"Adam 'Tüh! Dedi. Kaçırırım ben sevdiğim kızı' diyordu, ne nişan masrafı, ne düğün masrafı, hepsi dünya para. Böyle damat dost başına."
Eşi
"Ah! Ah! Babanızın adı "Dünya para İhsan" olacak böyle böyle. Ayol, kaçırdıktan sonra yine düğün yapar. O yakışıklı adam, o güzel kızla düğünsüz evlenir mi? Aklına şaşayım! Bu arada Serap hanıma bizim de geçmiş olsuna gitmemiz lâzım. Asu'nun patronu sayılır."
"Doğru."
" Ramazan bayramında gelen kolonyayı saklamıştım, onu götürürsünüz."
"Baba çiçek de alınır. Tek kolonya olmaz."
"E, tamam o zaman ben bir kabristana kadar gideyim, rahmetli babama da Yasin okurum."
"İnanmıyorum baba. Serap ablaya mezarlıktan mı çiçek götüreceğiz?"
"Kızım, koyuyorlar oraya; çürüyüp gidiyor, yazık, işe yarasın. Bir buket çiçek dünya para."
"Kızım bakma sen babana. Yarın ikimiz ana kız gideriz, yolda bir çiçekçiden ben çok güzel bir çiçek yaptırırım. Baban gelmesin zaten. Ne işi var? Nil hanımın başında erkek yok. Kız kıza olacağız. Sen otur!"
"Canıma minnet, biz baba - oğul tavla oynarız di mi oğlum? Hem iki kişi daha az dolmuş parası..."
"Ay fenalık geliyor...."
Onlar didişirken, akşam oldu. Saat gece 23.00'te Serap uyandı. Öğleden sonra uykuya dalınca aralıksız 8 saat uyumuş şimdi uykusu kaçmıştı. Omzunun ağrısı ilaçların etkisiyle epey azalmıştı. Bahçeye çıktı. Gece Çuha çiçeklerinin kokusunu içine çekti. Cırcır böcekleri ötüyordu. Mehtabı izlemeye başladı. Şimdi Moonlight Serenade çalsa ne güzel olurdu. Şöyle yavaş yavaş kendi kendine dans etmeye başlamıştı ki, iki güçlü kol beline dolandı. Korkudan ölecekti ki,
"Kavalyesiz dans etmek olur mu?"
diye Mehmet kulağına fısıldadı. Elleri hâlâ belindeydi.
"Ödümü patlattın! Sapık sandım!"
"Özür dilerim, korkutmak istemedim. Seni bahçede kendi kendine dans ederken görünce dayanamadım."
"Yaptığını beğendin mi? İfşaa olduk; tüm ülke bizi konuşuyor."
"Bak ne diyeceğim: Gözlerime bak ve beni sevmediğini söyle. Bir daha peşinden koşmayacağım."
"Söz mü?"
Mehmet içinden "Eyvahlar olsun, 'sevmiyorum' derse ne yapacağım? O gün babama söylediğim gibi ıssız adada saç, sakal birbirine karışana kadar inzivaya mı çekileceğim kendime gelene kadar?"
derken
"Söz."
dedi. Serap, gözlerini karizmatik yakışıklıya dikti ve fısıldadı:
"Çok beklersin."
Bundan sonra olanları magazin muhabiri Çakma 007 görseydi "Öpücük 2" olarak internete koyar ve şarkı olarak da "Gece Karanlık, eller birleşmiş" sözleriyle başlayan İki Yabancı'yı eklerdi.
"Yıldızlar şahit olmuş bu aşka, mehtap demiş ki, gece aşk başka..." şarkısıyla özdeşleşen o akşam, Serap, inadı bırakınca, yaşlı gezegen bile mutlu oldu; çünkü her yeni sevdayla, yaşamın her şeye rağmen ne kadar güzel olduğunu hissediyordu. Milyon ışık yılı uzaktan bir yıldız ikisine göz kırptı.
Sonrası Serap ve Mehmet için masal gibiydi. Annesi, kızının mutluluğunu görerek eski tavırlarını bıraktı. Bunda, kızı vurulduğu gün sosyetik Çiğdem'i zil takıp oynarken yakalamasının da payı vardı. O sürüngenle işbirliği yaptığı için kendisine kızıyordu ama kaşlarını çatarak
" Ah! ah! Bir, maço damadım eksikti, o da oldu."
demeyi de ihmal etmiyordu.
Tahmin edeceğiniz üzere sosyal medyada ikisinin takipçileri hem şaşkın, hem de mutluydular. Romantizmi kim sevmez ki? İkisine "SerMeh" diye isim taktılar. Bir takipçi ise
"Tamam, SerMeh iki yıldır can düşmanıydı ama birbirlerine çok yakıştılar. Yine de itiraf etmeliyim ki, bu ikisi evlenince epey didişme olacak. Serap hanım iki elini beline koyup, Mehmet beye 'Camlar silinecek hayatım, al şu bezi, kadın - erkek eşitliği var herhalde!' deyince ne olacağını kestiremiyorum. Bir gülmedir geliyor. "
diye yazmıştı.
Onlar aşıklar hakkında yorumlar yaparken, ikisi bulutların üzerindeydi.
Bu işe Mehmet'in annesi, babası, Asuman, Fadıl, Özgür de çok sevinmişti. Tabii Eylül de.
"Okul açıkken, başka öğrencileri anneleri almaya geliyordu, benim annem melek ya, bulutlarda yaşadığı için gelemiyordu, hep babaanniş veya babam alıyordu. Kıskanıyordum arkadaşlarımı. Artık benim de annem olacak."
diyordu.
Sosyetik Çiğdem ise karalar bağlamıştı. Özel dedektifin getireceği dosyayı bekliyordu.
"Ya Nil denen cadaloz beni korkutmak için öyle söylediyse? Ya kimseyi öldürmediyse? Ya dedektif 'Anlaşılan Nil Arda, size yalan söylemiş. Geçmişini didik didik ettim. Kimseyi öldürmemiş. Bildiğiniz ev kadınıymış. Sıradan bir hayatı olmuş.' derse ne yaparım? Bu ikisini nasıl ayırırım? Param da boşa gider ona yanarım."
diyor ve elma şekeri kırmızısı ojeli tırnaklarını kemiriyordu.
"Kahretsin! Gitti ojeler! Bu ikisi can düşmanıydı, niye öyle kalmadılar? Niye?"
diye bağırıp, kendine gelmek için önce SPA'ya sonra kuaföre gitti. Dudaklarını büzüp, kâh üzerinde havluyla, kâh ojelerini gösterirken, kâh şemsiyeli, kirazlı kokteylini yudumlarken, seksî resimler çekip instagram'a "N'aber, pis fakirler" fotoğrafları attı.
BÖLÜMLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder