26 Temmuz 2024 Cuma

DÜŞMAN AŞIKLAR 38 - SERAP'ın İNTİKAM PARTİSİ :)


Çiğdem kahkaha atarken, Nil, kapıyı çarpıp çıktı. Taksi çağırma düğmesine bastı. Beklerken, çantasından telefonunu çıkarttı. Bir numara tuşlayınca, çok uzaklarda bir yerde, kahverengi, maun çalışma masasının üzerindeki siyah cep telefonu zangırdayarak çalmaya başladı. Bir el, ortadaki küçük yuvarlağa bastı, elin sahibi, cezaevi müdürüydü. Siyah saçları kırlaşmış, seyrelmiş, alnında çizgiler oluşmuş ama yeşil gözleri berraklığını kaybetmemişti. Tanıdığı bir numara değildi. Nil, gencecik kızken, hapse girdiğinde cep telefonu alacak kadar zengin değildi ama adamın numarasını ezberlemişti ve İstanbul'a gidip, kütüphanede çalışmaya başlayınca, kendisine en ucuzundan bir telefon alıp; kurtarıcısını 'Kuğu Gölü' olarak kaydetmişti. Titreyen bir sesle

"Kuğu Gölü balesine bilet aldım."

dedi ve adamın yıllar önce tembih ettiği üzere hemen kapattı.

Tarık, şifreyi duyunca irkildi, alnında bir damar kabardı, yanağı seğirdi. Cemil'in ailesinin her şeyi öğrendiğini sandı. Öyle olmadığını öğrenince rahatladı. Koca bir aileyle uğraşmaktansa, sadece şantajı yapan kadına engel olması gerekecekti. Yirmi altı yıl önce başarmıştı. Yine halledecekti.

"Panik yok Nil. Sakın korkma arkanda ben varım. Şimdilik o kadını oyala yeter. Foçalı ile evleneceğini sanarak rahat davransın. Korkarsa bilgileri internete verebilir. İşim zorlaşır. Anladın değil mi?"

"Anladım. Merak etmeyin. Sağolun, çok sağolun....ayağınıza taş değmesin sizin de, ailenizin de."

"Sen de sağol Nil. Numaranı kaydettim. İçin rahat olsun. Benden haber bekle."

Böylece, kadıncağız rahat bir nefes aldı. Müdüre güveniyordu. Ancak sosyetiği nasıl ikna edecek, nasıl halledecek bilemiyordu. Dualar ede ede evin yolunu tuttu.

Küçük müttefiki sayesinde Mehmet'in felç numarası yaptığını öğrenen Serap, ertesi sabah gazeteye gelince, Asuman ve Fadıl'la baş başa verip; fısır fısır konuşmaya başladı.

"Tamam, beni ve annemi korumak için yapmış ama çok kızdım. Şimdi sıra bende. İNTİKAM ÇANLARI ÇALSIN.

"Çalsın ablacığım. Hi, hi, hi."

Fadıl sordu:

"Ne yapıyoruz?"

"Önce Fezü'nün telefonunu bulun bana çocuklar. Sonrası kolay."

"Güvenlikte vardır Serap abla, hemen alıp geleyim. Tüm ziyaretçilerin telefonunu kaydediyorlar."

Az sonra Asu numarayı getirdi ve çakma olmayan sarışınımız konuşmaya başladı:

"Fezü bey, merhaba. Ben Serap Arda, bir şey soracaktım, hani siz şu meşhur mor takımın, pembe takımın parasını alabildiniz mi? Hmm, o zaman annem adına ben ödeyeceğim. Hem de faiziyle. Sonuçta kumpası annemle birlikte kurmuşlar. Yalnız minik bir yardıma ihtiyacım var. Bakın şimdi dinleyin ..."

Güneş battı, evlerin ışıkları peş peşe yandı. Mehmet, eli çenesinde bu durumdan nasıl çıkacağını düşünüyordu. Annesi ve babası, vapura binip; yeni doğan bebekleri için bir akrabalarına gözaydınına gitmişti ki, yan bahçeden müzik sesleri geldi. Kendi kendine söylendi:

"N'oluyor? Bir yerde düğün mü var?"

Tam o sırada, Eylül, bahçeden geldi.

"Babişko! Nil teyzelerin bahçesinde parti var. Biz de davetliyiz."

"NE? Ben felçliyken, parti mi veriyorlar? YUH!"

"Felç diilsin ki, numara yapıyorsun."

"Ama onlar bilmiyor ki."

"Evet ama babişko bu şürpriiiizzz. Özgür abi de orada."

"Kankam da mı orada. E, gidelim o zaman. Davete icap etmemek olmaz. Ben kolumun askısını takayım, sen de tekerlekli sandalyemi getir kuzucuk."

Mehmet, sahte kol askısını evvelsi akşam sağ koluna taktığını unuttuğundan, bu sefer sol koluna taktı. Eylül mahsus bir şey demedi. Sonuçta, o Serap'ın takımındandı.

Renk renk ampuller ve Japon fenerleri bahçeye bir masal havası vermişti.

Anne- kızın misafirleri de yabancı değildi: Asuman, annesi, babası 'Dünya Para İhsan', küçük kardeşi Mıstık, Fadıl, Özgür, Madam Angela ve Fezü.

Mehmet, tekerlekli sandalyeyle bahçeye gelince, ekip hep bir ağızdan

"GEÇMİŞ OLSUNNNN!" diye bağırdı.

Elindeki birayı kaldıran Özgür:

"Sana MORAL GECESİ düzenledik. İyileşeceğin güne abicim."

"Teşekkür ederim, e...eksik olmayın. Sağolun hepiniz."

Serap, Asu ve Fadıl'ın intikam planından habersiz olan kankası fısıldadı:

"Gördün mü abicim? Numaramızı yemişler."

"Gördüm ama içim içimi yiyor, sevdiğimin gözüne baka baka yalan söylüyorum. Burnum uzayacak. "

"Abicim hepsi Serap ve annesi için. Zaman kazandık, ileride bir çözüm buluruz merak etme. Gün doğmadan neler doğar derler."

"İnşallah kanka...."

Fadıl, "Tekrar geçmiş olsun Mehmet abi, ben müziğin sesini açayım; parti başlasın." derken,

Serap geldi.

"Hoş geldiniz Mehmet bey."

"Bey mi?" 😟

"E, herhalde. Bir başkasıyla evleneceksiniz. Siz de bana 'siz' diye hitap ederseniz sevinirim. Bu arada sağ kolunuz alçıda değil miydi?"

"Assesllssss! Dün beni öyle görünce şoke oldun ya, aklında yanlış kalmıştır. Sol kolum alçıdaydı."

"Tabii canım, öyledir. Ben size tabak getireyim, sağ elinizin alçıda olmaması iyi oldu. Çok güzel şeyler yaptık hatta pastanın üstünü Eylülcüğüm süsledi. Değil mi canım?"

diyerek masaya gitti. Eylül

"Evet babişko. Çilekleri ben dizdim. Biz, Çıldırgan ve Limon'la oynayacağız." diyerek, kedileri seven Mıstık'ın yanına koşarken, elinde bir tane yaprak sarma, şapur-şupur yiyerek Fezü geldi.

" Mehmet Bey, geçmişler olsun efendim. Allah'tan ümit kesilmez belki bir mucize olur. Tıp her gün ilerliyor."

" Senin ne işin var burada? Yediğin yumruklar yetmedi mi? "

"Ne işim olacak? Siz Çiğdem hanımla evleniyormuşsunuz; bu durumda ben de artık Serap hanıma rahat rahat kur yapabilirim. Hatta ilan-ı aşk edebilirim."

"Grrrrrr..."👿 Ölümüne mi susadın salak? Bak valla 20 yıl yatarım demem seni..."

"İlahi Mehmet bey, madem başkasıyla evleniyorsunuz, bırakın biz de Serap hanımla mutlu olalım. Ben masaya döneyim sıcacık ıspanaklı börekte gözüm kalmıştı. Size de getireyim mi? "

"Çiğ çiğ yerim lan seni börek niyetine, kaçma gel!"

Serap, tabak hazırlarken, diğerleri yiyip, içip, sohbet ediyordu. Mehmet, kaşlarını çattı, Fezü'nün arkası ona dönüktü, son hızla arkadan gelip adama çarptı. Zavallının iki diz kapağı, seramik zemine ÇATIRR diye çarptı. Herkes başına üşüştü.

"Ah! Dizim! Gitti dizim!"

"Aa, çok pardooon!"

"N'oldu burada? O çatırtı neydi?"

"Mehmet bey,  tekerlekli arabasıyla Fezü'ye çarptı!"

" Daha yeni felç olduğum için kullanmasını öğrenemedim. Kusura bakma Fezü. Kaza."

Serap, Mehmet'in sırıtkan suratına bakar bakmaz durumu anladı.

"Tabii canım! Kaza! Ona ne şüphe? Hadi afiyet olsun." diyerek tepsiyi yakışıklı adamın kucağına bıraktı ve dizleri sızlayan zavallıya döndü:

"Fezü Bey, öpiim de geçsin."

Çay servisi yapan Asuman, kızın kulağına fısıldadı:

"Hiii! Füze atsaydın ablacağım, öyle ölmez."


"Grrrrr!"

" Müstehak Asucuğum." diyen Serap Mehmet'e döndü:

Bir şey mi dediniz Mehmet bey? Yoksa guruldadınız mı? Duyamadım. Neyse, buz torbası getireyim."

"Sağolun Serap hanım, öyle dediniz ya, geçti bile şimdiden."

"Ama önce Mehmet beye çay ikram edelim."

diyerek Asuman'ın elindeki tepsiden ince belli bardaktaki, dumanı üstünde kıpkırmızı çayı aldı ve kaynar kaynar adamın dizine boca etti.

"Aahhhhhhh! Yandım!"

"Ay, pardon kaza oldu. Ne sakarım, kusura bakmayın ama siz niye bağırdınız ki? Hissetmemeniz lâzım?"

Mehmet, sağ eliyle pantolonunun diz kısmını teninden uzak tutmaya çalışırken,

"Şey, şey, psikolojik olarak bağırdım! Yani otomatik olarak yani...sanki hissedeceğimi sandım! Yoksa hissetmedim tabii."

dedi.

"Hmm, anladım. Zaten Fezücüğüme buz getiriyordum size de getireyim. Siz hissetmeseniz de bacağınız yanmasın."

"Fezücüğüm mü?"

derken gözlerinden yaş gelmek üzereydi.

Asuman,

"Ay, ablacığım! Senden korkulur. Hi,hi,hi.."

diyerek bıyık altından gülüyordu.

"Eee, müstahak. Yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de misafirime kötü davranıyor."

Az sonra güzel feminist, buz torbalarını hem Mehmet'e, hem Fezü'ye verdikten sonra müzik setinin sesi açtı.

"Haydi Asu, Fadıl, Madam Angela, oturmayın öyle."

deyince hepsi kalktılar ve şıkır şıkır oynamaya başladılar. Güzel kız

" Aman desinler desinler
Şeker yesinler; bu kız bu oğlana yanmış desinler"

şarkısının "Bu oğlana" kısmında, eliyle Fezü'yü işaret ediyor, adamın ağzı kulaklarına varırken, Mehmet dişlerini sıkıp, parmaklarını tekerlekli sandalyenin koluna geçiriyordu. Burnundan ve kulaklarından neredeyse dumanlar çıkacaktı.

Fadıl ve Asuman

"Adamcağıza gerçekten inme inecek!"

diye gülüyorlardı.

"İnsin çocuklar, hak etti. Ay, tövbe tövbe, inmesin."

"Gördün mü Özgür? Şu kız şu oğlana yanmış derken Fezü'yü gösterdi! Öleyim ben yahu!"

"Abiciğim, misilleme yapıyor, üzülme."

"Öyle mi dersin?"

"Öyledir kanka, sonuçta Çiğdem'le evleneceksin, o kadarcık intikam almasın mı?"

"Haklısın galiba ah biz iyi yapmadık galiba."

"Başka çaremiz mi vardı abiciğim? Daha iyisini bulana kadar oyalarız Çiğdem'i."

"O da doğru. Şşt, pinti İhsan bey geliyor. Duymasın."

Dünya Para İhsan:

"Mehmet bey oğlum, bu kol askısına dünya para vermişsinizdir. Bana deseydiniz evdeki eski çaputlarla bir güzel yapardım. İsraf."

"Ah! İhsan! Bana fenalık getirtme n'olur bari bir gün para konuşma."

"Tamam karıcığım, masaya gideyim bedava bir sürü güzel yiyecek var. Bol bol yiyeyim. Akşam yemeğinden tasarruf yapmış oluruz. Siz de bol bol yiyin, sabah kahvaltıya bile acıkmayız belki.

"Ah, ah, Asuman'a kısmet çıkınca, tüm bakkala, manava, konu, komşuya, askerlik arkadaşlarına kadar soracağım, cimri olmasın diye."

"Ben cimri değilim karıcığım, tutumluyum."

"Sus! Hâlâ konuşuyor."

Nil, yorulup oturan kızına döndü:

"Kızım, sen Sinatra, caz filan dinlersin, bu kıro müziklerden hazzetmesin nereden çıktı?"

"Mecburen anne, şarkının sözleri intikamıma çok uyduğu için özellikle seçtim."

"Ah! İki deli aşık! Allah'ım ben bunlarla ne yapacağım?" derken,

Mehmet, Özgür'e

" Ben, Çiğdem'le evlenince, Serap da inadına bu ibişle evlenirse, yüksek bir binadan atlarım".

dedi.

" Abicim, dur bakalım. Belki aklımıza başka bir çözüm gelir. Sonuçta vakit kazandık. "

Çözüm diye bulduklarına pişman olan Mehmet, Fezü'ye tatlı tatlı gülümseyen Serap'a acıklı gözlerle bakıyor; iki ufaklık, kedilerle koşmaca oynuyor, havaya zıplayıp, Japon fenerlerini sallayarak harika vakit geçiriyorlardı.

2 yorum:

  1. Cimriler, cimri olduğunu kabul etmezlermiş, tutumluyum derlermiş. :)
    Öyküye cezaevi müdürü Tarık bey de katıldı. Bakalım neler olacak...Hikayenin bölümleri aksiyonla tam gaz şahane ilerliyor. :)
    Düşünen aklınıza, kaleminize sağlık olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene sevindin Nazlıcığım. Evet cimri tanıdıklarım öyle derdi:)))çok teşekkür ediyorum ♥

      Sil