26 Temmuz 2024 Cuma

DÜŞMAN AŞIKLAR 32- ÖPÜCÜK ! ! !

O sırada gazetede, Asuman ile Fadıl aralarında konuşuyorlardı:

"Ya, Fadıl çok mu paranoyağım? Serap ablayı arıyorum, arıyorum açmıyor. Mesajlarımı da görmemiş."

Fadıl bir cevap verecekti ki, telefonu çaldı.

"Mehmet Foçalı arıyor!"

" A! Bir şey mi oldu acaba? Aç hadi."

"Mehmet abi?....a? Siz de mi? Biz de epeydir arıyoruz ama açmıyor. Asuman da telaşlandı çünkü Serap hanım, şu Gönül Çınar olayının cinayet olmasından şüpheleniyordu. Adamın evine gittiydi."

"Cinayet mi?"

"Evet. Dediğine göre kadıncağızın kocası....."

"Bırak şimdi kocasını Fadıl. Bu evin adresi var mı sizde?"

"Asuman'da vardır. Bir saniye...."

Az sonra Mehmet, Cherokee jipine binmiş, hızla verilen adrese gidiyordu. Şantajcı kaptanın Şivava cinsi köpeği Şila, tüm koruyu dolaşmış, kaplumbağaları kovalamış, kediler tarafından dayak yiyip eve gelmişti. Köpek kapısından içeri girip de sahibini kanlar içinde görünce ulumaya başladı. Ama nasıl? Tüm malikâneyi inletiyordu.

Çalışanlar koştular. Zili çaldılar ama açan olmayınca, yedek anahtarla girdiler. Manzarayı görünce güvenliği ve 155'i aradılar. Korumalardan biri ilk yardım eğitimi almıştı. Kaptan, çoktan ölmüştü ancak kızın nabzı yavaş da olsa atıyordu. Mermi, omzuna isabet etmişti. Hemen tampon yaptı.

Mehmet, evin kapısına geldiğinde, iki ambulans da bahçe kapısına geliyordu. Yakışıklı adam, aracından inip güvenliktekilere Serap Arda'yı aradığını söyleyince, aldığı cevapla beyninden vurulmuşa döndü. Hemen ambulansların peşine takıldı. En yakın hastanede indiler. Sedyeden Serap'ın uzun, sarı saçları sarkıyordu. Genç adam koşarak yanına gitti.

"Serap! Nasıl durumu? Kurtulacak değil mi?"

"Omzundan vurulmuş. Epey kan kaybetmiş. Acil ameliyata alacaklar. Burada bekleyin lütfen."

Kim demiş erkekler ağlamaz diye? Dışarıdan maço görünen, vurdu mu deviren Mehmet Foçalı'nın gözleri bulut olmuş yağıyordu. İçinden

"Bu aşk böyle bitemez. Hayır!"

diyordu. Koridordaki koltuğa çöktü, başını iki elinin arasına aldı, yolda Asuman'a haber vermiş ve kızın annesini aramasını tembih etmişti. Ancak, Nil hanım, hijyen takıntısıyla telefonuna bir kese-lif yapmadığı kalmışken, sesini yanlışlıkla sonuna kadar kısmıştı. O yüzden kızının başına gelenden habersiz, yeni bir plan yapmak üzere, bir taksiye binmiş, Çiğdem'in tek katlı villasına doğru gidiyordu.

Sosyetik boya küpü, yemek programı izlerken,

"Ünlü feminist köşe yazarı Serap Arda silahlı saldırıya uğradı."

diye alt yazı geçti.

Çiğdem, bunu görünce

"Oh! Canıma değsin. Ay geberir inşallah."

diye sevinirken, Fezü, kadını aradı:

"Ne olacak benim pembe takımım? Mor takımım Çiğdem hanım? İki de şapka yaptırdım özel olarak. 3000 lira hangisine yetti? Bir de dayak yedim. Eğer takımların parasını vermezseniz yaptığınız kumpası herkese anlatacağım."

"Yaptırmasaydın. Ben mi dedim mor takım, pembe takım diktir diye? Mahmutpaşa'da diktirmişsindir 200 liraya. Beni yolacak. Aa, fenalık geldi. Kapatıyorum."

Sosyetik kadın telefonu kapatınca, şıkır şıkır oynamaya başladı. Fezü ise televizyonda alt yazıyı okuyunca,

"Sen görürsün şimdi." dedi. Aklına çılgın bir fikir gelmişti.

Nil, taksiden indi. Villanın kapısına geldi. Yaz sıcağı olduğundan pencere açıktı. Şıkır şıkır oynayan Çiğdem'i gördü:

"Su gelir güldür, güldür, gel biraz beni güldür. Oh! Oh! Serap vurulmuş. Ay! N'olur, öl artık Serap. Tan tiririti tiriri nam tiri tiri nam."

Kadıncağız, elini zile bastı ve çekmedi. Çiğdem

"N'oluyor ayol? Kim o? Alacaklı gibi?"

diyerek kapıyı açınca, Serap'ın annesiyle burun buruna geldi.

"A! Nil hanım? Niye zile basıp duruyorsunuz?"

Nil, kadını saçlarından kavrayıp içeri itti.

"Aaaayyyy! N'apıyorsunuz? Delirdiniz mi? "

"Delirdim pislik! Çabuk söyle kızıma n'olmuş? Kim vurmuş? Sen mi bir şey yaptın yoksa?"

"Ne ayol? Ben hiçbir şey yapmadım."

"İblis! Zil takıp oynuyordun az önce! Hepsini duydum! Parça pinçik ederim seni, çabuk söyle."

"Valla televizyonda alt yazı geçti. Kızınız vurulmuş diye. Hepsi bu."

" Kızım ölse böyle zil takıp oynayacaksın demek? Şu andan itibaren düşmanımsın benim. Eğer bu olayla ilgin varsa seni öldürürüm. Yapamam sanma daha önce de adam öldürdüm."

"Manyak! Saçlarımı yoldun."

"Pislik!"

diyen Nil, evden çıktı. Telefonuna baktı. Asuman 15 kez aramıştı. Yanlışlıkla sesi kıstığını farketti. Hemen genç kızı aradı. Az sonra taksiye binmiş, sessiz gözyaşları akıtarak hastaneye gidiyordu. Hastanenin kapısına geldiğinde, eli ayağına dolaşarak cüzdanından para çıkartırken onu başka bir sürpriz bekliyordu. Fezü, bir elinde pembe takımı, öteki elinde mor takımı, gazetecileri etrafına toplamış;

"Evet, gazeteci arkadaşlar. Aynen öyle. Serap hanımı – Allah şifa versin - sevdiğinden ayırmam için annesi ile Çiğdem hanım kumpas kurdular. Şimdi de bu takımların parasını vermiyorlar. Bir de kim olduğunu bilmediğim birinden dayak yedim. Mağdurum da mağdurum. 3000 liranın çoğu da kırmızı güllere gitti."

Nil, içinden hapisteyken öğrendiği tüm küfürleri ederek, koşa koşa hastanenin danışma bölümüne gitti. Neyse ki, gazeteciler kadını tanımıyorlardı. Her zaman arka planda kalmakla iyi yapmıştı.

Muhabirler Fezü'yü soru yağmuruna tutuyorlardı:

"Serap Arda'nın sevdiği kimmiş peki Fezü bey?"

"Söylemediler ki. Aşık olduğu biri var, kıza ilgi göster, kırmızı güller gönder dediler ben de yaptım yalnız yakışıklı, iri yarı genç bir adam gelip beni dövdü. Kesin oydu sevgilisi ama adını bilmiyorum. Katır tepmişe döndüm. Mor takımımın, pembe takımımın parasını da vermiyorlar. Mağdur oldum."

Çiğdem olanları televizyonda izleyince

"Hay senin mor takımına! Pembe takımına! Ah! Tanrı'm! Rezil oldum. Kumpasçı Çiğdem diyecekler."

İKİ GÜN SONRA

Ameliyat başarılı geçmiş, Serap'ın omzundaki kurşun çıkartılmış ve yoğun bakımdan normal odaya alınmıştı. Müştemilatın kamerasındaki görüntülerden sonra polis, Gönül Çınar'ın yurt dışına çıkacak olan kocasını mücevher ve para dolu çantasıyla yakalamış; adam her şeyi itiraf etmişti. Sosyal medyada ise bu cinayet kadar, Serap'a aşık gizemli adam konuşuluyor ve garibim Fezü ile dalga geçiliyordu. Bunun gibi:

Hastanenin kapısında hâlâ gizemli aşığı bulmak isteyen gazeteciler vardı. Bir muhabir elinde çiçekle gelen Mehmet'i görür görmez mikrofonu uzattı. Yakışıklı adam üzüntüden iki gün traş olmamış, sakallı ama mutluydu.

"Sevgili seyirciler, Serap Arda'nın aşık olduğu gizemli genç adam hakkında spekülasyonlar dolaşırken, köşe yazarının deyim yerindeyse kanlı bıçaklı düşmanı Mehmet Foçalı da hastaneye geldi. Mehmet Bey, Serap Arda'nın silahlı saldırıya uğraması hakkında ne diyorsunuz?"

"Arkadaşlar, biz artık düşman değiliz. Bildiğiniz gibi aynı gazetede karşılıklı odalarda çalışan meslekdaşlarız. Serap hanımın iyileşmesine de çok sevindim çünkü....."

"Çünkü kendisine sırılsıklam aşığım. Evet! Duysun bütün dünya!" diyecekti ama kendisini tuttu. Tek başına böyle bir açıklama yaparsa, güzel kızı çok kızdıracağını biliyordu. Ayrıca gizemli aşığın bir başkası olabileceğinden ödü kopuyor ve olmaması için dua ediyordu. Yoksa fena bozulurdu.

"Şimdi izninizle kendisine geçmiş olsun demeye gidiyorum."

diyerek döner kapıdan içeri girdi ve asansörün düğmesine bastı. İçeri girdi, aynada saçlarını düzeltti. Asansörden çıkıp kızın odasına doğru yürümeye başladığında, olayın tek görgü tanığı olarak kızın ifadesi almak için bir polis, elinde vişne suyuyla annesi; bahçesinden eliyle topladığı çiçeklerle Madam Angela da kızın odasına doğru gidiyorlardı. Çakma 007 paparazzi, rüşvet verip, diğer gazeteciler sokulmazken, doktor önlüğüyle hastaneye girmişti. Asuman ve Fadıl da çiçeklerle zemin katta asansörün düğmesine basıyordu. Odaya ilk giren Mehmet Foçalı oldu.

"Sözlüm! Gözlerini açmışsın. Çok şükür."

"Bana bak bir daha bana sözlüm dersen...."

" İyi de, sözlüyüm diye ilan eden sendin. Unuttun mu? İlla ne yapıp ettin başını yine kötü adamlarla belaya soktun. Yaran nasıl? Dur öpeyim de geçsin."

diyerek, sırtını yastığa dayamış güzel kıza doğru eğildi. Serap, bandajlı omzundan öpecek sanarak, heyecandan tir tir titrerken, dudakları omzuna değil dudaklarına değdi. İstese kaçınabilirdi ama hipnotize olmuştu; kendini bıraktı. Gözlerini yumdu, gökyüzünden pembe kalpler yağıyordu, çöl sıcağı sardı vücudunu, hep duyduğu kelebekler midesinde kanat çırpıyordu ve Mehmet'le özdeşleşmiş Victor &Rolf baharat ve amberle karışık maskülen koku başını döndürüyordu.

"Kurşunla ölmedim ama kalpten gidiyorum galiba! Wuhuuuuuuuu! "

diyordu ki,

Nil hanım, "Hiaaaa!" diyerek, karton bardaklardaki vişne suyunu yerlere döktü. Koridorda polisle karşılaştığını hatırladı.

" İmdaaat! Güvenlik! Polis! Yetişin!"

"Anne!"

Mehmet ve Serap, şaşkın Nil'e bakarken, Çakma 007, ikisini çoktan videoya alıp, kaçmıştı. Polis silahı elinde koşarak gelirken, bir yandan da telsizden bağırıyordu:

" Gönül Çinar cinayetinin görgü tanığına suikast yapılıyor! Destek istiyorum!"

Odaya giren polis parmağı tabancasının tetiğinde Nil'e sordu:

"Yettim! Nerede suikastçı?"

"İşte şu adam! Tutuklayın! Kızımı öptü!"

"NEY?"

Mehmet, bir kazaya kurban gitmemek için iki elini kaldırdı. Gülmekten gözlerinden yaş gelmek üzereydi.

"Tamam, teslim oluyorum."

"Ayol tutuklasana, kızımı öptü diyorum."

"Han'fendi öptü diye nasıl tutuklayayım? İkisi de yetişkin....demek ki, seviyorlar birbirlerini."

Madam Angela

"Ayol Nil hanımciim? Birbirlerine ne kadar da yakısooorlar. Kızı öpmeyecek de beni mi öpecek idii?"

derken, zavallı polis tekrar telsizi aldı: "Şey! Yanlışlık olmuş amirim. Desteğe gerek yok. Kusura bakmayın." diyordu.

"Ah! Madam Angela! Ah! Siz bilmiyorsunuz. Bu adam kızımın kanlı bıçaklı düşmanı."

"Ah, keskem benim de böyle bi düsmanım olsa idi."

"Valla müstakbel kayınvalideceğim seviyorum kızınızı. Aşığım."

"Aaahh! Müstakbel kayınvalide mi? "

Nil, bayılarak yere düşecekken, güçlü kollarıyla Mehmet tam zamanında tuttu ve koltuğa oturturken

"Murphy kuralları! Neyin olmasından korkarsan o başına gelirmiş."

dedi.

" Annemi bayılttın!"

"İstemeden oldu aşkım özür dilerim."

"Ner'den aşkın oluyorum senin? "

"Çok naz aşık usandırır derler ama ben usanmam güzelim bilesin. Tamam kız evi, naz evi ama sonunda sırtıma atıp kaçıracağım seni haberin olsun."

"NEEEE? Maço! İlk insan! Homo Sapiens! Homo erectus! Memur bey zabıt tutun beni kaçırmakla tehdit ediyor."

" Maalesef vazifem arasında aşıkların arasına girmek yok."

"Duydun değil mi?"

Mehmet, Nil'i koltuğa oturttu ve gür sesiyle seslendi.

"Hemşire hanım? Koşun müstakbel kayınvalidem bayıldı. Antropoloji dersi bittiyse polis arkadaş ifade için bekliyor. Bu arada homo habilis, homo rudolfensis'i saymayı unuttun. Ne sandın ben de gazetecilik okurken ek ders olarak antropoloji almıştım."

"Sahi Serap hanım, ifadenizi alacaktım. Cinayetin tek görgü tanığı sizsiniz."

"Müstakbel kayınvalidesiymiş! Daha neler?"

"Valla şimdi omzuma atacağım dua et yaralısın!"

Tam o sırada Asuman ve Fadıl da ellerinde çiçeklerle içeri girdiler. Polis,

"Yav, valla kovulacağım. Serap hanım şu ifade......?"

"Dünyanın en feminist ablası şükür iyisin. !"

Fadıl, da

"Serap! Çok geçmiş olsun. Burada baygın biri var?"

Mehmet, hemşire çağırmak için giderken, eliyle öpücük gönderince, kız, yastığı fırlattı ama içinden

"Seni Beklerim Öptüğün Yerde" şarkısı çalıyordu.

diyordu. Madam Angela ise Nil hanımın ellerini kolonyayla ovalıyordu. Polis,

"Tımarhaneye düştüm de haberim yok."

dedi ve başka zaman gelmek üzere kafeteryaya indi. İnternet ise yıkılıyordu:

"ŞOK – ŞOK – ŞOK. Serap Arda'nın gizemli aşığı, can düşmanı Mehmet Foçalı çıktı!"

2 yorum:

  1. İkidir bu bölümü okuyorum, güle güle bir hal oldum. Nil'in ve polisin konuşması bu kadar mı komik ve zekice yazılır...Gerçi tüm bölümler de keza aynı...Müthiş şahane...:))

    Naçizane bir sorum olacak, Madam Angela'nın diğer ismi Anjelika mı acaba? Daha önce Madam Angela diye geçiyordu hep ismi. Madam Anjelika ise Nil hanımın ellerini kolonyayla ovalıyordu cümlesinde bocaladım biraz. Gerçi iki isim de birbirine benzerlik gösteriyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazlıcığım bilsen yazdıklarım okurumu güldürünce nasıl mutlu oluyorum. Anlatamam. Çok teşekkür ediyorum. :)) Okuyan gözlerine sağlık.

      Ah evet o benim hatam, ikisi aynı kişi:))yazarken bir öyle, bir böyle yazmışım.:))söylediğin için sağ ol hemen düzelteyim:))

      Sil