BÜCÜRÜK VE BEN: Ağustos 2017

Karpuz Apartmanında pazar günü

Zeynep'in youtube kanalındaki

yemek programı vardı.

"İlkeeerr! Hadi çocuğum

yayın saati başlıyor."

"Tamam anne geliyorum. Dr. Who

bitiyor 2 saniye kaldı."

"Abim kameyaman biz de yönetmeniz anne."

"Tamam, evet sevgili izleyiciler, mutfağıma hoşgeldiniz,

bugün tarçınlı, elmalı kek yapacağız."

"Zeynep'in youtube'daki programı

başlamış.

" Bi gıdır yapmayı bilmiyodu."

Oğluma söölim bana da açsın
bi feyisbug; millet

ağızlım yüzlüm yimek görsün."

"Evet sevgili izleyicilerim kekimiz hazır

fırına koyalım..."

"Hepinize afiyet olsun, haftaya

yine mutfağıma beklerim."

"Bahse varım o kekin yarısını

yiyecek ve

sonra niye yedim diye ağlayacak."

"O zaman hepsini bitirmeden yedişelim."

"Anneciğim hamile olan ve aş ermesi gereken benim!"

"Ben zaten senin için dedim, gebesin

canın çeker."

"Mmmm....

dayanamayacağım"

ZZZZZRRRR!...

"Biz geldikkk

Aaaa!...N'oldu kıyamam?"

"Kekin yarısını yedim, oburum ben,

oburum. Asla kilo veremeyeceğim."

"Üzülme canısı, sen kek yapınca

bizi çağır, hatta Arzu'yu, Filiz'i de

biz yeriz sen de kilo almazsın.."

"Ama dayanamam ki, sıcacık fırından

çıkınca mis gibi tarçın, elma kokuyor..üüüü"

Burak ve Halim ise bahçede

Arzu'nun affetmediği Adnan'ı

teselliye çalışıyordu ki, 155 Selahattin'i gördüler.

"A! 155 Selahattin sen niye ağlıyorsun

kardeşim?"

" Dün akşam çöpçatan teyzelerle
birlikte Filiz'i babasından istemeye gittik."

"Eee?"

"Çiçeğimi, çikolatamı aldım."

"Başında tav.....pardon
quantum kaskınla mı gittin?.."

"Yok, çöpçatan teyzeler hatırlattı,
içeri girince çıkarttım."

"Başta her şey güzeldi,
Filiz, kahve ikram etti."

"Sonra?..."

" Güllerin sürekli renk
değiştirmesini sağlayan bir sprey sıkmıştım.
Yeni icadım."

"Vayyy!...
Tebrikler!..."

"Kazara sprey saçıma da gelmişti."

SONRA...

"Efendim biliyorsunuz
155 - pardon - Selahattin oğlumuzun
annesi, babası sizlere ömür,
Onun için kızınızı sizden biz isteyeceğiz
çöpçatan teyzeleri olarak..."

"Efendim Allah'ın emri....."

"Peygamberin kavli.....!!!"

"Kızınızı, oğlumuza....."

! ! !

"Sprey yüzünden saçlarım
ikide bir renk değiştirdi. "

"Böyle acayip adama kızımı vermem.
Kusura bakmayın..."

"İşte böyle..."

"Al işte!...biz erkek milletinin
çekecek çilesi varmış bu kızlardan..."

"Dahası bugün çöpçatan teyzelere demiş ki,
bir daha kızımı istemeyin,
ben kızımı müteahhit Erol beye vereceğim."

"Bonjur mösyöler...
yine mi kız meselesi ah şu
kadınlar...neyse
orvuar, o la la..."

"Orvuar abicim orvuar...."

"NE! Müteahhit Erol mu? O adamı ben tanıyorum
çok paragözdür, paradan başka kimseyi sevmez."

"Evet çakalın tekidir, dur bak aklıma
bir fikir geldi, senin icatların sayesinde..
bu işi çözebiliriz."

"Bak şimdi planımız şöyle..."

"Merhaba Erol..."

"Ooo...merhaba Halim
nasılsın?"

"İyiyim, sen nasılsın?
Gel bahçede
oturup laflayalım biraz.."

"Oturalım bakalım.."

"Gel şu ağacın altı gölge...."

"Eee, evleneceğini duydum
hayırlı olsun. Aşık oldun herhalde..."

"Yok canım, o salak Filiz'e mi?
Babasının tonla parası var"
evler, arsalar, iş hanları...

"Anası desen ayaklı kuyumcu dükkanı."

"Babasının tonla parası var,
anası desen ayaklı kuyumcu dükkanı."

"Aman Allah'ım!"

"Ya gördünüz mü, 155 -pardon Selahattin oğlumuz
Einstein'la aynı zekaya sahip; parada gözü yoktur.
En önemlisi kızınızı seviyor ve altın kalplidir..."

"Yani ne iş yapar tam olarak?"

"Bilim adamı efendim.
Daha n'olsuun?"

"Eh, verdim gitti..."