26 Temmuz 2024 Cuma

DÜŞMAN AŞIKLAR 33- ÇİĞDEM, NİL'İN SIRRININ PEŞİNE DÜŞÜYOR

Nihayet Serap, polise ifadesini verdi. Mehmet, Nil hanım ayılınca, kendisini görüp yine bayılmasın diye gazeteye gitti. Hiçbirinin henüz haberi yoktu ama internet dünyası ve tv kanalları "Öpücük" ile çalkalanıyordu. Çiğdem, görüntüleri görür görmez, 20.000 liralık telefonunu yere atıp kırdı, yetmedi; 10 santimlik topuğuyla üstünde tepindi.


"Al sana öpücük! Al! Al! Al!"

Kolay değil; peşinden koştuğu cesur, ünlü ve yakışıklı erkeği başkasına kaptırmıştı ama Nil, ağzından daha önce adam öldürdüğünü kaçırmıştı. Bunu unutamıyordu, Serap'ın annesi bunu uydurmuş muydu yoksa gerçekten adam öldürmüş müydü? Gerçeği öğrenmek zorundaydı. Eğer gerçekse, eline büyük bir koz geçebilirdi. Ne yapsam diye düşünürken, internette araştırdı, konu komşusuna telefonla sordu ve paranın satın alabileceği en iyi özel dedektifi tuttu. Bir adam öldürdüğünü ağzından kaçıran Nil Arda'nın geçmişini araştırmasını istedi. Serap ile Mehmet'i ayıracak bir şantaj yapmaya yetecek kadar büyük bir sır bulmayı umuyordu. Bulacaktı da.

Serap ve annesi, Asuman, Fadıl, Madam Angela ile birlikte evlerine gitti. Villaya gelince, korkusuz feministimizi kanepeye yatırıp, etrafında pervane oldular. Annesi ve Madam, mutfağa yemek yapmaya gitti. Fadıl, kadınların arasında tek erkek olarak sıkılıp evine döndü. Asuman da yalnız kalmasın diye kızın karşısındaki koltuğa oturdu ama parmaklarını dudaklarına değdirerek kendi kendine gülümsemesinin sebebini anlaması için annesinden gelecek mesajdaki videoyu izlemesi gerekiyordu ve "ding" mesaj geldi:

"Annem arıyor. ABOOOVVVV!"

"N'oldu Asucuğum? Kötü bir haber mi?"

"Ablam bu NEEE! Ay! Ne romantiiiikkkk! Demek o yüzden biz geldiğimizde annen bayılmıştı. Sizi gidi çifte kumrular siziiii."

"Ne? Ne kumrusu? Ne diyorsun?"

"Bunu diyorum, hi,hi,hi,hi..."

diyerek Asu, telefonu kıza verdi.

"Hiiiiiiiiiiiiiii!"

Videonun altındaki ilk iki yorum şöyleydi:

Bunun gibi yüz binlerce yorum gelmişti. Serap ve Mehmet'in takipçileri ikisinin aşık olmasına kızmamış aksine "Demek en büyük aşklar gerçekten de en büyük kavgalardan doğuyormuş" demişlerdi. Az da olsa

"Hayır, Serap, nasıl yaparsın? Sana neler demişti? Kıllı bacaklı, kız kurusu, bıyıklı, kimseler almamış...unuttun mu?"

diyen yorumlar da vardı. O sırada telefonu çaldı. Arayan gazetenin patronuydu.

"Ercüment Bey arıyor. Kovulduk!"

"Ay, ablacığım üzülme, seni başka gazeteler havada kapar. Kitabın da yok satıyor. Ben de kıytırık bir iş bulurum, beni de düşünme."

Ancak, korktukları olmadı.

" Serap kızım! MUHTEŞEM! Herkes gazetemizi konuşuyor. Tıklanma rekoru kırdık. Siz ikiniz düşmanken de olay oluyor, aşık olunca da. Fransızların dediği gibi O - la - la. O - la - la."

Adam her zamanki gibi gazetenin tirajını, tıklanma rekorunu düşünüyordu ama sonuçta kovulmamışlardı. Asuman, güzel kızın yanına oturdu ve Serap'ın ayağını yerden kesen öpücükle ilgili kızsal bir sohbete daldılar. Annesi duymasın diye fısır fısır konuşuyorlardı.

Sansasyonel haberi bitişik villada ilk duyan Eylül'ün "babanniş"i oldu.

"Amanın! ÖPÜŞMÜŞLER!"

"Kim Şehnaz? 80'lik Ajda yeni koca bulup öpüşmüş mü?"

" Millet, oğlumuzun Serap'a olan aşkını konuşuyor. Kalpler uçuşuyor. Sen bulmaca çöz. Hem nedir bu Ajda? Yoksa sen Ajda'ya mı aşıksın?"

"Tövbe karıcığım. Senin üstüne gül koklar mıyım?"

"Hele bii..."

Adamcağız, elinde arkası silgili kurşun kalem "Afrika'da bir ırmak" düşünürken, bu haberle şaşırdı. O anda odaya giren Eylül her şeyi duydu:

" Babişkom Serap ablaya aşık mı olmuuuş?"

"Kuzucuk? Sen ne duydun ki? Bahçede değil miydin? "

"Duydum işte. Babişkom aşıııkkk! Yaşasın! Çiğdem cadısıyla evlenirler diye çok korkuyordum."

"Sevindin mi?"

"Tabii sevindim babaanniş. Serap ablayı çok seviyorum, kedişi de var. Adı da Çıldırgan."

"Peki, rahmetli annenin yerine yeni anne gelsin istemezsen?"

"Annemi hiç hatırlamıyorum ama yerini almayacak ki, melek çünkü o, melek annem olarak yine kalacak. Hatırlasaydım belki istemezdim."

"E, o zaman oldu bu iş. ÇAK!"

Eylül ve babaannesi, ağızları kulaklarında çak yaptılar.

"Kuzucuğumuzun da rızası olduğuna göre, bak, ne diyorum bey? Kızcağız vurulmuş, ölümlerden dönmüş. Az önce pencereden gördüm, geldiler hastaneden. Hemen geçmiş olsuna gidelim."

"Gidelim, gidelim de. Eli boş gidilmez ki...çiçek alalım."

"Haklısın, kolonya da. Müstakbel gelinimize hoş geldine gidemeden geçmiş olsuna gidiyoruz. A, ev hediyesi de alalım. Sonuçta yeni taşındılar. Adettir."

"E, ne duruyoruz? Hadi benim Uyuz Küheylan'a binelim gidelim bir AVM'ye hem çiçek alalım, hem ev hediyesi. Ben anlamam, kadın işi. Sen seçersin. Müstakbel gelinimizi yakından görelim."

Uyuz Küheylan, emekli Osman beyin 80'li yıllardan kalma, beyaz Şahin'iydi.

"Eski de olsa yürüyor" diyordu. Arada bahçe hortumuyla eski bir dostu gibi sevdiği arabasını bir güzel yıkardı.

"İyi fikir. Ay, çok güzel kız. Ne iyi yapmışız çöpçatanlık yapıp bitişiğimize taşınmasını sağlamakla."

"NE? Bizim evin yanına tesadüfen taşınmadılar mı?"

"Ayol öyle tesadüfler ancak filmlerde olur. Emlakçının eşinden duydum ev aradığını. Sonra da Madam Angela'yla plan yaptık. Gerisi adamcağızın ikna gücüne kalmıştı ki, Allah yardım etti. Hi,hi,hi."

"Bak sen şu işe. Ev hanımı değil FBI ajanı mübarek. "

"E, iyi olmadı mı?"

" Oldu, oldu. Olmaz mı? Ben de sevindim. Kız, hem güzel, hem akıllı, hem iyi bir mesleği var. En önemlisi oğlan sırılsıklam aşık. Torun da seviyor. E, daha ne olsun? Allah mesut etsin inşallah."

"Aminnnn. Hadi kuzucuk gel sen de. Hemen en yakın AVM'ye gidelim. Öğlen yemeği de orada yeriz."

"Yaşasınnn. Ben patates kızartması ile hamburger yiyicem babaanniş.

dedi ve Mehmet'i de arayıp planlarını anlattılar. Yakışıklı genç adam.

