Şimdi, Atatürk'ü karalamak için dinciler (dindarlar değil) Atatürk'ün İngilizlerle gizlice anlaştığı iftirası atarlar. Güya, İngilizler
"Biz, gidelim, kurşun atmayalım ama sen de halifeliği kaldır" demiş.
Halbuki, halifelik, padişahlık, tek adamlık, krallık gibi modası geçmiş yönetim şekillerine Atatürk, daha Atatürk olmadan, Kurtuluş Savaşı'nı yapmadan çok önce karşıydı. 4000 kitap okumuş, Avrupa görmüş, aydın, çağdaş dünya nasıl olmalı kafa yormuş insan krallıklarla ne işi olur? Adam ta o zaman H. G. Wells okumuş, altlarını çize çize! Ben gözümle gördüm Anıtkabir'de müzede duruyor. Sayfaları açık olarak! La, ben daha hayatımda H. G. Wells okumadım! Biliyorsunuz Zaman Makinesi isimli çok ünlü hikayesi vardır. Zamanda yolculuk yapar kitabının kahramanı. Atatürk, daha ülkede Uzay Yolu, Yıldız Savaşları gibi filmler, diziler gelmeden çok başka bir dünyayı hayal ediyormuş. Ne yapsın krallık, kraliçelik, asiller, padişahlar, halifeler? Zaten Rusya'da devrim başlamıştı, Fransa zaten çok önceden krallığı devirmişti. İmparatorlukların, krallıkların sonunun geldiğini gayet iyi biliyordu. Aklında hep cumhuriyet fikri vardı. Aydınlanma vardı. Devrim vardı. Voltaire, Montesquie, Jean Jacques Rousseau okumuş adamdan söz ediyoruz. Fransız devriminde büyük rolü olan yazar, felsefeci! Toplum bilimci! (Hatta en sevdiği yazarlardan biriymiş, yine altlarını çize çize, notlar ala ala Fransızca aslından okumuş, okumakla kalmamış TBMM'de vekillere de okumalarını tavsiye etmiş)
Şimdi konuya gelelim:
1) İngilizler kurşun attılar. Sabah saat 05.45'te, bir İngiliz müfrezesi, işgal altındaki İstanbul'da (bu arada dinciler hiç sormaz Osmanlı yani padişah neden tek kurşun atmadan İstanbul'u İngilizlere teslim etti?) Şehzadebaşı Karakolu'na baskın düzenledi ve yataklarında uyuyan Türk askerlerine kurşun yağdırdılar. Dört Osmanlı askeri şehit oldu, on tanesi yaralandı. Yaralananlardan ölen olup olmadığı da belli değil. Bu, işgale karşı direnen Mustafa Kemal ve arkadaşlarına gözdağı için yapılmıştır. Şehit askerler törensiz olarak Eyüp'te gömüldüler. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan sonra mezar taşları yapılmıştır. Şehzadebaşı Karakolu Baskını Wikipedia'da ve başka kaynaklardan okuyabilirsiniz.
2) İngiltere, zaten 1. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Savaştan yeni çıkan bir ülke olarak zaten savaş yorgunuydu. Ülkesinde İrlandalılar isyan çıkartıyordu. (Tıpkı bizim pkakalılar gibi) Yani kendi dertleri başlarından aşkındı. İngiliz halkı da bağımsızlığı için ölümü göze alan (Çanakkale'de bunu görmüşlerdi) Türk halkıyla yeniden kapışmak, memleketinin dışında başka ülkelerde şehit olmak istemiyordu. Onların hükümeti bizim şu anki tipler gibi değildir. Malum yalancıktan krallık olsa da dünyanın en köklü demokrasisine sahiptir en ufak skandalda bakanlar istifa eder, en ufak rezillikte hükümler düşer. (Ben ta çocukluğumdan hatırlıyorum. İlkokuldaydım. Açın Google'a İngiltere'de Profumo Skandalı deyin, nasıl bakanlar hemen istifa etmişti, koskoca hükümet devrilmişti.) Yani İngiliz halkı kocalarının, oğullarının zaten yeni bir savaştan çıkmışken, yeniden savaşmasını istemiyor baskı yapıyordu hükümete. Yeni bir savaşa tahammülleri yoktu. Hele de kolay kolay yenilmeyeceğini bildikleri, yiğitlikleri, cesaretleriyle ünlü Türklerle.
3) İngilizler, adam kullanma sanatını iyi bilirler. Kendi ellerini yakmak yerine maşa kullanırlar. Kendi askerlerinin şehit olması ve ülkelerinde olumsuzluklara sebep olmak yerine, maşa olarak Yunan askerlerini kullanmayı akıl ettiler. Bunu tüm dünya bilir. Mesela Kore savaşında İngilizler sömürge ( O yıllarda sömürge denmez; müstemleke denirdi) (Hint askerleri Gurka, Anzak askerleri vs.) ülkelerinin askerlerini, İngiltere kraliçesine bağlı ülkelerdeki askerlerini kullanmıştır. Kendi askerini feda etmeyi sevmez çünkü İngiliz halkı
"Evlatlarımızın ne işi vardı Kore'de?" "La bize ne Türkiye'den?"
diyecek kadar akıllıdır. "Silivri soğuktur" diyerek "Aman konuşmayalım tutuklanırız" korkusu yok ki, adam gibi demokrasileri var. Londra'da insanlar "Çocuklarımızı geri getirin" diyorlardı.
Bu yüzden Çanakkale'ye sarışın, pembe yanaklı, beyaz tenli, mavi gözlü safkan (!) İngilizlerle birlikte, ta Avustralya'dan, Yeni Zelanda'dan Anzakları gönderdiler. O yüzden hâlâ Anzakların torunları her yıl Çanakkale'ye gelip dedelerinin şehitliğini ziyaret ederler.
4) Ünlü yazar ve gazeteci Ernest Hemingway o sıra the Toronto Daily Star muhabiriymiş ve bir haberde şöyle yazmış:
Şimdi konuya gelelim:
1) İngilizler kurşun attılar. Sabah saat 05.45'te, bir İngiliz müfrezesi, işgal altındaki İstanbul'da (bu arada dinciler hiç sormaz Osmanlı yani padişah neden tek kurşun atmadan İstanbul'u İngilizlere teslim etti?) Şehzadebaşı Karakolu'na baskın düzenledi ve yataklarında uyuyan Türk askerlerine kurşun yağdırdılar. Dört Osmanlı askeri şehit oldu, on tanesi yaralandı. Yaralananlardan ölen olup olmadığı da belli değil. Bu, işgale karşı direnen Mustafa Kemal ve arkadaşlarına gözdağı için yapılmıştır. Şehit askerler törensiz olarak Eyüp'te gömüldüler. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan sonra mezar taşları yapılmıştır. Şehzadebaşı Karakolu Baskını Wikipedia'da ve başka kaynaklardan okuyabilirsiniz.
2) İngiltere, zaten 1. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Savaştan yeni çıkan bir ülke olarak zaten savaş yorgunuydu. Ülkesinde İrlandalılar isyan çıkartıyordu. (Tıpkı bizim pkakalılar gibi) Yani kendi dertleri başlarından aşkındı. İngiliz halkı da bağımsızlığı için ölümü göze alan (Çanakkale'de bunu görmüşlerdi) Türk halkıyla yeniden kapışmak, memleketinin dışında başka ülkelerde şehit olmak istemiyordu. Onların hükümeti bizim şu anki tipler gibi değildir. Malum yalancıktan krallık olsa da dünyanın en köklü demokrasisine sahiptir en ufak skandalda bakanlar istifa eder, en ufak rezillikte hükümler düşer. (Ben ta çocukluğumdan hatırlıyorum. İlkokuldaydım. Açın Google'a İngiltere'de Profumo Skandalı deyin, nasıl bakanlar hemen istifa etmişti, koskoca hükümet devrilmişti.) Yani İngiliz halkı kocalarının, oğullarının zaten yeni bir savaştan çıkmışken, yeniden savaşmasını istemiyor baskı yapıyordu hükümete. Yeni bir savaşa tahammülleri yoktu. Hele de kolay kolay yenilmeyeceğini bildikleri, yiğitlikleri, cesaretleriyle ünlü Türklerle.
3) İngilizler, adam kullanma sanatını iyi bilirler. Kendi ellerini yakmak yerine maşa kullanırlar. Kendi askerlerinin şehit olması ve ülkelerinde olumsuzluklara sebep olmak yerine, maşa olarak Yunan askerlerini kullanmayı akıl ettiler. Bunu tüm dünya bilir. Mesela Kore savaşında İngilizler sömürge ( O yıllarda sömürge denmez; müstemleke denirdi) (Hint askerleri Gurka, Anzak askerleri vs.) ülkelerinin askerlerini, İngiltere kraliçesine bağlı ülkelerdeki askerlerini kullanmıştır. Kendi askerini feda etmeyi sevmez çünkü İngiliz halkı
"Evlatlarımızın ne işi vardı Kore'de?" "La bize ne Türkiye'den?"
diyecek kadar akıllıdır. "Silivri soğuktur" diyerek "Aman konuşmayalım tutuklanırız" korkusu yok ki, adam gibi demokrasileri var. Londra'da insanlar "Çocuklarımızı geri getirin" diyorlardı.
Bu yüzden Çanakkale'ye sarışın, pembe yanaklı, beyaz tenli, mavi gözlü safkan (!) İngilizlerle birlikte, ta Avustralya'dan, Yeni Zelanda'dan Anzakları gönderdiler. O yüzden hâlâ Anzakların torunları her yıl Çanakkale'ye gelip dedelerinin şehitliğini ziyaret ederler.
