"Hoş geldin çakma 007 ! Her zamankinden mi?"
diye dalga geçti çünkü hep 007 resimli şeyler giyerdi.
"Hoş buldum. Evet."
Barmen, kendisini paparazzi sanan ve ismi Şerafettin olan genç adama bira koyarken, tabureye oturur oturmaz saatlerce magazin muhabiri olmanın dertlerini anlatan, işinin zorluğuna rağmen, maaşının düşük olmasından yakınan mutsuz adamın neşesi gözünden kaçmadı ve
"Bu akşam keyfin yerinde bakıyorum." dedi.
"Sorma! Harika bir haber yakaladım! Yarın bütün internet siteleri çalkalanacak! Patron da maaşıma zam yapar herhalde!
"Vay! Şeyma Subaşı'nı yeni sevgilisiyle mi yakaladın?"
Özgür bu konuşmalara ister istemez kulak misafiri oluyordu.
"Daha da iyisi. Şu birbirinin can düşmanı ünlü gazeteciler yok mu hani Mehmet Foçalı ile Serap Arda?"
"Eeee? Yoksa sonunda birbirlerini öldürdüler mi? Hiç şaşırmam."
"Tam tersi! Ol'm bunları bir pastanede baş başa yakaladım. Sevgililermiş meğerse!"
deyince, Özgür, pfuufff ! diye birasını püskürttü.
Barmen "OHA! İnanmam! Sen yanlış görmüşsündür. Gözlerini muayene ettir. O ikisinin birbirini öldürdüğüne inanırım ama sevgili olacaklarına asla inanmam. "
derken, Özgür
"Ö...Ö....ço....çok özür dilerim! Bi...birden boğazıma kaçtı da!...."
dedi. Tezgahın üstü bira olmuştu.
"Helâl! Helâl!"
diyen barmen elindeki havluyla tezgahı siliverdi. Bu tür şeylere alışkındı.
O sırada Mehmet, Fadıl'ın dairesinin zilini çaldı. Gazetede ya da insanların onları görecekleri bir yerde buluşamayacaklarından, toplanmak ve savaş planlarını yapmak için Fadıl'ın bekar evini seçmişlerdi. Hayatının aşkı kapının arkasındaydı. Gizlice resimleri çeken herife için için teşekkür ediyordu. Yeniden kızla buluşmak için bir fırsat doğmuştu. Kapıyı Fadıl kocaman bir gülümsemeyle açtı. Kendini tanıtıp, hoş geldiniz diyerek Mehmet'i kibarca içeri buyur etti. Zaten, kibarlık, uysallık, Fadıl'ın diğer adıydı. Yeryüzünde onunla iyi geçinemeyecek kimse olamazdı. Şeker gibi biriydi.
Mehmet
"İyi akşamlar hanımlar."
diyerek Serap ve Asuman'a baktı.
Serap, buz gibi görünmek için epey gayret gösterirken Asu, kızın kulağına
"Vay canına! Serap abla! Dediğin kadar yakışıklıymış!" derken Serap da
"Yakışıklılığı batsın!" diye fısıldadı ama kalbi aksini söylüyordu.
Fadıl.
"Tanıştırayım şey siz ikiniz yani....tanışmışsınız!"
Serap soğuk ve kibirli bir tavırla başını çevirip
"Maalesef!"
derken için için yanıyordu. Mehmet, hemen o dakika, Serap'ı sırtına atıp götürmemek için kendisini zor tutarken
"O 'maalesef' bana ait!"
diye yalan attı. Serap, küçümseyerek
"Hıh! Ay ne komik!"
derken Fadıl,
"Şey, şey, şey bu Asuman hanım, Serap hanımın stajyeri. Ben de tercümanım. Kapıda demiştim sahi. N'olur kavganın sırası değil büyük bir sorunumuz var. Ben hariç bu odadaki üç kişi yarın işinden olabilir. Önlemek için 24 saatten az vaktimiz var!" diyerek konuyu toparlamaya çalıştı.
Serap,
"Haklısın Fadılcığım, zaten öyle olmasa bu kadın düşmanı maçoyla kıyamet kopsa bir araya gelmezdim. Hani dünyada yaşam bitse Mars'ta koloni kurulsa bu maço gittiyse gitmezdim."
Mehmet, bir karşılık vermek için çabalarken, Serap'ın güzelliğinin nefesini kesmesine engel olamadığı gözlerinden okunuyordu.
"Aynen!"
"Bir köşe yazarı için söz dağarcığınız da pek zengin!"
Mehmet, "Ne yapayım huysuz feminist? Seni görünce dilim tutuluyor, aklım başımdan gidiyor!" diyemediğinden,
"Grrhhhrrr...."
diye hırıldadı.
Fadıl
"Şey, siz yani ikiniz birbirinizi öldürmezsiniz değil mi ben bir çay koyayım ve bir plan yapalım. O görüntüleri o muhabirden almamız gerekiyor. Bunun için toplandık. Bak gidiyorum mutfağa...söz verin cinayet filan işlemeyeceğinize..."
Serap
"Merak etme Fadılcığım, bir maço için elimi kana bulayıp hapis yatmam."
"Yahu sanki benim de elim armut topluyordu! Cinayetse herhalde ölen siz olurdunuz erkek düşmanı han'fendi!"
"Ay! Ay! Ay! Pek de kendimizi beğenmişiz! Uzun süre Kick Boks kursu aldım haberiniz olsun."
Mehmet'in gerçekten gülesi geldi. Taş çatlasa 50 kiloluk, narin kızın kendisini alt edebileceğini düşünmesi bile komikti. Mahsus, sanki sıkılmış gibi, iki kolunu kaldırıp, ellerini başının arkasında kenetleyince şişen pazularını gören Asuman, Serap'ın kulağına doğru fısıldadı.
"Şşşt.....ablacığım pek tavsiye etmem şuna baksana! Her yanı kas!"
Serap;
"Mahsus kollarını kaldırmadıysa güzelliğim yok olsun, onun yazdığı gibi kıllı bacaklı, ecişbücüş bir kız olayım!"
derken, Mehmet'in cevabı gecikmedi:
"Tavsiye etmem Serap hanım!"
diyerek yakışıklı yakışıklı gülümserken, gözünde tehlikeli pırıltılar oluştu. Serap'ın kalbi yerinden fırlayacaktı. İçinden
"Allah kahretsin! Aşık olduğumu anlamasın n'olur! Pislik! Kendini beğenmiş! Zorba! Maço! diye küfrediyordu. "
Fadıl çay koyarken, Özgür, bardaki 007'yle tanışmıştı. Olan biteni öğrenmek zorundaydı.
"Demek magazin muhabirisiniz? Heyecanlı bir meslek olmalı?"
"Ya! Sorma abicim....abicim diyebilirim di mi? Sevmem resmi olmayı."
"Tabii ki...."
"Şimdi dört yıl gazetecilik oku, stajın bitsin, iyi bir gazetede çalışmayı, yani Pulitzer Ödülü olmasa da, bir Gazetecilik Ödülü kazanmayı filan hayal et. Ama sonunda mekânlarda filanı falanla yakalamak için volta at! Botokslu medya ünlülerinin peşinden koş! Talihime turp sıkayım. Keşke tıp filan okuyacak kadar zeki olsaymışım."
"Zormuş...."
"Ama bu sefer turnayı gözünden vurdum. Serap Arda ile Mehmet Foçalı'yı baş başa yakaladım! Yarın bombayı patlatacağım. Kesin YILIN MAGAZİN MUHABİRİ ÖDÜLÜnü alırım. Gözümün önüne geliyor: Bak şimdi, şöyle uzun, yırtmaçlı gece elbiseli, seksi bir sunucu elinde ödül beni sahneye çağırıyor: Ve şimdi de yılın magazin muhabiri ödülünü vermek üzere ....neyse işte...öpüşüyoruz güzel sunucuyla ve ödülümü alıp - Şerafettin elindeki viski bardağını iki eliyle tutup, ödül kaldırır gibi yaptı - böyle kaldırıyorum, ALKIŞ - ALKIŞ - ALKIŞ....."
"Şey, be...benim bir telefon etmem lâzım burası çok gürültülü, izninizle..." diyen Özgür kalktı. Barın dışına çıktı ve hemen bir numara çevirdi. Kankasını arayıp uyarmalıydı. O sırada Mehmet, Serap, Fadıl ve Asuman plan yapmaya çalışıyorlardı. Tabii Mehmet, gözünü Serap'tan alamıyordu. Serap keza.
"Şey Mehmet abi...."
diyen Asuman,
"Bu Şerafettin denen adamı nerede bulacağız ki? Evindeyse şu anda? Nasıl gireriz ki evine? Haneye tecavüzden yakalanırız!"
Tam o sırada Mehmet'in telefonu çaldı. İzin isteyip baktı.
"Ne! Vay çakal! Merak etme Özgür! Sen onu oyala! Hatta sarhoş etmeye çalış. Ben gelip bu işi halledeceğim. "
diyen Mehmet sevinerek telefonu kapattı.
"Adamımızı bulduk! Şu anda barda içip başarısını kutluyormuş!"
"AAAAA!"
"O zaman şimdi bizi tanımadan görüntüleri nasıl alacağımızı konuşalım, siz kızlar harika bir plan yaptık demiştiniz."
dedi Fadıl.
Özgür, çakma 007'yi sarhoş etmeyi başarmıştı ama farkında olmadan kendisi de sarhoş olmuştu ki, Mehmet'e saplantılı aşık, boya küpü, "Sosyetik Çiğdem" yanlarında bitti. Mehmet'in bu barda takıldığını biliyordu. Mahsus uğramıştı. Ama onu değil de, sadece Özgür'ü bulunca bozuldu.
"Özgür? Mehmet yok mu?"
"Yo.....yo....yoooooook....o aşıkkkk!"
"NE! Ne diyorsun sen Özgür! Kaç bardak içtin? Hayal görüyorsun!"
"Yoooo....hayal görmüyorum. Kankam aşık! Hem de sırılsıklam!"
"Bana mı aşık?"
Özgür, sarhoş sarhoş Çiğdem'e baktı.
"Sana mı? Yoooo....."
Çiğdem iyice kızıyordu.
" Bana aşık değilse, kime aşık peki? Söylesene?"
"Bi......bij.... kıza.....bi....bij....bij kıza...."
"O kadarını anladım Özgür! Herhalde bi kıza aşık olacak. Kim? Hangi kız?"
"Hııııııııı?.......içmişim başım dönüyooooo......dönüyoooo...böyle bir şarkı varmış annemlerin zamanında...."
"Bırak şarkıyı! Hangi kız? Adı ne?"
"Adı mı?...."
"Evet! Mehmet'in aşık olduğu kızın adı ne? Allah aşkına söyle Özgür!"
Normalde, kankasının sırrını asla ifşa etmeyecek olan Özgür, sarhoş olduğundan aklı başında değildi.
"Adı......"
"Evet?....."
"Adı Se.......Se........Se......Se........."
" Se ne?"
Ve Özgür'ün kafası tezgaha düştü. "Zzzzzzzzzzzzz" diye uyumaya başladı. Sızıp kalmıştı.
"Allah kahretsin seni Özgür!"
diyen Çiğdem oradan koşarak çıktı.
"İsmi 'SE' ile başlayan kız ha? Nasıl bulacağım? Gazeteden başlarım. Sevinç, Serpil, Sevim, Sevda, Semra, Selda.....of aman Tanrı'm yüzlerce isim var 'se' ile başlayan! Kahrolası Mehmet!"
"Tavsiye etmem Serap hanım!"
diyerek yakışıklı yakışıklı gülümserken, gözünde tehlikeli pırıltılar oluştu. Serap'ın kalbi yerinden fırlayacaktı. İçinden
"Allah kahretsin! Aşık olduğumu anlamasın n'olur! Pislik! Kendini beğenmiş! Zorba! Maço! diye küfrediyordu. "
Fadıl çay koyarken, Özgür, bardaki 007'yle tanışmıştı. Olan biteni öğrenmek zorundaydı.
"Demek magazin muhabirisiniz? Heyecanlı bir meslek olmalı?"
"Ya! Sorma abicim....abicim diyebilirim di mi? Sevmem resmi olmayı."
"Tabii ki...."
"Şimdi dört yıl gazetecilik oku, stajın bitsin, iyi bir gazetede çalışmayı, yani Pulitzer Ödülü olmasa da, bir Gazetecilik Ödülü kazanmayı filan hayal et. Ama sonunda mekânlarda filanı falanla yakalamak için volta at! Botokslu medya ünlülerinin peşinden koş! Talihime turp sıkayım. Keşke tıp filan okuyacak kadar zeki olsaymışım."
"Zormuş...."
"Ama bu sefer turnayı gözünden vurdum. Serap Arda ile Mehmet Foçalı'yı baş başa yakaladım! Yarın bombayı patlatacağım. Kesin YILIN MAGAZİN MUHABİRİ ÖDÜLÜnü alırım. Gözümün önüne geliyor: Bak şimdi, şöyle uzun, yırtmaçlı gece elbiseli, seksi bir sunucu elinde ödül beni sahneye çağırıyor: Ve şimdi de yılın magazin muhabiri ödülünü vermek üzere ....neyse işte...öpüşüyoruz güzel sunucuyla ve ödülümü alıp - Şerafettin elindeki viski bardağını iki eliyle tutup, ödül kaldırır gibi yaptı - böyle kaldırıyorum, ALKIŞ - ALKIŞ - ALKIŞ....."
"Şey, be...benim bir telefon etmem lâzım burası çok gürültülü, izninizle..." diyen Özgür kalktı. Barın dışına çıktı ve hemen bir numara çevirdi. Kankasını arayıp uyarmalıydı. O sırada Mehmet, Serap, Fadıl ve Asuman plan yapmaya çalışıyorlardı. Tabii Mehmet, gözünü Serap'tan alamıyordu. Serap keza.
"Şey Mehmet abi...."
diyen Asuman,
"Bu Şerafettin denen adamı nerede bulacağız ki? Evindeyse şu anda? Nasıl gireriz ki evine? Haneye tecavüzden yakalanırız!"
Tam o sırada Mehmet'in telefonu çaldı. İzin isteyip baktı.
"Ne! Vay çakal! Merak etme Özgür! Sen onu oyala! Hatta sarhoş etmeye çalış. Ben gelip bu işi halledeceğim. "
diyen Mehmet sevinerek telefonu kapattı.
"Adamımızı bulduk! Şu anda barda içip başarısını kutluyormuş!"
"AAAAA!"
"O zaman şimdi bizi tanımadan görüntüleri nasıl alacağımızı konuşalım, siz kızlar harika bir plan yaptık demiştiniz."
dedi Fadıl.
Özgür, çakma 007'yi sarhoş etmeyi başarmıştı ama farkında olmadan kendisi de sarhoş olmuştu ki, Mehmet'e saplantılı aşık, boya küpü, "Sosyetik Çiğdem" yanlarında bitti. Mehmet'in bu barda takıldığını biliyordu. Mahsus uğramıştı. Ama onu değil de, sadece Özgür'ü bulunca bozuldu.
"Özgür? Mehmet yok mu?"
"Yo.....yo....yoooooook....o aşıkkkk!"
"NE! Ne diyorsun sen Özgür! Kaç bardak içtin? Hayal görüyorsun!"
"Yoooo....hayal görmüyorum. Kankam aşık! Hem de sırılsıklam!"
"Bana mı aşık?"
Özgür, sarhoş sarhoş Çiğdem'e baktı.
"Sana mı? Yoooo....."
Çiğdem iyice kızıyordu.
" Bana aşık değilse, kime aşık peki? Söylesene?"
"Bi......bij.... kıza.....bi....bij....bij kıza...."
"O kadarını anladım Özgür! Herhalde bi kıza aşık olacak. Kim? Hangi kız?"
"Hııııııııı?.......içmişim başım dönüyooooo......dönüyoooo...böyle bir şarkı varmış annemlerin zamanında...."
"Bırak şarkıyı! Hangi kız? Adı ne?"
"Adı mı?...."
"Evet! Mehmet'in aşık olduğu kızın adı ne? Allah aşkına söyle Özgür!"
Normalde, kankasının sırrını asla ifşa etmeyecek olan Özgür, sarhoş olduğundan aklı başında değildi.
"Adı......"
"Evet?....."
"Adı Se.......Se........Se......Se........."
" Se ne?"
Ve Özgür'ün kafası tezgaha düştü. "Zzzzzzzzzzzzz" diye uyumaya başladı. Sızıp kalmıştı.
"Allah kahretsin seni Özgür!"
diyen Çiğdem oradan koşarak çıktı.
"İsmi 'SE' ile başlayan kız ha? Nasıl bulacağım? Gazeteden başlarım. Sevinç, Serpil, Sevim, Sevda, Semra, Selda.....of aman Tanrı'm yüzlerce isim var 'se' ile başlayan! Kahrolası Mehmet!"
BÖLÜMLER
Ah Özgür, sen niye sarhoş oldun şimdi? Ya muhabir giderse, bu Çiğdem devreye girerse... İşler karışacak gibi :) Hikaye su gibi akmaya devam ediyor, hayal gücünüze sağlık 🌺🥰
YanıtlaSil