KULAĞINDAN
TUTUP ESİR GETİRİN
" Her sabah geceki olayları komutana rapor ediyor; önemli bir olay yoksa "Durum negatif" diye özetliyordum. Bu bütün birliklerde adet bir sözcüktü. Paşa,
"Negatif! Negatif! Esir istiyorum. Bana kulağından tutup esir getirin!"
diye kızıyordu sanki ben esir alacakmışım gibi. :)
Bir sabah iki erimiz keşiften dönmedi. Bu olayı komutana nasıl söyleyeceğim diye beni bir telaş aldı:( Çünkü hep esir beklerken, bizden kayıp olmuştu. :( Tabii esir almak çok sık rastlanan bir şey değildi, bunu SOP (Periyodik Haber Alma Raporu)larda görüyorduk. İlk defa başımıza gelmişti. Çatışmada kimse şehit olmamış ama ortalıkta da yoksa, askerin esir alındığına kanaat getiriyorduk. :( Komutanın yanına çıkana kadar çektiğim sıkıntıyı anlatamam:( Bu olaya yalnız ben ve komutanımız değil, tüm tugay çok üzüldük. :(
ÇATISINDA
FİL OLAN MAĞAZA!
Subay, astsubay ve erlere iki kere Tokyo'ya gitme izni veriliyordu. İlkinde topçu binbaşı Hüseyin beyle birlikte gittik. Uçaktan iner inmez bizi doğruca Japon hamamına götürdüler. Yıkandıktan sonra, yeni çamaşır ve giyselerimizi alarak giyindik, Japon kızlar kollarımıza rütbe işaretlerimizi diktiler. Gündüz trenle Tokyo'ya gidip geziyor, akşam yine trenle Yokohama'ya dönüyorduk. Tokyo'daki ünlü Ginza caddesinde Takaşimaya isminde bir mağazaya girdik. Böyle bir mağazayı daha önce hiç görmemiştik. 8 - 10 katlıydı ve çatısında bir fil vardı. !
(Sevgili arkadaşlar, google sayesinde o tarihte, o mağazanın çatısında duran filin resmini buldum!)
İşte
yavru fil Takako. Zavallıcık yaaa:(
neyse
ki, sonradan hayvanat bahçesine konmuş.
Takaşimaya mağazasının
günümüzdeki hali
Japonya'da
mağaza, dükkan sahipleri o kadar naziktiler ki, içeri girince iki
ellerini birleştirip, yerlere kadar eğilerek karşılıyorlardı,
insan bir şey almadan çıkmaya utanıyordu. :) Oğluma oyuncak
otomobil, cambaz, vs. aldım. Cambaz o kadar hoştu ki, ben bile
cephede açıp, çalıştırıyordum. :) Eşime o zamanlar çok moda
olan ejderha desenli, 'Çaynizbroket' (Chinese
Brokat) denen, yanardöner kumaş, bir şemsiye, parlak yeşil
naylon yağmurluk, üzerinde Japonya haritası bulunan eşarp,
yelpaze, kendime flüt, minik hediyelik eşyalar aldım."
İşte
Japon haritalı o eşarp:)
Resimde
pek belli değil ama sol elinde
söz
ettiği flüt var...orada merak sarmış flüt çalmaya
belki
de 1.5 yıl Türkçe müzik, radyoya hasret
kaldığı
içindir...
(Şemsiyenin
kendisi değil ama sapı çok orijinaldi, yakut gibi koyu kırmızı,
su damlacıkları ya da kırmızı buz küpü imajı veren, küp
şeklinde bir sapı vardı. İstanbul'dayken bir gün takside
unuttuk:(
BABAMI
GENERAL SANIYORLAR:)
"Yokohama'da bir bara girdim. Etrafımı Japon kızlar sardı. :) Ben de İngilizce değil Fransızca konuşmaya başladım. :) Amerikan subayları bana bira ısmarlamaya başladılar. Ben yüzbaşıyım, üç yıldızım var ya, meğer onlarda üç yıldız korgeneral rütbesiymiş. :)))Beni general sanmışlar. Ben de sıkıldım, utandım ve oradan gittim. :)))
YOĞURT
UĞRUNA ŞEHİT OLACAKTIK:)
Kore'de doğru dürüst yoğurt yoktu, bir gün filan cepheye yoğurt geldi dediler, jipe bindik gittik. Ama yolumuzu kaybetmez miyiz! Karşımıza tel örgüler çıktı. Meğerse Fransız bölgesiymiş. Zenci askerler parola sormadılar sorsalar onu da bilmiyoruz:) Yolu sordum tarif ettiler ve döndük. Az kalsın yoğurt uğruna şehit ya da esir olacaktık. !
KAFİLEMİZ
YOLU KAYBEDİNCE!
Başka bir sefer bu sefer tek jip değil, onbeş jipiz. Kolordudan emir almaya gidiyoruz. Bir, iki saat gittik kolorduyu bulamadık. Bir de ne görelim? Piyade havan mevzilerinin önüne gelmişiz! Sırtı aşsak düşmanla karşı karşıya geleceğiz. Cipte ayağa kalkarak, korna ve düdük çalarak ikaz ederek ancak dönebildik. Sırtı aşsaydık ya vurulacak ya da hepimiz esir alınacaktık.
JANE
RUSSEL TEPELERİ:))
Tepelere çeşitli isimler verilmişti. Hatırladıklarım: Carson, Elco, Vegas... Bu tepeler birkaç kez el değiştirdi, bir biz alıyorduk, bir onlar. Carson, Elco'yu bizimkiler ele geçirdiğinde ölülerin kulaklarını kesmişler:( düşman ele geçirince de bizim ölülerimize aynısını yaptılar. :( Etme bulma dünyası. :( Yayana iki yuvarlak tepeye de o zamanın ünlü HollyWood yıldızı Jane Russel'den esinlenerek Jane Russel tepeleri deniliyordu. :)))
İşte
ikiz tepelere adını veren
Jane
Russel :)))
DUYDUĞUM
ACI OLAYLAR:(
Bir de başkalarından duyduğum acı iki olay vardı: Düşman bölgesinde yanan bir evden bir kadın ve çocuğu çıkıyor. Bizim er,
"Kadın ama düşman!" diyerek....:(
subay Ahmet Çelebi'yi dinlemeyip kadına ateş ediyor. :( Allah'tan isabet ettiremiyor, kadın çocuğunu yere düşürüyor ve sonra düşen çocuğunu alıp kaçarken Mehmetçik'e nefretle bakıyor.
Zavallı bir danaya ateş eden er de az sonra şehit oluyor.
Bunlar başkalarından duyduğum acı olaylar. :( "
----
Babam
1952'de gemiyle gittiği Kore'den, 1. 5 yıl sonra
uçakla vatana dönüyor. Hani, anıların ilk bölümünde
anneme "Sağ dönmezsem, oğlumuza verirsin" dediği
saat var ya, oğluna veriyor, 1.5 yaşındaki afacan oğlan saati
hemen pencereden sarkıtıyor ve annem, babam "Yapma! Atma!"
derken, aşağı bırakarak tuzla, buz ediyor:))Babacığımı, 28
Ekim 2003'te, Ankara'da Hacettepe hastanesinde parkinson hastalığından kaybettik. 82 yaşındaydı.
Onun ve tüm şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Allah yaşayanlara sağlıklı, uzun ömürler versin.
Onun ve tüm şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Allah yaşayanlara sağlıklı, uzun ömürler versin.
SON
Not 1: Kore'ye sırf Menderes Amerika'ya yalakalık yapacak diye katıldık. 741- 750 şehit, 2000'den fazla gazi, epeyce de kayıp (belki esir)verdik. :(
Not 3; 1952'de çatısında gerçekten canlı bir fil konulmuş olan Takaşimaya Nihombaşi mağazası Tokyo
http://www.globalblue.com/destinations/japan/tokyo/takashimaya-nihombashi-department-store/
Babacığını ne güzel anmış olduk bu sayede, Allah rahmet eylesin.
Babacığın neler görmüş yaşamış, onun kaleminden senin vasıtanla okumak o kadar değerliydi ki. Kitap okumak ya da film seyretmekten daha etkileyici oldu benim için.
Ellerine emeğine sağlık Müjdecim. Ne mutlu sana ki böyle bir babanın kızısın.
Başta babacığın olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm asker ve şehitlerimizin mekanları cennet, ruhları şad olsun...
Çok teşekkür ediyorum Zeugma'cım, senin de okuyan gözlerine sağlık..aminnnn....
Öyle güzeldi ki hepsi, iyi ki paylastin bizimle Müjde'cim.
Bir de onun bahsettigi filin resmini bulmus olman ne ilginc , ne güzel olmus!:)
Nurlar icinde yatsin babacigin, tüm sehitlerimizin mekani cennet olsun insallah..
Aminnn...çok teşekkür ediyorum Merih'ciğim.
O bina ilk bakışta bana Haydarpaşa garı binasını hatırlattı:)
ahh ah dizlerinin dibin de babacığımın okul anıları geldi aklıma tüm uğurladıklarımız nurlar için de olsun.
Kilis de olup bitenler için face yazdığım cümle bu savaş için de geçerli :Hiç yere yitip giden canlar:((
Aminnnn, hepsi nur içinde yatsınlar. Çok teşekkürler..
Sorma güneydoğu da neredeyse Kore'deki sayıya yaklaşıyoruz!!! Hala askerlerimizi bile bile bombalı binalara sokuyor açılımın mimarları utanmazlar...:((
Fakat general sanmalarına açıkçası güldüm :)
Ne ilginç anılar birikmiş bir anda bir roman okurcasına akışına kapıldım, gittim.
Gündemin bunalımı içinde böyle güzel insanların yaşamlarına dokunmak çok iyi geldi.
Eminim o da burada olsa çok hoşuna giderdi bu yorumlar :)
Emeğinize ve kaleminize sağlı :)
Aminnn...çok teşekkür ediyorum.
Aminnn...çok teşekkür ediyorum canım, sevgiler.
http://kendifilmhikayelerim.blogspot.com.tr/2016/04/ayin-bekari_13.html
Bu anıların yaşandığı yerlerin, şu anki hallerini görmek ne enteresan. O fil de hayvanat bahçesinde yaşıyor mudur hala acaba?
Ne güzel anılardı, emeğinize sağlık.
Ah dün bütün akşam aynı konuyu merak ettim araştırdım ama bir şey bulamadım. :(
Çok teşekkürler, okuyan gözlerinize sağlık.