21 Temmuz 2024 Pazar

DÜŞMAN AŞIKLAR 19 - AY IŞIĞI SERENADIYLA DANS

Ay Işığı serenadı fiyaskoyla sonuçlanınca, Mehmet süklüm püklüm eve gelip, önce kuzucuğuna her zamanki gibi masal okudu. Eylül, esneyerek "İyi uykular babişko" diye mırıldanınca, aşağı indi. Annesine ve babasına olanları anlattı. Babası, gözlüklerinin üstünden bakarak sordu:

"Oğlum, bu kız, olur da başka biriyle evlenirse ne yaparsın? "

Mehmet, bir an cevap veremedi. Gözlerine yerleşen acıyı annesi de babası da gördü.

"Eylül'ü senle, anneme emanet edip, kendime gelene kadar ıssız bir adaya giderim herhalde."

" Sonra da saç, sakal birbirine karışmış, güneşten yanmış, bitlenmiş olarak, Robinson Crusoe gibi eve dönersin. Zili çalınca "Hanım, kapıda evsiz bir zenci var. Ne yapsak?" deriz. Gördün mü hanım? Bu çocuk sırılsıklam aşık!"

"E, herhalde! Şimdi plan yapmalıyız aşıkları kavuşturmak için."

"Onu da sen yap hanım. Böyle şeylerden kadınlar daha iyi anlar."

"Tamam. Bak ne diyeceğim? Madem romantik serenad fiyaskoyla sonuçlandı. Pes etmek yok. Hem Özgür'ün de aklına şaşayım! Modası geçti evladım böyle şeylerin. Şöyle, güzel bir mekanda iki kişilik yer ayırt. Orkestra da olsun ki, o - dilim dönmüyor- ne şarkısıysa işte o romantik şarkıyı çalmalarını rica et."

"Valla çok güzel fikir oğlum. Ben de beğendim."

" Ben de ama peşimden ayrılmayan o salak paparazzi bozuntusu n'olucak?"

"Oğlum görürse görsün! Twitter'da bu kızın takipçileri seni linç ederken, özür beklemediler mi?"

"Beklediler!"

"Hah! İşte! Görürlerse özür dilediğini söylersin yalan da değil."

"Hay aklınla yaşa bey. Doğru ya!"

"Bir şey diyeyim mi? İkiniz de HARİKASINIZ! Sizi çok seviyorum."

Mehmet, annesine ve babasına sarılıp, yanaklarından şapur şupur öptü. Koşarak odasına çıktı. Bir sürü işi vardı: Güzel ve canlı müzik yapan bir mekân bulma, yer ayırtma, Moonlight Serenade'i çalmalarını ayarlama...

Annesi arkasından gülerek seslendi.

"Deli çocuk!"

Babası da

"Aşık kerata." diye güldü.

"Kim derdi ki, can düşmanı Serap'a aşık olacak? Ha,ha,ha...."

" Eee... Allah'ın sopası yok."



*****

Serap, Mehmet'den gelen mesaja evet deyip, dememek arasında biraz bocaladı ama kalbi

"Koşa koşa git."

diyordu. Çok hevesli gözükmemek için soğukça da olsa daveti kabul etti. Sonra da bu sefer bir aksilik çıkmasın diye dua etti. Ertesi akşam çok güzel olmalı, Mehmet'in başını döndürmeliydi. Gerçi buna gerek yoktu. Mehmet, kızı görünce zaten 100 Voltla çarpılıyordu.

Akşam olup da, Serap, sarı uzun saçlarını zarif bir topuzla toplamış, hafif bir makyaj yapmış, sırtı beline kadar açık, uzun, siyah bir gece elbisesi, incecik topuklu ayakkabılar ve gece çantasıyla içeri girdiğinde tüm başlar kıza döndü. Mehmet, ayağa kalkarak kızı karşıladı, o ilk çıktıkları günlerdeki gibi sandalyesini çekti. İkisinin de birbirine bakarken nefesleri kesiliyordu. Maço Köşe" nin yakışıklısı da, siyah takımı, şık kravatıyla tepeden tırnağa karizmaydı.

"Bu kadar güzel olmak için hiçbir çaba sarfetmemen hemcinslerini kıskandır mıyor mu?"

"Unuttun mu ben cadıyım. Nasıl yazmıştın dur hatırlayayım: Kesin uçan süpürgesi ve kara kedisi de vardır bunun."

Mehmet hınzır hınzır gülümsedi:

" Yanılmamışım da kedin de varmış. Bir gün evinize gelirsem kapı arkasında uçan süpürge de arayacağım."

Böyle tatlı tatlı sohbet ederken, konu önceki akşama geldi. Mehmet, CD'lerin nasıl karıştığını kıza açıkladı:

"Özgür'ün temizliğe gelen bir yardımcısı var. Kadıncağız, Erik Dalı'nı görünce hemen koymuş, oynaya oynaya yerleri silmiş. Sonra da kutuları...."

Lafını bitirmesine gerek kalmadı. Serap başını geriye atarak gülmeye başladı.

"Ha,ha,ha,ha!......"

Yemek bitince, Mehmet orkestraya işaret etti. Ve Moonlight Serenade çalmaya başladı. Serap'ın da çok sevdiği bir şarkıydı bu. Genç adam, ayağa kalktı ve elini kıza uzattı. Serap, uzatılan eli tuttu ve dans pistine çıktılar. Aralarında yarım metre mesafe kala oldukları yerde durdular. Sanki başka kimse yokmuş gibi birbirlerinin gözlerinin içine bakmaya başladılar.

Kıpırdayamıyor, dans da edemiyorlardı. Sanki ikisi de bir büyünün etkisindeydi. Mehmet'in kahverengi gözleri, Serap'ın yüzünü, gözlerini, dudaklarını ezberler gibiydi. Gözlerini birbirlerinin gözünden ayırmadan, yavaşça bir, kaç adım attılar. Mehmet, sağ eliyle kızın belini kavrarken, sol eliyle Serap'ın sağ elinin parmaklarını avucu içine aldı, kız da sol elini erkeğin geniş omzuna koydu. Yavaş, yavaş dans etmeye başladılar.

Yan masada oturan pamuk gibi beyaz saçlı, 70 yaşlarında iki kadın, ikisi arasındaki çekime tebessüm ederek bakıyordu.

"Ay, şu ikisine bak! Aşıklar."

"Çok tatlılar."

"Sanki Piknik filminde William Holden ile Kim Novak'ı izliyorum."

"Aynı şeyi düşünmüştüm. "

Annesi, babası, ablasının nişanlısı ve onların ailesi ile ablasının yaş gününü kutlamaya gelen on beş yaşındaki ve bir kız, iki eli çenesinde, onlara bakarken iç geçirdi ve içinden

"Allah'ım ne olur büyüyünce ben de bu kız gibi güzelleşeyim ve bana böyle bakarak dans eden bir sevgilim olsun ve lütfen tüm sivilcelerim o güne kadar kaybolsun."

dedi.

Sonunda, gitme zamanı geldi. Mehmet, kızı evinin kapısına bıraktığında, ikisi de keşke sabaha kadar birbirimizin kollarında kalsaydık diye düşünüyor ama dile getiremiyorlardı. Araba, evinin önünde durunca Serap'ın kalbi hızlandı.

"Ya, iyi geceler öpücüğü almaya kalkarsa? " diyordu içinden.

Asuman da aynı şeyi merak ediyordu. "Ya bu Indiana Jones'u andıran yakışıklı dayanamaz da kızı öperse, Serap da beş kardeşi, yanağında patlatırsa! Görmeye değer manzara olurdu doğrusu. Hi,hi,hi,hi! Serap ablam kararlı, Mehmet'i daha çok kıvrandıracak."

diyordu. Nitekim, Mehmet de, Asuman gibi düşündüğünden çok istese de aklından geçeni yapmadı. Kızın elini avuçlarına aldı ve bir prens, bir prensesle nasıl vedalaşırsa öyle yaptı: Elini dudaklarına götürüp minik bir öpücük kondurdu.

"İyi geceler güzel cadı. Bu harika akşam için çok teşekkür ediyorum."

Serap, "İyi geceler." diyerek, koşa koşa eve girdi. Yoksa, yüzünden ona aşık olduğu hatta bu öpücükle yetinmek istemediği anlaşılabilirdi. Annesi ise yatak odası penceresinin perdesine gizlenerek bakarken, ikisini ayırma planları yapmayı düşünüyordu. Kızı olmadan yaşayamazdı. Hayır! Kızı, bir erkeğe aşık olup onu bırakıp gidemezdi! Mani olmalıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder