9 Ağustos 2024 Cuma

DÜŞMAN AŞIKLAR 49 - MADAMLAR KARIŞINCA :)

Nil hanım, hâlâ evde yalnız kalamadığı için Madam Angela'yı çağırmıştı. Şöyle köpüklü kahve yapıp, fal bakmak için mutfağa gittiğinden, kapı çalınca, "Ben bakarım." diyerek Madam Angela açtı. Açmasıyla, lacivert takımı, ceketinin mendil cebinde turuncu ipek mendiliyle Clark Ayhan'la burun buruna geldi. Adam Nil Hanım zannettiği Madam Angela'ya hemen şiir okumaya başladı:



"Haddeden geçmiş nezaket, yâl-ü bal olmuş size
Mey süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş size."

"Güzel şiir okoorsunuz da beyefendi kimi aroorsunuz?"

"Sizi arıyorum efendim. Mecnun gibi hem de. Bendeniz Ayhan Zeytincioğlu. Clark Ayhan da derler. Gençliğimde Clark Gable'a çok benzerdim de övünmek gibi olmasın. Sizi uzun zamandır görüyorum, takip ediyorum, dest-i izdivacınıza talibim ay yüzlüm. "

"A, dest-i izdivacıma mı talipsiniz? Ay, inanmoorum; müşerref oldum. Demek gençken Clark Gable'a benzerdiniz. Rahmetliyi çok sever idim . Rüzgâr Gibi Geçti gelmişti de Beyoğlu Melek Sineması'na. Ah, şimdi yerinde yeller esooor ."

"Maalesef güzel hanımefendi; şöyle tek kaşımı kaldırıp bi 'Clark' çekerdim, ikizi sanırdınız."

Böylece Clark Ayhan, Madam Angela'yı Nil sanarak tanıştı ve bütün hafta Serap'ın annesi sandığı yaşlı kadına kur yapıp durdu. Kadına hitap ederken "Sultanım", "gülüm", "sümbülüm" diye seslendiğinden gerçek isminin Nil olmadığını anlamadı.

"Gidelim Göksu'ya bir alem-i ab eyleyelim
Ol kadehkar güzeli yar olarak peyleyelim"

" Gidelim ayol, gidelim de ah o eski Göksu kalmadı ki Ayhan bey."

"Olsun efendim, Göksu olmazsa, Kanlıca'ya gideriz, yoğurt yeriz."

Aradan günler geçti, Clark Ayhan, Mehmet'e mesaj atıp "Her şey yolunda, çok iyi anlaşıyoruz, yakında düğün yaparız." diyordu.

*****

Bir perşembe günü Mehmet, yarım saatliğine anne ve babasına uğramak istedi. Evden taşınınca dört patili sadık dostu epey üzülmüştü. Her gün mutlaka uğrayarak, Dost'un depresyona girmemesini sağlıyordu. Kendi evleri, Nil hanımın evi ve tam karşıda da Madam Angela'nın villası olduğundan, Clark Ayhan ile Madam Angela'ya rastladı. Adam, madamın elinden başlamış, öpe öpe dirseğine kadar çıkıyordu.

Çatık kaşlarla ikisini izledi. Madam eve girince, Ayhan'ın yanına gitti.

"Ne o lan yaşlı kadının elini şapur şupur öpmeler? Ne ayaksın sen?"

"Mehmet Bey ; oldu bu iş mirim, yakında evleniyoruz."

"Ne? "

" Siz dediniz ya evlenin diye mirim?"

"Ben mi dedim?"

"Evet mirim. Serap hanımın annesiyle evleniyoruz işte."

" Yahu Serap hanımın annesi o değil ki! O, komşusu! Madam Angela!"

"Komşusu mu? Nasıl olur mirim? Verdiğiniz adrese gittim, kapıyı o açtı. Ben de o sandım. Zaten hep orada buluşuyoruz. Bu evi de ikinci evi sandım. Zengin ya."

"Allah seni kahretmesin! Günlerdir Nil hanım diye madam Angela'ya mı kur yapıyordun? Sen ilk altı ay anne sütü içmedin mi? "

"Durun, durun, hemen panik olmayın Mehmet bey, ben Clark Ayhan'sam düzelteceğim bu durumu."

"Nasıl düzelteceksin salak? Bunun düzeltilecek hali mi kalmış? "

"Siz bana bırakın. Vallahi de düzelteceğim, Billahi de düzelteceğim."

"E, hadi bakalım. İnşallah! Düzeltmeden gözüme gözükme."

Az sonra Clark Ayhan, doğruca kuyumcuya ve sonra çiçekçiye gitti. Bir tek taş yüzük ile bir kova kırmızı gül yaprağı aldı ve Serap'ların villasına gitti. Kapının önündeki seramik taşların üzerine gülleri serpti. Zili çaldı. Kapıyı Nil açtı ve yüzünü ekşitti. Bu adamdan hiç hazzetmiyor, sadece Madam Angela'nın hatırına katlanıyordu. Ayhan, hemen başladı:

"Yollarına gül döktüm,
Gelir de geçer diye,
Geçmedin boynum büktüm,
Başka yar seçer diye."

"Ayhan bey! Ne bu güller? Madam Angela'yı arıyorsanız bizde değil. Gidip onun kapısına dökün gülleri."

"Hayır sultanım, onu aramıyorum, sizi arıyorum."

"Sultanım mı? Ben mi?"

"Evet sizsiniz sultanım. Şimdi de şöyle diz çöküyorum ve diyorum ki:

Bende Mecnun'dan füzun aşıklık istidatı var
Aşık-ı sadık benem, Mecnun'un ancak adı var."

"N'oluyor ayol? Madam Angela sonunda ne salak olduğunu anlayıp kovdu da delirdin mi? "

"Kovmadı efendim ama size de aşık oldum. Bir saniye cebimden tek taşımı çıkartayım. Dest-i izdivacınıza talibim Nil hanım."

"Utanmaz, sen madamla evlenecektin? Kaç kişiyle birden evleniyorsun? "

"Onunla da evleneceğim. Sizinle de."

"NEEEE? "

"Size resmi nikah, Madam Angela'ya dini nikah kıyarım. Dinimizce makbul efendim. Dörde kadar yolu var."

" Demek öyle? Bekle, bekle, gitme sakın geliyorum."

"Bekliyorum sultanım. Böyle diz çökmüş vaziyette bekliyorum hem de. Of! Romatizmalarım! Bir yere tutunmadan ayağa kalkabilirsem iyi...."

O arada Nil, her şeyi Madam'a telefonda anlattı. Nil, elinde vileda sopasıyla, Madam Angela da, güllerini budadığı kocaman bahçıvan makasıyla Clark Ayhan'ı kovalamaya başladılar. Nil, yetiştikçe viledayı adamın kafasına kafasına indiriyordu. Yolda onları görenler, gülerek telefona kaydediyorlardı.

"İmdat! Vurmayın! "

"Kaçma! Pislik! Keseceğim."

"NE? Kesecek misiniz beni?"

"Seni değil şeyini keseceğim. Sünnet edeceğim seni ama kökünden."

" İmdaaat! Kurtarınnnn!"

"Kaçma!"

Tam o sırada,  gazeteye gitmek için tekrar evden çıkan Mehmet'le karşı karşıya geldiler.

"N'oluyor yahu?"

"Kurtarın beni Mehmet bey. Kesecekler."

Mehmet adamı kafa kola aldı ve dişlerinin arasından fısıldadı:

"Lan sus! İsmimi söyleme! Beni tanıdığını belli edersen ağzını yüzünü yamulturum. Estetik ameliyatsız düzelmezsin."

"Mehmet oğlum? Sen tanooorsundur bu manyağı? "

"Ne tanıması Madam? Söylemesi ayıp biraz ünlüyüm ya, oradan tanıdı herhalde."

"E, evet, evet, yıllardır her sabah 'Maço Köşe'yi okurum, oradan tanıdım. "

Gürültülere Mehmet'in annesi ve babası da koştular.

"Hırsız mı girdi Madam?"

"Keşkem hırsız olsaydı Şehnaz hanımcığım. Bu sapık, hem bana, hem Nil hanıma evlenme teklifi edooor. İkimizi birden nikahına alacak imis."

"NEEEE? İkinizi birden mi?"

"Evet, aynen öyle. Tutun şunu. Keseceğim şeyini! "

"İmdat! Acıyın, kesmeyin n'olur."

Şehnaz

"Hak etmiş valla kes madamcığım kes." derken eşi Osman

"Yahu yapmayın şimdi ölür filan, hapislerde sürünürsünüz" derken Clark Ayhan

"Evet yapmayın, acıyın, imdaaat! "

Mehmet kayınvalidesine döndü:

"Anneciğim, sizin panik atağınız var, Madam Angela'yla bize geçin, çay, filan içip kendinize gelin, nasıl koştuysanız ikinizin de yüzü kıpkırmızı! Mazallah kalbinize filan bir şey olmasın, bu gerzeği de bana bırakın."

" Oğlum doğru söylüyor dünürcüğüm senin panik atağın vardı, gel canım, sen de gel Madamcığım, ben çay koyayım, kendinize gelin. Oğlum bunun hakkından layıkıyla gelir merak etmeyin."

"Damadımın bir maço olmasına ilk kez şükrediyorum, hah, aferim damat, bir güzel yamult, yumult, sana emanet."

"Benim için de yamult Mehmet bey oğlum. Ay az kalsın evlenoordum bu manyakla! Aklini peynir ekmekle yemis. Dur bi da vurayım da öle götür."

diyen Madam Angela, viledayla Clark Ayhan'ın kafasına son bir kez daha vurdu ve hanımlarla, Osman bey içeri girdiler. Mehmet de, adamı alıp, arabasına binip gitti.

****

Böylece, Nil hanıma koca bulma planı suya düştü ki, kadıncağız Serap'ın babasını hâlâ unutamamıştı. Öyle ki, sırtına silah dayasalar nikâh masasında "evet" demez; "Hayır!" derdi. Yıllar önce hapse düşmesine neden olan trajik olaylar silsilesinde, eski kocası ve adamları, sözlüsünü vurup, deniz atmışlar ama öldüğünü sandığı genç, mucize kabilinden ölmemiş; dalgalar kıyıya sürüklemiş; Mersin'in uzak bir kıyısında, ak sakallı, güneşten kavrulmuş, yaşlı bir balıkçı onu bulmuş, iyileşince, hikayesini dinlemiş ve

"Evlat, bu adamlar senin ölmediğini görürlerse, yarım bıraktıkları işi tamamlarlar. Bir tetikçi tutarlar, kim vurduya gidersin, aşiret oldukları için polis hatta savcı bile onlardan yana olur, Sen kendin diyorsun elde yok, avuçta yok,  anacığının, babacığının bile hayatı tehlikeye girer. Bak ne diyeceğim: Bırak seni öldü bilsinler. Burada seni kimse bulamaz.  Karım da ben de ihtiyarladık, bir yardımcıya ihtiyacım var. Deniz, kısmetimizi veriyor. Allah bize evlat vermemişti; seni gönderdi demek ki."

demişti. Delikanlı da hapishane müdürünün planını tahmin edemeyeceğinden Handan'ın öldüğünü duymuş ve dünyaya küsmüştü. Sevdiceğinin Nil ismiyle İstanbul'da yaşadığınıdan da, Serap isimli dünya güzeli bir kızının olduğundan da tabii ki habersizdi. Saçı, sakalı birbirine karışmış adamın keskin, mavi gözleri tıpkı kızı Serap'ın gözleriydi. Şimdilik ikisi de birbirlerinin hayatta olduğunu bilmiyordu ama kaderin neler getireceğini kim bilebilirdi?


5 yorum:

  1. Kovalamacayı iki kez okudum. Müthiş komik yaa. :))
    Hadi bakalım, Serap'ın babası eksikti, o da hikayeyi nerelere götürecek...:))
    Çizim enfes olmuş. Karaktere de benzemiş. :) Aklınız, kaleminiz dert görmesin. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum Nazlıcığım. :)) Aslında henüz Bücürük'ümün yasını tuttuğumdan ve İstanbul dönüşü yorgunluktan yeni bir karakter çizemedim. Bu karakter benim Karpuz Apartmanı'mdaki çapkın Clark:)))
      Okuyan gözlerine sağlık ♥. Beğendiğin için mutlu oldum :))

      Sil
  2. Sahi Serap'ın babası hikayeyi çok güzel yerlere götürecekti, aklımda daha çok bölümler vardı, ileride babası onların yaşadığını öğrenecek ve kızını korumak için ortaya çıkacaktı ama ben yorulduğum için bugün final yaptım. :( Wattpad'da da bu şekilde bitirmiştim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorumunuzu şimdi gördüm. Finalde de yorum yazdım. Demek hikaye devam edecekti. Tamam, dinlenin, yorgunluğunuz geçince belki finali değiştirmeyi düşünebilirsiniz. Siz iyi olun, gönlünüzü sıkmayın. İyi ki varsınız. ❤️

      Sil
    2. Evet canım, aslında hikaye daha bitmedi. Bakalım belki ileride yeni bölümlerle yeni sezon gibi :))) devam ederim. Sen de iyi ki varsın canım, çok teşekkürler ♥

      Sil