Haliyle uzun bir yazı oldu. Konu o kadar çok yönlü ki. Ben tamamen vatandaş olarak kendi duygu, düşüncelerimi ve aklıma gelen her yönünü yazdım. Kafayı sımsıkı sarmanın fiziksel/tıbbi olası etkilerinden, can güvenliğine kadar. Gerektiğinde kaynaklar da gösterdim. Mesela can güvenliği ve diğer konularda birebir yaşanmış, gazetelere yansımış olayların linklerini yazdım.
Öncelikle bu bir 'türban takmayın' yazısı değildir.
Tersine, isteyen kafasına istediğini taksın isterse huni taksın ama takarken de nedenini, niçinini araştırsın, sorular sorabilsin yazısıdır.
İlk olarak şu soruyu soracağım:
BAŞÖRTÜSÜ = NAMUS MUDUR?
Cevap veriyorum: Değildir; çünkü başörtüsü bir kumaştır; insan değildir. Namus, insanlarda aranır; kumaşlarda aranmaz. Saygı da insanlara duyulur; kumaşlara duyulmaz.
BAŞÖRTÜSÜ = NAMUS MUDUR?
Cevap veriyorum: Değildir; çünkü başörtüsü bir kumaştır; insan değildir. Namus, insanlarda aranır; kumaşlarda aranmaz. Saygı da insanlara duyulur; kumaşlara duyulmaz.
Müge Anlı'nın, Esra Erol'un programlarını izlemiyorum ama gazetelerde okuyorum; siz izliyorsanız bu sorunun cevabını siz de vereceksiniz. O gündüz programlarına türbanlı kadınlar, başörtülü genç kızlar çok çıkıyor. Kimi, tüm köyü birbirine düşürmüş, kimi yasak aşk cinayetlerine karışmış, kimi kocasını bırakıp yufkacıya kaçmış vs. vs. Mesela bir tanesi bu:
Kocasını bol bol aldatan türbanlı eş
Yani türban = namus değildir. Türbanın namusla, ahlâkla ilgisi yoktur. Başı açmak nasıl namussuzluk olmazsa, kapatmak da namusluluk değildir. Namus, ahlâk bir eşarpla ölçülmez.
Başörtüsü namus mudur? Müge Anlı programı
28 Şubat'tan beri "Başörtüsü namusumuzdur" diyorlardı.
Toplumdaki olaylara bakalım öyle miymiş?
Seda Sayan'ın programındaki başörtülü Gülsüm, kocası aniden eve gelince, sevgilisini gardıroba saklamış ama suç üstü yakalanmış. İsmi de o yüzden "Gardırop Gülsüm"e çıkmış. Koca şüphelenip DNA testi de yaptırmış. İki çocuğu başkasının çıkmış! DNA sonucu gazete
Kocasını bol bol aldatan türbanlı eş
Yani türban = namus değildir. Türbanın namusla, ahlâkla ilgisi yoktur. Başı açmak nasıl namussuzluk olmazsa, kapatmak da namusluluk değildir. Namus, ahlâk bir eşarpla ölçülmez.
Başörtüsü namus mudur? Müge Anlı programı
28 Şubat'tan beri "Başörtüsü namusumuzdur" diyorlardı.
Toplumdaki olaylara bakalım öyle miymiş?
Seda Sayan'ın programındaki başörtülü Gülsüm, kocası aniden eve gelince, sevgilisini gardıroba saklamış ama suç üstü yakalanmış. İsmi de o yüzden "Gardırop Gülsüm"e çıkmış. Koca şüphelenip DNA testi de yaptırmış. İki çocuğu başkasının çıkmış! DNA sonucu gazete
haberi tıkla
Kaynak tıkla: ODATV haberi
Fotoğraftaki adam evliymiş, bir sürü çocuğu varmış, baş örtülü kadın ise bu evli adamın sevgilisiymiş yani inandığı dine göre zina yapıyormuş. Adam kadını öldürmüş kendisi de intihar etmiş.
Bir başörtülü eş haberi de Müge Anlı'dan gelsin. Bu başörtülü hanımefendi de eşini bırakıp pideciye kaçmış, eşi canlı yayında "Kaç kez başka erkeklere çıplak fotoğrafını gönderirken yakaladım" diyordu.
Gazetenin haberi tıkla
Pamukkale haberin ayrıntılı haberi
Açın Google'ı tıklayın, polis kayıtlarına geçmiş, Müge Anlı, Seda Sayan programlarına konu olmuş yüzlerce başörtülü kadın bulacaksınız.
SABAH gazetesinin haberi tıkla
Ortadaki siyah başörtülü kadın, kocası işe gidince çocuklarını akrabasına bırakıp sevgilisini eve alıyormuş. Sonrası cinayetle biten bir TRAJEDİ!
Haberin orijinali tıkla
Haberin orijinali tıkla
Bu başörtülü arkadaş da sevgilisiyle bir olup kocasını öldürmüş.
Haberin kaynağı ODATV tıkla
Bu olaydaki evli, çocuklu, başörtülü kadın da sevgilisini öldürmüş.
Haberin kaynağı
Bu iki türbanlı bacı da elti oluyormuş, kocalarını bırakıp birlikte aynı yufkacıya kaçmışlar.
Ve bir tane daha: Kadın evli, 18 yaşında kızı var, kız, anasının yasak ilişkisini öğrenmiş, anası da kızını boğarak öldürmüş! Polislere kızım intihar etti demiş ama polisler salak olmadığı için ortaya çıkmış.
Haberin orijinali CNN
Bu da ODATV' nin videolu haberi:
Küçük çocuğa dayak atan başörtülü
Olay yeri videoda göreceğiniz üzeri bir hastane koridoru. Başörtülü kadın yanında oturan minicik çocuğun önce dizine şaplak indiriyor, çocuk ses çıkartmayınca daha da azıyor, suratına tokat atıyor.
Bu da bir mağazada hırsızlık yapan tesettürlü hırsız. ODATV' nin alttaki linkine tıklarsanız. Haberi ve fotoğrafı var.
Tesettürlü hırsız
Bu da 2024 yılından, adamcağız karısıyla boşanmış, sonra bir DNA testi yaptırmış (komşusunun telefonuyla) bir de ne görsün üç çocuğundan ikisinin babası kendisi değil, öz kuzeni! Karısının resmi var buzlanmış: Başörtülü. Altta gazetenin haberinin linki:
Kocasını yıllarca aldatan başörtülü
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki,
"Yahu, sekiz, dokuz haber yüzünden bütün başörtülü kadınlar namussuz mu oluyor?"
" HAYIR. Bütün başörtülü kadınlar namussuz olmuyor ama başörtüsünün, tesettüre girmenin, kapanmanın NAMUSLA ilgisinin olmadığı kanıtlanıyor.
Sadece eş aldatmak da değil. Başörtülü olup sınav sorularını Fethullah Gülen yani şimdi Fetö dediklerine peşkeş çekenler? Başörtülü olup komşularının ölüm listesini yapmakla tehdit edenler? Başörtülü ve ilkokul 2 terk olup, hiçbir niteliği olmadan, niteliksiz, vasıfsız, yabancı dili, kültürü, üniversite diploması olmadığı halde, sırf başörtülü ve akepeli olduğu için belediyede veya bir bakanlıkta fanfinfon müdürü olmak, başörtülü diye 3 - 5 yerden maaş almak namussuzluk değil mi? E, hani tesettür, kapanmak, başörtüsü namustu?
Gelelim saçlara: Kadınların saçları niye bu kadar problem olmuş? Bu dünyada başka sorun mu yok? Kadınların saçları vardır, erkeklerin de saçları vardır. Erkekler saçlarını pek uzatmaz, kadınlar uzatır, bazı kadınlar uzatmaz erkek saçı gibi kısacık kestirir ama ikisi de saçtır. Kıldır yani. Erkeğin saçında bir problem yok ama kadının saçında bir problem niye var? Hiç merak etmiyor musunuz? Bence kadının saçı Allah'a değil, erkeklere problem olmuş!
Kadınlar saçlarını uzatınca, kuaföre gidince, şekil verince güzelleştiklerine inanıyoruz. Yani güzellik anlayışımız öyle. Başka bir gezegende saçsız, kel olmak da güzellik anlayışı olabilir, çünkü güzellik biliyorsunuz görecedir. Ülkelere, kişilere, toplumlara, yıllara, dönemlere göre değişiklik gösterir.
Şimdi şöyle bir şey söyleyeceğim:
"Ey kadın milleti! Çirkinleşin."
"Nasıl yani? "
"Güzelliğin tersi çirkinliktir ya? Sizi güzelleştiren ne varsa onları yok etmelisiniz. Böylece çirkinleşirsiniz."
Tuhaf mı geldi? Dinciler açık açık, dobra dobra böyle söyleyemiyorlar ama yaptıkları, yazdıkları, dayattıkları her şey buna çıkıyor: Kadınları alabildiğince ÇİRKİNLEŞTİMEK.
Dinleri, dincileri sorgularken ve altta renkli afişi olan ve bir rahibenin hayatını anlatan biyografik yani gerçek hayattan alınan sinema filmi Nun's Story' yi (Rahibenin Hikayesi) izleyince bunun farkına vardım. Yıllar önce farkında bile değildim. Çoğumuz yüz yıllardır yapıla gelen birçok şeyi kanıksamış ve sorgulamayı bırakmışızdır. Bazen her gün gördüğümüz şeyleri sormayız. Mesela yağmur yağar niye yağar diye sormayız çünkü alışmışızdır yağmurun yağdığına. Normal bir olaydır yağmurun yağması.
Siyah-beyaz fotoğrafta olan şu: Rahibenin teki, rahibe olmaya yani kendini dine adamaya karar veren kızcağızın, saçını makasla rastgele kesiyor. Alttaki renkli film afişini paylaştığım filmi izlerken öğrenmiştim bu kuralı: Önce makasla, kızların saçları kısacık kesilir. Kuaför olmadıklarından bu kesim işi çok kötü olur. Eğri, büğrüdür. Besleme gibi bir hale getirirler kızları. Beslemenin ne olduğunu bilmeyen varsa, hani evlatlık diye alınıp, hizmetçi muamelesi yapılan çocuklara denir. Bunun sebebi aslında tek kelimeyle şudur: Kadını ÇİRKİNLEŞTİRMEK.
Bir kadını güzel yapan en önemli şeylerden biri dalga dalga, uzun, bukleli ya da lepiska saçlarıdır. Rahmetli annem "Saç, güzelliğin yarısıdır" derdi. Dinciler bunun farkındaydılar. Tüm insanlar bunun farkındaydılar. Kadınların güzel saçlarını kestirmek gerekliydi çirkinleştirmek için.
İşin ilginci kadınların saçlarını kısacık kesmek sadece din adına yapılmamıştır bu dünyada. 2. Dünya Savaşı bitiminde, Alman askerleriyle isteyerek veya bir lokma ekmek, çikolata, naylon çorap için birlikte olan, Nazilerle işbirliği yapan Fransız kadınlarını cezalandırmak için sokakta herkesin gözü önünde ilk iş saçlarını kısacı kesmek olmuştur. Daha eskilerde fahişelerin de saçları kısacık kesilerek cezalandırılırdı.
TIME dergisi haberi
1944 2. Dünya Savaşı. Normandiya Çıkartması sonrası
Fransa kurtulunca, Nazilerle fingirdeşen veya işbirliği yapan
kadınların saçlarını kesenler.
Rahibenin Hikayesi filminin afişi
Sonuç:
Kadınları bir sebepten ötürü cezalandırmak isteyen herkes (erkek olsun, kadın olsun) ilk önce kadınların saçlarına saldırıyor.
Evet, ben bunu böyle görüyorum ve yanıldığımı da asla düşünmüyorum. Burada güzelliğe, güzel olana sadistçe bir saldırı var. Zaten dinciler güzel olan çoğu şeye düşmandır: Müzik günah derler, resim yapmak günah derler. Kadınlar da güzel olduğu için kadınlara da düşmanlar.
Saçlar kuaförsüz, rastgele, biçimsiz, çirkin, eğribüğrü şekilde kesilirken güzelliğinin gittiğini bilerek gözyaşı akıtan kadına acımasızlık var.
Sadece bu değil:
Bir kadın erkeğe benzememek için kaşlarını alır, biçimlendirir, inceltir. (Bakmayın şu anda kalın kaş modasına, onun da altını deşseniz eşcinsel modacı çıkar) bıyıklarını da alır. Bunları güzelleşmek, bakımlı olmak için yapar. Kaşlarınızı almaz, bıyıklarınızı almazsanız çirkinleşirsiniz. Bacaklarınız kıllı kıllı gezerseniz keza.
Dinci sosyal medya hesaplarına bakın, dinci sitelere bakın hatta Wattpad hikaye sitesindeki dinci sayfalarda "Kaş almak günahtır" yazar. Buyurun ispatı:
Kaş alma günahtır
İşin komiği, kaş almak günahtır ama bacaklarınızdaki kılları alabilirsiniz diyen de olmuş yani kendi aralarında anlaşamıyorlar. Belki de bir erkek
"Yahu insanın karısının kıllı kıllı bacaklı olması da çekilmiyor"
dedi ve ona göre bir şeyler uydurdu.
Velhasıl dikkat edin; dinciler kadınların saçlarına bayağı bayağı DÜŞMANLAR. Kestiriyorlar ve yetinmiyorlar, örtülerle kapattırıyorlar ki, güzel saçlar görünmesin.
Yetmiyor;
Kadınları güzel gösterecek ne varsa onlara da DÜŞMANLAR. Mesela topuklu ayakkabılar. Hristiyan rahibeler erkek ayakkabısı gibi, topuksuz, kaba saba, siyah ayakkabılar giyerler. Bizim dincilerin bir çoğu da öyledir. Çünkü topuklu ayakkabı kadını GÜZELLEŞTİRİR. E, bunların amacı kadını ÇİRKİNLEŞTİRMEK.
- Saçlarını kes, kapat.
- Kaşlarını alma.
- Bıyıklarını alma.
- Topuklu ayakkabı giyme.
" Ey kadın milleti alabildiğince çirkinleş"
diyemedikleri için, "Günah", "Erkekler azar" a sığınıyorlar. Peki erkeklerin azmaması için BEN NİYE ÇİRKİNLEŞEYİM? Bunu sormanız lâzım. Erkeklerin yüzünden niye kendimi cezalandırayım? Bunu da sormanız lâzım. Biz kadınlar hayatımızı, kılığımızı, kıyafetimizi, saçımızı, başımızı erkeklerin ne düşündüğüne göre mi dizayn edeceğiz? Niye? Bizi ÇİRKİNLEŞTİRMEK yerine, erkekleri EĞİTİN.
Ben düşündüm, kadınları bu kadar çirkinleştirmek istemek, bundan sadistçe zevk almak için (Hristiyan rahibenin saçları keserken gözlerine bakın nasıl da zevk alıyor? Keyif alıyor biraz sonra kızın güzel saçlarını yok edeceği için) kadınlardan NEFRET ETMEK gerekmez mi?
Eşcinsellerin bir çoğunun kadınlardan nefret ettiğini okumuştum. Bu doğal çünkü kadınlar olmazsa erkekler erkeklere kalır. Bazı kadınlar da kendileri çirkin oldukları için, GÜZEL kadınlardan NEFRET EDERLER.
İşte kadınlara karşı nefret, kadınları çirkinleştirmeyi doğuruyor. Açık açık
"Biz kadınlardan nefret ediyoruz o yüzden onları mümkün olduğunca çirkinleştirmeye çabalıyoruz"
diyemedikleri için "Allah istedi, Hadis'te öyle yazıyor" diyorlar.
Dincilerin kadınlara karşı nefreti şu videoda açıkça gözüküyor:
Kadını sopalayan takkeli, entarili dört herif:
ODATV haberi ve video
Bu nefrete bir de KISKANÇLIK eklenince "Kadın tek başına sokağa çıkamaz", "Kadın okula gidemez" "Kadın işte çalışamaz", "Kadın evde oturur çocuk doğurur çocuğuna annelik eder" e geliyoruz. Ama sorarsanız hepsini de "Allah veya filan Hadis emrediyor" diyorlar! E, bir bahane bulmaları lâzım.
Tabii bir kadını çirkinleştirmek, saçını kapattırmak, topuklu ayakkabı giydirmemek, tesettüre sokmak o kadını sapık / tecavüzcü erkeklere karşı koruyor da diyorlar. Bunun böyle olmadığını örnekleriyle, ispatladığım yazım altta:
Problem kadının saçında değil erkeğin kafasında
İstediğiniz kadar örtünün, kapanın isterseniz kartondan elbise giyin, erkeklere fark etmiyor. Yazımı okuyunca göreceksiniz.
O halde dinlerin kadınları ÇİRKİNLEŞTİRME uğraşısı sadece erkeklerin kendi bencillikleri (Aman eşime başka erkekler bakmasın) veya eşcinsel erkeklerin kadın nefreti veya başka sebeplerle oluşan kadın nefretinin bir dışavurumudur. Bunun yaratıcıyla filan ilgisi de yoktur. Onu da yine o erkekler uydurmuşlardır. Nefret ettikleri için tesettür butiklerindeki şık tesettür kıyafetlerine bile düşmanlar bunlara "DANDİK TESETTÜR / ÖRTÜLÜ ÇIPLAK" filan diyorlar. Ben hep diyorum kapansanız da, örtünseniz de dinciler siz kadınlardan nefret ettiği için asla yeterince kapanmış olmazsınız. Lütfen şunu bilin:
Dinciler kadınlardan nefret ediyorlar. Bunun tıpta ismi de var: MİZOJİNİ.
Bu nefreti Allah'a bağlamalarındaki çelişkiyi yukarıda linkini verdiğim yazımda da anlattım. Allah, KADIN - ERKEK iki türü, iki farklı cinsi birbiri için yarattığını söyler. (Yani dinlere inanıyorsanız öyledir) Hatta
"Allah'ın emri, Peygamber'in kavliyle, kızınızı, oğlumuza istiyoruz"
cümlesi nedir? Allah, kadınlarla, erkeklerin evlenmesini, yuva kurmasını, çoğalmasını istemiş. E, kadınları çirkinleştirirseniz bu nasıl olacak? Kadın güzel olacak ki, erkek aşık olsun! Aşık olmadan nasıl evlenecek? Saçı gözükmüyor, kaşı fırça gibi, BIYIKLI, kadına niye aşık olsun? Bıyıklı biriyle evlenecekse erkekler ne güne duruyor? Eşcinsel olur insan!
Bu arada tesettürlü kadınların, genç kızların büyük çoğunluğu bu dayatmaya karşı çıkıyor. Yani kaşını alıyor, kaşını inceltiyor, biçimlendiriyor kuaförde, bıyıklarını aldırıyor, makyaj da yapıyor. Tesettürlü de olsa NİYE ÇİRKİNLEŞEYİM? diyor ve dincilere karşı geliyor. Şu anda İran' da olduğu gibi ama bazıları sorgulama yetilerini kaybettikleri ve her söylenene sorgusuz, sualsiz "Allah'ın emri" diye uyanlar kaşlarını, bıyıklarını almıyorlar. Şimdi böyle biriyle evlenen erkekler büyük ihtimalle karşılarına çıkan ilk kaşını almış, bıyığını almış, kendine bakmış, makyaj yapmış, bakımlı kadına aşık oluyor ve eşini aldatıyordur.
İstemeye istemeye kaşını, bıyığını almayan bir genç kız da yine büyük ihtimalle ruh hastası oluyordur. "Ben de tüm kızlar gibi kaşımı, bıyığımı almak, makyaj yapmak, topuklu ayakkabı giymek istiyorum, güzelleşmek istiyorum ama günah diye güzelleşemiyorum" diye diye, bu çelişkiler ruhunu kemirdikçe, ruh hastası olmaması imkânsız.
Ve en önemlisi dünyanın da, ülkemizin de 1000'lerce sorunu varken, kafamızı açmak-kapamak yüzünden birbirimizle düşman olmayalım değil mi?
TANRI KADININ SAÇINI KAPATMASIN NEDEN İSTEMİŞ OLABİLİR?
En çok şunu düşündüm: Tanrı, neden kadının saçını kapatmasını istemiş olabilir? Yani, durduk yere, gıcığına böyle bir şey isteyecek değil ya. Gıcığına derken " Otobüsün içinde 40 derece sıcakta erkek kullarım püfür püfür, kadın kullarım ha bayıldı, ha bayılacak, terlesin, pişsin! Gıcığım kadınlara" diyecek değil.
Buradan yola çıktım. Yani mantıklı bir sebebi olmalı. Mesela Tanrı hırsızlık yapmayı yasaklamıştır, günahtır ama mantıklı bir nedeni vardır. Çünkü hırsızlık kötü bir şeydir.
Tanrı'nın her kuralının arkasında mantıklı bir neden olduğunu düşününce, 'Sen erkeksin saçını aç, sen kadınsın saçını kapat" ın da arkasında mantıklı bir neden mutlaka olmalı. Koskoca yaratıcı durduk yerde, sebepsiz olarak hiçbir şeyi yasaklamaz.
O neden de olsa olsa " Kadınların saçlarını gören erkek milleti sapık olduğu için bunları taciz eder, tecavüz eder. Saçları kapalı olursa etmez" (!) olabilir dedim. Ve yazının tümünü okuyunca göreceğiniz üzere böyle bir varsayımın Tanrı'ya resmen hakaret olacak kadar mantıksızlık olduğu ortaya çıktı. Kapanmanın kadına tacizi asla ve asla önlemediği de o kadar açık ki, örnekleri okuyunca şaşacaksınız.
Yani kapanmanın kadını erkek tacizinden koruyacağı teorisi hemen çürüdü. Hem de damgalı, mühürlü ispatlarla.
AHI GİTMİŞ, VAHI GİTMİŞ, YAŞLI, ÇİRKİN, ECİŞ BÜCÜŞ
KADINLAR DA MI ERKEK MİLLETİNİ TAHRİK EDİYOR?
Ve o zaman insan soruyor: Madem işe yaramayacak niye kapanıyoruz? Akıl var, mantık var. Allah da bilmiyor mu, bir sapık bir kadını taciz edecekse, "Başında baş örtüsü var" diye vaz mı geçecek? Afganistan'daki gibi burkalı da olsa, taciz ediyor. Arabistan'daki gibi kara çarşaf da giyse taciz ediyor. Onun için önemli olan burkanın ve çarşafın altında bir kadının olması.
Ben, düşünen, soran vatandaşım ya ayrıca gözlemliyorum da . Sokağa çıkınca insanların davranışlarını bir psikolog gibi gözlemlerim. (Bu hikaye yazarken de çok faydalı oluyor) Çok ilginç şeylerle karşılaşıyorum. Mesela, ahı gitmiş, vahı kalmış (benim gibi) ihtiyar hatta çirkin, bakımsız, paçoz kadınlara rastlıyorum saçlarını örtmüşler sanki açsalar erkekler bu ihtiyar, ahı gitmiş vahı kalmış kadınlara bakıp tahrik olacaklar! :)) Gemisi batmış. 40 yıl ıssız adada kalmış erkek olsa bu eciş bücüş, 150 - 150 -150 cm vücut ölçülü, beli yok, bacağı yok, ezik, ihtiyar kadınlara bakmaz yani kimse kusura bakmasın, doğruya doğru; eğriye eğri. Eee! Bu neyin kapatması? O halle bile seksi, cazibeli olduklarını mı düşünüyorlar acaba? :))) Yok artık! Sokağa çıkın, gerçekten çok güzel, başlar döndüren, bir görenin bir daha dönüp dönüp baktığı kaç kadın görüyorsunuz? Caddeler fotomodeller, Victoria's Secret Angels tipi 105 cm. bacaklı, renkli gözlü, sarışın, esmer, kızlı afetlerle dolu değil yani. Üç, beş güzel kız, güzel genç kadın varsa var, gerisi kusura bakmayın SIRADAN insanlar. Bunlar kafalarını kapatsalar ne olacak, kapatmasalar ne olacak? :)))
ERKEKLER NİYE SAÇINI KAPATMIYOR?
Sadece bu yönüyle düşünmedim, çok farklı bakış açılarıyla konuyu ele aldım. Mesela, erkekler de tecavüze uğruyor. Tanrı, neden onların saçını kapatmasını istememiş? Yüz yıllar boyunca, kiliselerde tecavüze uğrayan oğlan çocukları düşününün. Papa, 2. Jean Paul, onlar adına yüz yıllar sonra da olsa özür dilemişti. Tanrı, kadınları kapatarak koruyacaksa, oğlanları neden kapatmamış? Hepsi uzun uzun düşündüm ve yazdım.
Her soru ya da her soruya verdiğim cevap başka sorulara yol açtı. Mesela erkekler sapık olduğu için der demez, insan " O zaman Tanrı, erkekleri neden kadının saçından azacak kadar sapık yarattı?" diye soruyor insan. Allah beyin vermiş ki, soruyorum. Erkek türü "Hatalı imalât mı?" Hadi diyelim ki, yarattı ama erkeğin sapık olmasının cezasını niye 40 derece sıcak otobüste pişerek biz çekiyoruz? Ya da kel yaratsaydı kadınları? Bakın yine soru, soruyu doğurdu. En iyisi üşenmeyin sonuna kadar okuyun. Bana hak vereceksiniz.
İSLAM DİNİNİN EN ÖNEMLİ SORUNU KADININ BAŞINI KAPATMASI MI?
Şimdi yıllardır ama yıllardır merak eder dururum. Neden din denince, İslam deyince, Müslümanlık denince, büyük bir kesim insanın aklına sadece "kadını kapatmak" ile ilgili konular geliyor? Niye başka konu gelmiyor? Kuran'da, dinde, İslam'da kadını kapatmak, saçı örtmek, başörtüsü DIŞINDA başka konu yok mu? Dinin en önemli konusu kadının saçı mı? Başka önemli konu yok mu kadınların kafasındaki kıllardan başka? Allah kainatı, insanları yaratırken ençok kadınların kafasındaki kıllarla mı ilgilenmiş?
Bildiğim kadarıyla
İnsan öldürmemek, hak yememek, açgözlü olmamak,
hayvanlara eziyet etmemek mesela bir eşeğe kaldırabileceğinden aşırı yük yüklememek, hırsızlık yapmamak, kul hakkı almamak
yalan söylememek; gıybet etmemek, iftira atmamak, namaz kılmak, oruç tutmak, Hac'ca gitmek, zekat vermek, anaya, babaya iyi davranmak, evlatlara iyi davranmak, faiz almamak, faiz vermemek gibi bir dolu konu daha var.
Bu kadar konu varken niye din deyince, Kuran deyince, Allah'ın emirleri deyince birilerinin aklına niye sadece kadının kapanması geliyor? Niye öteki konular gelmiyor? Bunda sizce de bir tuhaflık yok mu? Mesela Kuran'da yani dinde FAİZ ALMAK - VERMEK YASAKTIR. HARAMDIR. Bu konu niye hiç gündeme gelmiyor?
Faiz konusuna aşağıda tekrar döneceğim şimdi kadınları kapatma konusuna devam edeyim:
BİR ERKEK NİYE 5 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU KAPATMAK İSTER?
Şimdi bir erkek sürekli "Kadınları kapatalım" "Kadınlar okula gitmesin" "kadın çalışmasın", "Kadın süslenmesin" "Kadın kısa kollu giymesin" "Kadın pantolon giymesin" "Kız çocuğu şöyle giyinmesin" "Kadın şort giymesin" "kadın sokağa çıkmasın" diye şikayet ediyorsa aslında
"Ben sapığım, 5 yaşında çocuktan bile tahrik oluyorum. Onları kapatın ki günaha girmeyeyim."
demek istiyordur.
Bugün böyle bir haber gördük gazetelerde:
Haberin orijinal linki
Söyleyen çocuklarımızı eğitecek olan bir eğitimci ! ! ! Haberin bir kısmını utanıp mozayiklemişler görünmesin diye. Ama yazmışlar.
Demiş ki, " Bir kadın süslenip, püslenip sokağa çıkarsa, erkekler ona şehvetle bakar (kendi öyle bakıyor ki, herkesi de kendi gibi sanıyor.)ve o kadar erkekle zina yapmış sayılır."
Şimdi bu paylaşımı yapan canlı türü gibilerin akıllarının fikirlerinin kadınların giysisiyle, ne giyeceğiyle, ne giymeyeceğiyle bozduklarının arkasında % 99.9 sapık olmaları yatıyor. Bunlar kadın kolu, kadın saçı, kadın bacağı görünce kuduruyorlar ve o yüzden sorunun kendilerinde olduğunu bildikleri halde, kadını kapatarak kendi sapık dürtülerini engelleyeceklerini sanıyorlar. Sorun kendilerinde olduğu halde, kabahati kadınlara yüklemek işin kolayı. Problemin kendilerinde olduğunu görmek istemeyenler suçu, sorumluluğu başkalarına atarlar. Oysa problem kendilerindedir.
"Şort giymişti beni azdırdı!"
"Kısa kollu giymişti tahrik oldum!"
"Dar pantolon giymişti azdım."
"İyi de sen damacanaya, kediye, 6 aylık bebeğe, otobüs direğine bile hallenecek kadar sapıksın. Damacanaya türban mı takalım ahlaksız?"
demedikçe bunlar sorunu kadınlara atmaya devam edecekler.
Şimdi düşünelim:
Allah bize niye akıl vermiş? Allah bize niye beyin vermiş? Düşünmek ve soru sormak için değil mi?
Yoksa bizi ROBOT gibi yapardı. Akıl vermezdi, beyin vermezdi. Hiçbir konuda soru sormazdık. Hiçbir şeyi analiz etmezdik. Hiçbir şeyi düşünmezdik.
Şimdi bu tür sapıklar sorunun kendilerinde olduğunu görmeyip - görmek istemeyip- suçu kadınlara atıyorlar ve bunu da kutsal kitaplara dayandırıyorlar ya, gerçekten onların dedikleri gibi kadınlar kapatılırsa sapıklıklar önlenir mi? Soralım kendimize.
KADINI KAPATMAKLA TACİZ - TECAVÜZ BİTİYOR MU?
Kaynak tıkla: ODATV haberi
Fotoğraftaki adam evliymiş, bir sürü çocuğu varmış, baş örtülü kadın ise bu evli adamın sevgilisiymiş yani inandığı dine göre zina yapıyormuş. Adam kadını öldürmüş kendisi de intihar etmiş.
Bir başörtülü eş haberi de Müge Anlı'dan gelsin. Bu başörtülü hanımefendi de eşini bırakıp pideciye kaçmış, eşi canlı yayında "Kaç kez başka erkeklere çıplak fotoğrafını gönderirken yakaladım" diyordu.
Gazetenin haberi tıkla
Pamukkale haberin ayrıntılı haberi
Açın Google'ı tıklayın, polis kayıtlarına geçmiş, Müge Anlı, Seda Sayan programlarına konu olmuş yüzlerce başörtülü kadın bulacaksınız.
SABAH gazetesinin haberi tıkla
Ortadaki siyah başörtülü kadın, kocası işe gidince çocuklarını akrabasına bırakıp sevgilisini eve alıyormuş. Sonrası cinayetle biten bir TRAJEDİ!
Haberin orijinali tıkla
Haberin orijinali tıkla
Bu başörtülü arkadaş da sevgilisiyle bir olup kocasını öldürmüş.
Haberin kaynağı ODATV tıkla
Bu olaydaki evli, çocuklu, başörtülü kadın da sevgilisini öldürmüş.
Haberin kaynağı
Bu iki türbanlı bacı da elti oluyormuş, kocalarını bırakıp birlikte aynı yufkacıya kaçmışlar.
Ve bir tane daha: Kadın evli, 18 yaşında kızı var, kız, anasının yasak ilişkisini öğrenmiş, anası da kızını boğarak öldürmüş! Polislere kızım intihar etti demiş ama polisler salak olmadığı için ortaya çıkmış.
Haberin orijinali CNN
Bu da ODATV' nin videolu haberi:
Küçük çocuğa dayak atan başörtülü
Olay yeri videoda göreceğiniz üzeri bir hastane koridoru. Başörtülü kadın yanında oturan minicik çocuğun önce dizine şaplak indiriyor, çocuk ses çıkartmayınca daha da azıyor, suratına tokat atıyor.
Bu da bir mağazada hırsızlık yapan tesettürlü hırsız. ODATV' nin alttaki linkine tıklarsanız. Haberi ve fotoğrafı var.
Tesettürlü hırsız
Bu da 2024 yılından, adamcağız karısıyla boşanmış, sonra bir DNA testi yaptırmış (komşusunun telefonuyla) bir de ne görsün üç çocuğundan ikisinin babası kendisi değil, öz kuzeni! Karısının resmi var buzlanmış: Başörtülü. Altta gazetenin haberinin linki:
Kocasını yıllarca aldatan başörtülü
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki,
"Yahu, sekiz, dokuz haber yüzünden bütün başörtülü kadınlar namussuz mu oluyor?"
" HAYIR. Bütün başörtülü kadınlar namussuz olmuyor ama başörtüsünün, tesettüre girmenin, kapanmanın NAMUSLA ilgisinin olmadığı kanıtlanıyor.
Sadece eş aldatmak da değil. Başörtülü olup sınav sorularını Fethullah Gülen yani şimdi Fetö dediklerine peşkeş çekenler? Başörtülü olup komşularının ölüm listesini yapmakla tehdit edenler? Başörtülü ve ilkokul 2 terk olup, hiçbir niteliği olmadan, niteliksiz, vasıfsız, yabancı dili, kültürü, üniversite diploması olmadığı halde, sırf başörtülü ve akepeli olduğu için belediyede veya bir bakanlıkta fanfinfon müdürü olmak, başörtülü diye 3 - 5 yerden maaş almak namussuzluk değil mi? E, hani tesettür, kapanmak, başörtüsü namustu?
KADININ SAÇLARI ERKEKLERE PROBLEM OLMUŞ
Gelelim saçlara: Kadınların saçları niye bu kadar problem olmuş? Bu dünyada başka sorun mu yok? Kadınların saçları vardır, erkeklerin de saçları vardır. Erkekler saçlarını pek uzatmaz, kadınlar uzatır, bazı kadınlar uzatmaz erkek saçı gibi kısacık kestirir ama ikisi de saçtır. Kıldır yani. Erkeğin saçında bir problem yok ama kadının saçında bir problem niye var? Hiç merak etmiyor musunuz? Bence kadının saçı Allah'a değil, erkeklere problem olmuş!
Kadınlar saçlarını uzatınca, kuaföre gidince, şekil verince güzelleştiklerine inanıyoruz. Yani güzellik anlayışımız öyle. Başka bir gezegende saçsız, kel olmak da güzellik anlayışı olabilir, çünkü güzellik biliyorsunuz görecedir. Ülkelere, kişilere, toplumlara, yıllara, dönemlere göre değişiklik gösterir.
Şimdi şöyle bir şey söyleyeceğim:
"Ey kadın milleti! Çirkinleşin."
"Nasıl yani? "
"Güzelliğin tersi çirkinliktir ya? Sizi güzelleştiren ne varsa onları yok etmelisiniz. Böylece çirkinleşirsiniz."
Tuhaf mı geldi? Dinciler açık açık, dobra dobra böyle söyleyemiyorlar ama yaptıkları, yazdıkları, dayattıkları her şey buna çıkıyor: Kadınları alabildiğince ÇİRKİNLEŞTİMEK.
Dinleri, dincileri sorgularken ve altta renkli afişi olan ve bir rahibenin hayatını anlatan biyografik yani gerçek hayattan alınan sinema filmi Nun's Story' yi (Rahibenin Hikayesi) izleyince bunun farkına vardım. Yıllar önce farkında bile değildim. Çoğumuz yüz yıllardır yapıla gelen birçok şeyi kanıksamış ve sorgulamayı bırakmışızdır. Bazen her gün gördüğümüz şeyleri sormayız. Mesela yağmur yağar niye yağar diye sormayız çünkü alışmışızdır yağmurun yağdığına. Normal bir olaydır yağmurun yağması.
Siyah-beyaz fotoğrafta olan şu: Rahibenin teki, rahibe olmaya yani kendini dine adamaya karar veren kızcağızın, saçını makasla rastgele kesiyor. Alttaki renkli film afişini paylaştığım filmi izlerken öğrenmiştim bu kuralı: Önce makasla, kızların saçları kısacık kesilir. Kuaför olmadıklarından bu kesim işi çok kötü olur. Eğri, büğrüdür. Besleme gibi bir hale getirirler kızları. Beslemenin ne olduğunu bilmeyen varsa, hani evlatlık diye alınıp, hizmetçi muamelesi yapılan çocuklara denir. Bunun sebebi aslında tek kelimeyle şudur: Kadını ÇİRKİNLEŞTİRMEK.
Bir kadını güzel yapan en önemli şeylerden biri dalga dalga, uzun, bukleli ya da lepiska saçlarıdır. Rahmetli annem "Saç, güzelliğin yarısıdır" derdi. Dinciler bunun farkındaydılar. Tüm insanlar bunun farkındaydılar. Kadınların güzel saçlarını kestirmek gerekliydi çirkinleştirmek için.
İşin ilginci kadınların saçlarını kısacık kesmek sadece din adına yapılmamıştır bu dünyada. 2. Dünya Savaşı bitiminde, Alman askerleriyle isteyerek veya bir lokma ekmek, çikolata, naylon çorap için birlikte olan, Nazilerle işbirliği yapan Fransız kadınlarını cezalandırmak için sokakta herkesin gözü önünde ilk iş saçlarını kısacı kesmek olmuştur. Daha eskilerde fahişelerin de saçları kısacık kesilerek cezalandırılırdı.
TIME dergisi haberi
1944 2. Dünya Savaşı. Normandiya Çıkartması sonrası
Fransa kurtulunca, Nazilerle fingirdeşen veya işbirliği yapan
kadınların saçlarını kesenler.
Rahibenin Hikayesi filminin afişi
Sonuç:
Kadınları bir sebepten ötürü cezalandırmak isteyen herkes (erkek olsun, kadın olsun) ilk önce kadınların saçlarına saldırıyor.
Evet, ben bunu böyle görüyorum ve yanıldığımı da asla düşünmüyorum. Burada güzelliğe, güzel olana sadistçe bir saldırı var. Zaten dinciler güzel olan çoğu şeye düşmandır: Müzik günah derler, resim yapmak günah derler. Kadınlar da güzel olduğu için kadınlara da düşmanlar.
Saçlar kuaförsüz, rastgele, biçimsiz, çirkin, eğribüğrü şekilde kesilirken güzelliğinin gittiğini bilerek gözyaşı akıtan kadına acımasızlık var.
Sadece bu değil:
Bir kadın erkeğe benzememek için kaşlarını alır, biçimlendirir, inceltir. (Bakmayın şu anda kalın kaş modasına, onun da altını deşseniz eşcinsel modacı çıkar) bıyıklarını da alır. Bunları güzelleşmek, bakımlı olmak için yapar. Kaşlarınızı almaz, bıyıklarınızı almazsanız çirkinleşirsiniz. Bacaklarınız kıllı kıllı gezerseniz keza.
Dinci sosyal medya hesaplarına bakın, dinci sitelere bakın hatta Wattpad hikaye sitesindeki dinci sayfalarda "Kaş almak günahtır" yazar. Buyurun ispatı:
Kaş alma günahtır
İşin komiği, kaş almak günahtır ama bacaklarınızdaki kılları alabilirsiniz diyen de olmuş yani kendi aralarında anlaşamıyorlar. Belki de bir erkek
"Yahu insanın karısının kıllı kıllı bacaklı olması da çekilmiyor"
dedi ve ona göre bir şeyler uydurdu.
Velhasıl dikkat edin; dinciler kadınların saçlarına bayağı bayağı DÜŞMANLAR. Kestiriyorlar ve yetinmiyorlar, örtülerle kapattırıyorlar ki, güzel saçlar görünmesin.
Yetmiyor;
Kadınları güzel gösterecek ne varsa onlara da DÜŞMANLAR. Mesela topuklu ayakkabılar. Hristiyan rahibeler erkek ayakkabısı gibi, topuksuz, kaba saba, siyah ayakkabılar giyerler. Bizim dincilerin bir çoğu da öyledir. Çünkü topuklu ayakkabı kadını GÜZELLEŞTİRİR. E, bunların amacı kadını ÇİRKİNLEŞTİRMEK.
- Saçlarını kes, kapat.
- Kaşlarını alma.
- Bıyıklarını alma.
- Topuklu ayakkabı giyme.
" Ey kadın milleti alabildiğince çirkinleş"
diyemedikleri için, "Günah", "Erkekler azar" a sığınıyorlar. Peki erkeklerin azmaması için BEN NİYE ÇİRKİNLEŞEYİM? Bunu sormanız lâzım. Erkeklerin yüzünden niye kendimi cezalandırayım? Bunu da sormanız lâzım. Biz kadınlar hayatımızı, kılığımızı, kıyafetimizi, saçımızı, başımızı erkeklerin ne düşündüğüne göre mi dizayn edeceğiz? Niye? Bizi ÇİRKİNLEŞTİRMEK yerine, erkekleri EĞİTİN.
Ben düşündüm, kadınları bu kadar çirkinleştirmek istemek, bundan sadistçe zevk almak için (Hristiyan rahibenin saçları keserken gözlerine bakın nasıl da zevk alıyor? Keyif alıyor biraz sonra kızın güzel saçlarını yok edeceği için) kadınlardan NEFRET ETMEK gerekmez mi?
Eşcinsellerin bir çoğunun kadınlardan nefret ettiğini okumuştum. Bu doğal çünkü kadınlar olmazsa erkekler erkeklere kalır. Bazı kadınlar da kendileri çirkin oldukları için, GÜZEL kadınlardan NEFRET EDERLER.
İşte kadınlara karşı nefret, kadınları çirkinleştirmeyi doğuruyor. Açık açık
"Biz kadınlardan nefret ediyoruz o yüzden onları mümkün olduğunca çirkinleştirmeye çabalıyoruz"
diyemedikleri için "Allah istedi, Hadis'te öyle yazıyor" diyorlar.
Dincilerin kadınlara karşı nefreti şu videoda açıkça gözüküyor:
Kadını sopalayan takkeli, entarili dört herif:
ODATV haberi ve video
Bu nefrete bir de KISKANÇLIK eklenince "Kadın tek başına sokağa çıkamaz", "Kadın okula gidemez" "Kadın işte çalışamaz", "Kadın evde oturur çocuk doğurur çocuğuna annelik eder" e geliyoruz. Ama sorarsanız hepsini de "Allah veya filan Hadis emrediyor" diyorlar! E, bir bahane bulmaları lâzım.
Tabii bir kadını çirkinleştirmek, saçını kapattırmak, topuklu ayakkabı giydirmemek, tesettüre sokmak o kadını sapık / tecavüzcü erkeklere karşı koruyor da diyorlar. Bunun böyle olmadığını örnekleriyle, ispatladığım yazım altta:
Problem kadının saçında değil erkeğin kafasında
İstediğiniz kadar örtünün, kapanın isterseniz kartondan elbise giyin, erkeklere fark etmiyor. Yazımı okuyunca göreceksiniz.
O halde dinlerin kadınları ÇİRKİNLEŞTİRME uğraşısı sadece erkeklerin kendi bencillikleri (Aman eşime başka erkekler bakmasın) veya eşcinsel erkeklerin kadın nefreti veya başka sebeplerle oluşan kadın nefretinin bir dışavurumudur. Bunun yaratıcıyla filan ilgisi de yoktur. Onu da yine o erkekler uydurmuşlardır. Nefret ettikleri için tesettür butiklerindeki şık tesettür kıyafetlerine bile düşmanlar bunlara "DANDİK TESETTÜR / ÖRTÜLÜ ÇIPLAK" filan diyorlar. Ben hep diyorum kapansanız da, örtünseniz de dinciler siz kadınlardan nefret ettiği için asla yeterince kapanmış olmazsınız. Lütfen şunu bilin:
Dinciler kadınlardan nefret ediyorlar. Bunun tıpta ismi de var: MİZOJİNİ.
Bu nefreti Allah'a bağlamalarındaki çelişkiyi yukarıda linkini verdiğim yazımda da anlattım. Allah, KADIN - ERKEK iki türü, iki farklı cinsi birbiri için yarattığını söyler. (Yani dinlere inanıyorsanız öyledir) Hatta
"Allah'ın emri, Peygamber'in kavliyle, kızınızı, oğlumuza istiyoruz"
cümlesi nedir? Allah, kadınlarla, erkeklerin evlenmesini, yuva kurmasını, çoğalmasını istemiş. E, kadınları çirkinleştirirseniz bu nasıl olacak? Kadın güzel olacak ki, erkek aşık olsun! Aşık olmadan nasıl evlenecek? Saçı gözükmüyor, kaşı fırça gibi, BIYIKLI, kadına niye aşık olsun? Bıyıklı biriyle evlenecekse erkekler ne güne duruyor? Eşcinsel olur insan!
Bu arada tesettürlü kadınların, genç kızların büyük çoğunluğu bu dayatmaya karşı çıkıyor. Yani kaşını alıyor, kaşını inceltiyor, biçimlendiriyor kuaförde, bıyıklarını aldırıyor, makyaj da yapıyor. Tesettürlü de olsa NİYE ÇİRKİNLEŞEYİM? diyor ve dincilere karşı geliyor. Şu anda İran' da olduğu gibi ama bazıları sorgulama yetilerini kaybettikleri ve her söylenene sorgusuz, sualsiz "Allah'ın emri" diye uyanlar kaşlarını, bıyıklarını almıyorlar. Şimdi böyle biriyle evlenen erkekler büyük ihtimalle karşılarına çıkan ilk kaşını almış, bıyığını almış, kendine bakmış, makyaj yapmış, bakımlı kadına aşık oluyor ve eşini aldatıyordur.
İstemeye istemeye kaşını, bıyığını almayan bir genç kız da yine büyük ihtimalle ruh hastası oluyordur. "Ben de tüm kızlar gibi kaşımı, bıyığımı almak, makyaj yapmak, topuklu ayakkabı giymek istiyorum, güzelleşmek istiyorum ama günah diye güzelleşemiyorum" diye diye, bu çelişkiler ruhunu kemirdikçe, ruh hastası olmaması imkânsız.
Ve en önemlisi dünyanın da, ülkemizin de 1000'lerce sorunu varken, kafamızı açmak-kapamak yüzünden birbirimizle düşman olmayalım değil mi?
TANRI KADININ SAÇINI KAPATMASIN NEDEN İSTEMİŞ OLABİLİR?
En çok şunu düşündüm: Tanrı, neden kadının saçını kapatmasını istemiş olabilir? Yani, durduk yere, gıcığına böyle bir şey isteyecek değil ya. Gıcığına derken " Otobüsün içinde 40 derece sıcakta erkek kullarım püfür püfür, kadın kullarım ha bayıldı, ha bayılacak, terlesin, pişsin! Gıcığım kadınlara" diyecek değil.
Buradan yola çıktım. Yani mantıklı bir sebebi olmalı. Mesela Tanrı hırsızlık yapmayı yasaklamıştır, günahtır ama mantıklı bir nedeni vardır. Çünkü hırsızlık kötü bir şeydir.
Tanrı'nın her kuralının arkasında mantıklı bir neden olduğunu düşününce, 'Sen erkeksin saçını aç, sen kadınsın saçını kapat" ın da arkasında mantıklı bir neden mutlaka olmalı. Koskoca yaratıcı durduk yerde, sebepsiz olarak hiçbir şeyi yasaklamaz.
O neden de olsa olsa " Kadınların saçlarını gören erkek milleti sapık olduğu için bunları taciz eder, tecavüz eder. Saçları kapalı olursa etmez" (!) olabilir dedim. Ve yazının tümünü okuyunca göreceğiniz üzere böyle bir varsayımın Tanrı'ya resmen hakaret olacak kadar mantıksızlık olduğu ortaya çıktı. Kapanmanın kadına tacizi asla ve asla önlemediği de o kadar açık ki, örnekleri okuyunca şaşacaksınız.
Yani kapanmanın kadını erkek tacizinden koruyacağı teorisi hemen çürüdü. Hem de damgalı, mühürlü ispatlarla.
AHI GİTMİŞ, VAHI GİTMİŞ, YAŞLI, ÇİRKİN, ECİŞ BÜCÜŞ
KADINLAR DA MI ERKEK MİLLETİNİ TAHRİK EDİYOR?
Ve o zaman insan soruyor: Madem işe yaramayacak niye kapanıyoruz? Akıl var, mantık var. Allah da bilmiyor mu, bir sapık bir kadını taciz edecekse, "Başında baş örtüsü var" diye vaz mı geçecek? Afganistan'daki gibi burkalı da olsa, taciz ediyor. Arabistan'daki gibi kara çarşaf da giyse taciz ediyor. Onun için önemli olan burkanın ve çarşafın altında bir kadının olması.
Ben, düşünen, soran vatandaşım ya ayrıca gözlemliyorum da . Sokağa çıkınca insanların davranışlarını bir psikolog gibi gözlemlerim. (Bu hikaye yazarken de çok faydalı oluyor) Çok ilginç şeylerle karşılaşıyorum. Mesela, ahı gitmiş, vahı kalmış (benim gibi) ihtiyar hatta çirkin, bakımsız, paçoz kadınlara rastlıyorum saçlarını örtmüşler sanki açsalar erkekler bu ihtiyar, ahı gitmiş vahı kalmış kadınlara bakıp tahrik olacaklar! :)) Gemisi batmış. 40 yıl ıssız adada kalmış erkek olsa bu eciş bücüş, 150 - 150 -150 cm vücut ölçülü, beli yok, bacağı yok, ezik, ihtiyar kadınlara bakmaz yani kimse kusura bakmasın, doğruya doğru; eğriye eğri. Eee! Bu neyin kapatması? O halle bile seksi, cazibeli olduklarını mı düşünüyorlar acaba? :))) Yok artık! Sokağa çıkın, gerçekten çok güzel, başlar döndüren, bir görenin bir daha dönüp dönüp baktığı kaç kadın görüyorsunuz? Caddeler fotomodeller, Victoria's Secret Angels tipi 105 cm. bacaklı, renkli gözlü, sarışın, esmer, kızlı afetlerle dolu değil yani. Üç, beş güzel kız, güzel genç kadın varsa var, gerisi kusura bakmayın SIRADAN insanlar. Bunlar kafalarını kapatsalar ne olacak, kapatmasalar ne olacak? :)))
ERKEKLER NİYE SAÇINI KAPATMIYOR?
Sadece bu yönüyle düşünmedim, çok farklı bakış açılarıyla konuyu ele aldım. Mesela, erkekler de tecavüze uğruyor. Tanrı, neden onların saçını kapatmasını istememiş? Yüz yıllar boyunca, kiliselerde tecavüze uğrayan oğlan çocukları düşününün. Papa, 2. Jean Paul, onlar adına yüz yıllar sonra da olsa özür dilemişti. Tanrı, kadınları kapatarak koruyacaksa, oğlanları neden kapatmamış? Hepsi uzun uzun düşündüm ve yazdım.
Her soru ya da her soruya verdiğim cevap başka sorulara yol açtı. Mesela erkekler sapık olduğu için der demez, insan " O zaman Tanrı, erkekleri neden kadının saçından azacak kadar sapık yarattı?" diye soruyor insan. Allah beyin vermiş ki, soruyorum. Erkek türü "Hatalı imalât mı?" Hadi diyelim ki, yarattı ama erkeğin sapık olmasının cezasını niye 40 derece sıcak otobüste pişerek biz çekiyoruz? Ya da kel yaratsaydı kadınları? Bakın yine soru, soruyu doğurdu. En iyisi üşenmeyin sonuna kadar okuyun. Bana hak vereceksiniz.
İSLAM DİNİNİN EN ÖNEMLİ SORUNU KADININ BAŞINI KAPATMASI MI?
Şimdi yıllardır ama yıllardır merak eder dururum. Neden din denince, İslam deyince, Müslümanlık denince, büyük bir kesim insanın aklına sadece "kadını kapatmak" ile ilgili konular geliyor? Niye başka konu gelmiyor? Kuran'da, dinde, İslam'da kadını kapatmak, saçı örtmek, başörtüsü DIŞINDA başka konu yok mu? Dinin en önemli konusu kadının saçı mı? Başka önemli konu yok mu kadınların kafasındaki kıllardan başka? Allah kainatı, insanları yaratırken ençok kadınların kafasındaki kıllarla mı ilgilenmiş?
Bildiğim kadarıyla
İnsan öldürmemek, hak yememek, açgözlü olmamak,
hayvanlara eziyet etmemek mesela bir eşeğe kaldırabileceğinden aşırı yük yüklememek, hırsızlık yapmamak, kul hakkı almamak
yalan söylememek; gıybet etmemek, iftira atmamak, namaz kılmak, oruç tutmak, Hac'ca gitmek, zekat vermek, anaya, babaya iyi davranmak, evlatlara iyi davranmak, faiz almamak, faiz vermemek gibi bir dolu konu daha var.
Bu kadar konu varken niye din deyince, Kuran deyince, Allah'ın emirleri deyince birilerinin aklına niye sadece kadının kapanması geliyor? Niye öteki konular gelmiyor? Bunda sizce de bir tuhaflık yok mu? Mesela Kuran'da yani dinde FAİZ ALMAK - VERMEK YASAKTIR. HARAMDIR. Bu konu niye hiç gündeme gelmiyor?
Faiz konusuna aşağıda tekrar döneceğim şimdi kadınları kapatma konusuna devam edeyim:
BİR ERKEK NİYE 5 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU KAPATMAK İSTER?
Şimdi bir erkek sürekli "Kadınları kapatalım" "Kadınlar okula gitmesin" "kadın çalışmasın", "Kadın süslenmesin" "Kadın kısa kollu giymesin" "Kadın pantolon giymesin" "Kız çocuğu şöyle giyinmesin" "Kadın şort giymesin" "kadın sokağa çıkmasın" diye şikayet ediyorsa aslında
"Ben sapığım, 5 yaşında çocuktan bile tahrik oluyorum. Onları kapatın ki günaha girmeyeyim."
demek istiyordur.
Bugün böyle bir haber gördük gazetelerde:
Haberin orijinal linki
Söyleyen çocuklarımızı eğitecek olan bir eğitimci ! ! ! Haberin bir kısmını utanıp mozayiklemişler görünmesin diye. Ama yazmışlar.
Demiş ki, " Bir kadın süslenip, püslenip sokağa çıkarsa, erkekler ona şehvetle bakar (kendi öyle bakıyor ki, herkesi de kendi gibi sanıyor.)ve o kadar erkekle zina yapmış sayılır."
Şimdi bu paylaşımı yapan canlı türü gibilerin akıllarının fikirlerinin kadınların giysisiyle, ne giyeceğiyle, ne giymeyeceğiyle bozduklarının arkasında % 99.9 sapık olmaları yatıyor. Bunlar kadın kolu, kadın saçı, kadın bacağı görünce kuduruyorlar ve o yüzden sorunun kendilerinde olduğunu bildikleri halde, kadını kapatarak kendi sapık dürtülerini engelleyeceklerini sanıyorlar. Sorun kendilerinde olduğu halde, kabahati kadınlara yüklemek işin kolayı. Problemin kendilerinde olduğunu görmek istemeyenler suçu, sorumluluğu başkalarına atarlar. Oysa problem kendilerindedir.
"Şort giymişti beni azdırdı!"
"Kısa kollu giymişti tahrik oldum!"
"Dar pantolon giymişti azdım."
"İyi de sen damacanaya, kediye, 6 aylık bebeğe, otobüs direğine bile hallenecek kadar sapıksın. Damacanaya türban mı takalım ahlaksız?"
demedikçe bunlar sorunu kadınlara atmaya devam edecekler.
Şimdi düşünelim:
Allah bize niye akıl vermiş? Allah bize niye beyin vermiş? Düşünmek ve soru sormak için değil mi?
Yoksa bizi ROBOT gibi yapardı. Akıl vermezdi, beyin vermezdi. Hiçbir konuda soru sormazdık. Hiçbir şeyi analiz etmezdik. Hiçbir şeyi düşünmezdik.
Şimdi bu tür sapıklar sorunun kendilerinde olduğunu görmeyip - görmek istemeyip- suçu kadınlara atıyorlar ve bunu da kutsal kitaplara dayandırıyorlar ya, gerçekten onların dedikleri gibi kadınlar kapatılırsa sapıklıklar önlenir mi? Soralım kendimize.
KADINI KAPATMAKLA TACİZ - TECAVÜZ BİTİYOR MU?
Kutsal kabul edilen topraklara yani Suudi Arabistan'a bakalım:
Videosu olan bir haber vardı ancak videoyu çeken hesabını kapattığı için video kullanılamıyor diye yazıyor ve ben video linkini sildim. Arabistan sokaklarında tacize uğrayan feraceli, kara çarşaflı, tepeden tırnağa kadar kapalı kadınlar vardı videoda. Ben izlemiştim. Şöyleydi: Video sokakta çekilmiş, biri mi gizlice çekmiş? Sokakta kameraya mı yakalanmışlar bilmiyorum. Arapça konuşan erkekler var. Tacize uğrayan kadınlar tepeden tırnağa kapalı. Video sesli, Arapça bilen varsa ne konuşulduğunu rahatça anlayabilir. Ben sadece erkeklerin "Yarabbi!" dediğini anladım. Adam hem kadınları taciz ediyor, popolarını elliyor, hem de bir yandan Allah'ı anıyor!!!!
Bu da videosu silinmiş olsa da haberin linki. Altta tıklayın:
Suudi Arabistan'da tacizlerin arttığına dair yazı (İngilizce)
Link bir ara tıklanınca çalışmıyordu, düzelttim. 2014 yılından bir yazı ve 72 de okur yorumu var. Yazı da, yorumlar da İngilizce. Şöyle diyor özetle: Kadınlar takside, arabada ve alışveriş merkezlerinde tacize uğruyorlarmış. Tacizciler arasında çocuklar da varmış. Mesela genç biri arabasıyla, taksideki bir kadını takip etmiş, arabasıyla taksiyi durdurmuş, kadınla konuşmaya çalışmış, kadın reddedince polis çağırmakla tehdit etmiş! Neyse ki, kadın daha önce davranıp polisi çağırmış. (Belki o önce davransaydı kadını suçlu gösterecekti!)
Suudi Arabistan, kadınların tamamının kapalı olduğu bir ülke. Benzer şekilde yine Müslüman bir ülke olan Mısır'da kadınlar sokak tacizcilerinden yakınıyor. İşte bir örnek: Tepeden tırnağa kapalı Mısır'lı kadınlar tacizcileri protesto yürüyüşündeler:
Mısır'da kadınlar tacizcilerden yakınıyor (İngilizce kaynak)
Makale İngilizce, Ben kısaca özetliyorum:
"Ramazan'ın bitişini kutlarken, yaşları 18 - 25 arasında değişen kadınlardan 53 şikayet telefonu gelmiş. Şikayetler cinsel taciz, küfür vs. imiş. 2008 yılında Mısır'lı kadınların % 83'ü sokakta tacize uğradığından şikayet etmiş. Yabancı kadınlar arasında oran % 98. 20 yaşındaki bir kadın cinsel tacizden sonra öldürülmüş. Vaka şöyle olmuş, adam kadını kucaklamaya kalkınca kadın tükürüp, bağırmış. Sonrasında adam kadını yere atıp, tekmelemiş ve birkaç kez ateş ederek öldürmüş. Mısır'da her geçen gün kadınlara taciz artıyormuş. Kocasının yanında yürüyen kadınlara tacize kalkışan motorsikletliler bile varmış. Ülkede kimi avukatlar taciz kurbanı kadınlara ücretsiz yardım ediyormuş, psikolojik destek sağlayanlar da varmış. Tacize karşı destek grupları, facebook sayfaları açılmış.
Kadınların kapalı olduğu Mısır'da sokakta yürüyen kapalı genç kızları taciz
eden gençler.
Kaynak: http://scoopempire.com/un-women-tackles-sexual-harassment-egypt/
Araştırma için bir erkek kadın gibi giyinip, çarşaflı ve çarşafsız olarak Mısır sokaklarında dolaşıp, başına gelenleri gizli kamerayla çekmişler. Slogan olarak
" Kabahati kadına bulacağına, kendini kadınların yerine koy"
diyorlar. Linkte iki video var. İzlemenizi öneririm. Konuşmalar Arapça ancak olan biteni anlamak için dil bilmeye gerek yok. Mesela kadın bizdeki gibi bir minibüse biniyor, parasını uzatıyor, yanındaki herif hemen bacağını okşamaya kalkıyor.
% 99 Müslüman ülke Afganistan'dan bir örnek: Sanatçı ve aktivist Kübra Hademi, tacizcilere karşı zırh giyerek sokağa çıkmış ama yine de kurtulamamış.
27 yaşındaki Kübra, Afganistan'ın başkenti
Kabil'de metal zırhla dolaşarak tacizcileri protesto ederken.
(18 Ocak 2016)
kaynak: http://ann.az/en/woman-in-armour-protesting-against-sexual-harassment-pelted-with-rocks/
Maalesef yine İngilizce olan kaynakta özetle şöyle yazıyor:
" Zırh giyerek cinsel tacizi protesto eden kadın taş yağmuruna tutuldu. Sekiz dakika süren protestosunda taşlar atılınca bir taksiye binerek gitti. Şu anda evinde saklanıyor ve hayatından korkuyor. Kübra daha 4 yaşındayken elle tacize uğramış, birisi poposuna dokunmuş. Bağırınca destek gelir diye ummuş ama tersine
" Seni o...pu! Ne hakla bağırıyorsun? Hoşuna mı gitti?" demişler!
Ve olayın başka bir yüzü: Bu Afganlılar sürekli sınırlarımızdan içeri giriyorlar. Sadece Suriyeliler değil. Irak, Libya ve bir sürü Orta Doğu ülkesinden kadınları zırh da giyse taciz eden tipler şehirlerimizi işgal ediyor.
DÜNYA TECAVÜZ İSTATİSTİĞİ
orijinal kaynak
Bu haritaya linkteki orijinaline tıklayarak bakmanızı öneririm. Çünkü büyütmeniz mümkün. Koyu yeşiller kadınların en az tecavüze uğradığı ülkeler, koyu kırmızılar ise ençok tecavüze uğradığı ülkeler. Burada ilginç olan, (kadınların başını ister geleneksel, ister dinsel) kapattıkları ülkeler veya şeriatla yönetilen ülkeler tecavüzde başı çekiyor.
KAPANMAK KADINI ÖZGÜRLEŞTİRİYOR MU?
Kapanmak kadını özgürleştiriyorsa, Suudi Arabistan, Afganistan, İran vs. gibi şeriatla yönetilen İslam ülkelerinde kadınların çok özgür dört dörtlük yaşam standarlarında yaşıyor olmaları gerekir. Bakalım öyle mi?
Suudi Arabistan'da
Kadınların oy kullanmaları daha düne kadar yasaktı. 2015 yılında oy kullanma hakkına sahip oldular.
Kadının araba kullanması yasak
Kadının tek başına sokağa çıkması yasak
O yasak, bu yasak....e, bu mu özgürlük?
Afganistan'da kız çocukların okula gitmesi yasaktı.
Hala da okula gitmek isteyen kızların yüzüne kezzap atılıyor.
Türkiye'de de okula giden, çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapar diyen çıkmadı mı?
Afganistan'da taciz kadınların her gün karşılaştıkları bir olay. Kapanmaları tacizi önlemiyor. Yüzlerine kezzap atılması günlük olaylardan. Müslüman bir ülke olan Afganistan'da kadınlar laiklik gidip de şeriat gelince tüm haklarından oldular. Dedesi yaşında insanlarla zorla evlendirilmek sıradan bir olay, karşı gelenler koca işkencesi, kayınpeder, kaynana işkencesi, dayağına maruz kalıyorlar. Tecavüze uğrayan Afgan kadınlarına polis "kuyruk sallamıştır" diyerek suçlu bulup, tecavüzcüyü değil kadını cezalandırıyor. Bu ceza "Zina" denilerek taşla öldürülmeye kadar varıyor. Sonuç olarak Afgan kadınları ya eroinman oluyor ya da gazla kendilerini yakıyorlar. Afganistan hastaneleri gazla kendini yakan kadınlarla dolu. Çok azı kurtuluyor. Kurtulanlar yüzlerinde, vücutlarında yanıklarla dolaşıyorlar.
İşte kendini yakan Afganistanlı Müslüman kadınlar ve hikayeleri: (İngilizce ama fotoğraflar var)
kaynak: http://www.irinnews.org/fr/node/243030
Afganistan'da 2008'den bir haber bu. Kadıncağızın kocası uyuşturucu bağımlısıymış. ( Müslüman Afganistan dünyanın en çok eroinmana sahip ülkesi. ) kadın kendini yakmış ama kurtulmuş. Vücudunun % 40'ı yanmış. Son altı ayda 47 böyle vaka gelmiş. Yedisi kurtulmuş, 40'ı ölmüş. :(
Laiklik gidip şeriat yönetimi gelince, kadınların çalışması, okula gitmesi, tek başına sokağa çıkması, örtüsüz sokağa çıkması vs. yasaklanmış. Ayrıca pederşahi kültüre sahip Afganistan'da her şeyin suçlusu kadın olarak görüldüğünden, bazen erkekler de kadınları kendisini yakmaya zorluyorlarmış.
Bildiğiniz gibi sırf okula gitmek istediği için Afganlı küçük kız Taliban tarafından kafasından vurulmuş. Uzun süren tedaviler sonucu iyileşmiş ve Nobel ödülü almıştı.
1960'larda Müslüman ama laik bir ülke olan Afganistan'a Taliban rejimi ile şeriat gelince, önce kızlı - erkekli eğitim yasaklanmış. Ardından kızların okula gitmesi tamamen yasaklanmıştı. Küçük kız 11 yaşındayken BBC'nin Urduca servisinde takma isimle blog yazarak, Taliban rejiminin zulmünü anlatmaya başladı. Sonunda 15 yaşındayken, Taliban tarafından kafasından ve boynundan kurşunlandı ancak kurtuldu. Hayatına İngiltere'de devam ediyor. 2014 yılında Nobel ödülüne hak kazandı.
Malala Yusufzay'ın mücadelesi Türkçe kaynak:
http://paratic.com/malala-yusufzay-ve-nobel-getiren-basari-oykusu/
Bir başka Afgan kadını Nayeme Azar, kocasından
boşanınca adam tarafından kezzapla yakılmış. Kendisine
12 yaşındaki oğlu bakıyormuş. :(
kaynak: http://fabulouslyinthecity.blogspot.com.tr/2008/11/violence-against-women-in-middle-east.html
Yukarıdaki link "Fabulously In The City" isimli bloğa ait. 2008 yılından bir haberden kısa özet aktardım sizler için:
" Motorsikletli erkekler okula gitmek isteyen kızların yüzlerine kezzap attılar. Hastanedeki kızlardan 17 yaşındaki Samsiya, yüz kere de yapsalar yine de okula gideceğim dedi. 1994'den beri kezzap atmalar Asya'da çok yaygın. 7800 vaka var. "
Afganistan'da pazar alışverişi yapan iki kadın.
kaynak:
https://www.theguardian.com/commentisfree/2019/jul/24/norway-independent-woman-afghanistan
Yukarıdaki The Guardian'ın makalesinde Afganistan'dan Norveç'e kaçtıktan sonra özgür bir kadın olmanın, özgürce yaşamanın ne olduğunu ancak anladığını söyleyen Hasina Şirzad'ın öyküsü ve Afgan kadınlarının durumlarını anlatan başka makaleler var. (İngilizce)
Şimdi bunlar sadece bir, iki örnek. Afganistan, İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi Müslüman ve kadınların kapandığı ülkelerde kadınların tacizden kurtulmadığı açıkseçik meydanda. Demek ki, kapanmak, örtünmek tacizi engellemiyor.
Kapatmak kadını daha özgür, daha demokratik, daha çağdaş, daha sözü dinlenir, daha saygı duyulur bir konuma getirmiyor. Tersine daha eziliyor, hakları çiğneniyor, okumasına, tahsiline, araba kullanmak gibi, sokağa çıkmak gibi temel hak ve özgürlüklerine kısıtlama getiriyor. İspatı İran, Afganistan, Suudi Arabistan ve benzeri 'şeriatla' yönetilen, kadınların kapatıldığı ülkeler. Suudi Arabistan'da kadınların oy kullanmaları bile düne kadar yasaktı. Otomobil kullanmaları yasak. Tek başlarına sokağa çıkmaları yasak. E, hani kapanmak kadını özgürleştiriyordu?
KAPANMAK TACİZİ ENGELLİYORSA, OĞLAN ÇOCUKLARI, 9 AYLIK BEBELER, HAYVANLAR NİYE TACİZE UĞRUYOR?
Kapanmak tacizi engelleseydi, erkeklere, oğlan çocuklara olan tacizler için ne yapacağız? Öyle ya, 3 yaşındaki oğlan çocuğa da, 9 aylık bebeğe de tecavüz ediliyor ve bu Müslüman, Hristiyan ülke ayırt etmiyor. Peki, kadın kapatılsın, kadın başını açmasın, erkek çocuğa ve bebeğe de mi türban takacağız? Allah, neden sadece kadınların kapatılmasını emretmiş? Neden erkek çocukların, bebeklerin kapanmasını emretmemiş? İkisi de tecavüz, ikisi de korkunç. İkisi de ölümle sonuçlanıyor. O zaman kadının kapatılmasının arkasındaki neden tecavüzden korunma değil mi? Başka bir şey mi? Ne o zaman? Ne olabilir? Yani Allah, Allah olması sebebiyle kadın kullarını korurken, erkek kullarını da korumak isteyecektir. Neden bir tanesinin 'tesettüre' girmesini emretmiş de, diğerinin emretmemiş?
KADIN KAPANINCA EVLENMEK AMAÇLI TANIŞMA/ BEĞENME/AŞIK OLMA NASIL OLACAK?
Düşündüğüm bir şey daha var. Erkek tarafı, kız tarafına 'kız istemeye" giderken
"Allah'ın emri, peygamberin kavliyle, kızınızı oğlumuza istemeye geldik."
der. Değil mi? Buradan evliliğin Allah'ın emri olduğu ortaya çıkıyor. Peki, Allah kadın ve erkeği birbiri için - evlenmesi - için yarattığına göre, kadını tepeden tırnağa kapatırsa, evlilik nasıl gerçekleşecek? Evlenmek için iki cinsin birbirini GÖRÜP BEĞENMESİ, elektrik alması, hoşlanması, nihayet aşık olması lazım değil mi? Bir erkek tepeden tırnağa kadar kapalı, yüzü gözükmeyen, sadece gözleri gözüken bir kadını görüp nasıl hoşlanacak, nasıl aşık olacak, nasıl evlenme teklif edecek? Benim aklım almıyor...
Yani kapalı kutu gibi. Görücü usulüyle diyelim ki, istetti. İyi de kutudan çıkanı beğencek mi? Beğenmeyecek mi? Ya beğenmezse? Ayıp olmasın diye beğenmediği biriyle mi evlenecek? Ya da beğenene kadar kutu mu açtıracak? :)
Şunu demek istiyorum: Allah hem kadını ve erkeği evlenmesi için, birbirine aşık olması, birbirini beğenmesi için yaratıyor ama kadına kapanma emri veriyor! İkisi birbiriyle çok çelişkili. Bir genç çarşaflı bir kıza, yüzünü, gözünü, saçını görmediği bir kıza nasıl aşık olacak?
40 DERECE YAZ SICAĞINDA, PARDÖSÜ GİYMEK
Kapanma konusunda çok tuhaf gelen başka şeyler de var. Diyelim ki, yaz günü otobüstesiniz, hava dışarıda 40 derece sıcak. Otobüsün için belki 45 - 50 derece. Erkekler tiril tiril kısa kollu gömleklerle rahatlar. Başları açık. Boyunları açık. Ama kadınlar o sıcakta yüzler kıpkırmızı, ha bayıldı - ha bayılacak bir halde, hele menopoza girdiyse sıcak bastıysa mazallah ölebilir o halde! Tepeden tırnağa kapalı, sanki yaz sıcağı değil de, sonbahar, kış gibi pardösü giymiş, kollar kapalı, boyun kapalı, saçlar kapalı. Bildiğin eziyet.
Şimdi Allah merhametlidir diye biliyorum ben. Aksini iddia eden var mı? Peki merhametli yaratıcımız neden iki kulundan birinin böyle sıcakta püfür püfür serin dolaşmasını, öteki kulunun sırf kadın olduğu için kışlık giyinmesini istemiş olabilir? Yazık değil mi kadına?
ERKEĞİN SAPIKLIĞININ CEZASINI NİYE KADINLAR ÇEKİYOR?
Diyelim ki, tanrı kadını erkeklerin bakışlarından, sapıklıklarından korumak için böyle emretmiş. İyi de, erkeğin suçu, kabahatini kadına yüklemek niye? Yani erkek bana kötü gözle bakacak diye ben niye kendimi kapatarak cezalandırıyorum? Benim suçum ne 40 derece sıcakta kışlık pardösü giyiyorum? Erkekler sapık diye ben niye kendimi cezalandırıyorum? Ben diyorum çünkü Allah'ın kulları arasında böyle bir haksızlık, çelişkili bir emir vereceği aklıma, mantığıma, vicdanıma sığdıramıyorum. Benim aklıma, vicdanıma sığmayan bir şey yüce Allah'ın vicdanına haydi haydi sığmaz. Allah, niye erkeklerin sapkınlığının cezasını kadınlara ödetsin? Kendimi kapatayım, balkona bile çıkamayayım, denizin keyfini kocam çıkartsın, ben baka kalayım? Rüzgar esintiyle saçlarımı okşayamasın ama kocamın saçlarını üfür üfür okşasın, kocam rüzgarın nimetinden faydalansın ben faydalanamayayım? Allah bu deniz, rüzgar gibi nimetleri sadece erkekler için mi yarattı? Kadın da Allah'ın kulu değil mi?
Yüce Allah kulları arasında AYRIM yapar mı? Yani 40 - 50 derece sıcakta kadın ha bayıldı ha bayılacak pardösü ile pişsin, kocası kolsuz gömlekle rahat rahat otursun. Allah bir kuluna "Sen kadınsın, kapan, sıcakta piş, bana ne.", diğer kuluna "Sen erkeksin açabilirsin" mi der? Bir SINAV - İMTİHAN varsa, ki öyle olduğunu söylüyorlar, şu yukarıdaki fotoğrafa bakınca imtihan sadece kadınlara! Erkeklere imtihan yok. Allah erkek kullarını imtihandan muaf tutmuş. 40 derece sıcakta kadın pişecek ve imtihan edilecek erkekler azmasın diye! Erkek istediği kadar açılacak. Ona imtihan yok!
RÜZGARI SAÇLARIMDA HİSSETMENİN GÜZELLİĞİ
Rüzgarı, o serin hava akımının saçlarımın arasında dolaşmasını, okşamasını hissetmek benim için çok önemli. Bu bence saçı olan herkes için bir ihtiyaç. Sıcacık bir günde rüzgar saçlarımı uçuştursun, serinletsin, püfür püfür, havalandırsın, sadece bir MUTLULUK değil, sağlık, hijyen de işin içine giriyor, saçlar da canlı, kökleri oksijen, hava alacak, terli, yapış yapış olmaması, pis, toz kokmaması için. İki kat sımsıkı kumaşla kapatılmış kafada bu hissi hissetmek mümkün mü? Tanrı'nın lütfu rüzgarı saçlarımda hissetmeyeceğim. Ama erkekler hissedecek. Ve milyonlarca kadının bu hissi hiç yaşamadığını düşününce onlar adına gerçekten üzülüyorum. Hiçbir zaman rüzgarı saçlarında hissedemeyecek:(
Sadece o da değil, kapansın - kapanmasın İslam ülkelerinde özellikle Afganistan'da tecavüze, toplu tecavüze, akraba tecavüzüne uğrayan kadınlara "Sen kuyruk sallamışsındır, zina yaptın" denilerek suç atılıyor ve taşlanarak öldürülüyor. Afganistan bu tür olayların her gün yaşandığı bir ülke. Kadının değil erkeğin sözüne inanılıyor.
NE KADAR KAPANSAN DA YETERİNCE KAPANMIYORSUN!
Şimdi dinden sadece kadınların kapatılmasını anlayan bu canlı türü için kapatılmanın bir sınırı da yok. Şöyle ki, sorunun kadında değil, kendi zihniyetlerinde olduğunu anlamadıklarından kadını ne kadar kapatırlarsa kapatsınlar, yine de YETERİNCE kapalı bulmayacaklardır.
Saçını kapa, pantolonunu tahrik edici bulacak.
Pantolonunu da kapat, topuklu ayakkabını seksi bulacak.
Düz ayakkabı giy, rujundan huylanacak
Pardösü giy, süslü püslü diye beğenmeyecek. "Dandik tesettür" diye alay edecek.
Çarşaf giy "Yüzü gözü açık etti, kaşı gözü oynadı" diyecek
Sonunda alttakini giydirmeden rahat etmeyecek.
Gencecik bir kız veya orta yaşlı bir kadın hatta saçlarına ak düşmüş, ahı gitmiş vahı gitmiş bir yaşlı kadıncağız bile
"Ne yapsa da erkekleri tahrik etmekten kurtulamayacağım galiba..."
diye düşünecek. Hatta sürekli "Kapan, örtün..." dendikçe
"Ben erkekleri günaha sokan, suçlu, kabahatli biriyim...saçım gözükmemeli, sesim duyulmamalı, mümkünse buhar olmalıyım."
diye tecavüzlerden, tacizlerden, dayaktan, kadın cinayetlerinden bile kendini suçlu gören ezik, özgüveni sıfır bir insana dönüşecek. Kızlarını da öyle yetiştirecek. Erkekler, erkek olmakla, pipisiyle övünürken, kadınlar kadın olarak doğmaktan, saç telinden utanacaklar.
Ne kadar kapanırsan kapan, erkekler için asla yeterince kapanmış olmayacaksın. Sonunda battal boy, mavi çöp poşetine sokacaklar.
Çünkü olay şu bilinen fıkradan ibaret:
"Adam psikoloğa gider. Psikolog adama çeşit çeşit resimler gösterir. Sandalye, televizyon, kedi, ağaç, elma, bulut vs.
Ve "Resme bakar bakmaz aklına ne geliyorsa söyle" der.
Başlarlar:
Sandalye? Adam cevap verir: Seks.
Televizyon: Seks,
Kedi? Seks,
Ağaç? Seks,
Elma? Seks,
Bulut? Seks.
Doktor kızar:
"Be adam ne resmi görsen seks diyorsun başka şey düşünmez misin?"
Adam cevap verir: "Ama doktor bey, hep ayıp şeylerin resimlerini gösteriyorsunuz!"
İşte bu "hamileler sokağa çıkmasın", "5 yaşındaki çocuklar kapansın" diyenler bu fıkradaki adamın türevleri. Yani, sorunun kendilerinde olduğunu kabul etmeyen, kadınları kapatırlarsa iyileşeceklerini sanan tipler.
KADINI KAPATTINIZ PEKİ.
SADECE KADINLAR mı CAZİBELİ?
YA ERKEKLER?
Kapanma konusundaki sorularım ise bu kadarla kalmıyor. Mesela kutsal kitaplarda kadınların kapanması emrinin temelinde kadının 'çekici / cazibeli' olduğunun yatıyor olduğu açık. Yani her emrin arkasında mantıklı bir sebep yatıyor olmalı. Tanrı mantıksız karar vermeyeceğine göre burada "tövbe haşa" demek lazım. Yani yaratıcı koskoca evreni herhalde mantık, geometri, fizik kurallarına göre döndürüyor. Yerçekimi yasaları gibi. O zaman şöyle bir şey aklıma geliyor. Kadını çekici bulduğumuz için kadının kapanması gerekiyorsa, erkeğin de çekici olduğu için kapanması gerekmiyor mu? Ha yani erkek çekici olmazsa, kadınlar erkeklere aşık olmaz ve evlenmez. O zaman da "Evlenin" diye bir emir olamaz.
Brad Pitt çekici değil mi?
Brad Pitt'e bakan kadınlar
göz zinası mı yapmış olacak?
O zaman erkeklere tesettür neden yok?
Tövbe haşa Allah erkeğin çekici olduğunu unutmuş olamaz. Kendisi yarattığına göre erkeğin de cazibeli olduğunu biliyor olmalı. O zaman neden sadece kadının kapanmasını istemiş? Erkeğin kapanmasını istememiş? Hiç merak etmiyor musunuz? Ben ediyorum. Bir şeyi merak etmek günah mı arkadaşlar? Yani tanrının ne düşündüğünü merak etmek kullar için doğal değil mi?
Brad Pitt'i bir yana bırakalım. Geçenlerde Suudi Arabistan'da "çok yakışıklı" yani "çekici" olduğu gerekçesiyle - üç erkeği sınır dışı ettiler. Önce ŞAKA ya da ASPARAGAS sandığım bu haberin GERÇEK olduğunu CNN gibi ciddi bir yayın kuruluşunda da görünce inandım. Biraz altta kaynak (hem de Türkçe)linkini verdim. (Ayrı pencerede açılır.) Okuyabilirsiniz.
Suudi Arabistan - yakışıklı - sınır dışı yazın bir dolu kaynak geliyor.
Şimdi mesela o yakışıklı erkekleri sınır dışı eden Araplar yani Müslümanlar,
"Yahu Allah kadınların çekici olduğu için kapanmasını emretmiş de, erkeklere niye emretmemiş? Onlar da çekici?"
diye masum bir şekilde düşünmüş, sormuş olabilirler de. Bilemiyorum artık....
İşte yakışıklı olduğu için sınır dışı edilen Arap gencinden bir tanesi.
Türkçe kaynak:
http://www.cnnturk.com/fotogaleri/yasam/diger/2013/04/26/iste.sinirdisi.edilen.yakisikli/15724/index.html
SAÇ mı, GÖZLER, KAŞLAR, DUDAKLAR mı DAHA ÇEKİCİDİR ACABA?
Sahi aklımı kurçalayan bir şey daha var: Hani saçları göstermeye erkeklere çekici gelmesin mantığıyla yasak koymuş yaratıcımız deniliyor ya, peki bir kadının kaşı, gözü, dudakları saçtan daha az mı çekici, enaz saçları kadar çekici mi? Ben düşünüyorum Divan Edebiyatı şairlerinin şiirlerinde yazdığı üzere yay gibi kaşlar, ceylan gözler, gül dudaklar da enaz saçlar kadar cazip, çekici olmalı. Yoksa bu şiirler, bu benzetmeler yapılmazdı.
E, tövbe haşa Allah bunu bilmiyor olamaz. Peki neden dudaklar da örtülsün, gözler de örtülsün dememiş sadece saçlarla kalmış? Bu soruyu sorunca "Tamam işte Afganistan'da o yüzden yüzleri de burka ile örtüyorlar, sen haklısın" diyeceksiniz. O zaman da sadece türban takanlar Allah'ın emrini eksik yerine getirmiş oluyorlar. Yüzlerini de peçeyle gizlemeleri gerekmez mi? Ne dersiniz?
Ne demek istediğimi anlatamadıysam hala şöyle söyleyeyim:
Yüce yaratıcı önce kadın diye bir tür yaratıyor. Bu türü güzel yaratıyor, erkeğe göre 'güzel' yaratıyor yani ya da erkeğe 'cazip' gelecek şekilde yaratıyor mesela erkekten daha tüysüz yaratıyor ki, erkekler cazip bulsun böylece aşık olsun, beğensin, evlensin. Saçını beğensin, bacağını beğensin vs. Beğensin ki, evlensin ve Allah'ın emrini yerine getirsin. Ama sonra sanki güzel yarattığı için pişman olmuş gibi ki, Allah, pişman olmaz çünkü Allah insan değildir, hata yapmaz, pişmanlık, hata insana özgü şeylerdir, Allah hata da yapmaz, pişman da olmaz, çelişkiye de düşmez. Bunlar insana özgü özelliklerdir. Hem "Yav seni çok güzel yaratmışım, sen kapan, saçını ört, bacağını ört, yüzüne peçe tak" der mi? O zaman ta başta güzel yaratmaz, çirkin yaratırdı. Erkekler de kadınlardan tahrik olmazdı. E böylece herkes belki eşcinsel olurdu. Bilemiyorum artık....
Toparlarsam yukarıdaki örnekler gösteriyor ki:
1) Kapanmak kadını tacizden de korumuyor. Tecavüzden de korumuyor. Hiçbir tecavüzcü sapık 'şu kadına tecavüz etmeyeyim çünkü kapalı' demez.
2) Küçük kız ve oğlan çocuklar, hatta bebekler de tecavüze uğruyor. Hatta hayvanlar bile tecavüze uğruyor.
3) Kapanmak kadın ve erkeğin birbirini çekici bulup, aşık olup evlenin emriyle çelişiyor. Ve kapalı biriyle görmeden evlenmenin sakıncaları oluyor. (sonradan mutsuz olmak gibi)
4) Kadın çekici olduğu için kapatılıyorsa, erkeğin çekiciliği neden kapatılmıyor? (Suudi Arabistan'ta yakışıklı bir erkeğin "çok cezbedici" olduğu için sınır dışı edilmesi olayı var.
5) Allah, merhametli ve mantıklı olduğuna göre, kulları arasında niye kadın - erkek diye ayrım yapmış? Niye 40 derece sıcakta kocası tiril tiril tişörtle gezen bir kadın, bayıldı bayılacak bir şekilde giyinsin istemiş?
6) Kadınların sadece saçları değil kaş, göz, dudakları da bir erkek için pekala cazibeli, çekicidir. O zaman niye sadece saçları kapatıyorlar?
Bu soruların cevabını bilen var mı bilmiyorum. Ben mantık yürüterek şunu düşünüyorum: İnsanlar faiz yasak olduğu halde, işlerine geldiği şekilde YORUMLAYARAK, kılıfına uydurmuşlar. Benzer şekilde bu ayeti de işlerine geldiği şekilde yorumluyor olamazlar mı?
Biraz açayım: başta demiştim ya Kuran'da kadınların kapanmasından başka konu yok mu? diye.
İşte mesela bu konulardan bir tanesi FAİZ konusudur. Müslümanların kutsal kitabına göre faiz almak da, vermek de haramdır. Allah yasaklamıştır. Hatta bir Müslüman faiz alıp, veren bir iş yerinde çalışamaz. Bankada çalışamaz. Altta Kuran'a göre faizin haram oluşuyla ilgili pekçok kaynak bulmak mevcut ben google'da rastgele iki tane link verdim. Araştırırsanız daha başka linkler de var.
Kaynak: faiz ayetleri; ve şuradan
Bank Asya'nın açılış töreni...
Bulunanlar: Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Tansu Çiller
ve Fethullah Gülen
Şimdi ben anlamıyorum Allah faizi yasakladıysa,
Müslümanların BANKA ile ne alakası olur?
(Kar payı alıyorlar faiz değil diyerek zekama hakaret etmeyin
faiz kar payı aynı şeydir. Sadece işi kılıfına uydurmaktır. Üçkağıtçılıktır)
inanmayanlar google'a "faizsiz bankacılık YALANI" yazıp tıklasın
Kaynak çok, bilgilensinler. )
Gördüğünüz üzere Kuran'da faiz almak, vermek KESİNLİKLE yasaktır. HARAMDIR. Bu konuda pekçok kesin ayet vardır. Ama günümüzde Müslüman ülkelerde faiz alınır da, verilir de. Kar payı adı altında. Buna kendilerine göre yorumlama yapmışlardır.
"İşte faizden o kasdedilmemiş de, bu kasdedilmiş"
"Banka faizi kasdedilmemiş hem o zaman banka mı vardı canım?"
" Faizcilik kasdedilmemiş, tefecilik kasdedilmiş"
" O kelime faiz kelimesi değil başka sözcük anlamına gelirmiş."
Müslümanız diyenler çatır çatır BANKA FAİZİ yiyorlar, alıyorlar da, veriyorlar da. (Kredi öderken faiz vermiyor musunuz?) Hatta El Ezher Üniversitesi "Faiz haram değildir" diye fetva bile verdi. Allah'ın açıkça haram kıldığına ve emrettiğine karşı çıktı yani. Mazallah aynı şeyi bir başkası başörtüsü için yapsa, ertesi gün hakkında ölüm fermanı verilir.
Kaynak: http://www.gazetevatan.com/islam-da-devrim--banka-faizi-haram-degil-663-yasam/
(El Ezher Üniversitesi'nin faiz haram değildir fetvası - Türkçe kaynak)
Yani, sen Kuran'ın FAİZ ayetini kafana göre yorumlayabiliyorsan, o zaman bu tesettür ayetini de kafana göre yorumlayıp yorumlamadığını nereden bileyim? Ya da o zaman başkası da tıpkı senin faizi kendi işine geldiği gibi yorumladığı şekilde, başörtüsü konusunu da kendi işine geldiği şekilde yorumlar ve mesela der ki, siz yanlış yorumluyorsunuz, kapanmanın sebebi Suudi Arabistan'ın ÇÖL iklimine sahip bir yer olmasıdır. Çölde de kum fırtınaları olduğundan ve bu kum fırtınalarının ne zaman eseceği belli olmadığından ERKEKLER bile kafalarını, burunlarına kadar kapatarak dolaşırlardı. Tıpkı alttaki Tuareg kabilesi erkekleri gibi. Hala da o şekilde dolaşıyorlar.
Ya da "İslam dini yeni ortaya çıktığında, İslam düşmanları İslamiyete geçen kadınları tanıyıp, bir zarar vermesin, öldürmesin diye, kadınlar kendilerini başörtülerle kapatmaya başladılar. Böylece hangi kadın Müslüman, hangisi değil uzaktan bilinemeyeceğinden, İslam düşmanları onlara bir zarar veremediler. Başörtüsünün sebebi budur." derse ne olacak? Ki, benim bildiğim böyle bir peygamber hadisi de var. Ya da "Kadınların ziynetleri" sözcüğündeki ziynetten kasdedilenin
"Kızım, böyle boynun, göğsün KUYUMCU DÜKKANI gibi altın gerdanlık, zincir, beşi bir yerde ile dolaşma. Ziynetlerini (mücevherlerini) gizle. Şıkır şıkır (gerçekten de bilezikler, kolyeler yürürken şıkır şıkır şıngırdar) teşhir etme. Hırsızları davet edersin, seni keserler o beşi bir yerdeler için. Ört bari üstlerini de şıkır şıkır dikkat çekme."
dendiyse? Olamaz mı? Faizi istediğiniz gibi EĞİP BÜKÜYORSUNUZ da, ziynet mücevher anlamına geldiği halde neden onu vücut organları olarak tercüme ediyorsunuz?
Kum fırtınalarından korunmak için
Tuareg kabilesi erkekleri
günümüzde bile tesettürlüdür. Arap çöllerinde
kafayı bu şekilde sarıp sarmalamadan dışarı
çıkmak mantıklı değildir.
KAPANMANIN MANTIKLI BAŞKA BİR NEDENİ:
O DÖNEMDE PEYGAMBER(s.a.v)NİN
EŞLERİNİN CAN GÜVENLİĞİ
Bu konuda uzman değilim ama yazanlara, anlatılanlara, okuduklarıma göre o dönemde İslamiyet çiçeği burnunda bir din olduğundan ve İslam karşıtlarının peygamber(s.a.v)in eşlerine bir kötülük yapmaları tehlikesi varmış. Bu yüzden de yanlışım varsa düzeltin, bir ayette "Peygamber eşleri, akrabaları dışarı çıkarken örtünün ki, sizi tanımasınlar." diyormuş. O zaman bu mantıklı bir sebep. Bu kadar önemli bir insanın eşi, kızı, yeğenini öldürebilirler, kaçırıp fidye isteyebilirler vs. Onlar da tanınmamak için yüzlerini, gözlerini, bu arada saçlarını kapatacaklar.
Günümüzde peygamber ailesinden kimse hayatta olmadığına göre bu sebepten kapanmaya gerek kalmıyor. Ama kapanmak isteyen yine de kapansın buna bir şey diyemem, öyle kendini rahat, huzurlu hissedecekse tabii ki kapansın. Burada önemli olan insanın kendini rahat ve huzurlu hissetmesi. Günah işlediğini düşünecekse de kapansın. Yeter ki, kapanmayanlara "Siz de kapanın" diye baskı yapmasın. Demokrasinin, kişisel hak ve özgürlüklerin çizgisini aşmasın. Ben nasıl zorla "açıl" deme hakkına sahip değilsem, kimse de bana zorla "kapan" deme hakkına sahip değil. Ha, kutsal kitabımızda böyle emrediliyor derseniz de, o Allah ile benim aramda, ona zaten karışamazsınız. Beni saçımı kapatmadığım için yargılayacaksa, kınayacaksa, günah yazacaksa, cezalandıracaksa Allah karar verir, insanlar değil.
SAÇLARI KAPATMA ŞEKLİ ve
CAN GÜVENLİĞİ
Ne alaka demeyin, sadece kadınların değil erkeklerin de, daha doğrusu insanların başlarını uzun şeylerle örtmelerinin hatta çok uzun etekli, cübbemsi kıyafetler giymesinin günümüz teknolojisinde, günümüz uygarlığının getirdiği koşullarda çok tehlikeli sonuçları da olabiliyor. Bakın alttaki linkleri tıklayın yaşanmış, gazetelere geçmiş ikisi can kayıplı üç olay:( Allah rahmet eylesin...:( ikinci olaydaki de hastanedeymiş. Bilmiyorum sonra ne oldu inşallah kurtulmuştur, yaşıyordur.
Başörtüsü yüzünden feci ölüm
Başörtüsünü kurutma makinesine kaptırdı CNN
kadın işçi başörtüsünü makineye kaptırdı
Başörtüsü yüzünden hayatını kaybeden 15 yaşındaki çocuk
Kıyafeti otobüse sıkışan kadın ölümden döndü
Bu zavallı kadınlar başlarını çoğu işçi kadın gibi, can güvenliği için özel olarak tasarlanmış standart iş bonesi' ile kapatsalardı, sarkan, havalanan bir şey olmadığı için şimdi hayatta olacaklardı. :(
kapüşon/türban
ve gözün görüş açısı
Bir yaşanmış olay da benden: Erkek yeğenime kışın soğukta kapüşonunu takmasını söylemiştim, okulu çok uzaktaydı ve nezle, grip olmasın diye...
"Kapüşonumu takınca caddeden karşıya geçerken SAĞIMI-SOLUMU göremiyorum teyze"
demişti. İnsanın gözünün görüş açısı hele karşıdan karşıya geçerken çok önemlidir, bir milim bile fark eder. Bu yüzden de kılık kıyafetin can güvenliğine de etkisi olur biz fark etmeden. Burkayla caddeden karşıya nasıl geçer acaba o kadınlar? Sağını solunu görmesine imkan yok! Madem kapanacaksın bari bere tak, bere hem başı sıcak tutar, saçları kapatır, hem de görüş açısını kapatmaz. Hem günaha girmezsin (öyle olduğunu düşünüyorsan), hem de can güvenliğini tehlikeye atmazsın.
Yıllar önce 75'li yıllarda körüklü belediye otobüsleri vardı, yaşı yaşıma yakın olanlar hatırlar. Hiç unutmam Kabataş'da otobüsten iniyorum; kabanım ki, çok uzun da değildi, otobüsün körüklü kapısına sıkışmıştı. Çok korkmuştum, can havliyle kuvvetle çekince Allah'tan çıkarttım sıkışan kısmı yoksa otobüsün altına sürüklenmem işten bile değildi ki, böyle kazalar oluyor.
Uzun elbiseler, eteği uzun pardösülerle metroda trene binmek - inmek, otobüse binmek inmek risklerle doludur, pardösü ya da uzun elbisenin eteği sıkışabilir, canına mal olabilir.
Ne giyerseniz giyin ama oraya, buraya, otobüsün kapısına, metronun kapısına, fabrikanın makinasına sıkışmayacak şekilde giyinmek gerekir. CAN GÜVENLİĞİ için. Şimdi diyeceksiniz ki, Allah'ın emri mi önemli, can güvenliği mi? Arkadaş Allah zaten kullarının - işçi kadın da Allah'ın kulu değil mi?- can güvenliğini düşünür. Sonuçta o kadının belki çocukları, belki karnında bebeği, belki eşi var, bir anası, babası, ailesi var. Başını orası, burası, ucu, köşesi uçuşmayacak, takılmayacak şekilde bir boneyle de örtebilir. Akıllı olalım değil mi?
SAÇA / KAFAYA TARİHTE VERİLEN
SİMGESEL / SEMBOLİK ÖNEM
Tarihin eski çağlarından itibaren insanlar kafaya, saçlara çok önem verdiler. Çok eski efsanelerde mesela yine Orta Doğu'da çok bilinen, adına Hollywood'da filmler çekilen bir hikaye vardır bilirsiniz: Samson ve Dalila. Samson, çok üstün güçleri olan biridir ve efsaneye göre bu gücünü nereden alır biliyor musunuz? Saçlarından! Ve bunu öğrenen Dalila (Delilah)bir gece adam uykudayken makası alıp saçlarını keser. Tüm gücü yok olur. Saç - kafa nedense hep sembolik önemler arzetmiştir çok eski çağlarda bile.
Günümüz İngiltere'sinde kraliçenin muhafızlarının kafasında alttaki gibi şapkalar vardır. Turistler onlarla resim çektirir hatta.
kaynak:
Cathal McNaughthon Pool/Getty images
Bu kadar uzun ve gösterişli şapka neden insan takar? Daha heybetli gözükmek, gücün sembolünü temsil etek için olsa gerek. Krallar, kraliçeler taç takar, ilkel kabilelerdeki kızılderili reisleri bile kafalarına daha heybetli olduklarının göstergesi olarak kartal tüyü, çeşitli boncuklardan taçlar takardı. Kısaca saçlara, kafaya hep sembolik anlam yüklenmiştir. Taçsız kral, kraliçe, lider olmadığına göre saç, saç üzerine takılan, giyilen objeler bir farklılık/güç/seçkinlik sembolüdür.
Anadolu'da kadınların geleneksel giydiği yazma, yemeni gibi başörtüleri ise güç sembolü, seçkinlik sembolü değillerdi, kadınların hem dini olarak, hem de evde, dışarıda toz, yağ, çamaşır, bulaşık gibi işler yaparken saçlarının kirlenmemesini aynı zamanda yemeğe, yoğrulan hamura saç düşmemesini sağlayan çok pratik ve faydalı bir şeydi. Uzun saçlı bir hanımsanız kışın kazakların üzerinde, kollarında, yerde halılarda, kanepelerde saç telleri görmenin ne kadar sinir bozucu olduğunu bilirsiniz. Saç bir başörtüsüyle toplamak bu açıdan gayet faydalı ve pratiktir.
Örtünme konusunda bu da ilgimi çekti....
SORUNUN BAŞKA BİR BOYUTU
Allah, alemlerin yaratıcısıdır değil mi? Alemler dediğimiz de uzay teleskobuyla baktığımızda trilyonlarca yıldız, galaksi, gezegenden oluşuyor bunu biliyoruz. Bu trilyonlarca gezegende yaşayan tek akıllı, canlılar herhalde bizler değiliz. Öyle olsa Allah bir tek dünyayı yaratırdı. Diğerlerini boşa mı yarattı? Dolayısıyla o bilmediğimiz, henüz çok İLKEL olduğumuz için gidemediğimiz gezegenlerde bizden çok farklı YAŞAM FORMLARI yani biçimleri olduğu şüphesiz.
Bunlar uçabilen, ahtapot gibi kafadan 8 kollu, belki su altında yaşayan, belki toprak altında yaşayabilen, belki oksijen değil bambaşka bir gazla hava alan, çok garip görünüşlü, belki tamamen robotik yani metalden ya da etten, kemikten olmayan çok ileri boyutta farklı ve çok akıllı anında istediği yere ışınlanabilen, zihin okuyabilen canlılar olabilir. Onların da kendi şehirleri, düzenleri, kuralları var. Aile kuruyorlar, çoğalıyorlar, bilmiyoruz belki barış içinde yaşıyorlar, belki savaşıyorlar. Vücut biçimi olarak bize hiç benzemeyebilirler, peki onların da dişi-erkek olarak ayrımları varsa, kendi kendilerine veya bilmediğimiz başka şekilde üremiyorlarsa onlar da dişilerin başını örtmesini isteyen bir din var mıdır? Şu koca galaksilerde tanrının işi gücü kalmamış da yarattığı canlıları dişi- erkek olarak ayırıp, dişilerin kafalarını örttürmekle uğraşıyor olabilir mi gerçekten? Ya ben merak ediyorum.
BAŞ KAPATINCA BAŞKALARINDAN DAHA AHLAKLI, DAHA DÜRÜST, DAHA NAMUSLU OLUNMAK MÜMKÜN MÜ?
Hayır, mümkün değil.
Üvey çocuğuna işkence eden anne
tYa da anaokulunda minik çocukları döven, kaynar suyla haşlayan ama başı örtülü kadınları da televizyon haberlerinde GİZLİ KAMERA kaydında gördük.
AŞIĞINI GARDIROPTA SAKLAYAN TÜRBANLI
Ortadaki tesettürlü, kapalı, türbanlı Suriyeli kadın, evli, eşi de öyle 70, 80 yaşında değil, genç bir eşi var ama kocası işe gidince, 19 yaşındaki aşığını eve alıyor :) kocası da yakalıyor !
Hep dediğim gibi türban, baş örtüsü, kapanmak, uzun şeyler giymek, tesettüre girmek, ahlaklı ve namuslu olmaya yetmiyor.
Demek ki, başı kapatmak insanı daha iyi, daha namuslu, daha ahlaklı yapmaya yetmiyor.
Ama benim şöyle bir düşüncem var:
Müslüman bir kadın da, bir erkek de üzerinde görünmez harflerle "başına örtünce dini bütün, iyi, ahlaklı, dürüst olursun" yazan bir kumaş kavramına inanıyorlar. Sanki 'sihirli' gibi. Başına takınca anında iyi ve dini bütün biri oluyorsun. Kapatmayanlar da otomatikman kötü ve dinsiz oluyorlar.
Ama dini bütün ve iyi bir insan olmak o kadar basit ve KOLAY mı?
Yani gördüğüm kadınların çoğu "Başımı kapattım tamam olay bitti ben artık çok namuslu, çok İYİ bir insanım muhteşemim" diye rahatlıyor. Psikolojik olarak belki tatmin oluyor. Tabii sırf eşi ihale alsın veya hükümete şirin gözüksün diye kapananları saymıyorum.
Ev kadınısınız, kapalısınız, kızartma yağlarının doğaya büyük zarar verdiğini biliyorsunuz tutup üşenmeyip bu yağları biriktirip geri dönüşüm bidonuna götürüyor musunuz?
"Ay üşenirim, üç çocuk, dünya ev işi yapamam."
E ama iyi bir insan, iyi bir kul, yaşadığı gezegene ZARAR vermemeli. Bu gezegeni ALLAH yarattı. Ona zarar vermek Allah'ı üzmez mi?
Ya da cam şişeleri çöpe atmak yerine cam şişe kumbarasına götürür müsünüz? Üşenirsiniz. Ama bu da bir İYİLİK. İsrafı önlüyor ve en önemlisi o camlar kırılınca, çöpleri karıştıran kedi, köpek gibi canlıların dili, ağzı kesiliyor. Ben bunu gözümle gördüm, ben çöpe kırık cam bardağı ,tabak atmam o yüzden. Bir kedi bu yüzden yemek yiyemedi ve açlıktan ÖLDÜ:( Param yoktu o dönem, hiç param yoktu ve maalesef kedi de insana yaklaşmayan bir kediydi alıp veterinere de götürememiştim. :( Hala çok üzülürüm.
Bakın ne düşünüyorum baş kapatmak KOLAY bir - ibadet olarak alıyorsanız- ibadet türü. Herkes başını kolayca kapatabilir. Uzağa gitmenize, yürümenize gerek yok. Cam şişeleri, kızartma yağlarını götürmek ise kolay değil, yürüyeceksiniz, yorulacaksınız. Demem o ki, iş gerçek iyilikler yapmaya gelince, çoğumuz kaytarıyoruz, "başımı kapattım benden iyisi yok" diye düşünüyoruz. Mesela dedikodu yapıyoruz, Ayşe'ye gidiyor, çayını içiyor, kekini yiyor, sonra Fatma'ya gidip Ayşe'yi kötülüyoruz, akşam da namaz kılıyoruz. Böyle bir komşu tanıyorum o yüzden yazdım.
Ya da hanginiz bir kediyi sokaktan kurtarmak, evine almak, onu ölene kadar elinden geldiğince layıkıyla bakmak ister? Bir can kurtarır? Çoğu kapalı kadın - bizzat sordum- istemedi. Kıl dedi, tüy dedi, çocuğum var dedi, kocam istemez dedi, korkuyorum dedi, dedi de dedi. Bıraktım evine almayı oturduğu apartmanın bahçesine kediler için bir kap SU koyan insan çok az. Koyanlar genellikle kapalı değiller, kapalı olup kedi bakan, su koyanlar da var. Yok değil. Yani bir kadın "Kapandım çok mutluyum" deyince ben ona "Kapandın çok mutlusun ama bu seni olumlu hangi yönlerde değiştirdi? Eskisine göre daha mı yardımsever, daha mı iyilik sever, daha mı paylaşımcı oldun? Artık eline pankart alıp kaplumbağalara zarar vermeyin, köpeklere tecavüz etmeyin diye yürüyüşe mi katıldın?" diye sorunca afallıyor. Ben kapısına gitsem, foklar kürkü için öldürülmesin diye imza istesem korkacak imza vermeyecek. Anlatabildim mi?....yani kapanmak insana olumlu yönde bir şeyler katmalı. Bu var mı? Yoksa sadece manevi olarak bir rahatlıyor musunuz? Siz yine aynı siz misiniz? Ayşe'nin evine gidip çayını kekini içip sonra Ayşe'nin dedikodusunu yapan siz? Başını kapatan ama komşusu kediye su koydu diye o su kabını döken aynı kişi misiniz? Geçenlerde tüm twitter alemi konuştu öyle bir kapalı kadını. Hatta videoya çektiler kedilerin su kabını dökerken. Yani kapanınca bir anda o su döken kadınken, merhametli, vicdanlı bambaşka birine dönüşüyor musunuz? Kapanmak dinen iyi biri olmanıza yetmiyor, tacizi, tecavüzü önlemeye yetmiyor. Psikolojik olarak bir rahatlama mı sunuyor bize?
Günlük hayatta sabah kalkıp eşinizin, çoluk çocuğunuzun kahvaltısını, öğlen yemeğini yapmanız, ev işleri, bulaşık, süpürge, çarşı pazar, alışveriş bunlar iyilik göstergesi değil ki, bunlar günlük hayatınızın normal akışı.:) Bir evde toplanıp "huuuu!" çekenlere sordum evinize bir kedi alır mısınız diye hiçbiri yanaşmadı. Nasıl oldu bu demeyin, alt katımda toplaşıyorlar tüm apartman "Huuu!" sesleriyle inliyor.
Ya da başı kapalı bir kadına rastlıyorum sokakta minnacık çocuğunu çocuk ne yapmışsa bilmem bir azarlıyor, bir kızıyor, "Gebertirim seni!" filan diyor. Kaç kez şahit oldum. Kendimi zor tuttum müdahale etmemek için. O çocuğu nasıl utandırıyor, aşağılıyor, korkutuyor, özgüvenini sarsıyor. İleride başarısız bir birey belki hıncını kediden, köpekten, kendinden küçüklerden alan bir psikopata dönüşecek.
Yukarıda örnek verdiğim minik, küçük iyilikler olarak gözükmesin hepsi de önemli şeyler, iyi insan olmanın gerekleri, atık yağları dökmemek de, denize poşet atmamak da, çöpe cam kırıkları koymamak da ama bunlar kadar önemli çok iyilik var, iyi insan olma var mesela insanlara iftira atmamak, işini iç yüzünü bilmeden atıp tutmamak, taraf tutmamak, örneğin yıllarca bu kesim
"Namaz kılanları ordudan atıyorlar"
diye yazdı, çizdi, inandı. Sonra ne oldu o ordudan atılanların Fetöcü oldukları meydana çıktı. Bu iftirayı atanların da, gazetelerinde yazanların da, inananların da büyük kısmı türbanlıydı, başını örtüyordu. Bunu kimse inkar edemez. E demek ki, hem başlarını kapattılar, hem de kendi ülkelerinin ordusuna iftira attılar. Peki bu günah değil mi? Başı kapatmakla çelişmiyor mu? Bu iftira 'balyoz', 'ergenekon' gibi davalarda tavan yaptı. Sonradan onların da "kumpas' olduğunu ve başı kapalı dini bütün(!) Fethullah Gülen'ciler ve akp ile birlikte yapıldığını öğrendik. Tabii birileri bunun tüm sorumluluğundan 'kandırıldım' diyerek sıyrıldı.
Ülkesini düşman işgalinden kurtaran, sıfırdan, yokluktan yepyeni bir cumhuriyet kuran, kadınların üç kez 'boş ol' denince kapı önüne konmaktan, ikinci sınıf vatandaşlıktan kurtaran, pekçok Avrupa ülkesinden yıllar önce seçme-seçilme hakkı veren Atatürk'e nankörlük etmek ve/veya nankörlük edenlere destek olmak da iyi değil kötü insan olmak değil midir? Daha pekçok örnek verebilirim 6 ay maaş almadığı, bitli, tahtakurulu yataklarda yattığı için isyan eden binlerce işçiyi bir anda pkk'lı filan yapmak kötü bir beynin ürünü değil mi? Madem bu işçiler pkk'lıydı yıllarca nasıl yanınızda çalıştırdınız diye sormazlar mı?
Yani sadece başı örtmekle iyi insan olunmuyor. İyi insan olmak daha başka bir şey. İftira atmayacaksın, gözünle görmeden özellikle iftira atmayacaksın. Hem başını ört, hem rahatlıkla, pervasızca kendi ülkenin ordusuna iftira at. Bu ne iş?
Twitter'da sıksık İmam Hatip okullarının ya da başka okulların sınıflarında gizlice çekilen videolar görüyorum. Bu videolarda başları örtülü kızlar bildiğiniz 'ayıp' hareketler yapıyorlar kendi gibi başları örtülü kızlarla. Ben görünce şok geçirdim. Hadi bunlar kişisel günahlar, kişisel ayıplar, yaşları da küçük ;hadi görmezden gelelim, Allah ıslah etsin deyip geçelim ama orduya atılan iftiralar kitleseldi ve atanların da yaşları küçük değildi. Her yaştan insanı kapsıyordu ve o insanlar sorsanız dini bütün insanlardı!
Demek ki, başı kapatmak iyi insan olmaya yetmiyor. İyi insan olmak çok farklı bir şey.
MÜSLÜMAN ve TÜRBANLI BACILAR NEDEN AMERİKA, LONDRA, veya 10 KİŞİDEN 8'inin DİNSİZ veya ATEİST OLDUĞU İSVEÇ'e YERLEŞİYOR?
Türban olayının aklıma gelen her boyutunu incelemek, araştırmak istiyorum. Bir boyutu da şu ki, türbanlı bacılar şeriatla yönetilen ülkeleri bıraktım, Müslüman ülkeler dururken, laiklikle, demokrasiyle yönetilen, su gibi içki içilen, su gibi içki satılan, yeniyıl gecesi sokaklarda dans edilen, yılbaşı kutlanan, ateisti bol Hristiyan ülkelere yerleşmeyi tercih ediyorlar.
Bir haber daha vardı: Fotoğrafı eklemiştim ama sosyal medyadandı ve söz konusu haberin kaynağı silinmiş. Foto da silinmiş. Ben özetliyorum:
Türbanlı bacılar Amerika'dalar ve göçmen almayacağım diyen Trump'ı protesto ediyorlar. Kızın elindeki pankartta kırmızı kalemle"Trump'un eşlerinin 2/3' ü göçmendi." ve altında maviyle de "Çoğu Amerikalının yapmak istemediği işleri yapmak için göçmenlere ihtiyacımız olduğunu bir kez daha ispatlıyor" yazıyor!
Şimdi bu pankarttaki yazıyı ben anlamadım yani bu kız, "Biz türbanlı Müslüman bacılar, Hristiyan ve laik Amerika'da onların yapmadığı pis işleri yapmaya razıyız yeter ki, bizi buradan göndermeyin" mi demek istiyor ki, galiba öyle. İyi de madem Müslümansın, ne işin var Hristiyan, laik, çoğu ateist, su gibi içki içilen, yılbaşı kutlanan bir ülkede?
Her yıl başı, bizdeki türbanlı bacıların bir kısmı "Kahrolsun laiklik, Yılbaşı kutlarken geberenlere üzülmedim, oh olsun, canıma değsin" diye twit atarken, erkekleri de sokakta Noel Baba görüp temsili olarak tutuklarken, bu türbanlı bacıların, şeriatla yönetilen huzurlu ülkeleri varken, her Ocak ayında sokakların ışıl ışıl Noel ağaçlarıyla ve Noel Baba'larla dolu olduğu, içkinin su gibi içildiği, dans edildiği Amerika' yı seçmelerini anlayamıyorum. Mazoşist mi bunlar? Laik, içki içen, yılbaşı kutlayan birinin Amerika sevdasını anlayabilirim. Ama kendine Müslüman diyenlerin Amerika rüyasını anlayamıyorum. Anlayan varsa anlatsın ne olur. Bunun türbanla bağlantısını kuramıyorum ben siz kurabiliyor musunuz? Hem kapanayım, hem de Amerika'da yaşayayım. Nasıl bir çelişki bu?
İkinci örnek: Türbanlı, kapalı Müslüman kadınlar İsveç'ten gitmek istemiyorlar.
Bir aydan fazla süredir İsveç'in başkenti Stokholm'de oturma eylemi yapan bir grup mülteci böyle diyormuş. Ben de yeni öğrendim. Yazı oldukça uzun ve ayrıntılı. Ben sizler için kısaca özetleyeceğim. Tamamını okumak isterseniz en altta link verdim.
Eylemcilerin başı Fatma Kavari imiş ve havaların güzel olduğu Ağustos ayından beri arada şehir değiştirerek İsveç hükümetinin onları wikipedia'ya göre %99.9' unun Sünni Müslüman Afganistan'a sınır dışı etmek istemesini protesto ediyorlarmış. Şimdi İsveç, her 10 kişiden 8'inin dinsiz veya ateist olduğu bir ülke. Başka bir deyişle dünyanın en az 'din' inancı olan ülkesi. (dileyen araştırabilir.)
Kaynak: Kaynak İngilizce )
The Localse' nin muhabiri, bu Müslüman Afganistanlıların içine girip, onlarla bir süre vakit geçirmiş, dertlerini, amaçlarını anlamaya çalışmış.
"Bana kuşkuyla bakacaklarını tahmin ediyordum ama iyi davrandılar, hemen çaylar geldi, Afgan usulü çay içtiler."
diyerek bunu uzun uzun tarif etmiş (Afgan usulü diye tarif ettiği, bildiğimiz kıtlama çay içmek) Neyse efendim, sonra bunu grubun sözcüsü olan 17 yaşındaki Fatma ile tanıştırmışlar. Fatma iki yıldan beri İsveç'te olmasına rağmen çok iyi konuşuyormuş. Afgan asıllı olmasına rağmen hayatının çoğu başka bir Müslüman ülke olan İran'da geçmiş. Konuştuğu başka biri, Hüseyin Akbari (ya da Ekberi)
"Afganistan'ın birçok bölümünde hala Taliban hakim, müzik yasak, müzik yapan çocukları bile canlı bombayla öldürüyorlar. Afganistan'da demokrasi yok."
diyor. Bir başkası "İsveç'te sürekli öldürülme korkusu olmadan, güven içinde yaşayabileceğim" diyor.
Feyzi ismindeki kişi "Buraya gelmemizin sebebi para, ev, yiyecek değil, Afganistan'da yiyeceğimiz, evimiz var ama özgürlük ve güvenlik yok. Buraya bu yüzden geldik."
Fatma, "Birçok genç insan Afganistan'a geri gönderilmektense intihar etmeye kalktılar. Tüm bunlar beni etkiledi ve onların sözcüsü olmaya karar verdim." diyor.
Kaynak:
https://www.vice.com/en_us/article/7x3dve/meet-the-teenage-girl-who-led-thousands-in-protest-against-swedens-deportation-of-afghan-refugees-v25n3
Fatma "İran'dayken ayrımcılık ve şiddet gördük, o zaman İsveç'e gitmeye karar verdik. Protestomuzun sonuç vermesi uzadıkça, iyimserliğim de azalıyor, sonuç alamazsak açlık grevi yapmaya gideceğiz. Afgan hükümeti hiçbir şey yapamaz, İsveç hükümeti bir şey yapmak istemiyor, İran hükümeti kesinlikle bir şey yapmaz." diye de ekliyor.
Benim makaladen anladığım kadarıyla durum belirsiz.
Fotoğraflarda gördüğünüz gibi kadınların hemen hepsinin başı örtülü, belli ki, hepsi Müslüman ve Müslüman bir ülkede yaşamayı istemiyorlar. İsveç'e Hristiyan bir ülke ama yapılan araştırmalara göre her 10 kişiden 8'inin dinsiz veya ateist:))) Batı dünyasındaki 'enaz dindar' ülke:)) Bu Müslüman protestocular, Müslüman Afganistan'ı değil, ateistlerin çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşamak istiyorlar çünkü kendi ülkelerinde laiklik, özgürlük, demokrasi, can güvenliği yok.
Bu yazıyı " Laiklik kötüdür, hilafet istiyoruz, şeriat istiyoruz" diyen, 3 - 4 yaşındaki bebelere din eğitimi vermek isteyen, her okulu İmam Hatip okulu yapmak isteyen herkese okutmak lazım.
Ha, ben İsveç hükümetinin yerinde olsam bir tekini bile almazdım. Merhametten maraz doğar. Bunlar şimdi böyleler, yarın bir gün - buraya yazıyorum -
"Sizin İsveçli kızlar başı açık, açık saçık geziyorlar, ortalıkta öpüşüyorlar, üstsüz güneşleniyorlar, bizi günaha sokuyorlar. " ve / veya " Ben filan kafede çalışıyordum ama peçeliyim/ türbanlıyım/ makyaj yapmıyorum diye beni işten attılar şikayetçiyim"
demeye başlayıp İsveç'lilerin huzuru bozmaya başlarlar. Demedi demeyin. Adam mecbur sanki kapalı çalıştırmaya! O kafeye gelen kadın/erkek müşteriler fıstık gibi, açık, saçık giyinmiş kızları görmeye geliyor, ne yapsın seni? Müşterilerini mi kaybetsin? İflas mı etsin? Madem şeriat istemiyorsun, ülkende kal ve ülkene laiklik, demokrasi, özgürlük getirmek için mücadele et.
Soruyorum türbanlı bacılar, Müslüman erkekler İsveç'te, Amerika'da, Hollanda'da işiniz ne? Niye şeriatla yönetilen Afganistan, Suudi Arabistan, Pakistan gibi Müslüman ülkelere gitmiyorsunuz?
Kaynak ve makalenin tamamı: The Local Se
The Local Se, İsveç yerel bir haber sitesi.
İsveç'te her 10 kişiden 8'i dinsiz veya ateist, dünyanın en az 'dindar' ülkesi İsveç.
Ne demek istediğimi anlatamadıysam hala şöyle söyleyeyim:
Yüce yaratıcı önce kadın diye bir tür yaratıyor. Bu türü güzel yaratıyor, erkeğe göre 'güzel' yaratıyor yani ya da erkeğe 'cazip' gelecek şekilde yaratıyor mesela erkekten daha tüysüz yaratıyor ki, erkekler cazip bulsun böylece aşık olsun, beğensin, evlensin. Saçını beğensin, bacağını beğensin vs. Beğensin ki, evlensin ve Allah'ın emrini yerine getirsin. Ama sonra sanki güzel yarattığı için pişman olmuş gibi ki, Allah, pişman olmaz çünkü Allah insan değildir, hata yapmaz, pişmanlık, hata insana özgü şeylerdir, Allah hata da yapmaz, pişman da olmaz, çelişkiye de düşmez. Bunlar insana özgü özelliklerdir. Hem "Yav seni çok güzel yaratmışım, sen kapan, saçını ört, bacağını ört, yüzüne peçe tak" der mi? O zaman ta başta güzel yaratmaz, çirkin yaratırdı. Erkekler de kadınlardan tahrik olmazdı. E böylece herkes belki eşcinsel olurdu. Bilemiyorum artık....
Toparlarsam yukarıdaki örnekler gösteriyor ki:
1) Kapanmak kadını tacizden de korumuyor. Tecavüzden de korumuyor. Hiçbir tecavüzcü sapık 'şu kadına tecavüz etmeyeyim çünkü kapalı' demez.
2) Küçük kız ve oğlan çocuklar, hatta bebekler de tecavüze uğruyor. Hatta hayvanlar bile tecavüze uğruyor.
3) Kapanmak kadın ve erkeğin birbirini çekici bulup, aşık olup evlenin emriyle çelişiyor. Ve kapalı biriyle görmeden evlenmenin sakıncaları oluyor. (sonradan mutsuz olmak gibi)
4) Kadın çekici olduğu için kapatılıyorsa, erkeğin çekiciliği neden kapatılmıyor? (Suudi Arabistan'ta yakışıklı bir erkeğin "çok cezbedici" olduğu için sınır dışı edilmesi olayı var.
5) Allah, merhametli ve mantıklı olduğuna göre, kulları arasında niye kadın - erkek diye ayrım yapmış? Niye 40 derece sıcakta kocası tiril tiril tişörtle gezen bir kadın, bayıldı bayılacak bir şekilde giyinsin istemiş?
6) Kadınların sadece saçları değil kaş, göz, dudakları da bir erkek için pekala cazibeli, çekicidir. O zaman niye sadece saçları kapatıyorlar?
Bu soruların cevabını bilen var mı bilmiyorum. Ben mantık yürüterek şunu düşünüyorum: İnsanlar faiz yasak olduğu halde, işlerine geldiği şekilde YORUMLAYARAK, kılıfına uydurmuşlar. Benzer şekilde bu ayeti de işlerine geldiği şekilde yorumluyor olamazlar mı?
Biraz açayım: başta demiştim ya Kuran'da kadınların kapanmasından başka konu yok mu? diye.
İşte mesela bu konulardan bir tanesi FAİZ konusudur. Müslümanların kutsal kitabına göre faiz almak da, vermek de haramdır. Allah yasaklamıştır. Hatta bir Müslüman faiz alıp, veren bir iş yerinde çalışamaz. Bankada çalışamaz. Altta Kuran'a göre faizin haram oluşuyla ilgili pekçok kaynak bulmak mevcut ben google'da rastgele iki tane link verdim. Araştırırsanız daha başka linkler de var.
Kaynak: faiz ayetleri; ve şuradan
Bank Asya'nın açılış töreni...
Bulunanlar: Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Tansu Çiller
ve Fethullah Gülen
Şimdi ben anlamıyorum Allah faizi yasakladıysa,
Müslümanların BANKA ile ne alakası olur?
(Kar payı alıyorlar faiz değil diyerek zekama hakaret etmeyin
faiz kar payı aynı şeydir. Sadece işi kılıfına uydurmaktır. Üçkağıtçılıktır)
inanmayanlar google'a "faizsiz bankacılık YALANI" yazıp tıklasın
Kaynak çok, bilgilensinler. )
Gördüğünüz üzere Kuran'da faiz almak, vermek KESİNLİKLE yasaktır. HARAMDIR. Bu konuda pekçok kesin ayet vardır. Ama günümüzde Müslüman ülkelerde faiz alınır da, verilir de. Kar payı adı altında. Buna kendilerine göre yorumlama yapmışlardır.
"İşte faizden o kasdedilmemiş de, bu kasdedilmiş"
"Banka faizi kasdedilmemiş hem o zaman banka mı vardı canım?"
" Faizcilik kasdedilmemiş, tefecilik kasdedilmiş"
" O kelime faiz kelimesi değil başka sözcük anlamına gelirmiş."
Müslümanız diyenler çatır çatır BANKA FAİZİ yiyorlar, alıyorlar da, veriyorlar da. (Kredi öderken faiz vermiyor musunuz?) Hatta El Ezher Üniversitesi "Faiz haram değildir" diye fetva bile verdi. Allah'ın açıkça haram kıldığına ve emrettiğine karşı çıktı yani. Mazallah aynı şeyi bir başkası başörtüsü için yapsa, ertesi gün hakkında ölüm fermanı verilir.
Kaynak: http://www.gazetevatan.com/islam-da-devrim--banka-faizi-haram-degil-663-yasam/
(El Ezher Üniversitesi'nin faiz haram değildir fetvası - Türkçe kaynak)
Yani, sen Kuran'ın FAİZ ayetini kafana göre yorumlayabiliyorsan, o zaman bu tesettür ayetini de kafana göre yorumlayıp yorumlamadığını nereden bileyim? Ya da o zaman başkası da tıpkı senin faizi kendi işine geldiği gibi yorumladığı şekilde, başörtüsü konusunu da kendi işine geldiği şekilde yorumlar ve mesela der ki, siz yanlış yorumluyorsunuz, kapanmanın sebebi Suudi Arabistan'ın ÇÖL iklimine sahip bir yer olmasıdır. Çölde de kum fırtınaları olduğundan ve bu kum fırtınalarının ne zaman eseceği belli olmadığından ERKEKLER bile kafalarını, burunlarına kadar kapatarak dolaşırlardı. Tıpkı alttaki Tuareg kabilesi erkekleri gibi. Hala da o şekilde dolaşıyorlar.
Ya da "İslam dini yeni ortaya çıktığında, İslam düşmanları İslamiyete geçen kadınları tanıyıp, bir zarar vermesin, öldürmesin diye, kadınlar kendilerini başörtülerle kapatmaya başladılar. Böylece hangi kadın Müslüman, hangisi değil uzaktan bilinemeyeceğinden, İslam düşmanları onlara bir zarar veremediler. Başörtüsünün sebebi budur." derse ne olacak? Ki, benim bildiğim böyle bir peygamber hadisi de var. Ya da "Kadınların ziynetleri" sözcüğündeki ziynetten kasdedilenin
"Kızım, böyle boynun, göğsün KUYUMCU DÜKKANI gibi altın gerdanlık, zincir, beşi bir yerde ile dolaşma. Ziynetlerini (mücevherlerini) gizle. Şıkır şıkır (gerçekten de bilezikler, kolyeler yürürken şıkır şıkır şıngırdar) teşhir etme. Hırsızları davet edersin, seni keserler o beşi bir yerdeler için. Ört bari üstlerini de şıkır şıkır dikkat çekme."
dendiyse? Olamaz mı? Faizi istediğiniz gibi EĞİP BÜKÜYORSUNUZ da, ziynet mücevher anlamına geldiği halde neden onu vücut organları olarak tercüme ediyorsunuz?
Kum fırtınalarından korunmak için
Tuareg kabilesi erkekleri
günümüzde bile tesettürlüdür. Arap çöllerinde
kafayı bu şekilde sarıp sarmalamadan dışarı
çıkmak mantıklı değildir.
KAPANMANIN MANTIKLI BAŞKA BİR NEDENİ:
O DÖNEMDE PEYGAMBER(s.a.v)NİN
EŞLERİNİN CAN GÜVENLİĞİ
Bu konuda uzman değilim ama yazanlara, anlatılanlara, okuduklarıma göre o dönemde İslamiyet çiçeği burnunda bir din olduğundan ve İslam karşıtlarının peygamber(s.a.v)in eşlerine bir kötülük yapmaları tehlikesi varmış. Bu yüzden de yanlışım varsa düzeltin, bir ayette "Peygamber eşleri, akrabaları dışarı çıkarken örtünün ki, sizi tanımasınlar." diyormuş. O zaman bu mantıklı bir sebep. Bu kadar önemli bir insanın eşi, kızı, yeğenini öldürebilirler, kaçırıp fidye isteyebilirler vs. Onlar da tanınmamak için yüzlerini, gözlerini, bu arada saçlarını kapatacaklar.
Günümüzde peygamber ailesinden kimse hayatta olmadığına göre bu sebepten kapanmaya gerek kalmıyor. Ama kapanmak isteyen yine de kapansın buna bir şey diyemem, öyle kendini rahat, huzurlu hissedecekse tabii ki kapansın. Burada önemli olan insanın kendini rahat ve huzurlu hissetmesi. Günah işlediğini düşünecekse de kapansın. Yeter ki, kapanmayanlara "Siz de kapanın" diye baskı yapmasın. Demokrasinin, kişisel hak ve özgürlüklerin çizgisini aşmasın. Ben nasıl zorla "açıl" deme hakkına sahip değilsem, kimse de bana zorla "kapan" deme hakkına sahip değil. Ha, kutsal kitabımızda böyle emrediliyor derseniz de, o Allah ile benim aramda, ona zaten karışamazsınız. Beni saçımı kapatmadığım için yargılayacaksa, kınayacaksa, günah yazacaksa, cezalandıracaksa Allah karar verir, insanlar değil.
SAÇLARI KAPATMA ŞEKLİ ve
CAN GÜVENLİĞİ
Ne alaka demeyin, sadece kadınların değil erkeklerin de, daha doğrusu insanların başlarını uzun şeylerle örtmelerinin hatta çok uzun etekli, cübbemsi kıyafetler giymesinin günümüz teknolojisinde, günümüz uygarlığının getirdiği koşullarda çok tehlikeli sonuçları da olabiliyor. Bakın alttaki linkleri tıklayın yaşanmış, gazetelere geçmiş ikisi can kayıplı üç olay:( Allah rahmet eylesin...:( ikinci olaydaki de hastanedeymiş. Bilmiyorum sonra ne oldu inşallah kurtulmuştur, yaşıyordur.
Başörtüsü yüzünden feci ölüm
Başörtüsünü kurutma makinesine kaptırdı CNN
kadın işçi başörtüsünü makineye kaptırdı
Başörtüsü yüzünden hayatını kaybeden 15 yaşındaki çocuk
Kıyafeti otobüse sıkışan kadın ölümden döndü
Bu zavallı kadınlar başlarını çoğu işçi kadın gibi, can güvenliği için özel olarak tasarlanmış standart iş bonesi' ile kapatsalardı, sarkan, havalanan bir şey olmadığı için şimdi hayatta olacaklardı. :(
kapüşon/türban
ve gözün görüş açısı
Bir yaşanmış olay da benden: Erkek yeğenime kışın soğukta kapüşonunu takmasını söylemiştim, okulu çok uzaktaydı ve nezle, grip olmasın diye...
"Kapüşonumu takınca caddeden karşıya geçerken SAĞIMI-SOLUMU göremiyorum teyze"
demişti. İnsanın gözünün görüş açısı hele karşıdan karşıya geçerken çok önemlidir, bir milim bile fark eder. Bu yüzden de kılık kıyafetin can güvenliğine de etkisi olur biz fark etmeden. Burkayla caddeden karşıya nasıl geçer acaba o kadınlar? Sağını solunu görmesine imkan yok! Madem kapanacaksın bari bere tak, bere hem başı sıcak tutar, saçları kapatır, hem de görüş açısını kapatmaz. Hem günaha girmezsin (öyle olduğunu düşünüyorsan), hem de can güvenliğini tehlikeye atmazsın.
Yıllar önce 75'li yıllarda körüklü belediye otobüsleri vardı, yaşı yaşıma yakın olanlar hatırlar. Hiç unutmam Kabataş'da otobüsten iniyorum; kabanım ki, çok uzun da değildi, otobüsün körüklü kapısına sıkışmıştı. Çok korkmuştum, can havliyle kuvvetle çekince Allah'tan çıkarttım sıkışan kısmı yoksa otobüsün altına sürüklenmem işten bile değildi ki, böyle kazalar oluyor.
Uzun elbiseler, eteği uzun pardösülerle metroda trene binmek - inmek, otobüse binmek inmek risklerle doludur, pardösü ya da uzun elbisenin eteği sıkışabilir, canına mal olabilir.
Ne giyerseniz giyin ama oraya, buraya, otobüsün kapısına, metronun kapısına, fabrikanın makinasına sıkışmayacak şekilde giyinmek gerekir. CAN GÜVENLİĞİ için. Şimdi diyeceksiniz ki, Allah'ın emri mi önemli, can güvenliği mi? Arkadaş Allah zaten kullarının - işçi kadın da Allah'ın kulu değil mi?- can güvenliğini düşünür. Sonuçta o kadının belki çocukları, belki karnında bebeği, belki eşi var, bir anası, babası, ailesi var. Başını orası, burası, ucu, köşesi uçuşmayacak, takılmayacak şekilde bir boneyle de örtebilir. Akıllı olalım değil mi?
SAÇA / KAFAYA TARİHTE VERİLEN
SİMGESEL / SEMBOLİK ÖNEM
Tarihin eski çağlarından itibaren insanlar kafaya, saçlara çok önem verdiler. Çok eski efsanelerde mesela yine Orta Doğu'da çok bilinen, adına Hollywood'da filmler çekilen bir hikaye vardır bilirsiniz: Samson ve Dalila. Samson, çok üstün güçleri olan biridir ve efsaneye göre bu gücünü nereden alır biliyor musunuz? Saçlarından! Ve bunu öğrenen Dalila (Delilah)bir gece adam uykudayken makası alıp saçlarını keser. Tüm gücü yok olur. Saç - kafa nedense hep sembolik önemler arzetmiştir çok eski çağlarda bile.
Günümüz İngiltere'sinde kraliçenin muhafızlarının kafasında alttaki gibi şapkalar vardır. Turistler onlarla resim çektirir hatta.
kaynak:
Cathal McNaughthon Pool/Getty images
Bu kadar uzun ve gösterişli şapka neden insan takar? Daha heybetli gözükmek, gücün sembolünü temsil etek için olsa gerek. Krallar, kraliçeler taç takar, ilkel kabilelerdeki kızılderili reisleri bile kafalarına daha heybetli olduklarının göstergesi olarak kartal tüyü, çeşitli boncuklardan taçlar takardı. Kısaca saçlara, kafaya hep sembolik anlam yüklenmiştir. Taçsız kral, kraliçe, lider olmadığına göre saç, saç üzerine takılan, giyilen objeler bir farklılık/güç/seçkinlik sembolüdür.
Anadolu'da kadınların geleneksel giydiği yazma, yemeni gibi başörtüleri ise güç sembolü, seçkinlik sembolü değillerdi, kadınların hem dini olarak, hem de evde, dışarıda toz, yağ, çamaşır, bulaşık gibi işler yaparken saçlarının kirlenmemesini aynı zamanda yemeğe, yoğrulan hamura saç düşmemesini sağlayan çok pratik ve faydalı bir şeydi. Uzun saçlı bir hanımsanız kışın kazakların üzerinde, kollarında, yerde halılarda, kanepelerde saç telleri görmenin ne kadar sinir bozucu olduğunu bilirsiniz. Saç bir başörtüsüyle toplamak bu açıdan gayet faydalı ve pratiktir.
Örtünme konusunda bu da ilgimi çekti....
SORUNUN BAŞKA BİR BOYUTU
Allah, alemlerin yaratıcısıdır değil mi? Alemler dediğimiz de uzay teleskobuyla baktığımızda trilyonlarca yıldız, galaksi, gezegenden oluşuyor bunu biliyoruz. Bu trilyonlarca gezegende yaşayan tek akıllı, canlılar herhalde bizler değiliz. Öyle olsa Allah bir tek dünyayı yaratırdı. Diğerlerini boşa mı yarattı? Dolayısıyla o bilmediğimiz, henüz çok İLKEL olduğumuz için gidemediğimiz gezegenlerde bizden çok farklı YAŞAM FORMLARI yani biçimleri olduğu şüphesiz.
Bunlar uçabilen, ahtapot gibi kafadan 8 kollu, belki su altında yaşayan, belki toprak altında yaşayabilen, belki oksijen değil bambaşka bir gazla hava alan, çok garip görünüşlü, belki tamamen robotik yani metalden ya da etten, kemikten olmayan çok ileri boyutta farklı ve çok akıllı anında istediği yere ışınlanabilen, zihin okuyabilen canlılar olabilir. Onların da kendi şehirleri, düzenleri, kuralları var. Aile kuruyorlar, çoğalıyorlar, bilmiyoruz belki barış içinde yaşıyorlar, belki savaşıyorlar. Vücut biçimi olarak bize hiç benzemeyebilirler, peki onların da dişi-erkek olarak ayrımları varsa, kendi kendilerine veya bilmediğimiz başka şekilde üremiyorlarsa onlar da dişilerin başını örtmesini isteyen bir din var mıdır? Şu koca galaksilerde tanrının işi gücü kalmamış da yarattığı canlıları dişi- erkek olarak ayırıp, dişilerin kafalarını örttürmekle uğraşıyor olabilir mi gerçekten? Ya ben merak ediyorum.
BAŞ KAPATINCA BAŞKALARINDAN DAHA AHLAKLI, DAHA DÜRÜST, DAHA NAMUSLU OLUNMAK MÜMKÜN MÜ?
Hayır, mümkün değil.
Üvey çocuğuna işkence eden anne
tYa da anaokulunda minik çocukları döven, kaynar suyla haşlayan ama başı örtülü kadınları da televizyon haberlerinde GİZLİ KAMERA kaydında gördük.
AŞIĞINI GARDIROPTA SAKLAYAN TÜRBANLI
Ortadaki tesettürlü, kapalı, türbanlı Suriyeli kadın, evli, eşi de öyle 70, 80 yaşında değil, genç bir eşi var ama kocası işe gidince, 19 yaşındaki aşığını eve alıyor :) kocası da yakalıyor !
Hep dediğim gibi türban, baş örtüsü, kapanmak, uzun şeyler giymek, tesettüre girmek, ahlaklı ve namuslu olmaya yetmiyor.
Demek ki, başı kapatmak insanı daha iyi, daha namuslu, daha ahlaklı yapmaya yetmiyor.
Ama benim şöyle bir düşüncem var:
Müslüman bir kadın da, bir erkek de üzerinde görünmez harflerle "başına örtünce dini bütün, iyi, ahlaklı, dürüst olursun" yazan bir kumaş kavramına inanıyorlar. Sanki 'sihirli' gibi. Başına takınca anında iyi ve dini bütün biri oluyorsun. Kapatmayanlar da otomatikman kötü ve dinsiz oluyorlar.
Ama dini bütün ve iyi bir insan olmak o kadar basit ve KOLAY mı?
Yani gördüğüm kadınların çoğu "Başımı kapattım tamam olay bitti ben artık çok namuslu, çok İYİ bir insanım muhteşemim" diye rahatlıyor. Psikolojik olarak belki tatmin oluyor. Tabii sırf eşi ihale alsın veya hükümete şirin gözüksün diye kapananları saymıyorum.
Ev kadınısınız, kapalısınız, kızartma yağlarının doğaya büyük zarar verdiğini biliyorsunuz tutup üşenmeyip bu yağları biriktirip geri dönüşüm bidonuna götürüyor musunuz?
"Ay üşenirim, üç çocuk, dünya ev işi yapamam."
E ama iyi bir insan, iyi bir kul, yaşadığı gezegene ZARAR vermemeli. Bu gezegeni ALLAH yarattı. Ona zarar vermek Allah'ı üzmez mi?
Ya da cam şişeleri çöpe atmak yerine cam şişe kumbarasına götürür müsünüz? Üşenirsiniz. Ama bu da bir İYİLİK. İsrafı önlüyor ve en önemlisi o camlar kırılınca, çöpleri karıştıran kedi, köpek gibi canlıların dili, ağzı kesiliyor. Ben bunu gözümle gördüm, ben çöpe kırık cam bardağı ,tabak atmam o yüzden. Bir kedi bu yüzden yemek yiyemedi ve açlıktan ÖLDÜ:( Param yoktu o dönem, hiç param yoktu ve maalesef kedi de insana yaklaşmayan bir kediydi alıp veterinere de götürememiştim. :( Hala çok üzülürüm.
Bakın ne düşünüyorum baş kapatmak KOLAY bir - ibadet olarak alıyorsanız- ibadet türü. Herkes başını kolayca kapatabilir. Uzağa gitmenize, yürümenize gerek yok. Cam şişeleri, kızartma yağlarını götürmek ise kolay değil, yürüyeceksiniz, yorulacaksınız. Demem o ki, iş gerçek iyilikler yapmaya gelince, çoğumuz kaytarıyoruz, "başımı kapattım benden iyisi yok" diye düşünüyoruz. Mesela dedikodu yapıyoruz, Ayşe'ye gidiyor, çayını içiyor, kekini yiyor, sonra Fatma'ya gidip Ayşe'yi kötülüyoruz, akşam da namaz kılıyoruz. Böyle bir komşu tanıyorum o yüzden yazdım.
Ya da hanginiz bir kediyi sokaktan kurtarmak, evine almak, onu ölene kadar elinden geldiğince layıkıyla bakmak ister? Bir can kurtarır? Çoğu kapalı kadın - bizzat sordum- istemedi. Kıl dedi, tüy dedi, çocuğum var dedi, kocam istemez dedi, korkuyorum dedi, dedi de dedi. Bıraktım evine almayı oturduğu apartmanın bahçesine kediler için bir kap SU koyan insan çok az. Koyanlar genellikle kapalı değiller, kapalı olup kedi bakan, su koyanlar da var. Yok değil. Yani bir kadın "Kapandım çok mutluyum" deyince ben ona "Kapandın çok mutlusun ama bu seni olumlu hangi yönlerde değiştirdi? Eskisine göre daha mı yardımsever, daha mı iyilik sever, daha mı paylaşımcı oldun? Artık eline pankart alıp kaplumbağalara zarar vermeyin, köpeklere tecavüz etmeyin diye yürüyüşe mi katıldın?" diye sorunca afallıyor. Ben kapısına gitsem, foklar kürkü için öldürülmesin diye imza istesem korkacak imza vermeyecek. Anlatabildim mi?....yani kapanmak insana olumlu yönde bir şeyler katmalı. Bu var mı? Yoksa sadece manevi olarak bir rahatlıyor musunuz? Siz yine aynı siz misiniz? Ayşe'nin evine gidip çayını kekini içip sonra Ayşe'nin dedikodusunu yapan siz? Başını kapatan ama komşusu kediye su koydu diye o su kabını döken aynı kişi misiniz? Geçenlerde tüm twitter alemi konuştu öyle bir kapalı kadını. Hatta videoya çektiler kedilerin su kabını dökerken. Yani kapanınca bir anda o su döken kadınken, merhametli, vicdanlı bambaşka birine dönüşüyor musunuz? Kapanmak dinen iyi biri olmanıza yetmiyor, tacizi, tecavüzü önlemeye yetmiyor. Psikolojik olarak bir rahatlama mı sunuyor bize?
Günlük hayatta sabah kalkıp eşinizin, çoluk çocuğunuzun kahvaltısını, öğlen yemeğini yapmanız, ev işleri, bulaşık, süpürge, çarşı pazar, alışveriş bunlar iyilik göstergesi değil ki, bunlar günlük hayatınızın normal akışı.:) Bir evde toplanıp "huuuu!" çekenlere sordum evinize bir kedi alır mısınız diye hiçbiri yanaşmadı. Nasıl oldu bu demeyin, alt katımda toplaşıyorlar tüm apartman "Huuu!" sesleriyle inliyor.
Ya da başı kapalı bir kadına rastlıyorum sokakta minnacık çocuğunu çocuk ne yapmışsa bilmem bir azarlıyor, bir kızıyor, "Gebertirim seni!" filan diyor. Kaç kez şahit oldum. Kendimi zor tuttum müdahale etmemek için. O çocuğu nasıl utandırıyor, aşağılıyor, korkutuyor, özgüvenini sarsıyor. İleride başarısız bir birey belki hıncını kediden, köpekten, kendinden küçüklerden alan bir psikopata dönüşecek.
Yukarıda örnek verdiğim minik, küçük iyilikler olarak gözükmesin hepsi de önemli şeyler, iyi insan olmanın gerekleri, atık yağları dökmemek de, denize poşet atmamak da, çöpe cam kırıkları koymamak da ama bunlar kadar önemli çok iyilik var, iyi insan olma var mesela insanlara iftira atmamak, işini iç yüzünü bilmeden atıp tutmamak, taraf tutmamak, örneğin yıllarca bu kesim
"Namaz kılanları ordudan atıyorlar"
diye yazdı, çizdi, inandı. Sonra ne oldu o ordudan atılanların Fetöcü oldukları meydana çıktı. Bu iftirayı atanların da, gazetelerinde yazanların da, inananların da büyük kısmı türbanlıydı, başını örtüyordu. Bunu kimse inkar edemez. E demek ki, hem başlarını kapattılar, hem de kendi ülkelerinin ordusuna iftira attılar. Peki bu günah değil mi? Başı kapatmakla çelişmiyor mu? Bu iftira 'balyoz', 'ergenekon' gibi davalarda tavan yaptı. Sonradan onların da "kumpas' olduğunu ve başı kapalı dini bütün(!) Fethullah Gülen'ciler ve akp ile birlikte yapıldığını öğrendik. Tabii birileri bunun tüm sorumluluğundan 'kandırıldım' diyerek sıyrıldı.
Ülkesini düşman işgalinden kurtaran, sıfırdan, yokluktan yepyeni bir cumhuriyet kuran, kadınların üç kez 'boş ol' denince kapı önüne konmaktan, ikinci sınıf vatandaşlıktan kurtaran, pekçok Avrupa ülkesinden yıllar önce seçme-seçilme hakkı veren Atatürk'e nankörlük etmek ve/veya nankörlük edenlere destek olmak da iyi değil kötü insan olmak değil midir? Daha pekçok örnek verebilirim 6 ay maaş almadığı, bitli, tahtakurulu yataklarda yattığı için isyan eden binlerce işçiyi bir anda pkk'lı filan yapmak kötü bir beynin ürünü değil mi? Madem bu işçiler pkk'lıydı yıllarca nasıl yanınızda çalıştırdınız diye sormazlar mı?
Yani sadece başı örtmekle iyi insan olunmuyor. İyi insan olmak daha başka bir şey. İftira atmayacaksın, gözünle görmeden özellikle iftira atmayacaksın. Hem başını ört, hem rahatlıkla, pervasızca kendi ülkenin ordusuna iftira at. Bu ne iş?
Twitter'da sıksık İmam Hatip okullarının ya da başka okulların sınıflarında gizlice çekilen videolar görüyorum. Bu videolarda başları örtülü kızlar bildiğiniz 'ayıp' hareketler yapıyorlar kendi gibi başları örtülü kızlarla. Ben görünce şok geçirdim. Hadi bunlar kişisel günahlar, kişisel ayıplar, yaşları da küçük ;hadi görmezden gelelim, Allah ıslah etsin deyip geçelim ama orduya atılan iftiralar kitleseldi ve atanların da yaşları küçük değildi. Her yaştan insanı kapsıyordu ve o insanlar sorsanız dini bütün insanlardı!
Demek ki, başı kapatmak iyi insan olmaya yetmiyor. İyi insan olmak çok farklı bir şey.
MÜSLÜMAN ve TÜRBANLI BACILAR NEDEN AMERİKA, LONDRA, veya 10 KİŞİDEN 8'inin DİNSİZ veya ATEİST OLDUĞU İSVEÇ'e YERLEŞİYOR?
Türban olayının aklıma gelen her boyutunu incelemek, araştırmak istiyorum. Bir boyutu da şu ki, türbanlı bacılar şeriatla yönetilen ülkeleri bıraktım, Müslüman ülkeler dururken, laiklikle, demokrasiyle yönetilen, su gibi içki içilen, su gibi içki satılan, yeniyıl gecesi sokaklarda dans edilen, yılbaşı kutlanan, ateisti bol Hristiyan ülkelere yerleşmeyi tercih ediyorlar.
Bir haber daha vardı: Fotoğrafı eklemiştim ama sosyal medyadandı ve söz konusu haberin kaynağı silinmiş. Foto da silinmiş. Ben özetliyorum:
Türbanlı bacılar Amerika'dalar ve göçmen almayacağım diyen Trump'ı protesto ediyorlar. Kızın elindeki pankartta kırmızı kalemle"Trump'un eşlerinin 2/3' ü göçmendi." ve altında maviyle de "Çoğu Amerikalının yapmak istemediği işleri yapmak için göçmenlere ihtiyacımız olduğunu bir kez daha ispatlıyor" yazıyor!
Şimdi bu pankarttaki yazıyı ben anlamadım yani bu kız, "Biz türbanlı Müslüman bacılar, Hristiyan ve laik Amerika'da onların yapmadığı pis işleri yapmaya razıyız yeter ki, bizi buradan göndermeyin" mi demek istiyor ki, galiba öyle. İyi de madem Müslümansın, ne işin var Hristiyan, laik, çoğu ateist, su gibi içki içilen, yılbaşı kutlanan bir ülkede?
Her yıl başı, bizdeki türbanlı bacıların bir kısmı "Kahrolsun laiklik, Yılbaşı kutlarken geberenlere üzülmedim, oh olsun, canıma değsin" diye twit atarken, erkekleri de sokakta Noel Baba görüp temsili olarak tutuklarken, bu türbanlı bacıların, şeriatla yönetilen huzurlu ülkeleri varken, her Ocak ayında sokakların ışıl ışıl Noel ağaçlarıyla ve Noel Baba'larla dolu olduğu, içkinin su gibi içildiği, dans edildiği Amerika' yı seçmelerini anlayamıyorum. Mazoşist mi bunlar? Laik, içki içen, yılbaşı kutlayan birinin Amerika sevdasını anlayabilirim. Ama kendine Müslüman diyenlerin Amerika rüyasını anlayamıyorum. Anlayan varsa anlatsın ne olur. Bunun türbanla bağlantısını kuramıyorum ben siz kurabiliyor musunuz? Hem kapanayım, hem de Amerika'da yaşayayım. Nasıl bir çelişki bu?
İkinci örnek: Türbanlı, kapalı Müslüman kadınlar İsveç'ten gitmek istemiyorlar.
Bir aydan fazla süredir İsveç'in başkenti Stokholm'de oturma eylemi yapan bir grup mülteci böyle diyormuş. Ben de yeni öğrendim. Yazı oldukça uzun ve ayrıntılı. Ben sizler için kısaca özetleyeceğim. Tamamını okumak isterseniz en altta link verdim.
Eylemcilerin başı Fatma Kavari imiş ve havaların güzel olduğu Ağustos ayından beri arada şehir değiştirerek İsveç hükümetinin onları wikipedia'ya göre %99.9' unun Sünni Müslüman Afganistan'a sınır dışı etmek istemesini protesto ediyorlarmış. Şimdi İsveç, her 10 kişiden 8'inin dinsiz veya ateist olduğu bir ülke. Başka bir deyişle dünyanın en az 'din' inancı olan ülkesi. (dileyen araştırabilir.)
Kaynak: Kaynak İngilizce )
The Localse' nin muhabiri, bu Müslüman Afganistanlıların içine girip, onlarla bir süre vakit geçirmiş, dertlerini, amaçlarını anlamaya çalışmış.
"Bana kuşkuyla bakacaklarını tahmin ediyordum ama iyi davrandılar, hemen çaylar geldi, Afgan usulü çay içtiler."
diyerek bunu uzun uzun tarif etmiş (Afgan usulü diye tarif ettiği, bildiğimiz kıtlama çay içmek) Neyse efendim, sonra bunu grubun sözcüsü olan 17 yaşındaki Fatma ile tanıştırmışlar. Fatma iki yıldan beri İsveç'te olmasına rağmen çok iyi konuşuyormuş. Afgan asıllı olmasına rağmen hayatının çoğu başka bir Müslüman ülke olan İran'da geçmiş. Konuştuğu başka biri, Hüseyin Akbari (ya da Ekberi)
"Afganistan'ın birçok bölümünde hala Taliban hakim, müzik yasak, müzik yapan çocukları bile canlı bombayla öldürüyorlar. Afganistan'da demokrasi yok."
diyor. Bir başkası "İsveç'te sürekli öldürülme korkusu olmadan, güven içinde yaşayabileceğim" diyor.
Feyzi ismindeki kişi "Buraya gelmemizin sebebi para, ev, yiyecek değil, Afganistan'da yiyeceğimiz, evimiz var ama özgürlük ve güvenlik yok. Buraya bu yüzden geldik."
Fatma, "Birçok genç insan Afganistan'a geri gönderilmektense intihar etmeye kalktılar. Tüm bunlar beni etkiledi ve onların sözcüsü olmaya karar verdim." diyor.
Kaynak:
https://www.vice.com/en_us/article/7x3dve/meet-the-teenage-girl-who-led-thousands-in-protest-against-swedens-deportation-of-afghan-refugees-v25n3
Fatma "İran'dayken ayrımcılık ve şiddet gördük, o zaman İsveç'e gitmeye karar verdik. Protestomuzun sonuç vermesi uzadıkça, iyimserliğim de azalıyor, sonuç alamazsak açlık grevi yapmaya gideceğiz. Afgan hükümeti hiçbir şey yapamaz, İsveç hükümeti bir şey yapmak istemiyor, İran hükümeti kesinlikle bir şey yapmaz." diye de ekliyor.
Benim makaladen anladığım kadarıyla durum belirsiz.
Fotoğraflarda gördüğünüz gibi kadınların hemen hepsinin başı örtülü, belli ki, hepsi Müslüman ve Müslüman bir ülkede yaşamayı istemiyorlar. İsveç'e Hristiyan bir ülke ama yapılan araştırmalara göre her 10 kişiden 8'inin dinsiz veya ateist:))) Batı dünyasındaki 'enaz dindar' ülke:)) Bu Müslüman protestocular, Müslüman Afganistan'ı değil, ateistlerin çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşamak istiyorlar çünkü kendi ülkelerinde laiklik, özgürlük, demokrasi, can güvenliği yok.
Bu yazıyı " Laiklik kötüdür, hilafet istiyoruz, şeriat istiyoruz" diyen, 3 - 4 yaşındaki bebelere din eğitimi vermek isteyen, her okulu İmam Hatip okulu yapmak isteyen herkese okutmak lazım.
Ha, ben İsveç hükümetinin yerinde olsam bir tekini bile almazdım. Merhametten maraz doğar. Bunlar şimdi böyleler, yarın bir gün - buraya yazıyorum -
"Sizin İsveçli kızlar başı açık, açık saçık geziyorlar, ortalıkta öpüşüyorlar, üstsüz güneşleniyorlar, bizi günaha sokuyorlar. " ve / veya " Ben filan kafede çalışıyordum ama peçeliyim/ türbanlıyım/ makyaj yapmıyorum diye beni işten attılar şikayetçiyim"
demeye başlayıp İsveç'lilerin huzuru bozmaya başlarlar. Demedi demeyin. Adam mecbur sanki kapalı çalıştırmaya! O kafeye gelen kadın/erkek müşteriler fıstık gibi, açık, saçık giyinmiş kızları görmeye geliyor, ne yapsın seni? Müşterilerini mi kaybetsin? İflas mı etsin? Madem şeriat istemiyorsun, ülkende kal ve ülkene laiklik, demokrasi, özgürlük getirmek için mücadele et.
Soruyorum türbanlı bacılar, Müslüman erkekler İsveç'te, Amerika'da, Hollanda'da işiniz ne? Niye şeriatla yönetilen Afganistan, Suudi Arabistan, Pakistan gibi Müslüman ülkelere gitmiyorsunuz?
Kaynak ve makalenin tamamı: The Local Se
The Local Se, İsveç yerel bir haber sitesi.
İsveç'te her 10 kişiden 8'i dinsiz veya ateist, dünyanın en az 'dindar' ülkesi İsveç.
Kaynak the local se
BİR TÜR KAST SİSTEMİNE Mİ DÖNÜŞÜLÜYOR?
Hindistan'da bir kast sistemi olduğunu ta ortaokul yıllarında okumuştuk. Zenginler, fakirler, daha yoksullar, işçiler vs. kast sistemi vardı ve yoksullar hakir görülürdü, zengin-fakir birbiriyle evlenemezdi filan. Bunu kitaplarda okuduk, filmlerde izledik.
Şimdi de sanki bir tür 'türbanlı kast' sistemi oluşturuluyor. Bu sistemin ardındaki düşünce sanırım şöyle:
"Biz türbanlılar saraylarda yaşarız, biz her şeyin en iyisine layığız, biz elit / seçkin zümreyiz, biz sınavlara girmeyiz sınav soruları bize önceden verilir, tüm ihaleler bizim kocalarımıza verilir, ülkenin tüm zenginliğine biz sahip oluruz / olmalıyız. Güç bizde artık."
Fotodaki kadınları tanımam, etmem. Bakın bileziklerime
şıkır şıkır, 24 ayar! Bakın marka çantalarıma!
Ay nasıl zenginiz nasıl zenginiz! diyor adeta!
Bu ne şimdi? Bu kadın ne yapmış da bu kadar zengin olmuş?
Babadan mı zengin? Hakkıyla mı zengin olmuş?
Yoksa atm memuru mu? Bilmiyorum...hangisi?...
Hangisiyse böyle zenginliğiyle övünmek,
böbürlenmek İslam'ın yeni şartı mı?
Fotoğraflar internetten...
Bu fotoğraflardaki türbanlı bacılar Hollywood'da yayılan bir modaya uymuşlar. Hollywood'daki bu moda "Düşen yıldızlar" ya da yere kapaklanan yıldızlar anlamına gelen "Falling Stars" modasıymış:) Şimdi bu fotoğraflardakiler yıldız mı? Sinema/dizi oyuncusu mu bilmiyorum.
"Bakın biz türbanlı kast sistemini üyesi kadınlar ne kadar zenginiz, pis fakirler"
der gibiler.
Niteliksiz insanlar işte böyle bilezikleriyle, altın varaklı iğrenç, rüküş mobilyalı evlerle, arabalarıyla, zengin kocalarıyla övünürler.
Hatta bu 'kast' sistemini öyle ileri boyutlara taşıdılar ki, hani Allah'ı, Cennet'i tekellerine aldılar!
"Sadece biz Cennet'e gideceğiz, sadece biz dindarız, Allah bizim, Cennet bizim, sizler Cehennem'liksiniz, bize oy vermeyenler şöyledir, böyledir, teröristtir, fetöcüdür vs."
(Sanırsınız ki, Fethullah Gülen'i 'muhterem hoca efendi hazretleri yapıp, sümüklü mendillerini saklayanlar biz laiklerdik!)
E, hani ülke krizdeydi - yok yok bunların lideri 'bizde kriz yok' dedi doğru galiba onlarda kriz yok, ülke krizdeymiş ama zaten ülke soyulduğu için krizdeyiz ve soyanların krizde olması beklenemez. Birileri fakirleşecek, yoksullaşacak ki, diğerleri zenginleşsin!
Şimdi bu yere kapaklanan sonradan görme ayaklı kuyumcuyu gören "Vay canına, ben de başımı kapatayım, benim de eşime ihaleler verilsin" diyecek. Ama diğerlerinden sıra gelir mi bilmiyorum. :) Şaka değil birçok kadın "Bunlarda para çok, bunlara (akp'ye) yamanayım, biz de ihya oluruz" diye düşünüyor. Köşe yazarları keza. Onlara yaranan ihya oluyor. Yaranmak için başlarını örtmekle işe koyuluyorlar. Sonra gelsin "Kabataş'ta derili, üstü çıplak erkek yalanları!". Ne olacak canım, yalan olduğu anlaşıldı ama onlara bir şey olmadı.
BİR BAŞKA BOYUT DAHA: ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRMA ARACI OLARAK BİRİLERİ KASTEN mi BU SORUNU KÖRÜKLEDİ?
Birileri ki, bu birileri ülkede kutuplaşma olsun, açan - kapatan kadınlar birbirine düşman olsun diye bu konuyu özellikle körükledi, istismar mı etti?
Başını kapatan kadınlara sokakta sataşmalar, "Burası İran değil" demeler acaba maksatlı ve önceden planlanmış mıydı?
Sizin başınıza gelmemiş olabilir ama başına gelenler var, iyi biliyorum hatta yaşanmış örnek verecektim ama arkadaşım "Boşver abla, yazma" dediği için yazmadım.
Şimdi de şort giyene tekme atanlar, mini etek giyene "Mini giyersen tecavüzü hak edersin" diye yazı yazan gazeteci bozuntuları yok mu? Bunlara belki birileri para veriyor böyle şeyler yapın diye. Dolayısıyla bir kesim, bir kesime düşman oluyor. Bu düşmanlık nefrete, intikam hissine yol açıyor. Yoksa normalde ve normal zekalı bir vatandaş sokaktaki kadınlara sataşmaz. Ben çocukken yani 60'lı ve 70'li yıllarda böyle bir sorun hiç yoktu. Türban diye bir şey de yoktu. Sonradan Erbakan döneminde icat edildi. Bunu yaşayarak gözlemledik. Anneler, teyzeler, nineler çene altından başörtüsünü bağlardı. Yüzyıllarca da o şekildeydi. Hatta Türkan Şoray'lı eski filmlere bakın bazen o bile rüzgarlı havada eşarbını bağlar, çene altında fiyonk yapardı. Kimin haddine kimse bir şey demezdi. Ayrım yoktu çünkü. O zamanlar ne mutluyduk şimdiki gençler bilmez. :(
Burada eğer maksatlı değilse sataşanların psikolojisini de anlıyorum korkuyorlardı. Gerçekten İran gibi olmaktan, bu sefer de herkesin zorla kapatılma tehlikesinden korkanlar vardı ama ben hep şöyle düşündüm: Türban yasağı tam tersine baskıcıların işine yarar ve yaradı da. Böyle bir yasak olmasa belki AKP başa bile gelmeyecekti.
BİR GÖKDELENİN 18.KATINDA OTURUP, BALKONA ÇIKARKEN SAÇLARINI KAPATMAK
Şimdi bu yazacağım sonradan aklıma geldi.
Benim çocukluğumda yani 60'larda ve 70'lerin başlarında teyzeler, anneler, nineler başlarını yine örter ama sokağa çıkarken örterlerdi. Evde açarlardı, balkonda filan da. Evde de başını açmayanlar vardı mesela rahmetli anneannem evde de başı kapalıydı sanırım iş yaparken (o zamanlar daha elektrikli süpürge icat edilmemiş)özellikle süpürge yaparken ortalık toz oluyor, saçlar toz olmasın, yerlere uzun uzun saçlar dökülmesin, yemek yaparken, hamur açarken, salça yaparken içine saç düşesin diye sanırım böyle alışkanlık olmuştu.
Şimdi gökdelenin 18. katında oturan kadıncağız,
"Ya aşağıda sokakta erkekler saçımı görürse_"
endişesiyle balkona çıkarken de saçlarını kapatıyor. Yahu 18 kat aşağıdaki bir erkeğin ta 18. kat yukarıdaki kadının saçlarını görmesi, bakması nasıl bir şeydir? Yani gözleri çok iyi gören biri bile olsa, hayalmeyal görür. Ayrıca insanlar sokakta kafaları apartmanların balkonlarına baka baka mı yürürler? Böyle yürürlerse düşerler bir kere. Zaten ülkede kaldırımı bıraktım asfaltlar bile yamruyumru, eğribüğrü, biraz bakmadan yürü, ayağın takılır, kendini yerde bulursun.
Şimdi bir ev kadını günde kaç kez balkona çıkar? Ooo, sayamam yıkamak için, çamaşır asmak için, bir şey çırpmak için, bir şeye bakmak için (sebzeci, kapı çalan biri vs.), çiçek sulamak için, balkonu yıkamak için. Her seferinde saçını kapat balkona öyle çık. Bunun zorluğundan geçtim, psikolojik olarak insanın psikolojisi bozulmaz mı? Yani her an
"Balkona saçımı kapatmadan çıkarsam ya sokaktaki erkekler benim saçıma bakarsa? Ya günaha girersem?"
korkusuyla yaşamak insanın psikolojisini bozmaz mı? Çünkü böyle düşünmek sokakta gelip geçen tüm erkeklerin potansiyel tehlikeli sapık olduğu anlamına da gelir. Normalde sokakta gelen geçenler ise yine yakın hatta bitişik apartmanlarda oturan insanların belki eşleri, belki babaları, belki dedeleri....yani komşuları! Dolayısıyla komşularından korkarak yaşamak kötü bir duygu. İnsan komşusundan korkmamalı, güvenmeli.
Ayrıca, ben erkek olsam sokakta yürüyorum evime gideceğim veya evimden işime ya da ekmek almaya gidiyorum yani aklımın ucundan geçmez kafamı kaldırayım, balkonlardaki komşularımın eşlerinin, kızlarının saçlarına bakayım!!!! Böyle biri varsa ölsün daha iyi.
Sürekli korku, endişe, gerginlik 'ya saçımı ta sokaktan biri görürse?" gerginliğiyle yaşayan bir kadında huzur kalır mı? Kadınlara niye böyle bir korkuyu, huzursuzluğu, tedirginliği yaşatıyorsunuz? Sonuçta kendi evinin balkonu...kendi evinin bir bölümü...insan kendi evinde rahat, huzur içinde olamayacaksa nerede rahat edecek? Balkon sokak değil ki, evimizin bir bölümü...Ben bu kısmı sevgili, sevdiğim bir komşumda görünce üzüldüğüm için ekledim. Kendimi onun yerine koydum, günde belki 30 kez balkona çıkıyorum, her balkona çıkarken panikle saçımı örtmek, korkuyla, endişeyle yaşadığımı düşünüp üzüldüm:(
SOSYAL MEDYADAKİ BAŞÖRTÜSÜ ' challenge' OLAYI
İlk kez 2016 yılında yazdığım bu yazıyı, yıllar içinde güncelledim, ilaveler yaptım. Şu anda yıl 2019 ve sosyal medyada çoğu zorla ya da baskıyla, kimisi de isteyerek başörtüsü takan kadınlar başörtülerini çıkartmaya başlamışlar.
Yazımın en başında dediğim gibi bu bir 'başörtüsü takma' yazısı değil. Tam tersine isteyen başına ne isterse taksın yazısı. Ama takarken de sorular sorabilsin. Kimse de kimseye baskı yapmasın. Şimdi o kadınları eleştirenler oluyor. Niye çıkartıyorlarmış?
Yahu size ne? İster takarlar, ister çıkartırlar. Günahsa da onlarla Allah arasında. Siz niye karışıyorsunuz? Yok Fetö'ymüş, yok Metö'ymüş. Ne alaka?
SIKI - SIMSIKI -
Ayrıca düşündüm de çıkartmalarının sebebi çok ama çok basit bir nedenden dolayı bile olabilir. O çok basit neden başörtmenin kafalarında yarattığı kaçınılmaz 'sıkılık' hissi.
Bunu erkekler - saçları kısa olduğu için- anlayamazlar. Saçınızı uzatın ve önce
1- Sıkı bir topuz yapın.
2- Sıkı bir bone takın
3- Sıkı bir türban takıp boyundan, enseden sıkı sıkı bağlayın.
24 saat bu şekilde dolaşmak insanın başına inanın ağrılar sokar, migreni varsa tetikler, (doktorlara sorun sıkı topuz, sıkı toka, sıkı bere migrene yol açıyor) ben mesela asla sıkı bir şey giyemem, kafama sıkı bere takamam, sıkı kazak giyemem, boğazlı kazak giyemem, sıkıyor! Sıkı çorap giyemem, rahmetli annem çorapları sıktığı için lastik kısımlarını keserdi. Bol olacak, sıkmayacak ki, sıkılmayayım. Sımsıkı çorap lastiği kan dolaşımını engelliyormuş.
Bu kadar basit. Kafada tam üç sıkı aşama gerektiren bir şey yapılıyor. Zaman içinde bu sıkılık gerçekten insanı sıkıp, bunaltabilir. Hele yaz sıcağında. Bu arada aç parantez saçları böyle uzun süre sıkı sıkı kapatmak toz kokutur. Diyeceksiniz ki, koskoca Allah bunları düşünmemiş mi? Valla benden 1 000 000 000 misli iyi düşünmüştür sonucta ben kulum, o Allah da; onları ahirette Allah'a sorarsanız. Günahsa da Allah ile kul arasında size ne? İsteyen kafasını kapatsın, istemeyen kapatmasın. Kuran'da öyle yazıyor diyenlere de, valla dini siteler bile Kuran'ın orijinalinin olmadığını yazıyor. Dolayısıyla o yıllarda güvenilir arşivleme, yazma, saklama, cd, flahshbellek, kaset, teyp, kayıt cihazı, defter bile icat edilmediğinden başına neler gelmiş bilmiyoruz ki, açıp bakalım gerçekten koskoca yaratıcı tüm işi, gücü bırakıp kadınların saç ve kaş kılları için ayet göndermiş mi, göndermemiş mi diye....bilemiyoruz, muamma.....
Rahmetli anneannelerimizin, ninelerimizin ise baş örtüleri böyle sıkı sıkı ve üç aşamalı değildi. Tek seferde eşarp / baş örtüsü / yemeni/ yazma takarlardı, boldu, kafayı sıkmazdı, o yüzden sıkılmaz ve 'ay çok sıktı, çıkartıyorum" demezlerdi.
SAÇ ÖRTMENİN DİNLE İLİŞKİSİNİN
YARATTIĞI - YARATABİLECEĞİ SONUÇLAR
Kadınların saçlarını örtmenin dinle ilişkisi, dinen haram / günah / yasak olması, kimi erkeklerin
"Bu kadın niye başını örtmemiş? Dur şunun yüzüne kezzap atayım da görsün gününü."
diye düşünüp o düşüncesini eyleme geçirip, kadınların yüzüne asit atarak, hayatlarını karartmasına da sebep olmaktadır ve çeşitli İslam ülkelerinde (Afganistan, İran, Hindistan vs.)"yeterince iyi örtünmediği" için yüzü kezzapla yakılan kadın sayısı az değildir. İngiltere gibi laik, demokratik, kadınların nispeten özgür olduğu ülkelerde bile oraya mülteci olarak giden Müslümanlar yine bu insanlık dışı yöntemi sürdürüyor ve İngiltere'de asit atma vakaları oldukça çokmuş.
İşte bir tanesi: İran'lı Marziyeh İbrahimi
Yüzüne 'yeterince iyi örtünmediği' için kezzap atılan bu kadıncağızın olayı kısaca şu: Dişçiye gidecek, randevu almış, trafik çok sıkışık ve arabayı kendi kullanıyor, araba durmuşken camı açıyor ve bir saniyede ne olduğunu bile anlayamıyor yüzünden bir yakıcılık! Bundan sonrası bir kabus, yemek yemesi, içmesi bile mümkün olmuyor kimi kurbanların ağızları, yemek boruları hasar gördüğü için, ileride asidin etkisi geçse de ruhsal yıkıntı ömür boyu sürüyor, güzel bir kızken artık insanların yüzüne bakmaya korkacağı ve acıyacağı birine dönüşüyor. :(
Örnek olarak yüzlerce, binlerce örnek yazabilirdim ama yazı zaten uzun sadece bu kızcağızı örnek gösterdim. Bir ara evlenmiş ama evliliği çok kısa sürmüş.
kaynak link (İngilizce)
SAÇ DIŞINDA KAPANMAK
ve
KADINLARDA OSTEOPOROZ
(kemik erimesi) TEHLİKESİ
Güneş ışınındaki D vitaminleri, erkekler için de ama ençok kadınlar için hayati, çok önemli. Bunu çocukken, genç kızken, genç yaşlardayken bolbol almak lazım. Yani genç kızsınız bol bol kolunuz, bacağınız, diziniz, poponuz (kalça, femur kemikleri en sık kırılan yer), sırtınız (çünkü omurilik orada) hatta mümkünse bir şekilde kalçalarınızı her güneş gördüğünüzde güneş ışınlarına maruz bırakmalısınız. Deniz kıyısındaysanız o şekilde değilseniz başkalarının sizi görmeyeceği bir yer ayarlayıp o şekilde güneşleneceksiniz. Yoksa ne mi olur?
Söylüyorum hiç şaka yapmıyorum: Benim gibi 60 yaşında kemiklerinizin şiddetli aksırma ya da banyoda, odada düşme sonucu kalçanızı kırabilirsiniz. Annem kırdı ve o yüzden hayatını kaybetti. Kemikleri sağlam olsaydı daha 80'ine kadar yaşardı belki.
Yapılan istatistiklere göre (hastanelerde yapılan çalışmalar) 60 ve üstü kadınların mutlaka kalçası kırılıyor, kırıldıktan sonra bir kısmı daha ilk haftada ölüyor, yarıya yakını ölmüyor ama bir daha yürüyemiyor ve yatağa bağlı kalıyor. Kalçasını kıranların hemen hepsi bir yıl sonra öteki kalçayı da kırıyor. (Bunları için tek link vermedim. Google'da osteoporoz, gizli hırsız kemik erimesi, kadınlarda kalça kırığı vs. yazın tıklayın, özellikle hastanelerin, tıbbi sitelerin makalelelerini, istatistiklerini okuyun, İngilizceniz varsa kaynak daha çok)
Ben tesettürlü olmadığım halde aptallığımdan güneşten yararlanmadım. Şimdi her gün ödüm kopuyor kalçam kırılırsa ne yaparım diye. Ayağımı kırsam hadi alçıya alınıyor çaresi var ama kalça öyle değil. Çünkü menopozdan sonra kadınların kemikleri erimeye başlıyormuş. Öyle yoğurtla, D vitaminiyle filan yetmiyor. Güneş ışını şart. Kollar kapalı, bacaklar kapalı bunu yapamazsınız. 70 hatta 65 yaşını görmeden ölmek istemiyorsanız, bir şekilde vücudunuz her gün bolca ve güneş ışınlarının dik geldiği yani öğle saatlerinde güneş banyosu yapacaksınız. Elin buruş buruş İngiliz, Fransız kocakarıları 80 yaşında o yüzden kumlarda cıbıldak yatıyor, sizin zannettiğiniz gibi 'teşhirci sapık' olduğu için değil. Hepsine doktorları tavsiye ediyor. Bizim kocakarılar ise hastanelerin ortopedi bölümlerinde kalça kırığından yatıyor!
Yani, kapanmak kadınların sağlığı için sakıncalı. Kapansanız bile her gün belli saatlerde bir şekilde o güneş ışınını almalısınız. Allah size onu nimet olarak, şifa olarak vermiş. Üstelik bedava! Derseniz ki,
"Ben ilaç alırım, kemik erimesini iyileştirir."
Ah bacım, keşke öyle bir ilaç olsa da, bir koşu eczaneye gidip alsam, korku içinde yaşamasam. Kemik erimesinin hele hele geç kaldıysanız yani yaşınız 60'lara, 70'lere geldiyse çaresi YOK.
Ayrıca çok pahalı bir hastalık. Dvit, kalsiyum sandoz gibi nispeten ucuz olanlarından bahsetmiyorum. Mesela 'denosumab' var enjeksiyon olarak yılda iki kez uygulanıyor. Fiyatı: 500 Tl. (sağlık ocağı yazmıyor, devlet ödemiyor) Daha pahalıları da var. O iğne de kemiğinizi eski haline getirmiyor. Bunu ben bu hafta aldım, fiyatı 49 Tl. idi. Eczaneden aldım, bunu da devlet ödemiyor. Yıllar önce bana Gata'da bonvita yazmışlardı. Fiyatı 90 liraydı ve sadece üç hap vardı içinde. Onu da devlet ödememişti.
49 tl olan ilaç....
Bu yazımın en başında "Bu bir türban takmayın" yazısı değildir. Tam tersine isteyen başına türban veya ne istiyorsa taksın ama soru da sorabilsin demiştim. Ve yazımın sonuna geldiğimde şunu da ekleyeyim: Giyim, kuşam hem mevsim şartları gereği bir zorunluluk, hem de ahlaki kavramlar açısından bir mecburiyettir. Kimse yazımdan "Tamam o zaman anadan doğma dolaşalım sokaklarda" gibi bir anormal sonuç çıkartmasın. Tersine kadınlar için her zaman "hanım hanımcık" tabir edilen giyim şeklinin en güzeli ve en doğrusu olduğunu düşünürüm. Denize girerken bile zarif bir kadın hanım hanımcık, edepli bir mayo seçmesini bilir. Ha siz 'haşema' yı da tercih edebilirsiniz. Ama bence suya her tarafı kapalı girmek pek akıl karı değil. (a'ların üzerine imla işareti koymayı bilmiyorum). Giysilerle, mesela pantolon gömlekle banyo yapmak gibi tuhaf geliyor bana.
Ne çok şey yazdım içimden geçen. Bir dolu da link / kaynak gösterdim şaşırdığım olaylara. En şaşırdığım da bir kedicik, bir köpekcik patikleri kesilirken, ağlarken, öldürürülürken, altı aylık bebeğe tecavüz edilir öldürülürken, atom bombası atılırken, insanlar gaz odalarında öldürülüp, fırınlarda yakılırken hiç karışmaması, yardıma koşmaması ama saçla, kılıkla, kıyafetle, kaş alıp almama gibi sudan şeylerle ilgilenen bir tanrı olduğu düşüncesi.
KAPANMAK , TÜRBAN = NAMUS DEĞİLDİR.
KAPANMAK, TÜBAN = AHLAK DEĞİLDİR
ÇAYA ŞEKER ATMA GÜNAH !
AAAA! Diyeceksiniz
Yıllar önce yaşanmış bir örnek daha buldum ve yazıma ekledim. Linki şurada:
Çaya şeker atma günah (gerçek tarihi olay)
Okuyunca, dinci denilen kesimin ve dinin gerçek amacının ne olduğu çok iyi anlaşılıyor. Yani insanlar işlerine gelince çaya şeker atmanın da günah olduğunu söylerler.
Velhasıl, bunları düşünmek gerekir. Bakın ne diyeceğim:
Şimdi, adamın biri eline bıçak alsa, küçük oğlunu yere yatırsa,
"Rüyamda Tanrı ile konuştum, oğlumu kurban edeceğim"
dese konu komşu 155'i ararlar; polisler gelir:
" Sakin ol! At elindeki o bıçağı! Bıçağı yere bırak! Çocuğun yanından çekil! Yat yere! Yat yere! "
derler. Ellerini kelepçeler ve önce karakola sonra akıl hastanesine götürürler.
Değil mi? Ama binlerce yıl önce insanlar bunu gayet normal karşılamış, adama da peygamber demişler! Çünkü o zaman psikoloji / psikiyatri bilimi yoktu.
Ben düşünündüm ve şu sonuca vardım:
Problem kadının saçında değil, problem erkeğin kafasında.
Ben, bir insan olarak rüzgarın saçlarımın arasında dolaştığını hissetmekten, o ferahlığın getirdiği mutluluğu yaşamaktan dolayı memnunum zaten kâinatı yaratan bir yaratıcı varsa da hiçbir insanı rüzgarın saçlarının arasında dolaşmasını hissetmesinden, bu mutluluktan mahrum bırakmak istemez. İnsanların bir kısmını mahrum bırakmayı hiç istemez herhalde yani kadınlar "üvey kul" değilse. Niye üvey kul olalım yahu?
Bu yazımı iki kez yazmıştım. Öncekine gelen yorumlar silinsin istemedim.
Bu yazıma eskiden gelen yorumlar
BİR TÜR KAST SİSTEMİNE Mİ DÖNÜŞÜLÜYOR?
Hindistan'da bir kast sistemi olduğunu ta ortaokul yıllarında okumuştuk. Zenginler, fakirler, daha yoksullar, işçiler vs. kast sistemi vardı ve yoksullar hakir görülürdü, zengin-fakir birbiriyle evlenemezdi filan. Bunu kitaplarda okuduk, filmlerde izledik.
Şimdi de sanki bir tür 'türbanlı kast' sistemi oluşturuluyor. Bu sistemin ardındaki düşünce sanırım şöyle:
"Biz türbanlılar saraylarda yaşarız, biz her şeyin en iyisine layığız, biz elit / seçkin zümreyiz, biz sınavlara girmeyiz sınav soruları bize önceden verilir, tüm ihaleler bizim kocalarımıza verilir, ülkenin tüm zenginliğine biz sahip oluruz / olmalıyız. Güç bizde artık."
Fotodaki kadınları tanımam, etmem. Bakın bileziklerime
şıkır şıkır, 24 ayar! Bakın marka çantalarıma!
Ay nasıl zenginiz nasıl zenginiz! diyor adeta!
Bu ne şimdi? Bu kadın ne yapmış da bu kadar zengin olmuş?
Babadan mı zengin? Hakkıyla mı zengin olmuş?
Yoksa atm memuru mu? Bilmiyorum...hangisi?...
Hangisiyse böyle zenginliğiyle övünmek,
böbürlenmek İslam'ın yeni şartı mı?
Fotoğraflar internetten...
Bu fotoğraflardaki türbanlı bacılar Hollywood'da yayılan bir modaya uymuşlar. Hollywood'daki bu moda "Düşen yıldızlar" ya da yere kapaklanan yıldızlar anlamına gelen "Falling Stars" modasıymış:) Şimdi bu fotoğraflardakiler yıldız mı? Sinema/dizi oyuncusu mu bilmiyorum.
"Bakın biz türbanlı kast sistemini üyesi kadınlar ne kadar zenginiz, pis fakirler"
der gibiler.
Niteliksiz insanlar işte böyle bilezikleriyle, altın varaklı iğrenç, rüküş mobilyalı evlerle, arabalarıyla, zengin kocalarıyla övünürler.
Hatta bu 'kast' sistemini öyle ileri boyutlara taşıdılar ki, hani Allah'ı, Cennet'i tekellerine aldılar!
"Sadece biz Cennet'e gideceğiz, sadece biz dindarız, Allah bizim, Cennet bizim, sizler Cehennem'liksiniz, bize oy vermeyenler şöyledir, böyledir, teröristtir, fetöcüdür vs."
(Sanırsınız ki, Fethullah Gülen'i 'muhterem hoca efendi hazretleri yapıp, sümüklü mendillerini saklayanlar biz laiklerdik!)
E, hani ülke krizdeydi - yok yok bunların lideri 'bizde kriz yok' dedi doğru galiba onlarda kriz yok, ülke krizdeymiş ama zaten ülke soyulduğu için krizdeyiz ve soyanların krizde olması beklenemez. Birileri fakirleşecek, yoksullaşacak ki, diğerleri zenginleşsin!
Şimdi bu yere kapaklanan sonradan görme ayaklı kuyumcuyu gören "Vay canına, ben de başımı kapatayım, benim de eşime ihaleler verilsin" diyecek. Ama diğerlerinden sıra gelir mi bilmiyorum. :) Şaka değil birçok kadın "Bunlarda para çok, bunlara (akp'ye) yamanayım, biz de ihya oluruz" diye düşünüyor. Köşe yazarları keza. Onlara yaranan ihya oluyor. Yaranmak için başlarını örtmekle işe koyuluyorlar. Sonra gelsin "Kabataş'ta derili, üstü çıplak erkek yalanları!". Ne olacak canım, yalan olduğu anlaşıldı ama onlara bir şey olmadı.
BİR BAŞKA BOYUT DAHA: ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRMA ARACI OLARAK BİRİLERİ KASTEN mi BU SORUNU KÖRÜKLEDİ?
Birileri ki, bu birileri ülkede kutuplaşma olsun, açan - kapatan kadınlar birbirine düşman olsun diye bu konuyu özellikle körükledi, istismar mı etti?
Başını kapatan kadınlara sokakta sataşmalar, "Burası İran değil" demeler acaba maksatlı ve önceden planlanmış mıydı?
Sizin başınıza gelmemiş olabilir ama başına gelenler var, iyi biliyorum hatta yaşanmış örnek verecektim ama arkadaşım "Boşver abla, yazma" dediği için yazmadım.
Şimdi de şort giyene tekme atanlar, mini etek giyene "Mini giyersen tecavüzü hak edersin" diye yazı yazan gazeteci bozuntuları yok mu? Bunlara belki birileri para veriyor böyle şeyler yapın diye. Dolayısıyla bir kesim, bir kesime düşman oluyor. Bu düşmanlık nefrete, intikam hissine yol açıyor. Yoksa normalde ve normal zekalı bir vatandaş sokaktaki kadınlara sataşmaz. Ben çocukken yani 60'lı ve 70'li yıllarda böyle bir sorun hiç yoktu. Türban diye bir şey de yoktu. Sonradan Erbakan döneminde icat edildi. Bunu yaşayarak gözlemledik. Anneler, teyzeler, nineler çene altından başörtüsünü bağlardı. Yüzyıllarca da o şekildeydi. Hatta Türkan Şoray'lı eski filmlere bakın bazen o bile rüzgarlı havada eşarbını bağlar, çene altında fiyonk yapardı. Kimin haddine kimse bir şey demezdi. Ayrım yoktu çünkü. O zamanlar ne mutluyduk şimdiki gençler bilmez. :(
Burada eğer maksatlı değilse sataşanların psikolojisini de anlıyorum korkuyorlardı. Gerçekten İran gibi olmaktan, bu sefer de herkesin zorla kapatılma tehlikesinden korkanlar vardı ama ben hep şöyle düşündüm: Türban yasağı tam tersine baskıcıların işine yarar ve yaradı da. Böyle bir yasak olmasa belki AKP başa bile gelmeyecekti.
BİR GÖKDELENİN 18.KATINDA OTURUP, BALKONA ÇIKARKEN SAÇLARINI KAPATMAK
Şimdi bu yazacağım sonradan aklıma geldi.
Benim çocukluğumda yani 60'larda ve 70'lerin başlarında teyzeler, anneler, nineler başlarını yine örter ama sokağa çıkarken örterlerdi. Evde açarlardı, balkonda filan da. Evde de başını açmayanlar vardı mesela rahmetli anneannem evde de başı kapalıydı sanırım iş yaparken (o zamanlar daha elektrikli süpürge icat edilmemiş)özellikle süpürge yaparken ortalık toz oluyor, saçlar toz olmasın, yerlere uzun uzun saçlar dökülmesin, yemek yaparken, hamur açarken, salça yaparken içine saç düşesin diye sanırım böyle alışkanlık olmuştu.
Şimdi gökdelenin 18. katında oturan kadıncağız,
"Ya aşağıda sokakta erkekler saçımı görürse_"
endişesiyle balkona çıkarken de saçlarını kapatıyor. Yahu 18 kat aşağıdaki bir erkeğin ta 18. kat yukarıdaki kadının saçlarını görmesi, bakması nasıl bir şeydir? Yani gözleri çok iyi gören biri bile olsa, hayalmeyal görür. Ayrıca insanlar sokakta kafaları apartmanların balkonlarına baka baka mı yürürler? Böyle yürürlerse düşerler bir kere. Zaten ülkede kaldırımı bıraktım asfaltlar bile yamruyumru, eğribüğrü, biraz bakmadan yürü, ayağın takılır, kendini yerde bulursun.
Şimdi bir ev kadını günde kaç kez balkona çıkar? Ooo, sayamam yıkamak için, çamaşır asmak için, bir şey çırpmak için, bir şeye bakmak için (sebzeci, kapı çalan biri vs.), çiçek sulamak için, balkonu yıkamak için. Her seferinde saçını kapat balkona öyle çık. Bunun zorluğundan geçtim, psikolojik olarak insanın psikolojisi bozulmaz mı? Yani her an
"Balkona saçımı kapatmadan çıkarsam ya sokaktaki erkekler benim saçıma bakarsa? Ya günaha girersem?"
korkusuyla yaşamak insanın psikolojisini bozmaz mı? Çünkü böyle düşünmek sokakta gelip geçen tüm erkeklerin potansiyel tehlikeli sapık olduğu anlamına da gelir. Normalde sokakta gelen geçenler ise yine yakın hatta bitişik apartmanlarda oturan insanların belki eşleri, belki babaları, belki dedeleri....yani komşuları! Dolayısıyla komşularından korkarak yaşamak kötü bir duygu. İnsan komşusundan korkmamalı, güvenmeli.
Ayrıca, ben erkek olsam sokakta yürüyorum evime gideceğim veya evimden işime ya da ekmek almaya gidiyorum yani aklımın ucundan geçmez kafamı kaldırayım, balkonlardaki komşularımın eşlerinin, kızlarının saçlarına bakayım!!!! Böyle biri varsa ölsün daha iyi.
Sürekli korku, endişe, gerginlik 'ya saçımı ta sokaktan biri görürse?" gerginliğiyle yaşayan bir kadında huzur kalır mı? Kadınlara niye böyle bir korkuyu, huzursuzluğu, tedirginliği yaşatıyorsunuz? Sonuçta kendi evinin balkonu...kendi evinin bir bölümü...insan kendi evinde rahat, huzur içinde olamayacaksa nerede rahat edecek? Balkon sokak değil ki, evimizin bir bölümü...Ben bu kısmı sevgili, sevdiğim bir komşumda görünce üzüldüğüm için ekledim. Kendimi onun yerine koydum, günde belki 30 kez balkona çıkıyorum, her balkona çıkarken panikle saçımı örtmek, korkuyla, endişeyle yaşadığımı düşünüp üzüldüm:(
SOSYAL MEDYADAKİ BAŞÖRTÜSÜ ' challenge' OLAYI
İlk kez 2016 yılında yazdığım bu yazıyı, yıllar içinde güncelledim, ilaveler yaptım. Şu anda yıl 2019 ve sosyal medyada çoğu zorla ya da baskıyla, kimisi de isteyerek başörtüsü takan kadınlar başörtülerini çıkartmaya başlamışlar.
Yazımın en başında dediğim gibi bu bir 'başörtüsü takma' yazısı değil. Tam tersine isteyen başına ne isterse taksın yazısı. Ama takarken de sorular sorabilsin. Kimse de kimseye baskı yapmasın. Şimdi o kadınları eleştirenler oluyor. Niye çıkartıyorlarmış?
Yahu size ne? İster takarlar, ister çıkartırlar. Günahsa da onlarla Allah arasında. Siz niye karışıyorsunuz? Yok Fetö'ymüş, yok Metö'ymüş. Ne alaka?
SIKI - SIMSIKI -
Ayrıca düşündüm de çıkartmalarının sebebi çok ama çok basit bir nedenden dolayı bile olabilir. O çok basit neden başörtmenin kafalarında yarattığı kaçınılmaz 'sıkılık' hissi.
Bunu erkekler - saçları kısa olduğu için- anlayamazlar. Saçınızı uzatın ve önce
1- Sıkı bir topuz yapın.
2- Sıkı bir bone takın
3- Sıkı bir türban takıp boyundan, enseden sıkı sıkı bağlayın.
24 saat bu şekilde dolaşmak insanın başına inanın ağrılar sokar, migreni varsa tetikler, (doktorlara sorun sıkı topuz, sıkı toka, sıkı bere migrene yol açıyor) ben mesela asla sıkı bir şey giyemem, kafama sıkı bere takamam, sıkı kazak giyemem, boğazlı kazak giyemem, sıkıyor! Sıkı çorap giyemem, rahmetli annem çorapları sıktığı için lastik kısımlarını keserdi. Bol olacak, sıkmayacak ki, sıkılmayayım. Sımsıkı çorap lastiği kan dolaşımını engelliyormuş.
Bu kadar basit. Kafada tam üç sıkı aşama gerektiren bir şey yapılıyor. Zaman içinde bu sıkılık gerçekten insanı sıkıp, bunaltabilir. Hele yaz sıcağında. Bu arada aç parantez saçları böyle uzun süre sıkı sıkı kapatmak toz kokutur. Diyeceksiniz ki, koskoca Allah bunları düşünmemiş mi? Valla benden 1 000 000 000 misli iyi düşünmüştür sonucta ben kulum, o Allah da; onları ahirette Allah'a sorarsanız. Günahsa da Allah ile kul arasında size ne? İsteyen kafasını kapatsın, istemeyen kapatmasın. Kuran'da öyle yazıyor diyenlere de, valla dini siteler bile Kuran'ın orijinalinin olmadığını yazıyor. Dolayısıyla o yıllarda güvenilir arşivleme, yazma, saklama, cd, flahshbellek, kaset, teyp, kayıt cihazı, defter bile icat edilmediğinden başına neler gelmiş bilmiyoruz ki, açıp bakalım gerçekten koskoca yaratıcı tüm işi, gücü bırakıp kadınların saç ve kaş kılları için ayet göndermiş mi, göndermemiş mi diye....bilemiyoruz, muamma.....
Rahmetli anneannelerimizin, ninelerimizin ise baş örtüleri böyle sıkı sıkı ve üç aşamalı değildi. Tek seferde eşarp / baş örtüsü / yemeni/ yazma takarlardı, boldu, kafayı sıkmazdı, o yüzden sıkılmaz ve 'ay çok sıktı, çıkartıyorum" demezlerdi.
SAÇ ÖRTMENİN DİNLE İLİŞKİSİNİN
YARATTIĞI - YARATABİLECEĞİ SONUÇLAR
Kadınların saçlarını örtmenin dinle ilişkisi, dinen haram / günah / yasak olması, kimi erkeklerin
"Bu kadın niye başını örtmemiş? Dur şunun yüzüne kezzap atayım da görsün gününü."
diye düşünüp o düşüncesini eyleme geçirip, kadınların yüzüne asit atarak, hayatlarını karartmasına da sebep olmaktadır ve çeşitli İslam ülkelerinde (Afganistan, İran, Hindistan vs.)"yeterince iyi örtünmediği" için yüzü kezzapla yakılan kadın sayısı az değildir. İngiltere gibi laik, demokratik, kadınların nispeten özgür olduğu ülkelerde bile oraya mülteci olarak giden Müslümanlar yine bu insanlık dışı yöntemi sürdürüyor ve İngiltere'de asit atma vakaları oldukça çokmuş.
İşte bir tanesi: İran'lı Marziyeh İbrahimi
Yüzüne 'yeterince iyi örtünmediği' için kezzap atılan bu kadıncağızın olayı kısaca şu: Dişçiye gidecek, randevu almış, trafik çok sıkışık ve arabayı kendi kullanıyor, araba durmuşken camı açıyor ve bir saniyede ne olduğunu bile anlayamıyor yüzünden bir yakıcılık! Bundan sonrası bir kabus, yemek yemesi, içmesi bile mümkün olmuyor kimi kurbanların ağızları, yemek boruları hasar gördüğü için, ileride asidin etkisi geçse de ruhsal yıkıntı ömür boyu sürüyor, güzel bir kızken artık insanların yüzüne bakmaya korkacağı ve acıyacağı birine dönüşüyor. :(
Örnek olarak yüzlerce, binlerce örnek yazabilirdim ama yazı zaten uzun sadece bu kızcağızı örnek gösterdim. Bir ara evlenmiş ama evliliği çok kısa sürmüş.
kaynak link (İngilizce)
SAÇ DIŞINDA KAPANMAK
ve
KADINLARDA OSTEOPOROZ
(kemik erimesi) TEHLİKESİ
Güneş ışınındaki D vitaminleri, erkekler için de ama ençok kadınlar için hayati, çok önemli. Bunu çocukken, genç kızken, genç yaşlardayken bolbol almak lazım. Yani genç kızsınız bol bol kolunuz, bacağınız, diziniz, poponuz (kalça, femur kemikleri en sık kırılan yer), sırtınız (çünkü omurilik orada) hatta mümkünse bir şekilde kalçalarınızı her güneş gördüğünüzde güneş ışınlarına maruz bırakmalısınız. Deniz kıyısındaysanız o şekilde değilseniz başkalarının sizi görmeyeceği bir yer ayarlayıp o şekilde güneşleneceksiniz. Yoksa ne mi olur?
Söylüyorum hiç şaka yapmıyorum: Benim gibi 60 yaşında kemiklerinizin şiddetli aksırma ya da banyoda, odada düşme sonucu kalçanızı kırabilirsiniz. Annem kırdı ve o yüzden hayatını kaybetti. Kemikleri sağlam olsaydı daha 80'ine kadar yaşardı belki.
Yapılan istatistiklere göre (hastanelerde yapılan çalışmalar) 60 ve üstü kadınların mutlaka kalçası kırılıyor, kırıldıktan sonra bir kısmı daha ilk haftada ölüyor, yarıya yakını ölmüyor ama bir daha yürüyemiyor ve yatağa bağlı kalıyor. Kalçasını kıranların hemen hepsi bir yıl sonra öteki kalçayı da kırıyor. (Bunları için tek link vermedim. Google'da osteoporoz, gizli hırsız kemik erimesi, kadınlarda kalça kırığı vs. yazın tıklayın, özellikle hastanelerin, tıbbi sitelerin makalelelerini, istatistiklerini okuyun, İngilizceniz varsa kaynak daha çok)
Ben tesettürlü olmadığım halde aptallığımdan güneşten yararlanmadım. Şimdi her gün ödüm kopuyor kalçam kırılırsa ne yaparım diye. Ayağımı kırsam hadi alçıya alınıyor çaresi var ama kalça öyle değil. Çünkü menopozdan sonra kadınların kemikleri erimeye başlıyormuş. Öyle yoğurtla, D vitaminiyle filan yetmiyor. Güneş ışını şart. Kollar kapalı, bacaklar kapalı bunu yapamazsınız. 70 hatta 65 yaşını görmeden ölmek istemiyorsanız, bir şekilde vücudunuz her gün bolca ve güneş ışınlarının dik geldiği yani öğle saatlerinde güneş banyosu yapacaksınız. Elin buruş buruş İngiliz, Fransız kocakarıları 80 yaşında o yüzden kumlarda cıbıldak yatıyor, sizin zannettiğiniz gibi 'teşhirci sapık' olduğu için değil. Hepsine doktorları tavsiye ediyor. Bizim kocakarılar ise hastanelerin ortopedi bölümlerinde kalça kırığından yatıyor!
Yani, kapanmak kadınların sağlığı için sakıncalı. Kapansanız bile her gün belli saatlerde bir şekilde o güneş ışınını almalısınız. Allah size onu nimet olarak, şifa olarak vermiş. Üstelik bedava! Derseniz ki,
"Ben ilaç alırım, kemik erimesini iyileştirir."
Ah bacım, keşke öyle bir ilaç olsa da, bir koşu eczaneye gidip alsam, korku içinde yaşamasam. Kemik erimesinin hele hele geç kaldıysanız yani yaşınız 60'lara, 70'lere geldiyse çaresi YOK.
Ayrıca çok pahalı bir hastalık. Dvit, kalsiyum sandoz gibi nispeten ucuz olanlarından bahsetmiyorum. Mesela 'denosumab' var enjeksiyon olarak yılda iki kez uygulanıyor. Fiyatı: 500 Tl. (sağlık ocağı yazmıyor, devlet ödemiyor) Daha pahalıları da var. O iğne de kemiğinizi eski haline getirmiyor. Bunu ben bu hafta aldım, fiyatı 49 Tl. idi. Eczaneden aldım, bunu da devlet ödemiyor. Yıllar önce bana Gata'da bonvita yazmışlardı. Fiyatı 90 liraydı ve sadece üç hap vardı içinde. Onu da devlet ödememişti.
49 tl olan ilaç....
Bu yazımın en başında "Bu bir türban takmayın" yazısı değildir. Tam tersine isteyen başına türban veya ne istiyorsa taksın ama soru da sorabilsin demiştim. Ve yazımın sonuna geldiğimde şunu da ekleyeyim: Giyim, kuşam hem mevsim şartları gereği bir zorunluluk, hem de ahlaki kavramlar açısından bir mecburiyettir. Kimse yazımdan "Tamam o zaman anadan doğma dolaşalım sokaklarda" gibi bir anormal sonuç çıkartmasın. Tersine kadınlar için her zaman "hanım hanımcık" tabir edilen giyim şeklinin en güzeli ve en doğrusu olduğunu düşünürüm. Denize girerken bile zarif bir kadın hanım hanımcık, edepli bir mayo seçmesini bilir. Ha siz 'haşema' yı da tercih edebilirsiniz. Ama bence suya her tarafı kapalı girmek pek akıl karı değil. (a'ların üzerine imla işareti koymayı bilmiyorum). Giysilerle, mesela pantolon gömlekle banyo yapmak gibi tuhaf geliyor bana.
Ne çok şey yazdım içimden geçen. Bir dolu da link / kaynak gösterdim şaşırdığım olaylara. En şaşırdığım da bir kedicik, bir köpekcik patikleri kesilirken, ağlarken, öldürürülürken, altı aylık bebeğe tecavüz edilir öldürülürken, atom bombası atılırken, insanlar gaz odalarında öldürülüp, fırınlarda yakılırken hiç karışmaması, yardıma koşmaması ama saçla, kılıkla, kıyafetle, kaş alıp almama gibi sudan şeylerle ilgilenen bir tanrı olduğu düşüncesi.
KAPANMAK , TÜRBAN = NAMUS DEĞİLDİR.
KAPANMAK, TÜBAN = AHLAK DEĞİLDİR
ÇAYA ŞEKER ATMA GÜNAH !
AAAA! Diyeceksiniz
Yıllar önce yaşanmış bir örnek daha buldum ve yazıma ekledim. Linki şurada:
Çaya şeker atma günah (gerçek tarihi olay)
Okuyunca, dinci denilen kesimin ve dinin gerçek amacının ne olduğu çok iyi anlaşılıyor. Yani insanlar işlerine gelince çaya şeker atmanın da günah olduğunu söylerler.
Velhasıl, bunları düşünmek gerekir. Bakın ne diyeceğim:
Şimdi, adamın biri eline bıçak alsa, küçük oğlunu yere yatırsa,
"Rüyamda Tanrı ile konuştum, oğlumu kurban edeceğim"
dese konu komşu 155'i ararlar; polisler gelir:
" Sakin ol! At elindeki o bıçağı! Bıçağı yere bırak! Çocuğun yanından çekil! Yat yere! Yat yere! "
derler. Ellerini kelepçeler ve önce karakola sonra akıl hastanesine götürürler.
Değil mi? Ama binlerce yıl önce insanlar bunu gayet normal karşılamış, adama da peygamber demişler! Çünkü o zaman psikoloji / psikiyatri bilimi yoktu.
Ben düşünündüm ve şu sonuca vardım:
Problem kadının saçında değil, problem erkeğin kafasında.
Ben, bir insan olarak rüzgarın saçlarımın arasında dolaştığını hissetmekten, o ferahlığın getirdiği mutluluğu yaşamaktan dolayı memnunum zaten kâinatı yaratan bir yaratıcı varsa da hiçbir insanı rüzgarın saçlarının arasında dolaşmasını hissetmesinden, bu mutluluktan mahrum bırakmak istemez. İnsanların bir kısmını mahrum bırakmayı hiç istemez herhalde yani kadınlar "üvey kul" değilse. Niye üvey kul olalım yahu?
Bu yazımı iki kez yazmıştım. Öncekine gelen yorumlar silinsin istemedim.
Bu yazıma eskiden gelen yorumlar