27 Temmuz 2024 Cumartesi

DÜŞMAN AŞIKLAR 40 - İNTİKAM PARTİSİ TAM GAZ:)

Bahçede Serap'ın intikam partisi tüm hızıyla devam ediyordu. Asuman, Serap'ın göz işaretiyle, Moonlight Serenade'i koyunca, Mehmet'in suratı üzgün adam emojisine döndü. Fezü zaten önceden tembihliydi.

"Serap hanım, bu dansı bana lütfeder misiniz?"

"Hayır! Moonlight Serenade olmaz!"

"A, niye Mehmet bey?"

"Bu bizim şarkımız!"

"Allah! Allah! Başkasıyla evleneceksiniz; bizim şarkımız mı kaldı?"

"Hayır! Başka şarkı seç! Ay Işığı Serenadı olmaz!"

"Hıh! Bal gibi de olur."

Ancak, Serap, kendi kalbine de kıyamadığından, B planı hazırdı. Tam Fezü, elini Serap'ın eline uzatmıştı ki, Asuman

"Ay ablacığım, obur ben, çok yedim galiba bana bir şeyler oluyor!" dedi. Serap, annesi, Ayşe, Asuman'ın başına üşüştüler, sevimli tombiş asistan göz kırparken, fısıldadı:

"Nasıl ablacığım iyi becerdim mi?"

" Hem de nasıl? Bu şarkıyı bir başkasıyla paylaşamazdım."

Asuman'ı oturttular, arkasına yastıklar dayadılar, eline de bir bardak limonlu su verdiler. Mehmet, Özgür'e "Gördün mü kanka, karma diye bir şey var." "Haklısı abicim çak" derken Serap bıyık altından gülüyordu. Kız, az sonra çok iyi olduğunu söyleyince, Madam Angela eline udunu aldı:

"Ah, bu udun dili olsa da konuşsa, rahmetli annemin idi, Büyük Ada'dadaki evde böyle toplasir, musiki sefası yapardık."

Fezü,

"Haydi çal, Madam Angela, ben de söylerim. Sesim de güzeldir övünmek gibi olmasın."

"Ada sahillerinde bekliyorum..." la başlayıp Serap'ın gözlerinin içine baka baka

" seni senden, güzelim, istiyorum..."

derken Mehmet,

"Lan! Sen kimi kimden istiyorsun?" dedi ve ayağa kalkmaya yeltendi. Bıraksalar "Şehadet getir lan, şimdi geberteceğim seni!" diyecekti ki,

Özgür panikle,

"Yapma abicim! Numara yaptığını anlayacaklar! Otur!" diyerek, kan ter içinde, Mehmet'i omuzlarından bastırmaya çalışıyordu ki, yakışıklı köşe yazarının cep telefonuna mesaj geldi:

"Oğlum, az önce haberlerde söylediler: Çiğdem, banyo küvetinde selfi çekerken ölmüş. Cereyan çarpmış zavallıya. Allah'ın işi işte, onunla evlenmek zorunda değilsin artık."

Genç adam boş bulunup "Allah!" diyerek ayağa fırladı.

Tüm başlar ona döndü, bütün gözler Mehmet'in üzerindeydi.

Özgür fısıldadı:

"Abicim n'apıyorsun? Sen felçlisin?"

deyince, anında yine oturdu.

Özgür

"Şey, Afganistan'daki doktor demiş böyle ani şey...şeyler olabilirmiş. Değil mi kanka? Sen dediydin. Felcin çok değişik bir tipi."

"Ehem, evet dedi ki, böyle şoke edici bir haberde filan fırlayabilirsin ama sonra hemen yine düşersin diye. Ehm, haklıymış."

"Evet Mehmet doğru söylüyor hatta tıbbi bir adı da vardı ama şu an hatırlayamadım. Latince ya...eee nöro paralizssss ya dilimin ucunda da hatırlayamadım şimdi, öyle bir şeydi...hatta dün bir ara öyle fırladıydı."

"Evet yaa, hamam böceği görmüştüm."

Serap, gülerek

"A? Kimse duymasın valla cesur savaş muhabirimizin karizması fena çizilir."

"Şey, aniden karşıma çıkınca...GDO'lu filandı herhalde kedi büyüklüğündeydi."

"A? Kedi büyüklüğünde hamam böceği de hiç duymadım bu bildiğin uzaylı yaratık filan olmasın?"

"Özgür de şahit...değil mi Özgür? Kedi derken yavru kedi, minnak..."

"Evet, valla yavru kedi büyüklüğündeydi...ben de şaşırdım."

"Yaaa? Tabii canım, öyledir. Şimdi N'oldu peki? Uzaylılar dünyayı istila mı etmiş?"

"Yok ama şey, e, şoke oldum; Çiğdem ölmüş. Banyoda selfi çektirirken cereyana kapılmış."

Madam Angela

"Aaa! Su testisi su yolunda kırılır derler hep bornozlu bornozlu seksi fotolar paylasir idi. Vah, vaaaah. Tüylerim diken diken oldu. Allah taksiratını affetsin."

Serap, Mehmet'e

"A? Vah, vah, Allah rahmet eylesin. Dul kaldınız desenize." dedi.

"Yahu evlenmedim ki dul kalayım?"

"İyi de evlenecektin. Değil mi Madam Angela? Uydurmuyorum herhalde."

"Kızcağız doğru söylooor."

" Ama şimdi her şey değişti Serap. Artık....artık..."

"Hayır efendim hiçbir şey değişmedi."

O akşam, Çiğdem'in ölüm haberi duyulunca, Fadıl müziği kapattı. Parti bitmişti. Herkes kendi evine dağılırken, Dünya Para İhsan, masanın yanında çaktırmadan ceplerine zeytinyağlı sarma, sigara böreği tıkıştırıyordu ki, eşi gördü:

"İhsan! Allah seni kahretmesin!"

"Karıcığım, yanlış anlama ziyan olmasın diye..."

Nil, hemen devreye girdi:

"Aşk olsun Ayşe hanımcığım, bir saniye bekleyin ben bir saklama kabı getireyim."

"Hayır Nil hanımcığım, alıştırmayın bu pintiyi! Beni rezil ettin! Valla boşayacağım seni!"

"Estağfurullah, estağfurullah. Ziyan olmasın gerçekten de."

diyen Nil, bir koşu mutfağa gidip saklama kabıyla geldi, servis maşasını alıp, içini doldururken , kadıncağız diğerlerinin görmediğine şükrediyordu.

Serap, Asuman'a

"Yarın planımızın asıl önemli kısmını oynayacağız unutma sakın."

"Unutur muyum ablacığım? Hi,hi,hi. İyi geceler."

"İyi geceler canım."

Davetliler arabalarına binerken, Ayşe hanımın kocası seslendi:

"Sahi Mehmet Bey, inşallah iyileşirseniz sakın tekerlekli sandalyenizle, kol askınızı atmayın; bana verin ziyan olmasın. Bir gün lâzım olur. Dünya para."

Mehmet, Eylül'e her zamanki gibi en sevdiği masalı okudu, küçük kız "İyi geceler baba" dedikten sonra Shirley Bassey'in "Till" ini pikaba koydu, annesi, babası, Eylül uyuduğundan sesi iyice kıstı; efkârını dağıtmak için buzdolabından bir bira aldı.

Şarkı,

"Ay, dünyayı terk edene,
Tüm denizler kuruyana,
Güneş soğuyana;
Nehirler tersine akana kadar seni seveceğim..."

derken, "Ya Serap beni affetmezse?..." diye içip içip, Serap diye diye sızdı. Sabahın köründe baş ağrısıyla kalkıp, kızı anlamasın diye panikle camları açtı, odayı havalandırdı, bira kutusunu çöpe attı, dişlerini fırçaladı, duş aldı, maydanoz çiğnedi. Pencereden arabasına doğru giden Serap'ı görünce, kendini yere attı. Yakışıklı yüzü, kedinin mama tabağının içindeydi. Kız, tülün arkasından görmüştü tabii ama görmemiş gibi yaptı. İçinden

"Hmm..at kendini yerlere bakalım, görürsün sen." diyerek arabasına binerken, tavşanlı, polar pijamalarıyla Eylül, ağzı, yüzü mamaya bulaşmış babasına bakıp sordu:

"Babişko???? Sen kedinin maması mı yiyosun? Paramız bitti, fakir mi olduk yoksa?"

"Aslghsslllksssslwws."

😂😂😂

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder