"Hoş bulduk Çıldırgan! Yani yüzümüze bakmadan bahçeye koş! Bravo!"
"Kızım, kediler öyledir. Severler ama belli etmezler."
"Biliyorum anne, şaka yaptım. A, Mehmet'ten mesaj geldi."
"Aaaah! Ah! Feminist kızım bir maçoya varacak. Komşular imdat diye bağırasım var."
"Ya annee...."
"Tamam, tamam, ben mutfağa gidiyorum."
Serap mesaja baktı:
"Sevgilim, aşkım, aniden görev çıktı, Afganistan'a gidiyorum. Hoşça kal demeye vaktim olmadı kusura bakma."
Yirmi tane öpücük ve yirmi tane de kırmızı kalp vardı.
Serap, hemen cevap yazdı:
"Güle güle git, güle güle gel bir tanem, kendine çok dikkat et."
ve öpücük selfisi yolladı.
*****
Akşam oldu, ertesi sabah oldu, sonraki gün, ondan sonraki gün, Mehmet'ten hiç haber gelmiyordu. Ne mesaj, ne arama. Serap dokunsalar ağlayacak haldeydi. Dayanamadı, gazeteyi aradı. Patronu
"Kızım, Afganistan'a gittiğinden beri benim de haberim yok. Üzülme, biliyorsun cep telefonu kullanmak yasak öyle yerlerde. İyi düşün, iyi olsun."
dedi. Serap telefonu kapatırken, patronun Özgür'le "çak" yaptığını tabii ki görmedi.
Tam bir hafta geçti.
"Anne delireceğim! Kimse bir şey bilmiyor! Nerede bu adam? Günde 40 kere mesaj atardı. Öldü mü? Yaralandı mı? Dincilere esir mi düştü? Kafasını mı kes...."
"Ay! Kızım! Allah korusun! Niye aklına hep kötü kötü şeyler geliyor? Savaş muhabiri olmak kolay mı? Patronu demiş ya, belki telefon etmesi yasak bir bölgededir. Askerlerimiz korur onu merak etme, kendi de maşallah kendisini savunamayacak biri değil. Dur sana yavru kedi videoları bulayım da moralin düzelsin."
diyen Nil, telefonuna bakınca, gözleri yuvalarından fırladı.
"AAAAAAAAAAA!"
"Ne? Ölmüş mü? Mehmet öldü mü?"
"Ne ölmesi? PUUUU! Keşke geberseymiş oralarda!"
"N'oldu anne?" diyen Serap, koltuğundan fırlarken kucağındaki Çıldırgan neye uğradığını şaşırdı ki, ilk kez kedisini düşünmeden ayağa kalkıyordu. Telefonu annesinin elinden kaptı. Ekrana baktı:
"Ünlü köşe yazarı Mehmet Foçalı'dan şaşırtan karar: Cesur savaş muhabiri, İnstagram fenomeni Çiğdem ile evleniyor."
"OLMAZ! İNANMAM! YALAN!"
Serap, elinde telefon kapıya yöneldi.
"Nereye? Kızım kendi telefonunu al o benimki."
"Ay, ssghgsss! Mehmet'lerin evine. Annesi, babası biliyordur ne olduğunu."
"Of...git bakalım...Ah! Ah! Şeytan diyor git bir silah al, nikâhı bas, tak - tak - tak- tüm şarjörü boşalt! Sen misin kızımı üzen diye..yapar mıyım, yaparım."
Serap, bitişik villanın zilini çaldı. İçinden
"Kesin yalan, doğru olamaz, yalan..."
diyordu. Kapıyı, Özgür açınca şaşırdı.
"Özgür?"
"Ah, Serap hanım. Bence içeri girmeyin."
"Niye? Siz ne işler çeviriyorsunuz? Duyduğum doğru mu? Mehmet, Çiğdem'le mi evleniyor?"
"Şey....maalesef doğru. Ama durum bildiğiniz gibi değ...."
Güzel kız içeri girmek için hamle yapınca, Özgür,
"Hayır, n'olur Serap! Girme...."
"Allah! Allah! Karışma!"
"Hayır, izin veremem, kankam tembih etti."
"Gireceğim, mani olamazsın!"
"Hayır!"
Serap içeri girmeye çalışıyor, Özgür kapıyı kapatmaya çalışıyordu. Sonunda kız, "Çekil yolumdan" diyerek sertçe genci itti ve hızla salona girince, tekerlekli sandalyede oturan, kolu alçılı Mehmet'le göz göze geldi.
" MEHMET?"
"Serap, beni bu halde görmeni istemezdim canım. "
İçeride Mehmet'in annesi, babası ve Madam Angela da vardı. Eylül ortalıkta gözükmüyordu.
" AMAN ALLAH'ım! SEN....SEN....."
" Afganistan'dayken bir şarapnel parçası omuriliğime saplandı. Felç oldum."
"NE? Peki bu evlilik hikayesi ne? Kafan da mı felç oldu? Niye aniden Çiğdem'le evlenmeye karar verdin?"
"Ha- hayatım. Şimdi şöyle.....eee, ayaklarım tutmuyor ya, benim gibi bir sakatla evlenmeni istemedim. Gençsin, çok güzelsin. Ömür boyu...."
"Sen delirdin mi? Umurumda mı sanıyorsun?"
"Şey...sa..sa....sadece...sadece...sadece..."
"Sadece ne?"
Madam Angela söze girdi
"Sana sölemoor...utanoor. Sadece bacakları değil söylemesi ayıp başka yerleri de tutmoor imis...
Mehmet içinden
"Allah seni kahretmesin Özgür!"
dedi ve
"Evet canım, ben artık kocalık yapamam yani seni mutsuz etmeye hakkım yok. "
"Madem öyle, Çiğdem'le niye evleneceksin?"
"Şey, ona ceza olsun diye."
"PARDON?"
Özgür, Mehmet'den önce atıldı. Genç adamın bu kısmı gülmeden söyleyemeyip, her şeyi berbat etmesinden korkuyordu.
"Şey, Çiğdem hanım ikinizi çok kıskanıyordu. Mehmet'in Afganistan'a gideceğini duyunca, beddua etmiş, totem yapmış."
Madam Angela
"Evet sook kıskanoordu. İnsallah ayaklarin felc olur da gelirsin demis."
"Yok artık, sanki paralel evrendeyim. Ben gidiyorum. Sana çok geçmiş olsun. Mutluluklar dilerim!"
"Serap!"
Güzel kız, salondan çıktı. Kapının kapandığını duydular. Herkes birbirine baktı.
Babası,
"Cümleten geçmiş olsun! Bir kevaşe yüzünden şu oyuna ortak olduğum için kendimi affetmeyeceğim."
Annesi
"Allah iyiliğinizi versin. Baban haklı, ne diyeceğimi bilemiyorum. Lanet Çiğdem!"
Mehmet,
"İkiniz de haklısınız ama Çiğdem'le evlenmezsem Serap'ın da annesinin de hayatı tehlikeye girecek. Dosyayı gördünüz."
Annesi,
"Off...evladım of...biliyorum da, ne olacak şimdi?"
"Ben de bilmiyorum. İnandı mı acaba?"
Özgür
"Bence inandı abicim. Sen kendini feda ettin ama Serap yengemin de, Nil hanımın da hayatı kurtuldu."
Madam Angela
"Ah bire Mehmet bey oğlum, o musmula suratli kariyi nasil koynuna alacaksiin?"
"Yok be Madam, sıkıysa yatak odamın eşiğine adımını atsın! Kabul etti zaten. Derdi elaleme hava atmak."
"Ah, çocuğum ah, nazarlara geldik. Başka bir çözüm bulsak keşke..."
"Yok ki anneciğim. Kuzucuk bile çok kızmasına rağmen kabul etti."
"Küstü sana zaten oğlum. Odasından çıkmıyor. Yemek de yemedi."
*****
Onlar bu tuhaf durumu konuşurken, Serap, eve girmiş annesiyle konuşuyordu.
"Bu ikisi yani Mehmet ve Özgür bir şeyler döndürüyorlar gibime geliyor anne."
"Nasıl yani?"
"Felç olduğuna inanmıyorum."
"Numara mı yapıyor yani? İyi de niye? Sana deli gibi aşık değil miydi bu adam? "
"Mehmet, felç de olsa benimle evlenirdi."
"Ama demiş ya kocalık yapamayacak olması bana mantıklı geldi..."
"Hayır anne. Bu işte bir bit yeniği var. Hissediyorum."
"Senin sezgilerin güçlüdür. O sayede Gönül Çınar cinayetini çözdün. Peki ne yapacaksın?"
"Bilmiyorum henüz aklımda bir şey yok anne. Şoku atlatmaya çalışıyorum."
******
Aynı dakikalarda, Eylül, odasının penceresinden sincap gibi ağaca tırmandı. Oradan da aşağı indi ve koşa koşa bitişik evin zilini çaldı. Kapıyı Nil açtı.
"A, Eylülcüğüm?"
"Serap ablayla konuşmam lâzım Nil teyze."
"Gel canım. Yatak odasında ağlıyor."
"Ağlamasın çünkü babam felç filan diiil! Hepsi numara yapıyo!"
"NEEE?"
Az sonra Serap her şeyi öğrenmişti.
"Demek öyle dedi baban. Eminsin değil mi canım?"
"Evet Serap abla, seni ve Nil teyzeyi korumak içinmiş. Ama neden koruyacaklar bilmiyorum. Ben babamın Çiğdem'le evlenmesini istemiyorum. Bizim eve gelirse, evden kaçarım."
"Gel bakiiim...kıyamam...sen babana bir şey söyleme. Anlattığı bu yalana inandık sansın. O arada bir çözüm buluruz elbet."
"Yaşasın!"
Serap küçük kıza sarıldı ve annesine sordu:
"Anne? Bu Çiğdem, Mehmet'i evlenmeye zorlayacak kadar ne biliyor ki? Mehmet, seni, beni kimden koruyacak? Kan davalın filan mı var?"
Nil içinden Allah'a şükretti. Kızının bunu soracağını biliyordu. Ne uydursam diye düşünürken, "Kan davası" imdadına yetişmişti.
"Evet canım, maalesef. Bir köylümüz....yani çok eski hikaye, dedenin dedenin dedesi gibi. Herhalde Çiğdem bir şekilde öğrendi; ağzını yoklar, her şeyi anlarım."
"Allah, Allah! Polise niye gitmiyoruz ki anne?"
"Kızım, bunlar çok manyak bir aile, inan polis bile bir şey yapamaz. Biri peşimizi bıraksa, öteki düşer. Siz oturun, ben Çiğdem şırfıntısına gidiyorum. Buzdolabında çikolatalı puding var."
dedi ve gitti. Bir saat sonra kadının evinin kapısındaydı.
"Ooo, Nil hanım, haberi duydun, beni tebrike mi geldin? Ben de telefondan gelinlik modelleri bakıyordum. Şu nasıl? "
Çiğdem, kabarık etekli, straples bir gelinlik fotoğrafı gösterdi.
"Çek şunu gözümün önünden. Ne yaptın?"
"Anlamadım?"
"Mehmet kızıma deli gibi aşıktı, ne yaptın da aniden evlenmeye mecbur ettin? Vaktiyle ondan çocuk filan mı peydahladın? Bir yerlerde gizli bir kızın, oğlun mu var? "
"Hah,hah, hah! Ay çok fazla dizi izlemişsiniz Nil hanımcığım yoksa Handan Çimen mi desem?"
Nil'in yüzü limon gibi sarardı. Dizleri titredi. Gözleri kadının gözlerine sabitlendi.
"Su ister misin? Evet, sırrını biliyorum gerçi eline sağlık...haklıymışsın kocanı öldürmekte."
Serap'ın annesi bir şey diyemiyordu. Çiğdem, şoke olmuş kadının aklından geçeni anladı.
"İyi bir özel dedektif tuttum."
"Sinsi sürüngen! Eğer kızıma tek kelime edersen seni de öldürmekte tereddüt etmem."
"Merak etme ağzım mühürlü. Niye söyleyeyim ki? Yoksa anlaşma bozulur ve Mehmet benimle evlenmez."
"Zavallı! Bir erkekle ancak şantaj yaparak evlenebileceksin."
"Kim bilecek?"
"İblis! Acıyorum sana."
"Ha,ha,ha, ayol sen değil miydin kapıma gelip, ikisini ayırmak için planlar yapan? "
"O başka, o zaman Mehmet'i iyi tanımıyordum. Kızımı mutsuz edecek diye düşünüyordum ama birbirlerine gerçekten aşık olduklarını anladım. Sen anlamazsın tabii ancak başkalarının yuvasını yıkmayı bilirsin. "
Nil, gitmek üzere kapının kolunu açarken Çiğdem
" Düğüne davetiye yollayayım mı?" diye seslenince, kadın, arkasına döndü:
"O davetiyeyi yediririm sana. Unutma: Son gülen iyi güler."
BÖLÜMLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder