2 Ağustos 2024 Cuma

DÜŞMAN AŞIKLAR 46 - BEN KIZIMI BU MAÇOYA VERMEEEM

Kuveyt'te bunlar yaşanırken, Mehmet, İstanbul'a neredeyse dört günlük deniz yolculuğu yapmaktansa, Mersin'de inip, uçağa binmeyi tercih etti. Hava alanında Serap'ı arayınca, kız tarafından bir güzel fırça yedi. E, haksız da sayılmazdı. Sürekli

"Ne yapacak bu deli? Aklında ne var? Ne gelini? Ya öldürürlerse?" diye korkmuştu.

" Kızma, kızma hayatım, Antalya'dayım, birazdan uçağa bineceğim. Akşama çikolatamı, çiçeğimi alıp seni istemeye geliyoruz ama tuzlu kahve yapmak yok; hatırlarsan Asumanlardayken, damat adayı ben olmadığım halde peşinen içirmiştin. "

Güzel kız,

"Ne? Şaka mı? A- a! Nasıl hazırla..."

derken, yakışıklı savaş muhabiri

"Aşkım çuval da giysen olur, hazırlığa da gerek yok. Hadi öpüyorum daha yüzük alacağım."

diyerek, öpücükler yollayarak telefonu kapattı. Lafı dolandırmadan pat diye söylemesi Serap'ı şaşırtmadı. Foçalı'yı öyle diz çökmüş, yüzük uzatırken hayal bile edemiyordu. Ayrıca, neredeyse her gün bir "ilgi budalası"nın, bir hafta üzerinde çalışılmış videoyla güya sürpriz yapıp, diz çökmesi, kızın, yalancıktan iki eliyle yüzünü kapatmasını inandırıcı bulmadığını daha önce Mehmet'e söylemişti. Belli ki, genç adam bunu unutmamıştı.

Tabii haber Nil hanımın hiç hoşuna gitmedi.

"Ne? Buraya yazıyorum: Üç ayda boşanırsınız!"

"Olsun anneciğim. Boşanmak dünyanın sonu mu?"

"Aman Tanrı'm! Ben ne yapacağım? Yalnız kalacağım."

"Abartma. Sana yakın bir yerde ev tutarız."

"Bir feminist ve bir maço evlenemez! Eşyanın tabiatına aykırı."

" Anneciğim, biz eşya mıyız? "

"Ay, kalbime bir şeyler oluyor galiba. Eyvah acaba gizli kalp mi var bende. 112'yi mi arasak?"

"Anne! Yani yalan söylemeyi de beceremiyorsun."

"Tamam kalp değil ama panik atak oldum galiba. Bir psikoloğa gidelim hemen."

"Anne ne olur. Alt tarafı sevdiğim adamla evleniyorum. Kabullen artık."

"Tamam, peki. Pes. Off! Kızın mı var? Derdin var!"

"Akşama bir şeyler hazırlamak lâzım anne."

"Bisküvi alırız bakkaldan, yanına da çay."

"Ay! Yok artık! Asuman'ın babası gibi! Anne hatırlarsan beğenmediğin bu adam iki kez hayatımı kurtardı. Şimdi Kuveyt'te babam yaşında bir şeyhin beşinci karısıydım."

"Of! Tamam ama sen yaprak filan saramayacağına göre ne halt edeceğiz?"

Tam o sırada kapı çaldı.

"ŞÜPRİZZZ!"



diye Eylül, bağırdı. Yanında babaannesi de vardı. Akşama yardıma gelmişti.

"Baaak! Serap abla elbiseme, güzel mi? Babaanniş aldı. Bu akşam seni istemeye geleceğiz ya...hepimiz en güzel elbiselerimizi giydik."

"Oy, oy, oy, çok güzel olmuşsun. Küçük bir prenses. "

Şehnaz hanımın elinde plastik, küçük bir kap vardı.

"Dünürcüğüm, ben her yaz taze yaprak alır, tuzlu suya basarım."

"Dünür mü?"

"E, herhalde Nil hanımcığım. Artık dünür sayılırız. Alışın, alışın. Biliyorum hoşunuza gitmiyor kızınızdan ayrılmak ama......."

"Ah, hiç gitmiyor hem de, neyse hoş geldiniz, buyurun. Çok naziksiniz ama sipariş verirdik ne diye saatlerce uğraşacağız ki?"

"Ayol elimizle yaptığımız gibi olur mu hiç? Madam Angela'ya da haber verdik. O da annesinin tarifi böğürtlenli turta yapacakmış. İçine aşk katarak yapacağım dedi."

"Eksik olmasın."

"E, hadi biz kocakarılar mutfağa, güzel gelinim de kuaförüne, kıyafetine.....yaprakları saralım Nil hanımcığım, sahi Asuman da, börek yapacak, malzemeyi de kendisi getirecekmiş. "

"Ben ne yapıcam babaanniş?"

"Kuzucuk sen şimdilik kedilerle oyna, biz seni çağırırız."

*****

Onlar mutfakta hazırlıklara koyulurken, Serap banyosunu yaptıktan sonra kuaföre gitti. Saç ve makyajdan sonra eve geri döndü. Kıyafet almaya vakti yoktu; vaktiyle aldığı ve hiç giymediği buz mavisi elbisesini giydi.


Aynı saatlerde Özgür'lerin evinde ise küçük çaplı bir kıyamet kopuyordu:

"Ay! O cimri adam da mı gelecek kız istemeye?"

" Sen gelme mi desinler?"

"Ay! Şimdiden sıcak bastı! Ne yapalım başa gelen çekilir. Ben o adamdan mümkün olduğunca uzağa oturmaya çalışayım bari."

Mehmet de giyinmiş, kuyumcuda yüzük seçerken, Özgür'e çikolata işini halletmesini söylüyordu. Nihayet, akşam olduğunda Nil hanımların salonunda masa hazırlanmış, Eylül, toz pembe elbisesinin etek uçlarını tutarak dönerken, zil çaldı ve elinde orkide, pembe ve kırmızı güllerden oluşan buketiyle Mehmet, annesi, babası ve fiyonklu, gümüş tepsi içindeki butik çikolatayla Özgür geldi. Serap'ı gören Mehmet'in nefesi kesildi. Genç adam da takım elbise ve şık kravatıyla pek yakışıklıydı.

O sırada bir gümbürtü koptu.

Asuman kikirdiyerek

"Fadıl gelmiştir."

dedi. Gerçekten de delikanlı nasıl becerdiyse Vosvos'unu park edeyim derken kaldırımdaki çöp kutusuna toslamıştı ama sakar da olsa zarif çocuktu. Bu özel gün için bir şişe iyi şarap almış ve kırmızı kurdeleyle bağlamayı da ihmal etmemişti.

*****

Müzik setinden romantik ve nostaljik aşk şarkıları çalarken, Nil, hediyeler için teşekkür ediyordu ki, İhsan bey

"Karım beni cimri sanır halbuki değilim; bu da benden; elim boş gelmek istemedim."

diyerek, yanındaki poşetten bir Borcam kutusu çıkarttı. Başta eşi ve Asuman olmak üzere herkes afalladı. Dünyanın sonu gelmiş olmalıydı. Nil;

"Çok teşekkürler ama ne gerek vardı efendim? Eşiniz çiçek getirmiş; kızınız da sağ olsun börek yaptı daha ne olsun?"

dedi. Kutuyu inceleyen Eylül

"Aaa...buyda bişi yazıyoo! Fırının hediyesidir, parayla satılmaz"

deyince, Ayşe hanım, ayağındaki terliği çıkartıp kocasının kafasına doğru hamle yaptıysa da, Madam onu durdurdu. Nil,

"Aşkolsun Ayşe hanımcığım, gayet güzel düşünmüş eşiniz, ne güzel kek, pasta yaparız."

diyerek onu yatıştırdı. İhsan, alı al, moru mor, kravatını gevşetti,

"Değil mi efendim? Evet fırının hediyesi ama hiç paketinden açmadık. 80 yılında almıştık."

Nil, "Sağolun efendim. Sağolun...", Ayşe hanım, "Ah...İhsaaann....ah....." derken, Özgür'ün annesi yakasını silkeliyordu. Damat adayı, konuyu değiştirmek için şeyhe oynadıkları oyunu anlatmaya başladı ve hikayenin sonunda herkes kahkaha attı. Madam Angela

"Ayol, keşkem beni götürseydiniz daha komik olur idi, 25'lik çıtır kız beklerken, buruş buruş, ak saçlı, kambur bir morukla karşılaşınca, geri de gönderemez, acır köpek balıklarına atamazdı artık sarayda günümü gün ederdim."

deyince Nil,

"Ama biz sensiz ne yapardık Madamcığım. İyi ki öyle olmamış."

diye cevapladı.

"Şaka söyloroom ayol ne yapayım moruk şeyhi? Oh ne güzel olmuş. Eline sağlık Mehmet bey oğlum."

Günün kahramanının babası Osman bey,

"Öhö, öhö, efendiiim...."

deyince, salona bir sessizlik çöktü. Herkesin beklediği an gelmişti. Adam devam etti:

" Sebeb-i ziyaretimiz malum; lafı uzatmayayım; Allah'ın emri, peygamberin kavliyle, kızınızı, oğlumuza istiyoruz."

Nil hanım, çığlık attı.

"Haaayııııırrrr! Vermeeeemmmm....."

Herkes birbirine baktı. Mehmet'in tek kaşı kalktı ama dudağı muzipçe gülümsüyordu. Asuman ve Fadıl duyulur bir sesle "Eyvah!" dediler. Serap, annesine baka kaldı.

Mehmet

"O zaman kızınızı kaçırırım Nil hanım, benden günah gitti. Paris'ten bol bol foto atarız söz."

" Paris'ten mi?"

" Venedik de olabilir."

"Tamam! Tamam! Verdim, gitti, yeter ki, kaçırma."

Madam Angela ayağa kalktı

"Oooh...Oldu bu iş! "Aman desinler desinler şeker yesinler, şu kız şu oğlanaaaa yanmış desinlerrr"

diye ikisini işaret ederek oynamaya başlamıştı ki, Serap:

"Hayır olmadı. Niye hep erkek tarafı, kızı istiyor? Erkek egemen dünyaya karşıyım. Bu feminizmin ruhuna aykırı."

Fadıl da atıldı.

"Evet ya, feminizmin ruhuna aykırı."

Mehmet tam kaşlarını çatıp, kızı sırtlayıp götürecekti ki, Serap

"Madem eşitiz. Allah'ın emri, peygamberin kavliyle, oğlunuzu kendime istiyorum."

Mehmet kahkahalarla gülerken , adamcağız bir anlık şaşkınlıktan sonra

"Verdim gitti kızım, verdim gitti!"

deyince, Madam Angela tekrar kalktı

"Allah iyiliğini versin kız! Şimdi oldu mu?"

Serap muzip muzip

"Oldu madamcığım."

deyince "Aman desinler desinler şeker yesinler, şu kız şu oğlanaaaa yanmış desinler"

diye ikinci kez oynamaya başladı. Herkes rahat bir nefes aldı. Eylül, yüzük ve makasın olduğu tepsiyi getirdi. Alkışlar arasında söz yüzükleri takıldı. Burası Los Angeles ya da Paris filan olmadığından, aşıklar dudaktan değil yanaktan öpüşürken, Nil hanım, gözlerini kısmış, içinden şöyle diyordu:

"Bir plan yapmalıyım. Ben de Nil'sem; kızımı bu maçoya VERMEEEMMMM. "

4 yorum:

  1. Gülmekten gözlerimden yaş geldi yaa. Yorumu yazarken bile gülüyorum. Borcamı nasıl getirdiniz aklınıza...Hem de 80'lerden kalma paketi açılmamış. :)))
    En en komik bölümlerden biriydi. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar mutlu oldum ki güldürdüğüme anlatamam:)))nasıl aklıma geldi hatırlamıyorum şu an Nazlıcığım ama galiba esin perisi dedikleri bu oluyor:)))öyle pat diye o an geliyor aklıma:)))
      Çook teşekkür ediyorum:)

      Sil
  2. İnşallah bu serilerin dizisini de izleriz 👏👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, inşallah Deryacığım. Çok teşekkürler. :))

      Sil