"Çok iyi düşünmüşsünüz anne, yalnız kırılacak bir hediye seçmeyin Nil hanım kafanıza atarsa en azından yaralanmazsınız."

diyerek uyardı.

Eylül, hoplaya, zıplaya babaannesi ve dedesiyle birlikte çıktığında, Özgür de, Mehmet'e haberi yetiştirmişti. Mehmet, videoyu izlerken hem kalbi o andaki gibi çarpıyor, hem de Nil hanımın

"İmdaaat! Güvenlik! Polis! Yetişin!"

diye ciyaklamasına gülüyordu. Özgür gülümseyerek

"Bu kadın ölür de kızını sana vermez kanka."

"Vermesin, kaçırırım."

"Yaparsın abicim. He,he, he."

*****

Öğleden sonra Mehmet'in annesi Şehnaz, babası Osman, yanlarına minik Eylül'ü de alarak Serap'ların kapısının zilini çaldılar. Madam Angela ve Asuman hâlâ oradaydı. Bu, yaşlı karı koca için iyi oldu. Yoksa, Nil hanım ikisini de geldiğine geleceklerine pişman edebilirdi. Kızının, Asuman'ın, Madamın ve küçük Eylül'ün hatırına bir şey diyemiyordu. Hal, hatır sormalar, geçmiş olsun dilekleri, hediyeye - çok şık bir kanepe şalıydı - teşekkürden sonra bir sessizlik oldu. Karı-koca, Serap'ın utanacağını düşünerek öpücük videosundan söz etmediler ama çocuktan al haberi sözünü unutmuşlardı.

"Serap abla, iyileşince babişkomla evlenecek misiniz?"

Karı, koca

"Öhöm, öhöm, öhöm..."

diye öksürdüler, birbirlerine baktılar.

"Neeee? Evlenmek mi? Ayol ne diyor bu küçük?"

Eylül, Nil'e baktı

"Ben küçük diilim bi kere Nil teyze, büyüdüm. on yaşındayım."

"Kızım kimseyle evlenmeyecek."

Serap daha fazla dayanamadı:

"Anneciğim, turşumu mu kuracaksın?"

Eylül, kikir kikir kikirdedi.

"Serap abla...insanların turşusu kurulmaz ki....Hihihihi"

"Anneme kalırsa kuracak kuzucuk..."

diye göz kırptı.

Osman bey,

"Valla efendim hayırlısı neyse o olsun, biz kızınızı çok seviyoruz. Evlenirlerse çok mutlu oluruz. Maşallah mükemmel bir evlat yetiştirmişsiniz. Hem de cesur, yani Gönül Çınar cinayetini bile kızınız aydınlattı. Yoksa polis intihar deyip dosyayı kapatmıştı. Değil mi hanım?"

deyince eşi

"Beyim doğru söylüyor, valla Serap hanım Maşallah, hem cesur, hem hanım hanımcık, çok da güzel yani bu kadar özellik tek bir kişide kolay kolay bir arada bulunmaz. Size çekmiş hanımefendi aynı mavi gözler, aynı sarı saçlar..."

Kadıncağız belki biraz iltifat edersem anneyi yumuşatırım diye düşünüyordu.

O sırada Çıldırgan odaya girdi ve Eylül koşarak onunla oynamaya, koşturmaya başladı.

"Babaanniş biz Çıldırgan'la bahçede oynayabilir miyiz?"

"Tamam kuzucuk...yola çıkma sakın. Bahçe içinde oynayın."

Asuman da elinde tepsiyle geldi.

"Çaylarımız geldiiii..."

Çaylar içilirken, Serap, insiyatifi ele aldı.

"Bence şimdilik çayımızı içelim, her şeyi akışına bırakalım olur mu anneciğim?"

dedi. Bu, Mehmet'in anne ve babasını da rahatlattı. Ağızda dağılan kurabiyeleri yiyip, çaylarını içtiler ve izin isteyip, tekrar çok geçmiş olsun diyerek ayrıldılar. Asuman da

"Hadi ablacığım sen de uyu biraz."

deyince, Serap, öpücüğü düşünerek gözlerini kapattı ve uykuya daldı. Sevimli asistanı da otobüse binip evine gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder