10 Ağustos 2024 Cumartesi

DÜŞMAN AŞIKLAR 50 - KAYBOLAN KADIN

Mersin'in kuş uçmaz, kervan geçmez Değirmençayı isimli köyündeki balıkçı barınağında, saç, sakal birbirine karışmış, güneşte kavrulmuş, mavi gözlü, orta yaşlı bir adam, gazete kâğıdına sarılı sirke tadındaki şarabı içip,

"Keşke dalgalar beni yutsaydı..." derken, balık ağını tamir eden nasırlı ellerin sahibi ihtiyar

"Öyle deme evlat. Allah'ın işine karışılmaz; vardır bir hikmet. Şu mereti de içme bu kadar. Gençliğine yazık ediyorsun" dedi ve yanındaki tekir kedi "Miyavv" deyince minik bir Akdeniz hamsisini ona attı, kedicik patisiyle havada kaptı.

İhtiyar devam etti: 

"En azından annen, baban ölmediğini ve burada olduğunu biliyorlar."

"Doğru, buna da şükür."

Düşmanlarının korkusundan  anne, babasıyla seyrek de olsa, çok gizi bir şekilde, başka yerlerde görüşüyordu. 

"Yine de çok dikkatli oluyorsun değil mi? Aman ha senin yaşadığını anlamasınlar."

"Yok, yok....çok dikkat ediyoruz."

Deniz ışıl ışıl, hafif hafif dalgalanıyor, suyun içindeki minik balıklar gözüküyor, martılar gak, gak ciyaklıyor, tuzlu suya dalıp kısmetlerini arıyordu. Çok uzakta bir teknenin düdüğü öttü, küçük çocuklar kumlara gömülü deniz kabuklarını toplamaya başladı.

Belki bir gün....Belki bir şekilde....Nil, gerçek adıyla Handan Çimen, öldürüldüğünü sandığı sözlüsü Murat'a, Serap da babasına kavuşacaktı.




Salı günü, Serap'ın içinden kızına sürpriz yapmak gelmişti. Evet, biyolojik olmasa da o artık bir anneydi ve bu yeni durum çok hoşuna gidiyordu. Gülerek

" Ne güzel, dokuz ay karnımda taşımadan evlat sahibi oldum."

diyordu. Eylül'e ciciler ve yeni bir bebek almak üzere en yakın AVM'ye gitti. Epey kalabalıktı. Tanıyanlar imza, fotoğraf çektirmek istemesinler diye gözlerine Audrey Hepburn gibi kocaman kara gözlükler takmıştı. Alışveriş bitince, bir kahve alıp, oturdu. Paketlerini boş sandalyeye bırakırken, yan masadaki tıknaz, somurtkan, kırmızı yüzlü adamı gördü. Daha önce nerede gördüm derken kapıyı iki santim açan komşunun kocası olduğunu hatırladı. Yanında en fazla 22 yaşlarında, güzel bir kız vardı. Serap, içinden


" Kızı herhalde; bu meymenetsizden böyle güzel evlat da nasıl çıkmışsa..."


diye düşündü. Masalar yakın olduğundan istemeden ikisinin konuşmalarına kulak misafiri oluyordu. Kız,

"Ama hep beni oyalıyorsun hayatım. Senin boşanacağın filan yok. Unut beni. Bu son buluşmamız olacak."

deyince, Serap az kalsın kahvesini püskürtecekti.

Adam, kaba saba, kırmızı elini, genç kızın pamuk elinin üstüne koydu.

"Söz....söz....söz...yarın bu işi halledeceğim."

"Hep öyle diyorsun. İki yıldır boşanacağım, boşanacağım, boşanacağım. İnanmıyorum artık."

"Bu sefer kesin...söz....yemin."

Güzel feminist, daha fazla dayanamayacaktı. Sandalyeyi adamın kafasında kırmadan kalktı. Arabasına binip evin yolunu tuttu. Eylül, cicilerine ve bebeğe bayıldı. Kayınvalidesi o gelene kadar torununa mukayet olmuş üstelik zeytinyağlı yaprak sarma yapmıştı. Güzel geliniyle biraz sohbetten sonra "Dedemiz yalnız kalmasın" diye kendi evine gitti. Serap,

"Haydi sarma yemeye! Mutfağa önce kim koşacak?"

"Ben!" diyerek Eylül fırladı. Kuzucuk mutluydu, onu mutlu görünce Serap da mutlu oluyordu. O sırada Mehmet, aradı

"Canım, çok özledim seni ne yapıyorsunuz?"

"İyiyiz hayatım, kuzucukla annenin sarmalarını yiyoruz. Yalnız aklıma bir şey takıldı."

"Hayırdır?"

Serap, Eylül duymasın diye başka odaya geçip olanları anlattı.

"Ne? Hem de kızı yaşında biriyle! İzin vermiyorsun ki, şu pisliği bir ziyaret edeyim; bak bir daha yapıyor mu?"

"Olmaz hayatım ama aklıma takılan bu değil. 'Söz bugün halledeceğim' dedi. Bir gün içinde boşanamayacağına göre kadına bir şey yapmasın?"

"Yani?..."

"Öldürmesin?"

"Yok, yok, yok artık; evham yapma. Belki dava açacaktır. Hayatım, öyle bile olsa "Bu adam karısını öldürebilir" diye polise gidemeyiz ki....iftiradan suçlu duruma bile düşeriz."

"Of...o da doğru."

Bir süre daha konuştuktan sonra birbirlerine öpücükler gönderip telefonu kapattılar. Mehmet, gazetede işlerini bitirince uçar gibi eve döndü. Güzel karısı, bıcır bıcır küçük kızı, babaanne, dede, iki kedi, bir köpekle yeniden ve kocaman bir aile olmak insana mutluluk veriyordu Tabii bir de kaynanası Nil hanım vardı.


"O da nazar boncuğumuz olsun."


diyordu. Akşam yemeğinde birbirlerinin gerçek kimliğini öğrenince nasıl pasta savaşı yaptıklarını yüzüncü kez anlatırken Eylül gülmekten katılıyordu.

Aradan iki gün geçti. Cuma sabah saat sekiz gibi, Eylül koşarak yeni evli çiftin kapısını tıklattı. "Babaanniş"i kimsenin yatak odasına kapıyı vurmadan girilmez" diye öğretmişti. Mehmet

"Gel kuzucuk"

deyince koşarak ikisinin yatağının ortasına atladı. Onlar da küçük kızı gıdıklamaya başladılar. Az sonra Limon ve Çıldırgan da yorganın üstüne zıplayınca, Mehmet güldü:

"Balayımız harika geçiyor. Bir yatakta üç kişi, iki kedi. Allah'tan Dost'u babamlarda bıraktık." Serap,

"Ne güzel hayatım, kalabalık bir aileyiz." diye kıkırdadı.

Duş, kahvaltı derken, Mehmet gazeteye gitti, Serap, Eylül olduğundan artık evden köşe yazısını yazıyor, gazeteye ancak bir toplantı filan olursa gidiyordu. Küçük kız da bu duruma çok sevinmişti. Kahve yaptı; Eylül, çizgi film aramak için kanalları karıştırırken, "Derdini Söyle " isimli kadın programına denk geldi.

Tıknaz, kırmızı yanaklı bir adam ağlayarak sunucuya bir şeyler anlatıyordu.

" İki gün oldu. Karım ortada yok. Psikolojik sorunları vardı."

" Sevgili izleyiciler Raif beyin eşinin resmi ekranlarınızda şu anda. Eğer görürseniz lütfen polisi arayın. "

Serap'ın mavi gözleri hayretle açıldı. Elindeki kahve kupası zangır zangır sallandı. Stüdyoda ağlayan o gün AVM'de genç sevgilisiyle gördüğü adam; Muazzez de kapıyı iki santim açan kadındı. İçinden bir ses

"Aman Tanrı'm! Yoksa? Yoksa? Sakın? "

diye haykırıyordu ama bir şüpheyle hareket edemezdi. Polise gitse iftira atmaktan suçlu bile bulunurdu. Ekrana, oturdukları apartmanın güvenlik kamerasından alınma bir görüntü geldi. Tesettürlü bir kadın, uzun yazlık pardösü içinde başı öne eğik olarak apartmandan dışarı çıkıyordu. Elinde bir de valiz vardı. Sunucu

"İşte kaybolan Muazzez hanımın son görüntüsü bu. Yanında bavulu var. Evden çıkıyor. Bir daha da dönmüyor."

dedi. Raif, elindeki kağıt mendille göz yaşlarını sildi, burnunu çekti. Serap'ın içi içini yiyordu. Bu kadının Muazzez olduğu ne malum? diye düşündü. Ya Vertigo filmindeki gibi sevgilisine karısının giysilerini giydirdiyse? Kadının yüzü gözükmüyordu ki. Ya öldürdüyse ve ceset hâlâ evdeyse? Bir plan yapmalıydı. Asuman, yıllık izninde olduğundan Fadıl'dan yardım istedi ve genç çocukla basit ama işe yarayacağını düşündükleri bir plan yaptılar.


ERTESİ GÜN

Ertesi gün, Serap, kahvaltıdan sonra alt kata indi ve Raif S. isimli zile bastı. Kapı açıldı:

"Merhaba Raif Bey, çok geçmiş olsun. Şey, ben Serap Arda. Üst katta oturuyorum. Eşinizin kaybolmasıyla ilgili sizinle röportaj yapmak istiyorum. Belki faydam olur bulunmasına."

Adam, yeni komşularının ününü kapıcıdan duymuştu. İçeri buyur etti. Kız önden, o arkadan salona geçtiler. Birisi, koltuğa, öteki de kanepeye oturdu. Raif, tedirgindi. Serap sormaya, o cevaplamaya başlamıştı ki, park yerinden bir arabanın alarmı çalmaya başladı. Sürekli çalıyordu. Fadıl, yere çömelmiş, saklandığı yerden adamın aracının kapısını kurcaladıkça alarm ötüyordu.

"Pardon bir bakayım pencereden..."

"Tabii Raif Bey. "

"Kahretsin."

"Sizin arabanız mı yoksa?"

"Evet...gidip bakayım bütün siteyi ayağa kaldıracak...kusura bakmayın."

"Estağfurullah...siz işinize bakın, ben beklerim."

Adam kapıyı kapatır kapatmaz, Serap, koltuktan fırladı. Kadın kaybolalı günler geçtiğinden, evde saklayamazdı yoksa kokardı. Araması gereken tek yer derin dondurucuydu. Mutfağa koştu. Dolabın kapağını açınca buz gibi hava yüzüne çarptı.

"Paranoyak ben! Adamcağızın günahını aldım. Oh! Çok şükür."

dedi. Dondurulmuş bezelye, dondurulmuş patates kızartması, pizza, dondurmalar, buz tutmuş etlerden başka şey yoktu.

Sonra, kadının çok zayıf ve 1.60 den fazla göstermediği aklına geldi. Bezelyeyi, dondurmaları ve etleri kaldırınca, çığlık atmamak için iki elini tüm gücüyle ağzına bastırdı. Muazzez Hanım, açık gözleriyle öylece yatıyordu, dudakları morarmıştı, boynunun etrafı ise kıpkırmızıydı. Aynı anda kapının açılıp, kapandığını duydu. Bezelyeleri, dondurmaları yerine koymaya çalışırken, eli ayağına dolaştı. Arkasına döndü. Katil, ateş çıkartan gözlerle kendisine bakıyordu.



BÖLÜMLER

2 yorum:

  1. Oyy gerilim doruğa çıkmış durumda. Bakalım, Serap nasıl kurtulacak caninin elinden...:))
    Sonraki bölümde görüşmek üzere, mutlu ve sevgiyle kalın. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakalım :))) Çok teşekkürler Nazlıcığım. Sen de mutlulukla ve sevgiyle kal. ♥

      Sil