşim, delikanlıyla daha önce o yağmurlu günde ve göl kıyısında resim yaparken olmak üzere iki kez karşılaştığını hatırladı. O zaman onun Serdar olduğu hiç aklına gelmemişti. Hayat ne garip tesadüflerle doluydu. Çocukluk aşkıyla yıllardan sonra iki kez karşılaşmış ama birbirlerini tanımamışlardı. Şimdi ise onun evine gidiyordu. Kalbi heyecanla atıyordu. İlkokuldayken göle attığı sıska, çelimsiz çocuk, şimdi yanağında gamzeleri ve insanın içini ısıtan ela gözleriyle çok etkileyici bir genç olmuştu. Nuriye ve kocasıyla vedalaştılar. Nuriye hanım, methini duyduğu Yeşim'i ve Fatma'yı arabada da olsa gördü, ikisini de gözü tutmuştu. Hatta
"Ayol, bu kız ne güzelmiş, anası da çok şeker bir kadıncağız, ay inşallah Serdarım o yılan Binnur'u tamamen unutur da, bu güzel gözlü kıza vurulur. Sen rast getir Yarabbim. O sosyetik, boya küpü tiplerden bizim Serdarımıza karı marı olmaz. Onlar o bir metre ojeli tırnaglarıyla yaprak sarma neyim saramazlar."
deyince eşi de hak verdi. Torunları gibi sevdikleri delikanlının artık mutlu olduğunu görmek istiyorlardı. Serdar ve misafirleri çiftliğin emektarları karı kocaya el sallayıp, İstanbul'a doğru yola çıkarken, Nuriye elindeki bir sürahi suyu cipin arkasından boca ederken
"Su gibi gidin, su gibi gelin!..."
Fatma ve Yeşim, ilk kez İstanbul'u görecekleri için çok heyecanlıydılar. Yeşim, Luke'un kedi sepetindeki Sarman'ı korkutacağını düşünmüştü ama İstanbul'daki evde bebekliğinden beri kedilerle büyüyen Luke, hiç ses etmedi. Uslu uslu durdu. Sarman ise korkudan kâh tısladı, kâh miyavladı, çok mutsuz olmuştu. Kız, mümkün olduğunca konuşarak onu teselli etmeye çalıştı.
Serdar
"Merak etmeyin, eve gidelim, on güne kalmaz alışır. Yavru olunca daha çabuk alışıyorlar."
"Ay, inşallah Serdar oğlum. Miyav, miyav, miyav! Kız Sarman sus accık! Oy, içim daraldı. Ne zormuş kediyle seyahat! Bak Luke ne uslu duruyor. Sahi Serdar oğlum, hep soracağım unutuyom, Luke ne demek?"
"Çok sevdiğim bir film kahramanı Fatma teyze."
"Haaa....benim aklım ermez hiç sinemaya gitmedim ki hayatımda...."
"Sinemalara gelirse hep birlikte gideriz o zaman."
Yeşim
"Hangi film?"
diye sorunca Serdar
"Yıldız Savaşları."
dedi gözünü yoldan ayırmadan.
"A! O mu? Ününü çok duymuştum ama gitmek kısmet olmamıştı. Anne, gideriz değil mi?"
"Siz ikiniz gidersiniz kızım, siz gençsiniz, benim neyime Yıldız Savaşları, Mıldız Savaşları. Ben televizyonda eski Türk filmlerini seviyorum, böyle Ediz Hun, Filiz Akın, Türkan Şoray. Cüneyt Arkın..."
deyince Serdar o kadar güzel
"N'ayır n'olamaz!"
dedi ki, üçü de güldüler.
Yeşim'in başına gelenler, kaçırılması, aranması, bulunması, Serdar'ın nikâh töreninde olan şoke edici olayı unutmasına neden olmuştu. Bu kötü olayın tek iyi yanı da buydu.
21. Bölümün Sonu
ah çok tatlı bölüm cici yeşim cici serdar luke ve sarman da neyin :)
YanıtlaSil