2 Şubat 2025 Pazar

İNGİLİZLER NEDEN KURŞUN ATMADAN İSTANBUL'dan GİTTİ?

Arkadaşlar, yeni yazım hayli uzun olacak. O yüzden, bu yazıma sık sık eklemeler yapacağım. Uzun olduğu için okumaktan sıkılırsanız, sonradan, boş vaktinizde tabii isterseniz yine göz atabilirsiniz.

Şimdi, Atatürk'ü karalamak için dinciler (dindarlar değil) Atatürk'ün İngilizlerle gizlice anlaştığı iftirası atarlar. Güya, İngilizler


"Biz, gidelim, kurşun atmayalım ama sen de halifeliği kaldır" demiş.


Halbuki, halifelik, padişahlık, tek adamlık, krallık gibi modası geçmiş yönetim şekillerine Atatürk, daha Atatürk olmadan, Kurtuluş Savaşı'nı yapmadan çok önce karşıydı. 4000 kitap okumuş, Avrupa görmüş, aydın, çağdaş dünya nasıl olmalı kafa yormuş insanın krallıklarla ne işi olur? Adam ta o zaman H. G. Wells okumuş, altlarını çize çize! Ben gözümle gördüm Anıtkabir'de müzede duruyor. Sayfaları açık olarak! La, ben daha hayatımda H. G. Wells okumadım! Biliyorsunuz Zaman Makinesi isimli çok ünlü hikayesi vardır. Zamanda yolculuk yapar kitabının kahramanı. Atatürk, daha ülkede Uzay Yolu, Yıldız Savaşları gibi filmler, diziler gelmeden çok başka bir dünyayı hayal ediyormuş. Ne yapsın küçük dağları ben yarattım diyen kralları, kraliçeleri, kendi kendine giyinemeyen uşağının giydirdiği şımarık asilleri, padişahları, halifeleri? Zaten Rusya'da devrim başlamıştı, Fransa zaten çok önceden krallığı devirmişti. İmparatorlukların, krallıkların sonunun geldiğini gayet iyi biliyordu. Aklında hep cumhuriyet fikri vardı. Aydınlanma vardı. Devrim vardı. Voltaire, Montesquie, Jean Jacques Rousseau okumuş adamdan söz ediyoruz. Fransız devriminde büyük rolü olan yazar, felsefeci, toplum bilimci! (Hatta Rousseau en sevdiği yazarlardan biriymiş, yine altlarını çize çize, notlar ala ala Fransızca aslından okumuş, okumakla kalmamış TBMM'de vekillere de okumalarını tavsiye etmiş)

kaynak: @wannartcom
Twitter (yeni adıyla X'te)yani sosyal medyada 7 Ocak'ta şöyle bir fotoğraf gördüm. Buraya aktardım izinsiz olarak umarım hesap sahibi anlayış gösterir. Atatürk'ün, daha Atatürk olmadan Voltaire'i okurken, yanına "Kralları yok etmek istiyorum, halk yaşasın" cümlesini not almış.


Şimdi konuya gelelim:


1) İngilizler kurşun attılar. Sabah saat 05.45'te, bir İngiliz müfrezesi, işgal altındaki İstanbul'da Şehzadebaşı Karakolu'na baskın düzenledi ve yataklarında uyuyan Türk askerlerine kurşun yağdırdılar. Dört Osmanlı askeri şehit oldu, on tanesi yaralandı. Yaralananlardan ölen olup olmadığı da belli değil. Bu, işgale karşı direnen Mustafa Kemal ve arkadaşlarına gözdağı için yapılmıştır. Şehit askerler törensiz olarak Eyüp'te gömüldüler. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan sonra mezar taşları yapılmıştır. Şehzadebaşı Karakolu Baskını Wikipedia'da ve başka kaynaklardan okuyabilirsiniz.

Bu konuda o günlerde gazetecilerin yazdıkları yazılar:

İstanbul'un işgalinde yazılanlar



Son Osmanlı padişahı, İngiliz savaş gemisine
binip ülkeyi terkederken. (Foto sonradan renklendirilmiş olabilir)


Bu arada dinciler hiç sormaz Osmanlı yani padişah neden tek kurşun atmadan İstanbul'u İngilizlere teslim etti? Devrim olunca niye Müslüman bir ülkeye değil işgalci İngilizlere sığındı? Bunları sorgulamazlar; yıllarca Fethullah Gülen'in neden Müslüman bir ülkede değil de ABD'de koruyup, kollandığını sorgulamadıkları gibi)

2) İngiltere, zaten 1. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Savaştan yeni çıkan bir ülke olarak savaş yorgunuydu. Ülkesinde İrlandalılar isyan çıkartıyordu. (Tıpkı bizim pkakalılar gibi) Yani kendi dertleri başlarından aşkındı. İngiliz halkı da bağımsızlığı için ölümü göze alan (Çanakkale'de bunu görmüşlerdi) Türk halkıyla yeniden kapışmak, memleketinin dışında başka ülkelerde şehit olmak istemiyordu. Onların hükümeti bizim şu anki tipler gibi değildir. Malum yalancıktan krallık olsa da dünyanın en köklü demokrasisine sahiptir en ufak skandalda bakanlar istifa eder, en ufak rezillikte hükümler düşer. (Ben ta çocukluğumdan hatırlıyorum. İlkokuldaydım. Açın Google'a İngiltere'de Profumo Skandalı deyin, nasıl bakanlar hemen istifa etmişti, koskoca hükümet devrilmişti.) Yani İngiliz halkı kocalarının, oğullarının zaten yeni bir savaştan çıkmışken, yeniden savaşmasını istemiyor baskı yapıyordu hükümete. Yeni bir savaşa tahammülleri yoktu. Hele de kolay kolay yenilmeyeceğini bildikleri, yiğitlikleri, cesaretleriyle ünlü Türklerle.

3) İngilizler, adam kullanma sanatını iyi bilirler. Kendi ellerini yakmak yerine maşa kullanırlar. Kendi askerlerinin şehit olması ve ülkelerinde olumsuzluklara sebep olmak yerine, maşa olarak Yunan askerlerini kullanmayı akıl ettiler. (Yunanlılarla kapıştıralım, yenilirlerse ne ala dediler; baktılar ki, biz kazandık, o zaman bizim de sonumuz bu" diyerek gittiler. )

Bunu tüm dünya bilir. Mesela Kore savaşında İngilizler sömürge ( O yıllarda sömürge denmez; müstemleke denirdi) (Hint askerleri Gurka, Anzak askerleri vs.) ülkelerinin askerlerini, İngiltere kraliçesine bağlı ülkelerdeki askerlerini kullanmıştır. Kendi askerini feda etmeyi sevmez çünkü İngiliz halkı

"Evlatlarımızın ne işi vardı Kore'de?" "La bize ne Türkiye'den?"

diyecek kadar akıllıdır. "Silivri soğuktur" diyerek "Aman konuşmayalım tutuklanırız" korkusu yok ki, adam gibi demokrasileri var. Londra'da insanlar "Çocuklarımızı geri getirin" diyorlardı. Bu yüzden Çanakkale'ye sarışın, pembe yanaklı, beyaz tenli, mavi gözlü safkan İngilizlerle birlikte, ta Avustralya'dan, Yeni Zelanda'dan Anzakları gönderdiler. O yüzden hâlâ Anzakların torunları her yıl Çanakkale'ye gelip dedelerinin şehitliğini ziyaret ederler.

Senegalli askerler Sultanahmet Meydanı'nda (1919)


Sadece İngilizler değil, Fransızlar da adam kullanmayı, maşa kullanmayı iyi bilirler. Biliyorsunuz vatanımızı yani Osmanlı İmparatorluğunu İngilizler, Yunanlılar, İngilizler, İtalyanlar ve Fransızlar birlikte işgal etmişti. İşte Fransızların İstanbul'a gönderdiği Fransız sömürgesi Senegalli, siyah askerler.  (Bu çoğunluğu Müslüman askerleri, yine Müslüman Türk halkı üstüne salmak da Fransızlar gibi emperyalist bir ülkeye yakışırdı. Atalarını köle olarak kullanmışlar sonra da bunları 'asker' olarak kullanmak akıllarına gelmiş.  Gelibolu'da yani Çanakkale savaşlarında da yine Türk'lere karşı kullanmışlardı. )

Tarihçi Murat Bardakçı, İstanbul'un işgalinde İngilizlere bağlı Hint askerlerinin (Gurka taburları) ve Fransızlara bağlı Senegalli askerlerin girmedikleri ev, yapmadıkları rezalet kalmadı diye yazmıştır. Bak link: 

Murat Bardakçı İstanbul işgali
(İngiltere adına savaşan Senegalli askerlerin yaptıkları rezaletler)

4) Ünlü yazar ve gazeteci Ernest Hemingway o sıra the Toronto Daily Star muhabiriymiş ve bir haberde şöyle yazmış:

"Bir gece, Anadolu'dan (Küçük Asya demiş Anadolu'ya) karşıya (İstanbul'a) geçmeye çalışan bir tekne dolusu Türk kadını, bir İngiliz destroyeri tarafından durduruldu. Silah taşıyıp taşımadıkları araştırılırken aslında hepsinin erkek olduğu tespit edildi. Hepsi silahlıydı ve İstanbul taarruzu ihtimali için banliyölerdeki Türk nüfusunu örgütlemek üzere gönderilmiş olan Mustafa Kemal paşaya bağlı askerler oldukları ortaya çıktı"

Yani, İngilizler, karşılarında padişah gibi sessiz, sedasız işgale boyun eğecek insanlar değil; gerçek direnişçiler olduğunu anladılar. İş ciddiydi. Çanakkale'de nasıl Türkler boyun eğmediyse , tüm Türk halkını öldürmeden işgale boyun eğmeyeceklerini anladılar.


5) Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk ve İngilizlerin yazışmalarının, tarihi (gerçekliği su götürmez, arşivlenmiş belgelerin, işgalci İngilizlerin İngiliz hükümetine gönderdiği raporların, İngilizlerin yazışmalarının, Atatürk'ün annesine yazdığı mektuplar dahil) olduğu çok iyi akademik bir çalışma buldum ve oradan sizlere kısa alıntılar yapacağım. Çünkü çok uzun PDF dosyası şeklinde. Bu dosyayı Google hesabı bulunan herkes indirebilip okuyabilir. Linki şu:


Akademik çalışma PDF



Bakın mesela burada Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'a 1919' da yazdığı mektuptan bir alıntı:


"Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şüphelendiler. (....) İstanbul'a getirilmemi talep ve bunda ısrar ettiler. Hükümet beni aldatarak İstanbul'a getirmek ve İngilizlere teslim etmek istedi....."


Bu da 9 Aralık 1919 tarihli Lord Curzon'a gönderilen bir rapordan alıntı:


"Bu ara Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. İngiliz kuvvetleri, Kürtleri Mustafa Kemal'e karşı kullanmak için her parayı ödemeye hazırdır."


(Arkadaşlar, Lord Curzon dönemin dışişleri bakanı. Mektubu yazan İstanbul işgalinde İngilizlerin yüksek komiseri, amiral John de Robeck.)

Mustafa Kemal paşamız, işgale direniş başlatınca, Amerika ne yaptı? Bu konuda  
"Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı" isimli bir makale buldum. Yazarı: Bülent Bilmez. 

Özetlersem, tıpkı işgalciler gibi Türk halkının, Anadolu'nun işgalcilere karşı direnmesine pek öfkelenmişler. Hele hele bir devrim yapan Ruslarla yakın işbirliğimizden ödleri kopmuş. Bir de karikatür gördüm dönemin dergisinde. Fesli, Osmanlı kıyafetli bir adam var, bir de elma ağacında yılan! Elmanın üstüne Bolşevizm, yılanın üstünde Lenin yazıyor. Anadolu'nun da tıpkı devrim yapıp Çarlığı deviren Sovyetler Birliği gibi Bolşevik yani Komünist bir rejim kurmasından endişe etmişler. Karikatür şöyle: 


Kaynak: Bülent Bilmez,  Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı 
Toplumsal Tarih Dergisi  (Çok eski bir dergi, ekran görüntüsü aldım silik çıktı
tıklayıp, yakınlaştırırsanız dahi iyi gözüküyor)

Amerikalılar, bizi sömürgeleştirme hayali de kurmuşlar. O zamanki ismiyle  "manda" . Amerikan mandasına girmemizi istemişler.  Amerika'nın o dönem büyükelçisi  Henry Morgenthan da Kuvayı- ı Milliye hareketine karşı çok acımasızmış. Yani Mustafa Kemal paşamız sadece Yunan, İngiliz, İtalyan, Fransız değil Amerikalılarla da mücadele etmiş.  Amerikalılara göre Mustafa Kemal , "barbar Türkler" nasıl olur da batıya kafa tutarmış? 

En çok da Müslümanların bu batıya kafa tutmasının, diğer İngiliz sömürgelerindeki Müslülmanlara kötü örnek olacağından korkmuşlar. Nitekim korktukları oldu yıllarca İngiliz sömürgesi olan Hindistan'da,  Gandhi diye bir adam 

"Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'nı kazandığını görene kadar İngilizleri kimsenin yenemeyeceğini sanıyorduk"

diyerek o da kendi Kurtuluş Savaşı için direniş başlattı.


Devam edecek....(diğer sebepleri de madde madde yazacağım)

4 yorum:

  1. Merhabalar.
    Halife kelimesini incelediğimiz de birinin yerine geçen anlamı ile birlikte asıl anlamının, Hz. Muhammed'den sonra, onun vekili olarak Müslümanların imamlığını ve şeriatın koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse anlamına gelir. Halifelik ise, İslam devletlerinde Hz. Muhammed'den sonraki devlet Başkanlığı kurumunu ifade eder.
    Halifeliğin Osmanlıya nasıl geçtiği konusunda da bilgi vermek gerekirse, 1517 yılında Osmanlı padişahı I. Selim'in Mısır'ı fethedip Memluk devletine son vermesiyle birlikte halifelik unvanı Osmanlı hanedanına geçmiştir. Halifelik, 3 Mart 1924 tarihinde de T.B.M.M. tarafından kaldırılmıştır.

    Atatürk, İngilizlerin demesiyle mi halifeliğin kaldırılması teklifini meclise getirmiştir. Asla böyle bir durum söz konusu değildir. Atatürk, zaten halifelik, padişahlık, tek adamlık, krallık gibi bir yönetim şekline karşıydı. Böyle bir durumda halifelik, Atatürk'ün ne işine yarayabilirdi ki? Bu konunun tarihteki gelişimini tam olarak bilmemekle birlikte İngilizlerin halifeliğin kaldırılması konusunu Atatürk'e bir pazarlık karşılığında ilettiklerini sanmıyorum. Çok komik ve mesnetsiz bir pazarlık. Oysa, sizin de yukarıda yazınızda anlattığınız gibi, İngilizler Şehzadebaşı karakolunu basıp, yatağında uyuyan Osmanlı askerlerine kurşun yağdırmışlar. Böyle bir pazarlık vaki olsaydı, İngilizler bu karakol baskınını yapmazlardı.

    İngilizler söz konusu işgalin devam edemeyeceğini Çanakkale'de öğrendikleri için, akıllılık ettiler ve İstanbul'u terk etmek zorunda kaldılar.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Abi,
      Bu güzel yorum ve konuya katkınız için çok teşekkür ediyorum.
      Sizin de belirttiğiniz üzere Atatürk, İngilizler dedi diye halifeliği kaldırmamıştır. Zaten, karakter olarak devrimci, isyankâr bir insan. Değil İngiliz, tüm dünya dese ona istemediği bir şeyi yaptıramazdı. Ne demişti hatırlatalım AKP'li okurlara: "Tam bağımsızlık benim karakterimdir".
      Atatürk, koskoca padişahı dinlemedi, idam hükmü verdiler tınmadı, başkası olsa ödü kopardı, İngiliz'i mi dinleyecek? Atatürk, filmlerdeki gibi cesur, yiğit, kimseden emir almaktan hoşlanmayan, asi insandı. Devrimciler zaten öyle olur. Fidel Castro, Lenin neyse Atatürk öyle korkusuz bir devrimcidir.

      Son cümlenizde yazdığınız üzere İngilizler Çanakale'den sonra tekrar hezimete uğrayacaklarını biliyorlardı. İngilizlerin, Atatürk için 'tehlikeli' dedikleri yazışmalar, belgeler duruyor. Bildiğin ödleri koptu, yine bir hezimete uğrarız, bu Türkler ölürler de vatanlarını bize vermezler, İngiltere'ye dönünce hesap veremeyiz diye paşa paşa gittiler. Zaten Atatürk demişti "Geldikleri gibi giderler" diye.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  2. teşekkür ederiz bilgiler için. ingilizler diplomaside en iyiler tabisi :) yani dünyayı sömürmüşler yıllarca :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hay ağzına sağlık:) aynen öyle. Dünyayı sömürdüler ama karşılarına ilk kez gerçek bir devrimci, çok donanımlı, onlardan akıllı, onlardan daha çok kitap okumuş, (çok okuyan her zaman daha çok bilir), daha çok savaş görmüş biri çıktı. Fidel Castro bile "Atatürk bir yıldızdı, kaydı, tesadüfen ülkenize düştü, bu yüzden çok şanslısınız" demiş.

      Ne demek rica ederim; ben de yorumun için teşekkür ediyorum. :)

      Sil

      Sil