4) Ünlü yazar ve gazeteci Ernest Hemingway o sıra the Toronto Daily Star muhabiriymiş ve bir haberde şöyle yazmış:
"Bir gece, Anadolu'dan (Küçük Asya demiş Anadolu'ya) karşıya geçmeye çalışan
(İstanbul'a )bir tekne dolusu Türk kadını, bir İngiliz destroyeri tarafından durduruldu. Silah taşıyıp taşımadıkları araştırılırken aslında hepsinin erkek olduğu tespit edildi. Hepsi silahlıydı ve İstanbul taarruzu ihtimali için banliyölerdeki Türk nüfusunu örgütlemek üzere gönderilmiş olan Mustafa Kemal paşaya bağlı askerler oldukları ortaya çıktı"
Yani, İngilizler, karşılarında padişah gibi sessiz, sedasız işgale boyun eğecek insanlar değil; gerçek direnişçiler olduğunu anladılar. İş ciddiydi. Çanakkale'de nasıl Türkler boyun eğmediyse , tüm Türk halkını öldürmeden işgale boyun eğmeyeceklerini anladılar.
Devam edecek....(diğer sebepleri de madde madde yazacağım)
Yani, İngilizler, karşılarında padişah gibi sessiz, sedasız işgale boyun eğecek insanlar değil; gerçek direnişçiler olduğunu anladılar. İş ciddiydi. Çanakkale'de nasıl Türkler boyun eğmediyse , tüm Türk halkını öldürmeden işgale boyun eğmeyeceklerini anladılar.
Devam edecek....(diğer sebepleri de madde madde yazacağım)
Merhabalar.
YanıtlaSilHalife kelimesini incelediğimiz de birinin yerine geçen anlamı ile birlikte asıl anlamının, Hz. Muhammed'den sonra, onun vekili olarak Müslümanların imamlığını ve şeriatın koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse anlamına gelir. Halifelik ise, İslam devletlerinde Hz. Muhammed'den sonraki devlet Başkanlığı kurumunu ifade eder.
Halifeliğin Osmanlıya nasıl geçtiği konusunda da bilgi vermek gerekirse, 1517 yılında Osmanlı padişahı I. Selim'in Mısır'ı fethedip Memluk devletine son vermesiyle birlikte halifelik unvanı Osmanlı hanedanına geçmiştir. Halifelik, 3 Mart 1924 tarihinde de T.B.M.M. tarafından kaldırılmıştır.
Atatürk, İngilizlerin demesiyle mi halifeliğin kaldırılması teklifini meclise getirmiştir. Asla böyle bir durum söz konusu değildir. Atatürk, zaten halifelik, padişahlık, tek adamlık, krallık gibi bir yönetim şekline karşıydı. Böyle bir durumda halifelik, Atatürk'ün ne işine yarayabilirdi ki? Bu konunun tarihteki gelişimini tam olarak bilmemekle birlikte İngilizlerin halifeliğin kaldırılması konusunu Atatürk'e bir pazarlık karşılığında ilettiklerini sanmıyorum. Çok komik ve mesnetsiz bir pazarlık. Oysa, sizin de yukarıda yazınızda anlattığınız gibi, İngilizler Şehzadebaşı karakolunu basıp, yatağında uyuyan Osmanlı askerlerine kurşun yağdırmışlar. Böyle bir pazarlık vaki olsaydı, İngilizler bu karakol baskınını yapmazlardı.
İngilizler söz konusu işgalin devam edemeyeceğini Çanakkale'de öğrendikleri için, akıllılık ettiler ve İstanbul'u terk etmek zorunda kaldılar.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Abi,
SilBu güzel yorum ve konuya katkınız için çok teşekkür ediyorum.
Sizin de belirttiğiniz üzere Atatürk, İngilizler dedi diye halifeliği kaldırmamıştır. Zaten, karakter olarak devrimci, isyankâr bir insan. Değil İngiliz, tüm dünya dese ona istemediği bir şeyi yaptıramazdı. Ne demişti hatırlatalım AKP'li okurlara: "Tam bağımsızlık benim karakterimdir".
Atatürk, koskoca padişahı dinlemedi, idam hükmü verdiler tınmadı, başkası olsa ödü kopardı, İngiliz'i mi dinleyecek? Atatürk, filmlerdeki gibi cesur, yiğit, kimseden emir almaktan hoşlanmayan, asi insandı. Devrimciler zaten öyle olur. Fidel Castro, Lenin neyse Atatürk öyle korkusuz bir devrimcidir.
Son cümlenizde yazdığınız üzere İngilizler Çanakale'den sonra tekrar hezimete uğrayacaklarını biliyorlardı. İngilizlerin, Atatürk için 'tehlikeli' dedikleri yazışmalar, belgeler duruyor. Bildiğin ödleri koptu, yine bir hezimete uğrarız, bu Türkler ölürler de vatanlarını bize vermezler, İngiltere'ye dönünce hesap veremeyiz diye paşa paşa gittiler. Zaten Atatürk demişti "Geldikleri gibi giderler" diye.
Selamlar, saygılar.