21 Temmuz 2024 Pazar

DÜŞMAN AŞIKLAR 18 - ERİK DALI'yla SERENAT Mİ OLUR ŞAPŞAL?

Akşam olduğunda, Serap, Mehmet'den gelen mesajı 550. kez okuyor ve heyecandan kalbi pır pır ediyordu. Makyaja ihtiyacı yoktu ama daha da güzel olmak için hafif bir ruj sürmüş, kirpiklerini maskara ile gürleştirmiş, vücudunun güzelliğini ortaya çıkartan bir elbise giymişti. Annesi kızın bu halinden şüpheleniyor ve içinden

"Allah! Allah! Hayırdır inşallah! Bu kızda bir şey var ama? Birine aşık olmuş olmasın? Ben anneyim gözümden kaçmaz. Etrafa ışık saçıyor. Bana açılacak ama cesaret edemiyor gibi. Dur bakalım."

diyordu. O esnada Mehmet ve Özgür de, yola çıkmıştı. Karanlık sokağa park edip indiler. Özgür'ün elinde müzik seti ve hoparlörler, Mehmet'inkinde ise İspanyol gitar vardı. Karizmatik yakışıklı, başını kaldırıp gök yüzüne baktı.

"Özgür! Şansa bak! Ay da tam Dolunay! Mis gibi hava, yıldızlı yıldızlı. Tam serenad yapılacak bir gece."

Hoparlörleri, müzik setini ağaçların arkasına gizlediler. Elektrik için de kabloyu, uzatma kordonuyla arabanın içindeki portatif jeneratöre bağladılar.

"Saat dokuza geliyor, hazır mısın?"

"Hazırım abicim. Sen balkonun altına git. Ben ağacın arkasındayım. Yenge balkona çıkınca, çalmaya başla, ben de tam o anda müziği açacağım. Hadi iyi şanslar."

"Tamam, sağol."

Saat tam dokuzda, balkonun kapısı açıldı. Serap, saçları Ay ışığında altın gibi parlayarak dışarı çıktı, gelip kollarını Juliet gibi balkon parmaklıklarına dayadığında, Mehmet de gitarını hafiften tıngırdatmaya başladı ve Özgür "ON" düğmesine basınca, sadece Serap'ın villası değil, tüm sokak

"ERİK DALI GEVREKTİR,
ERİK DALI GEVREKTİR
AMANİİİN BASMAYA GELMEZ
HAYDİN BASMAYA GELMEZ...
Dırı- dırı- dırı- dın- dırı- dırı- "

ile inlemeye başladı! Mehmet ve Özgür neye uğradıklarını şaşırdılar. Serap öfkelendi. Annesi balkona çıktı ve

"N'oluyor? Sokak düğünü mü var? Ne banallık!" diye bağırdı.

"Se- Serap! Be- be- ben!....Yan- yanlışlık oldu yani serenad yapacaktım beni affetmen için...."

"Ay! Sen sadece maço değil, kıro musun bir de? Ankara havalarıyla mı serenad yapacaktın?"

"HAYIR! Moonlight Serenade Olacaktı! Salak Özgür CD'leri karıştırmış!"

"Ben doğru koymuştum abicim! Valla billa ekmek Kuran çarpsın"

"Allah cezanı versin Özgür! Sulukule ekibi de çağırsaydın bari! Rezil ettin beni! Bende kabahat! Sustur şu müziği. Kapat! Kapat!"

"Abicim! Takılmış! Kapanmıyor!"

Zavallı Özgür'ün eli ayağına dolaştı. Düğmeye basıyor, basıyor ama bir türlü müzik kapanmıyordu.

ELİN KIZI NAZİKTİR
AMANİN KÜSMEYE GELMEZ....
HAYDİN KÜSMEYE GELMEZ
DIRI - DIRI- DIRI- DIN- DIN- DIN....

"Ol'm! Allah kahretsin! Dur!"

