3 Şubat 2025 Pazartesi

YEŞİM 9 (ROMAN)

Ertesi gün, Zerrin ve Cem,  bir AVM'nin sinemasında buluştular. Koltukları yan yanaydı ama birbirlerini tanımıyormuş gibi yaptılar. Cem, kızdan daha önce gelmişti. On beş dakika sonra kapüşonlu ceketiyle Zerrin de adamın yanına oturdu. Kimse şüphelenmesin diye elinde patlamış mısır paketi vardı. Film, arabaların havaya uçtuğu, helikopterlerin binalara çarptığı  bir aksiyon filmiydi. Dolby stereo ses sistemi ile kimi sahneler insanın kulak zarını delecek Desibel'de ses çıkartıyordu.


Cem, elindeki bir avuç patlamış mısırı ağzına atan Zerrin'e göz ucuyla baktı ve fısıltıyla,

"E, versene hadi kolyeyi." deyince, kız;

"Bekliyorum." diye cevap verdi.

"Neyi bekliyorsun?"

"En gürültülü sahneyi."

Cem, 

"Allah! Allah! Niye?"

diye sorarken, beyaz perdede film gereği yakıt tankları peş peşe infilak etmeye başladı. Ses, kulakları sağır edecek kadar yüksekti ve o yüzden, kimse, Zerrin'in elindeki susturuculu silahtan çıkan boğuk sesi duymadı. Hemen yakın mesafeden ateş etmişti. Cem'in başı öne düştü. Filmi beğenmemiş de uyuyor gibiydi.

Zerrin, babasının odasından aldığı silahı, tekrar çantasına koydu. Kapişonunu gözlerine kadar çekti, karanlıkta salondan çıktı. Yüzü sürekli öne eğikti. Caddeye çıktı ve kalabalığa karıştı. Sonra eve gitti, silahtaki parmak izlerini iyice sildi ve babasının çekmecesine geri koydu. Çok zengin bir aileye sahip olmanın faydası diye düşündü. Hırsızlara karşı evde tabanca olduğunu biliyordu. Siyah gözlük ve kapişonlu ceketiyle kim olduğunu kimse anlamayacaktı. Film bittikten sonra herkes çıktı. Elinde fener, yer gösterici genç, hâlâ koltuğunda başı önünde oturan adama baktı:

" La bu kadar gürültülü filmde uyuyanı da ilk kez görüyorum."

diye mırıldanarak Cem'in yanına geldi ve omuzundan dürttü.

"Beyefendi, film bitti..."

Adamın başı önüne düştü, çocuk ayağının altında kaygan bir şeyler hissedip el fenerini tutunca yerdeki kan gölünü gördü.

"Aaaahh! İmdaaat!"

Zeminde kanlı ayakkabı izleri bırakarak; koşa koşa dışarı çıktı. Güvenliğe seslendi.

"İmdat! Koşun! İçeride bir adam var, öldürmüşler!"

Güvenlik, koşarak salona giderken, sonraki seansı bekleyenler "Aaa! diyerek şaşırdı. Herkes şoke olmuştu. Biletleri iade etmeye başladılar. Kimse salona girmek istemiyordu.

Sıradan suçlular aptal ama sosyopatlar, psikopatlar zeki olurlar. Bu zekâya bir de maden sahibi bir babanın kızı olmanın şımarıklığı ve aşk kıskançlığı eklenince ölümcül bir karışım ortaya çıkmıştı. Böylelerine tarihte, siyasette sık rastlanır. Kendini üstün hissetme, her istediğini elde edebilme, yoluna çıkanları bertaraf edebilme ve bu uğurda cinayet işlemek pişmanlık duyulmayan bir alışkanlık olur. Bakalım Zerrin'in yoluna daha kimler çıkacaktı?

"Yapmak zorundaydım, yapmasaydım ömür boyu şantaj yapacaktı, verecek kolye, molye kalmayınca, polise verecekti" diyordu Zerrin kendi kendine.

Sinirlerini boşaltmaya, ağlayacak bir omuza ihtiyacı vardı. Bir cinayet işlemişti. Sırtına bağlı koca bir kaya var gibiydi. Annesine kolyesini kaybettiğini söyleyecek sonra da "buldum" diyecekti. Eve girince salya sümük ağlamaya başladı. Annesi ve yardımcı kadın başına koştular.

"Zerrin! Kızım! N'oldu? Biri bir şey mi yaptı?"

"Kolyemi kaybettim. 18. Yaş günümde hediye ettiğinizi."

"Aaa! Canın sağolsun! Valla biri bir şey yaptı sandım. Yenisini alırız kızım."

Yardımcıları Zerrin'e kolonya, su getirdi. Kız, annesine sarıldı, "Ben birini öldürdüm anne!" demek için tutuşuyordu aslında. Bir dese işte o zaman sırtındaki kayadan kurtulacaktı. Sinirlerini yatıştırmak için banyo yapmaya gitti. Bir taraftan da adam ya ölmezse diye ödü patlıyordu.

"Ölmeyi hak etmişti. Haklıyım ben. Haklıyım. Haklıyım. Haklıyım. Haklıyım."

Sonraki günlerde çalınan her kapı zilinde yüreği hop etti, sokakta yürürken kazara yanına polis gelse veya arabayla giderken aynadan ekip arabasını görse eli, ayağı titriyordu. Ama en önemlisi Cem'in ölüp ölmediğinden emin olmamasıydı. Bir şekilde öğrenip içini rahatlatması gerekiyordu. Ya ölmediyse? Hastanede filansa? Komadaysa? Ayılıp "Beni Zerrin vurdu." derse? İnternette haberleri aramayı akıl etti.

"Sinemada infaz" başlığını gördü. Tıkladı. Bingo! Cem Çınar isimli bir erkeğin sinemada vurularak infaz edildiğini ve adamın kurtulamadığını yazıyordu. Derin bir "Oh!" çekti. Haberi Binnur okursa ne olacaktı bilmiyordu. Korktuğu olmadı. Binnur,  kim rüküş olmuş, kim şık olmuş haberleri dışındaki manşetlere bakmazdı. Dolayısıyla, polis bu cinayetin Binnur'un videosuyla bağlantısını kuramadı. Hapçı ve kumarbaz olduğundan alacaklı biri tarafından infaz edildiğini düşündüler.


O sırada Yeşim ve en iyi arkadaşı Elif, teneffüste sınıfta oturuyorlardı. İkisinin de elinde kağıt bardaklarda çay vardı. Bir simidi ikiye bölüp, paylaştılar.

"Mmm...simit ve çay en sevdiğim ikili."

"Aynen....bir de kuru fasulye - pilav."

" Kısır ve turşu!"

"Lahmacun ve ayran!"

"Oofff... Bu arada annem diye demiyorum şahane kısır yapar. İçine bilmediğin otlar koyuyor. Oy, oy, oy."

"Ay! Canım çekti Yeşim yaa!"

"Şu ÖSS bir bitsin, bir gün bize gidelim. Annem kısır yapsın. "

"Ayyy! Tamam."

Elif, ağzı dolu, aniden aklına gelmiş gibi telaşla, elini sırt çantasına attı ve İngilizce bir ders kitabı çıkarttı. Kızın hayali İngilizce öğretmeni olmaktı. Lokmasını bitirip Yeşim'e kitabı gösterdi:

"Sahi unutuyordum, bak sana ne göstereceğim? Görür görmez Yeşim bunu mutlaka görmeli dedim."

dedi ve kız merakla beklerken, sayfaları karıştırıp, belli bir yere gelince Yeşim'e verdi.

"Hah! Bak, bakalım burada ne var?"

Sayfaya bakınca, Yeşim'in zümrüt gözleri kocaman açıldı:

"Aaa!"

Sarışın, gözlüklü bir genç kadın, başında madenci bareti, üzerinde mavi işçi tulumuyla, maden ocağında kameraya poz vermişti. Arkasında sarı iş makinaları duruyordu. Elif, gülerek atıldı:

"İlgini çekeceğini biliyordum. Kadın maden işçileri."

"Çekmez olur mu? Ay, hangi ülke bu Elif? Bana çevirsene, İngilizcem iyi değil."

"Avustralya. Ama yazdığına göre, Rusya, Amerika ve daha birçok ülkede kadınlar da maden işçisi oluyormuş. Gayet normalmiş onlarda."

"Ne de hoş kadın. Helal olsun valla..."

Elif, kitabı tekrar kendisine uzatan Yeşim'e

"Sende kalabilir. Okuduk bitti. Şimdi ikinci kitaba geçeceğiz." dedi.

"Emin misin? Sonra tekrar lâzım olmasın? İstersen bu sayfanın fotokopisini çektireyim."

"Gerek yok canım, işledik, bitti, yeni kitaba geçtik."

deyince, Yeşim sevinerek kitabı aldı. Kadınların da babası gibi yerin yüzlerce metre altında çalışmasına hayran kalmıştı. 

O esnada, Fatma, evde tek başına sıkılmıştı. Eşi madende, Yeşim dershanede, küçük oğlu da kumanyasını almayı unutan babasına kumanya götürmek için madene gitmişti ama asıl amacı başkaydı.

"Babamı bir kez madende çalışırken görmek istiyorum anne, usta izin verirse aşağı inip ocağı göreceğim. Çok merak ediyorum nasıl bir şey yerin 600 metre altında olmak"

diyordu. Çocukların madene inmesine izin verilmiyordu ama Hüseyin'i çok seven usta başına çok dil dökerse, ikna edeceğine emindi. Fatma, can sıkıntısını gidermek için mantı açmaya karar verdi. Eşi de, çocukları da mantıya bayılırdı. Yere kareli, beyaz sofra örtüsünü serdi, üstüne hamur tahtasını koydu, kollarını sıvadı. Bismillah dedi ve başladı. Hem kocasına, hem çocuklara sürpriz olacaktı. Üzerine sarımsaklı yoğurt, nane, sumak ve pul biberli kızgın tereyağı da dökünce parmaklarını yiyeceklerdi. 

Öğleden sonra mantı bitti, biraz dinlendi; makineden çamaşırları alıp, bahçeye çamaşır asmaya çıkarken, kızı ve diğer öğrenciler, sınıfta pür dikkat tahtaya bakıyor ve hocayı dinliyorlardı:

" Alüvyal topraklar akarsuların taşıyıp biriktirdiği sulardan oluşur. Mineral ve organik maddeler bakımından çok zengindirler. Ülkemizde alüvyal topr...."

derken kulakları sağır edici bir siren sesi kasabada yankılandı ve öğretmen cümlesini bitiremedi. Siren,  madende kaza ya da göçük olunca çalardı. Yeşim'in hemen aklına babası geldi ve elindeki kalemi düşürdü. Bahçede çamaşır asan Fatma'nın yüzü bembeyaz oldu; elindeki mandallar bir yana, nevresim bir yana gitti. 

Devam edecek....

Yazan: Müjde Dural
Bu romanımdaki kişi ve kurumların gerçek kişilerle ilgisi yoktur, hayalidir.

14 yorum:

  1. Merhabalar.
    Hatırladığım kadarıyla Cem Zerrin'in şantajcısıydı. Sinema salonunda buluşup kolyeyi vermeye giden Zerrin sinema salonunda, namlusunda susturucu takılı tabanca ile Cem'i vurarak öldürdü. Silahı Cem'in oturma mesafesinde yan tarafından ateşlemiş olmalı. Başka türlü bir pozisyon seçseydi, etraftaki seyircilerin biri fark edebilirdi.
    İnsan öldürmek öyle kolay bir iş değil. Savaş filmlerinde bile elindeki silahı düşmanına doğrultup ateş edemeyen askerler var. Bu Zerrin ne kadar cesaretli ve soğukkanlı biriymiş. Gözünü kırpmadan Cem'i silahla vurdu, hem de kapalı bir sinema salonunda. İnsan öldürmek zor, bir de insanı öldürdükten sonraki süreci yaşamak, öldürmekten daha zor. Bu bağlamda Zerrin'in işi zor.

    İşte böyle roman, hikaye dizi yazmak da bir o kadar zor. Hikayenizde bir katil yaratmadan önce, katilin insan öldürme nedenini çok geçerli, mantıklı bir gelişmeye bağlamak da zor. Yani hikayenizde önce sebebi yaratacaksınız, daha sonra katili yaratacaksınız ve daha sonra da tabi ki öldürme olayını. Ondan sonra da, ölümden sonraki süreci devam ettirmek. Yani, benim böyle bir senaryoyu, yönetebileceğimi sanmıyorum. Ben asla beceremem. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar diye bir atasözümüz var ya, Zerrin bakalım bu sırrı nereye kadar taşıyıp götürebilecek. Bu ölüm olayı, her gece uykularına girip ona kabuslar yaşatacak. Haklı ve geçerli bir nedeniniz bile olsa, cana kıymak çok zor bir iş!
    Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Abi,
      Evet, doğru hatırlıyorsunuz ve evet yakınından ateş etti. Zerrin, bir sosyopat ve psikopat. E, tabii sonuçta bu bir roman yani kurgu. Ben de böyle Hollywood'un deyimiyle "villain" bir karakter yaratmak istedim. :)
      Her mesleğin zor yanları var, dediğiniz gibi yazarlığın da ama sevince katlanıyor insan zorluğuna. Bakalım ne kadar bu yalanı sürdürebilecek ve tabii ki, bir bedeli olacak bu yaptıklarının.

      Çok teşekkür ediyorum, peş peşe yazdığınız değerli yorumlarınız için.
      Sağlıcakla kalın.
      Selamlar, saygılar.
      Çok

      Sil
  2. Merhabalar.
    Acı acı çalan sirenin sesi, bir felaketin habercisiydi. Yeşim'in elinden kalem, Fatma'nın elinden mandallar bir yana nevresim bir yana düşüyor.
    Madende bir sorun var, ama inşAllah can kaybıyla sonuçlanan bir sorun değildir. Ben öyle dua ediyorum. Ama, biliyorum ki, Yeşim'i ve Fatma'yı çok acı bir haber bekliyor. Yoksa, yazar neden bu sireni çaldırsın ki!..
    Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında romantik komedi, aksiyon komedi, sitcom yazmayı, güldürmeyi severim ama Yeşim'de farklı bir tarz denedim.
      Bakalım nasıl bir haber gelecek? Tadı kaçmasın diye yazmıyorum:)
      Çok teşekkürler.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  3. Merhabalar.
    Fatma'nın küçük oğlunun, kumanyasını yanına almayı unutan babasına kumanya götürdüğünü unutmuşum. Eğer çocuğu, kumanyayı babana kendin ver diye maden ocağına inmesine izin verdilerse, maden ocağındaki bir sorun nedeniyle çalan siren, hem babanın, hem de küçük oğlunun acı habercisi olmasın sakın.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Abi,
      Daha önce hikayenin resimli kısa özetini okuyanlar biliyorlar ama ben yine de yazmayayım moda deyimi ile 'spoiler' olmasın yani tadı kaçmasın:)))sürpriz olsun.
      Çok teşekkür ediyorum.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
    2. Merhabalar.
      Paylaşımla ilgili bazı sorular yaratıp, yönlendiriyorum. Ama, bu soruları siz cevaplayasınız diye değil de, karşılıklı biri ile olayı konuşurken nasıl böyle ortaya çıkıyorsa, benimki de aynen öyle. Elbette siz bu sorulara cevap vermeyeceksiniz ki, ben heyecanla bu sonucu bekleyeceğim ve okumanın, seyretmenin, takip etmenin tadı çıkacak.
      Nasıl gerçek hayatta gaybı bilemiyor ve ne diyoruz? Gaybı ancak Allah bilir. İşte şimdi sizin hikayeniz de biz okuyucularınız için bir gayıp mesabesindedir.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Merhaba Recep Abi,
      Tabii ki, tabii ki öyle, aynı fikirdeyiz.
      İçiniz rahat olsun.
      Çok teşekkür ediyorum.
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  4. oyyy bu bölüm fenaydı. sinemada cinayet beklemiyorduk :) maden durumu da kötü bakalım hayırlısı zayiat olmasın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))bakalım neler olacak deepcim. Çok teşekkür ediyorum yorumun için.

      Sil
  5. Ay ben bu hikayeyi biliyorum wattpad den:) Yeşimle Serdarın hikayesi...çok güzel olmuş Ablacım romanını burada paylaşman 👍 sahi bu arada wattpad e noldu ben giremiyorum maalesef.
    Sevgilerimle❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki Sevilciğim, çok iyi hatırlıyorum ve eksik olma birbirinden güzel yorumlar yapmıştın hem Yeşim'e, hem Wattad'daki diğer hikayelerime.
      Okumayan ve Wattpad'a giremeyen (maalesef Türkiye'de yasaklamışlar canım) okurlar için bloğumda da paylaşmak istedim.
      Sevgilerimle ❤️

      Sil
  6. Zerrin'in sinemada işlediği cinayet, çizgi romanda da kısacık değinilmişti yanlış hatırlamıyorsam. Detaylısını bu öyküde okumak çok daha iyi oldu bana göre. Zerrin, psikopatlığında neler yapabileceğini gözler önüne serdi. Bu gibi kişilerin zeki olduğu konusunda size katılıyorum. Aslında akıllarını kötülüğe değil de iyiliğe çalıştırsalar, mesela sürdürülebilir güzel icatlar ortaya çıkarsalar, kim bilir nasıl da cennet gibi olur dünya.
    Çizgi romanı hâlâ aklımda...Bu bölümden sonra neler olacağını az-çok biliyorum. Elbette çizgi romanın tadı ayrıdır. Detaylısı ise tam bir kitap tadında olduğundan sonraki bölümleri okumak büyük keyif ve onurdur benim için.
    Görüşmek üzere, aklınız ve gönlünüz dert görmesin. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de psikopatlar o yüksek zekalarını iyiliğe çalıştırsalar neler olur ama artık çocukluklarındaki travmalar, genetik bir şey mi engel oluyor bilemiyorum.
      İnan benim için de bu güzel yorumları okumak büyük keyif ve onur. Gerçekten hikayem beğenilmiş diye gurur duyuyorum. Okurlar olmasa hikayeler neye yarar ki? :)
      Görüşürüz yeni bölümde Nazlıcığım, çok teşekkür ediyorum güzel dileğine ve yorumuna. ❤️

      Sil