Son İnstagram fiyaskomla (açtıktan kısa süre sonra bu sizin hesabınız mı? Değil mi? Biri mi hackledi? filan olunca, yahu topu topu 10 takipçili, 5 gönderili hesabı kim ne yapsın? diyerek; sinir olup kapatmam yani) sosyal medyada en güvenilir ve en iyi platformun (şu an aklıma Türkçe sözcük gelmedi beyin yorgunluğundan) bloglarımız olduğuna karar verdim.
Blog daha düzeyli ve İnstagram, Twitter, Facebook'taki gibi abuk sabuk videolar silsilesi resmi geçit yapmıyor. Twitter kullanıyorum ama pat! Memeli kadın (!) aniden önüme çıkıyordu bir ara! Bir değil, iki değil, üç değil herkes güya eleştirmek için Twitter'a yüklemiş, sayfayı kaydırdıkça onlarca memeli kadınla karşılaşıyordum! Gerçekten sinir bozucuydu. Memeli kadın da ne demeyin; başı kapalı (!) bir zavallıydı, takipçi sayısı çoğaltmak için - hiç yüklemedim; işim olmaz - TikTok'ta video çekmiş, oradan da Twitter'a düşmüştü. Dediğim gibi başı kapalı 😁😂😅 bu kadın, kocasıyla
"Aman ne yapsak da takipçimiz çoğalsa, belki ünlü oluruz, belki para kazanırız"
diye bildiğiniz "Karanlık taraf" a geçmişlerdi zaar. Yani takipçi, ün, para akıllarına düşünce, ahlâkları bacadan kaçmıştı.
Neyse epeydir memeli kadından kurtuldum. Bir de AKP'nin 5- 6 yerden maaş, huzur hakkı alan haramzedeleri midir, babaları uyuşturucu baronu mudur, ballı ihaleler alan müteahhit midir artık hangisiyse yine başları kapalı, simli, pırıl pırıl, uzun, rüküş elbiselerle, dirseklere kadar bilezik, boyunlarda 5 metre altın zincirlerle, ayaklı kuyumcu dükkanı olan, altın varaklı kahve fincanlarındaki kahveyi, altın varaklı, pahalı ama rüküş, oymalı, moymalı, çirkin koltuk takımlarda oturan misafirlere yavaş çekim salınaaaa, salınaaaa😁😂😂 ikram edenlerin videoları oluyordu. Onlar da az iğrenç değildi.
Yeşil renkli kaynakta, "Selfitis hastaları düşük özgüvenlerini, ilgi çekme takıntısıyla dengelemek istiyorlar" diye yazıyor.
Uzmanlara göre bu memeli kadın, ayaklı kuyumcu kadınlar, başlarından aşağı paralar, Dolar'lar fırlatmak, "Ayyy kocacım bana külçe altın almışşşş!" cılar gibi internette sürekli kendi resmini paylaşmak, sürekli kendisinden bahsetmek bir hastalıkmış. Adı da Selfitis imiş. 😁
Bu hastalıktan muzdarip olanlar
"Aman beni beğensinler, aman ünlü olayım, ay ne çok takipçim oldu, kız artık ünlü sayılırım"
diyormuş. Bu konuda iyi bir makale var. Altta yeşil renkli linke tıklarsanız ayrı pencerede açılır.
Selfitis hastalığı, kurtulma yolları
(Kaynak Türkçe)
Altta linkini verdiğim İngilizce makalelerden biri Psychology Today (Psikoloji Bugün)isimli dergiden. Sürekli selfi çekmenin insanın akıl sağlığını olumsuz etkileyeceğini, obsesif kompülsif davranış olduğunu, borderline, akut ve kronik hallerinin olduğunu yazmışlar. Daha pek çok şey yazmışlar da tercümeye üşendim.
Çok şükür bu hastalıktan muzdarip değilim, 40 yılda bir resmimi paylaşırım, onu da silmişim, blog arkadaşlarımızla buluşmamızdı ki, resimleri de ben çekmemiştim zaten arkadaşlarım çekmişti. (Arada sırada resmini paylaşanları tenzih ederim) ama ishalinizi, reglinizi, nasıl ağda yaptığınızı da paylaşmayın yaaa ama bir kulaktan girip, ötekinden çıkıyor, tutmuş yazmış yine ağdayı şöyle ısıttım, mermer tezgaha döktüm, ay olmadı, şöyle oldu, böyle oldu, ay anacım ben bunlarla na yapacağım? Seviyorum yine de e, arkadaşım yani sevilmez mi? Selfitis ne iyileşmesi zor hastalıkmış.
Uzmanlar yazmış ya, bunlar övülmek ihtiyacı, onaylanmak ihtiyacı, kendini ÜSTÜN hissetme ihtiyacı duyarlar, kendilerini aşırı beğenirler (Bak: Narsizm belirtileri, onlar da kendilerinin çok önemli olduğuna inanırlar, o yüzden Kardashian vs. günlük hayatlarını 7/24 canlı olarak yayınlarlar, çok önemliler ya...) işte beni ilgilendiren bu Selfitis hastalarının takipçileri artınca, Tayyip gibi narsizme yakalanıp, arkadaşlarına tepeden bakmaya başlamaları.
86. SELFİSİNDEN SONRA SAYMAYI BIRAKTIM
Mesela bir sene önce olsa esprime (bilenler bilir yazılarım esprilidir, hikayelerim Karpuz Apartmanı dahil komedidir, yani espriyi, şaka yapmayı, arkadaşlarıma takılmayı severim, arkadaşım değilse zaten takılmam) kahkaha emojisi atacak yine espriyle cevap yazacak bir hanım arkadaşım, trip yapmış, kendisini İnstagram'da takibe almıştım, geri takibe tenezzül etmemiş, esprili yorumuma cevap yazmaya tenezzül etmemiş, sanki ben düşmanıymışım gibi başka bir paylaşımla bana "gönderme" yapmış, bir havalar, bir havalar, hani arkadaştık yahu? :) Geçen yıl İstanbul'a gittiğimde hep içimden keşke görüşsek diye geçirmiştim hatta telefonda konuşuruz bazen, böyle değildi. Asla böyle biri değildi takipçi sayısı çoğalınca bir şeyler olmuş. İnstagram sayfasına baktım, ünlü sinema yıldızları o kadar çok selfie çekmiyor, sırf kendi yüzü! Saymaya başladım 86. dan sonra pes ettim, almış eline telefonu sürekli yüzünü çekmiş. E, bildiğin narsizmin doruklarında geziyor, uzmanlar haklı bu psikolojik bir rahatsızlık; (inşallah faydam olur kendisine zira dost, acı söyler, bir an önce kurtulur bu hastalıktan diyorum) o yüzden bana trip yapmasına şaşmadım. Kim olursa olsun kendisine bu kadar hayran, bu kadar aşık olursa arkadaş, markadaş görmez gözü. Yani ben kendisine değil sosyal medyaya kabahat bulmak istiyorum hâlâ:) ama takipçinizin sayısı çoook olduğu için arkadaşlarınızı harcamayın. Şu dünyada ölüm var; değer mi kalp kırmaya? İncitip sanki kendisi incinmiş gibi davranmaya?
1.000.000 takipçiniz olsa ne olacak? Akrabalarınızı filan görmezden mi geleceksiniz? "Ben artık çok ünlüyüm, sen de kimsin? Halamın kızı. Dış kapının dış mandalı mı olacak?" Takipçi her zaman bulunur ama dost bulunmaz. Ben takipçi biriktirmiyorum; dost biriktirmeye çalışıyorum o yüzden de bir, ikiyi geçmiyor sayı. :)
Gerçi bloğun sapığını şikayet yazımda özellikle kadın blog arkadaşlarımdan çoğu sus pus oldu; harcadı beni; yorum sırasıyla Tatar Ramazan arkadaş, Nazlıcığım, Recep abim, Kitap Keşfi arkadaşım, Arzucuğum ve Deeptone arkadaşımdan destek geldi sadece.
Neyse konuyu dağıtmayayım, selfitis hastalığından ve sosyal medyadan söz ediyordum. İnsanlar ünlü olmak için ne yapacaklarını şaşırmışlar, kimi memesini açıyor, kimi botokslu dudaklarını büze büze
"Çünkü çaldılaaaaoorr!" diyor (AKP'li haramzede vardı lüks aracında öyle yapardı)
kimi görücü gelince damat adayının kahvesine yarım kilo kırmızı biber boca ederken video çekiyor, Mazallah sırf ünlü olacağım, takipçi sayım artacak derken uçurum kıyısında selfi çekerken ölenler var! Yapmayın, tıklayanlara bu kadar önem vermeyin. Onlar gerçek arkadaşlarınızın yerini tutmaz, ailenizin yerini de tutmaz.
Sonuç: En iyisi yine bloglarımız. 60'lı yıllarda, 70, 80 hatta 90'larda internet, cep telefonu ve sosyal medya yokken daha mutluymuşuz. Kitap okurduk, dergi okurduk, sinemaya giderdik, sohbet ederdik. Hele AKP yokken çok çok mutluyduk. AKP özellikle Tayyip'in 15 Temmuz kumpasından sonra insanlar sosyal medyada akrabalarıyla bile küstüler.
ÖNEMLİ NOT: Gezi bloğu olan, yemek bloğu olan, seyahat bloğu olan, normal normal fotoğraf paylaşan, ne bileyim arkadaşlarıyla toplanan, yaş günü kutlayan, kızıyla, bebeğiyle, annesiyle, sevdiği bir komşusuyla, kedisiyle selfi çeken, kedisini, çiçeğini, kitabını, ev tamiratını, el işini, hobisini, kitabını, izlediği filmi, diktiği elbiseyi, güzel bir müziği, yemek tarifini, yaptığı yemeği vs. paylaşan arkadaşlarımı tenzih ederim. Siz ne demek istediğimi anladınız zaten sizinle alakalı değil.
Kaynaklar:
Paylaşmadan Duramama Hastalığı
Selfitis: Is this new normal or a disorder?
BBC - Selfi Hastalığı (Türkçe kaynak)