Mehmet, iki adımda müzik setinin yanına gelip, üstüne bir yumruk indirince Erik Dalı sustu.

Nil, bağırdı:

"Kim bunlar kızım? Tanıyor musun? Neler oluyor burada?"

"Tanıştırayım anne! Mehmet Foçalı!"

"NEEEE? Sana kıllı bacaklı, bıyıklı diyen adam mı?"

"Ta kendisi! Güya benden özür dilemeye gelmiş! Kıro!"

"Kızım Erik Dalı ile serenad mı olur şapşal bu!"

"Serap! Yaaa Yanlışlık oldu diyorum! Niye anlamıyorsun!"

Nil, anne olarak durumu hemen anladı. Acilen bir şeyler yapmalı. Aşağıda elinde gitarıyla duran, boylu poslu, sert ama yakışıklı erkeği kötülemesi gerekiyordu.

"Ay, kızım! Bu kıro siyah ayakkabı içine beyaz çorap da giyiyordur. "

"NE? Be- ben mi? Ha..."

" Sen tabii! Kim olacak? Senin evindeki mobilyalar böyle oymalı oymalı, altın varaklı filandır! Çamaşır makinesinin üstünde de dantelli örtü vardır."

Serap, CD işinin karıştığına emindi ve bıyık altından gülüyordu. Bir yanı keşke CD'ler karışmasaydı diyor, bir yanı "İntikam çok hoş! Kıvran bakalım!" diyordu.

"Ah! Özgür!"

" Valla değil han'fendi, ben şahidim, kaç kere evine gittim. Serap hanım! N'olur beni dinleyin! Kankam size aşık! Affedin n'olur. Valla kabahat benim, Moonlight Serenade'i çalacaktık, CD'ler karışmış!"

"NEEEEE? Kızıma mı aşık?"

Tam o kargaşada, çakma 007, elinde kamerasıyla geldi.

"Aklımı seveyim! Peşine takıldığıma iyi etmişim! Demek Serap Arda'ya serenad yapacaktı! Gülümseyin Mehmet Bey!"

" Sen ner'den çıktın GERZEK! Hele bir çek!"

Adam dinlemedi ve sırıtarak resmini çekmeye devam etti. Mehmet, artık dayanamadı, gitarı adamın kafasına geçirdi. Adam baygın yere düştü. Serap ve annesi aynı anda çığlık attı:

"AAAA! Erkek şiddeti!"

"Adam öldü mü?"

"Polis çağırıyorum ben!"

"Anne hayır! Benim de başım derde girer çağırma! Merak etme ölmemiştir alışık bay Maço! Biz içeri giriyoruz! Ne halin varsa gör!"

"Ah! Özgür hep senin yüzünden! Yardım et de şu salağı arabasına koyalım. Buralarda bir yerdedir herhalde. Ayılınca defolup gitsin."

"Abicim anlamadım ki.....yemin ederim Moonlight Serenade...."

"Sus! Sus! Her şeyi berbat ettin!Tut şu herifi bacağından!"

Onlar kavga ede ede giderken, mehtaplı gecede, Glenn Miller'ın Moonlight Serenade'i çalıyordu. Serap, göz yaşları içinde annesine her şeyi anlatmaya başladı. O gün kazara nasıl tanıştıklarını, nasıl mutlu olduğunu ve sonra her şeyin nasıl bozulduğunu bir bir anlattı ve sonunda

"İşte böyle. Dünyada başka erkek kalmamış gibi can düşmanıma aşık oldum!"

"E, balkonda hiç de aşık gibi gözükmüyordun! Kıro? Mıro?"

"Hepsi numaraydı!"

" Kızım! Yoksa sen Stockholm Sendromü mü oldun? "

" Hayır, anne. Stockholm Sendromü olmadım! Aşık oldum!"

"Allah'ım! Sen aklıma mukayet ol!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder